Malezya Tarihi, Malezyanın Tarihçesi, Hakkında Bilgi

Malay yarımadası üzerinde II ve III. yüzyıllardan itibaren Malay kökenli bazı küçük Hindu krallıklarının bulunduğu ve bunların VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar bütün bölgenin deniz ticaretini denetimi altında tutan Şrivicaya İmparatortuğu’na (Sumatra) bağlı oldukları bilinmekte­dir. XIII. yüzyıldan sonra hâkimiyeti yavaş yavaş Cava’daki Macapahit Devleti ele ge­çirdi. Bu sırada Malay yarımadasının ku­zeyindeki Taylar’m Ayudhya Krallığı da gü­neye doğru yayılmaya başladı. XIV. yüzyı­lın sonlarında Macapahitler, Şrivicaya İmparatorluğu’nun başşehri Palembang’a saldırmaya başladıklarında buradan ka­çan hanedana mensup Paramesvara adlı bir prens Singapur adasına çıkarak bura­yı idaresi altına aldı. Fakat bir süre sonra Palembang’ı ele geçiren Macapahitler Singapur’a yöneldiler. Paramesvara bu defa da Malay yarımadasına kaçmak zo­runda kaldı (1396) ve yarımadayı Sumatra’dan ayıran boğazın en dar yerinde denize dökülen Malaka nehrinin ağzına bu adla anılacak olan yeni bir şehir kurdu.[bk. Malaka] Paramesvara, stratejik açıdan en elverişli yere kurduğu bu liman şehri sayesinde kısa sürede güçlendi ve burayı küçük bir devlet haline getirdi. Başlangıçta Çin imparatorunu metbû tanıyan Paramesvara’nm Megat İskender Şah (1414-1423), Sri Maharaca Sultan Muhammed Şah, Raca İbrahim (Sri Paramesvara Deva) Şah, Raca Kasım (Sultan Muzaf­fer) Şah, Raca Abdullah (Sultan Mansûr) Şah, Sultan Alâeddin Riâyet Şah ve Mahmûd Şah (1488-1528) adlı halefleri de bu küçük devleti sürekli biçimde genişlete­rek Sumatra’nın doğu sahillerini ve Ma­lay yarımadasının tamamını içine alan güçlü bir müslüman ticaret devletleri konfederasyonu haline getirdiler. Megat İskender Şah Dindings, Selangor, Muar, Singapur ve Bentan’ı ülke sınırlarına kat­tı. Muzaffer Şah, Sumatra’nın doğu sa­hillerindeki küçük İndragiri ve Kampar krallıklarını alarak Malaka Boğazı’nın İki yakasında hâkimiyet kuran ilk Malaka sultanı oldu; Ayudhya Krallığı’nın saldırı­larına karşı yaptığı seferler sonucunda da Selangor’u aldı. Sultan Mansûr Şah, Malay yarımadası üzerindeki Bernam ve Perak devletleriyle Sumatra’nın doğu sa­hilindeki Siak’ı Malaka’ya bağladı ve kızı­nı hükümdarıyla evlendirerek aralarında akrabalık bağı kurdu. Minangkabau hü­kümdarına verdiği kız kardeşi de kocası­nın müslüman olmasını sağladı. Pahang ve Riau-Lingga takımadaları onun oğlu Sultan Alâeddin Riâyet Şah tarafından ülke topraklarına katıldı; Pahang, Kam­par ve İndragiri kralları Malaka sarayına getirtilerek onlara dinî konularda eğitim yaptırıldı. Malaka’nın son hükümdarı Mahmûd Şah, Kelantan’ı alarak 1497’de sınırlarını kuzeydeki Ligor’a kadar geniş­letti. Bu arada Patani kralı da İslâmiyet’e girip Malaka’nm hâkimiyetini kabul etti. Bu dönemde Malaka Sultanlığı, batı doğu istikametinde Penang’dan Malay yarı­madasının batı sahillerine, kuzey-güney doğrultusunda da Perak’tan Johor, Sin­gapur, Riau-Lingga takımadaları ile Su­matra’nın doğu sahillerinin büyük bir bölümüne kadar yayılmıştı.

Malaka hükümdarlarının İslâmiyet’i kabulüyle ilgili olarak 1409’dan 1436’ya kadar çeşitli tarihler verilmektedir. Sul­tanlığın ilk dönem tarihiyle ilgili bir Çin kaynağına göre 1409 yılında ülkenin kralı ve halkının tamamı İslâm inancına men­suptu; oruç tutuyor ve dinî merasimleri yerine getiriyorlardı. İlk hükümdar Para-mesvara’nın hayatının son yıllarında müs­lüman olduğu ve Muhammed İskender Şah adını aldığı yönünde bazı iddialar var­sa da kesin değildir. Fakat onun halefleri Megat İskender Şah ile Muhammed Şah müslümandılar. Sözlü rivayetlere dayanan mahallî kaynaklardan Sejorah Melayu, Malaka’nın kurucusu olarak ikinci hü­kümdar İskender Şah’ın ismini verir. Öte yandan 1510’da bölgeyi ziyaret eden Portekizli seyyah Tome Pires. ikinci hüküm­dar İskender’in ilkmüslüman hükümdar olduğunu söylerken Sejaroh Melayu, ilk müslüman hükümdarın Sultan Muham-med Şah olduğunu kaydeder. İslâmiyet’e girişte müslüman tüccarları limana çek­me isteği kadar daha önce ihtida eden ve kız alıp vermelerle aralarında akraba­lık kurulan Sumatra’daki Pasai haneda­nının büyük etkisi olmuştur. Tarihî kayıt­lar, XV. yüzyılda Malaka’nın gelişen bir Müslümanlık merkezi olduğunu ve İslâ­miyet’in Malay kültürünün şekillenmesi­ne katkı sağladığını göstermektedir. Pa­sai krallarının geleneksel “raca” unvanı kullanmalarına karşılık Malaka hüküm­darları bastırdıkları sikkeler dahil “sultan” ve “şah” unvanlarını tercih etmişler, ayrı­ca “nâsırü’d-dünyâ ve’d-dîn” ve “zillullah fi’l-âlem” gibi unvanlar kullanmışlardır. Yerli kültürle İslâm kültürünün Özdeşleş­mesine çalışılmasına rağmen özellikle evYıYık, boşanma ve bazı yiyeceklerle ilgili mahallî gelenekler devam etmiştir. Dinî hiyerarşi ve bürokrasi hakkında fazla bil­gi bulunmamakta, ancak kadı, imam ve hatip gibi unvanların kullanıldığı ve sa­raydaki en yüksek dinî otoritenin kadı ol­duğu, ayrıca hükümdarların özel hocalarının bulunduğu bilinmektedir. XV. yüz­yılın ikinci yansında Malaka sarayı dışarı­dan gelen âlimlerin de katkılarıyla İslâm kültürünün çevredeki bütün adalara, Fi-Iipinler’in güneyine, Borneo ve Cava’ya yayılmasında önemli bîr rol oynamıştır. Aralarındaki mahallî farklılıklara rağmen Malaka’nın idare şekli, sultanlarının kullandığı unvanlar, edebiyatı, müziği, kıya­fet ve oyunları diğer Malay grupları tara­fından bilinçli olarak taklit edilmiştir. Öte yandan Malayca’nın Malaka lehçesi, Sumatra’nın kuzeyinde Açe’den doğudaki Ternate’ye kadar uzanan geniş alandaki birçok kraliyet sarayında konuşulmaya başlanmış ve bir nevi adalar arası ticaret ve anlaşma dili haline gelmiştir.

Bölgenin baharat ve diğer değerli mal­ların toplandığı en önemli ticaret merkezi olan Malaka, XVI. yüzyılın başlarından iti­baren Portekizli sömürgecilerin dikkatini çekti ve nihayet 10 Ağustos 1511 tarihin­de Portekiz’in Asya askerî valisi Alfonso de Albuquerque burayı ele geçirdi. Por-tekizliler’in üstün askeri gücü karşısında dayanamayarak şehri teslim eden Mah-mûd Şah, hanedan mensuplarıyla bir­likte Riau-Lingga takımadalanndaki Bentan’a kaçtı. Mahmûd Şah’ın 1528’de Ölümünün ardından oğullarından Muzaffer Şah, yarımada üzerindeki Perak’ta mahallî reisler tarafından hükümdar se­çilerek Perak Sultanlığı’nı, diğer bir oğlu Alâeddin Riâyet Şah da iki yıl sonra Johor nehri üzerindeki Pekan Tua’da Johor Sul-tanhğfnı kurdu. Böylece Malaka’nın tesiri yeni kurulan bu iki küçük sultanlıkla devam etti. Malaka ve çevresi 151 l’den 1641 yılma kadar Portekizlilerin elinde kaldı.

XVI. yüzyılın sonlarında bölgeye gelen Hollandalılar, Portekizlilerle rekabete gi­rerek onların Güneydoğu Asya Avrupa deniz ticareti üzerindeki tekelini kırmaya çalıştılar. Başlangıçta Hollandalılar, Por­tekizliler gibi müslüman halkı cezalandır­ma ve onların takip ettiği ticarî düzenle­meleri değiştirme eğilimi içine girmediklerinden Malaylar tarafından hoşgörüyle karşılandılar. Özellikle Johor Sultanlığı XVII. yüzyılın başlarından itibaren onlarla temasa geçerek Açeliler ile birlikte Malaka’daki Portekizlilere karşj bir ittifak kurmaya çalıştılar. Nihayet Hollandalılar, Johor’un da desteğiyle Ocak 1641’de Ma-laka’yı Portekizlilerden aldılar ve Johor’a, sağladığı yardıma karşılık Malaka’da bazı ticarî imtiyazlar verdiler. Aslında Mala-ka’ya yerleşen Hollandalılar Johor’un or­tadan kalkmasını istiyorlardı; fakat Ba-tavya’daki üst düzey şirket yetkilileri bu eski müttefiklerinin bir devlet olarak kal­masını tercih ettiler.

Johor Sultanı Mahmûd Şah’ın 1699 yıhnda öldürülmesiyle başlayan sıkıntılı dönemin arkasından kuzeydeki Budist Taylar güneye doğru inerek 1709’da Pa-tani’yi aldıktan sonra Johor’a bağlı Treng-ganu’yu işgal ettiler; bunun üzerine Jo­hor, başşehrini yarımadanın güneyindeki daha güvenli Riau adasına taşımak zorunda kaldı. Ancak bu defa da Malaka’da güçlerini pekiştiren Hollandalılar, Ocak 1784’te Riau’yu almak amacıyla Johor’a saldırdılar ve artık iyice zayıflamış olan bu küçük devleti bir barış antlaşmasıyla ken­dilerine bağladılar. Ardından da Selangor Sultanlığı buraya bağlanarak bütün böl­ge Hollanda hâkimiyetine sokuldu.

XVIII. yüzyılın sonlarına doğru bugünkü Malezya toprakları İngilizlerin tesiri altına girmeye başladı. Hollandalılarla rekabet eden İngiliz Doğu Hindistan Şirketi önce Kedah Sultanlığı’nı Taylar’ın saldırısına karşı koruma karşılığında 1785’te Penang adasını aldı; arkasından da Kedah’ın di­renmesine rağmen bazı topraklarını ilhak etti. İngiltere daha sonra Napolyon Bona-part’ın eline geçeceği endişesiyle Hollan-dahlar’ın denetimindeki Malaka’yı işgal etti. Her ne kadar Malaka 1818’de Hollan­da’ya geri verildiyse de 1824 tarihli ant­laşma uyarınca yapılan toprak mübade­lesi sırasında tekrar İngiltere’ye geçti. Bu antlaşmayla İngilizler ve Hollandalılar Malay dünyasını Malaka Boğazı ile ikiye ayırdılar; ayrıca Riau-Johor Devfeti’ni de Riau’yu Hollandalılarda, Johor’u İngiliz-ler’de kalacak şekilde ikiye böldüler. Sin­gapur’un güneyinde yer alan adalarla Su-matra ve Cava Hollanda’nın hâkimiyeti­ne verildi; Hollandalılarda Malay yarıma­dası üzerinde hak iddia etmekten vazgeç­tiler. Borneo adasıyla ilgili herhangi bir karar alınmamasına rağmen burası da Hollanda ve İngiltere sömürge bölgesi olarak iki parçaya ayrıldı. 1824 tarihli ant­laşma, sömürgelerin sınırlarını çizmesi­nin yanı sıra bugünkü Malezya ve Endo­nezya devletlerinin arasındaki mevcut sınırın da temelini oluşturdu. İngilizler 1826’da Singapur, Malaka ve Penang ada­sı ile yanmada üzerindeki We esley böl­gesini Straits Settlements (boğazlar idare­si) adıyla bilinen bir İngiliz kolonisi haline getirdiler. Burası, başlangıçta Hindistan’­daki İngiliz otoritelerine bağlı iken 1867 yılında doğrudan Londra hükümetinin Sömürge Bakanlığı’na bağlandı.

Yanmada üzerindeki diğer küçük Ma­lay devletleri zamanla güneyden İngilizler’in, kuzeyden Taylar’ın işgaline uğradı. XIX. yüzyılın sonlarında Kedah, Perlis, Ke-lantan, Trengganu ve Patani başta olmak üzere kuzeydeki bütün KüçüK devletler Taylar’ın eline geçmiş ve bu durum yarı­madanın güneyi ile ilgilenen İngiltere ta­rafından resmen kabul edilmişti. Yarıma­danın güneyindeki Malay devletleri de zamanla İngiliz sömürge idaresinin bir parçası haline geldi. İngilizler hâneüanlıK kavgaları içine düşmüş olan Perak’a mü­dahale ederek 20 Ocak 1874 tarihinde kabile reisleriyle Pangkor Antlaşması diye bilinen bir antlaşma imzaladılar ve onla­ra Raca Abdullah’ı Perak sultanı olarak tanımalarının karşılığında eyalete bir İn­giliz hükümet temsilcisinin tayinini kabul ettirdiler; temsilci İslâm dini ve Malay ge­lenek ve görenekleri hariç diğer husus­larda yetkili idi. Bu antlaşma yarımada­nın güneyindeki Malay devletlerinin bü­tün İdari, siyasî ve askerî işlerinin zaman­la İngilizlerin denetimi altına girmesiyle ve bölgede tam bir İngiliz sömürgesinin kurulmasıyla sonuçlandı. İngilizler Perak1-tan sonra Johor, Selangor, Negeri Sem-bilan ve Penang sultanlarıyla da benzeri antlaşmalar imzaladılar. Böylece sultan­ların yetkileri sadece Malay hayatını temsil eden İslâmiyet ve gelenekleri kontrol­le sınırlı kalırken diğer işlerin tamamı İn­giliz temsilcisinin sorumluluğuna verildi. Temmuz 1896’da Kuala Lumpur başşe­hir olmak üzere dört Malay devleti “Fe­deral Malay eyaletleri” adı altında birleş­tirilerek merkezî bir idarî sisteme bağlan­dı. 1909 yılında Singapur’da oturan İngi­liz yüksek komiserinin başkanlığında bir federal konsey kuruldu. İngilizler, 1909′ da Taylar’la yaptıkları bir antlaşmayla Pa­tanı hariç diğer kuzey Malay devletlerin­den Kelantan. Trengganu, Kedah ve Per-lis üzerinde egemenlik hakkı elde ettiler. Böylece bu Kuzey Malay sultanlıkları da İngiliz hâkimiyetine girerek sömürge yö­netiminin birer eyaleti haline geldiler. 1824 tarihli İngiliz-Hollanda Antlaşması gibi 1909 tarihli İngiliz-Tay Antlaşması da bugünkü Malezya ile Tayland (Siyam) arasındaki sınırı belirledi. XVII. yüzyılda en önemli Malay sultanlıklarından biri olan Patani bu antlaşmayla Budist Tay-lar’ın hâkimiyeti altında bırakılmış, böy­lece Malay kökenli Patani müslümanlan bugünkü modern Tayland sınırları içinde bir azınlık grubu olarak yaşamaya terke­dilmiştir.

Borneo adası üzerindeki Sabah ve Sa-ravak eyaletleri XIX. yüzyılın ikinci yansın­da İngiliz sömürge idaresi altına girdi. SaravakXIX. yüzyıl ortalarına kadar Bru-ney Sultanlığı’na. Sabah ise Güney Filipin-ler’deki Sulu Sultanlığfna bağlıydı. 1839′-da Singapur’a gelen James Brooke adın­daki bir İngiliz maceracı, Bruney sultanı­na karşı başlayan kabile isyanlarının bas­tırılmasında gösterdiği yararlık karşılığın­da sultandan Saravak nehri etrafındaki geniş bir arazinin idaresini aldı. Bruney sultanı, 18S3 yılında ona yıllık 1SOO Ame­rikan doları karşılığında ilkel İban toplu­luklarının yaşadığı bölgeleri verdi. Sabah eyaleti ise 1877’de Sulu sultanı tarafın­dan yıllık 5000 Amerikan doları karşılığın­da Baron von Overbeck adlı Avusturyalı bir iş adamına kiraya verildi; bu hakkın daha sonra 1881’de kurulan Kuzey Bor­neo Şirketi’ne geçmesiyle İngiliz hâkimi­yeti altına girdi.

XX. yüzyıl başlarında, İngilizler’in kalay madenlerinde ve kauçuk plantasyonların­da çalıştırmak üzere Çin’den ve Hindis­tan’dan getirdikleri göçmen işçilerin sayılarının birkaç milyonu bulması Ma­laylar arasında büyük bir rahatsızlık mey­dana getirdi ve bu toprakların gerçek sahiplerinin kendileri olduğu bilincine varmalarını sağladı. Öte yandan İngiliz sömürge yönetiminin olumsuz etkilerine karşı tepkiler yoğunlaşmaya başladı. İlk tepkiler daha çok dinî ve sosyal alanlarda yenilikçi düşüncelere sahip Malay âlimle­rinden ve liderlerinden geldi; bunlar si­yasî alanda İslâm birliği ve Malay birliği gibi kavramları gündeme getirmekteydi­ler. 1930’lu yıllardan sonra İngilizce eği­tim görmüş Malaylar’m sayısının artması ve bazı siyasî cemiyetlerin kurulmasıyla birlikte Malay milliyetçiliği ön plana çıktı. Sömürge ve aristokrasi aleyhtarı Malay aydınları ilk defa 1938’de, Kesatu Melayu Muda (genç Malay birliği) adıyla sosyalist ve milliyetçi fikirleri savunan bir cemiyet kurdular. II. Dünya Savaşı’nın patlak ver­mesinden birsüre sonra Aralık 1941’de Malay yarımadası. Şubat 1942’de Singa­pur Japonlar’ın eline geçti ve savaş bo­yunca işgal altında kaldı. Bu zaman zar­fında Japonlar, İngiliz sömürge rejiminin aksine Çinliler’e ve Hintlilerde karşı Malaylar’a daha fazla önem ve destek vere­rek onların millî bilinçlerinin gelişmesine yardımcı oldular.

Savaş sonrasında ülkeyi tekrar ele ge­çiren İngilizler, Ocak 1946’da Singapur hariç bütün Malay eyaletlerini federal sis­teme dayalı bir Malay birliği çatısı altında birleştirme planı geliştirdiler. Singapur ise İngiltere’nin Uzakdoğu’daki ana de­niz üssü niteliğinde müstakil bir kolonisi olacaktı. Malaylar’m haklarının ve sultan­ların yetkilerinin sınırlandığı bu plana sultanlar, ileri gelen aydınlar ve siyaset­çiler şiddetle karşı çıktılar. Mart 1946’da 200 dolayındaki bir Malay delege grubu, kırk bir teşkilâtı temsilen başşehir Kuala Lumpur’da Malay millî hareketini tartış­mak ve Malay birliği fikrine karşı koymak üzere organize edilen kongrede bir ara­ya geldi. Kongre, United Malays National Organisation (UMNO) adında bir teşkilât kurulmasıyla sonuçlandı ve Mayıs 1946′-da yapılan ikinci kongrede birlik planı açıkça reddedildi. Bunun üzerine İngiliz yetkilileri. Malay sultanları ve United Ma­lays National Organisation liderleriyle fe­derasyon görüşmelerine başladılar. 1 Şu­bat 1948 tarihinde varılan bir anlaşma çerçevesinde Penang ve Malaka ile yan­mada üzerindeki dokuz sultanlıktan olu­şan bir Malaya Federasyonu kurulması kararlaştırıldı. Kurulacak olan federas­yonda sultanların bağımsızlığı ve eyalete dönüştürülen devletlerinin varlığı temi­nat altına alınırken merkezde de federal bir hükümetin kurulması fikri benimsen­di. Ülkedeki yasaklanmış Malay Komünist Partisi’nin başlattığı eylemlerin olağan üstü halle tesirsiz hale getirilmesinin ardından Temmuz 1955’te ilk genel seçim­ler yapıldı, Çinli ve Hintli seçmenlerin de desteğini alan United Malays National Organisation yönetimde söz sahibi oldu; 196O’lı yıllar boyunca da ülkenin siyasî ha­yatındaki hâkimiyetini sürdürdü. Seçim­ler neticesinde oluşan meclis önce “öz­gürlük anayasası” adıyla bilinen yeni bir anayasa hazırladı. 31 Ağustos 1957’de bağımsızlık ilân edilerek Malaya Federas-yonu’nun kuruluşu gerçekleştirildi. 16 Eylül 1963 tarihinde İngiliz sömürge yö­netimine bağlı Singapur, Saravak ve Sa­bah eyaletlerinin de katılmasıyla birlikte ülkenin adı Malezya Federasyonu’na çev­rildi. Ancak Singapur iki yıl sonra fede­rasyondan ayrılarak bağımsız bir devlet halini aldı.

Malezya, bağımsızlığın ilk yıllarında hem içeriden hem dışarıdan kaynaklanan çeşitli problemlerle karşı karşıya kaldı. Dışarıda Endonezya Cumhurbaşkanı Su-karno’nun ilân ettiği çatışma politikası ve Filipinler’in Sabah eyaleti üzerinde hak iddia etmesiyle. İçte Singapur’un fede­rasyondan ayrılması ve Borneo adasında­ki eyaletlerin daha fazla özerklik taleple­riyle karşılaştı. United Malays National Organisation lideri Tunku Abdurrah-man’ın başkanlığındaki hükümet, bu so­runların çoğunu barışçı yollarla çözme­sine rağmen öteden beri Malezya toplumunda yaşanan etnik farklılıkların doğur­duğu çekişmeleri tesirsiz hale getirmede başarılı olamadı. Hükümetin meclisteki üçte iki çoğunluğunu yitirdiği 13 Mayıs 1969 seçimlerinden sonra muhalefetin tertiplediği Kuala Lumpur’daki zafer gös­terisi etnik çatışmaya dönüştü; resmî bil­gilere göre 196 kişi öldü ve 439 kişi yara­landı. Sıkıyönetim ilân edilerek parlamen­to çalışmaları 1971 yılı Şubat ayına kadar askıya alındı ve bu sürede ülkeyi Tunku Abdurrahman’ın yetkilerini devrettiği yardımcısı Tun Abdürrezzâk yönetti. Tun Abdürrezzâk, bir millî danışma konseyi kurarak resmî bir ideoloji ve yeni bir sos­yoekonomik program geliştirilmesini is­tedi. Bu konseyce hazırlanan ve Rukune-gara (Rukun Negara) denilen devletin te­mel ilkeleri 31 Ağustos 1970 Merdeka günü (bağımsızlık yıldönümü) halka ilân edildi ve aynı gün Kral Yang Di Pertuan Agong tarafından bütün dünyaya demok­ratik parlamenter hayata geçildiği bildi­rildi. Rukunegara değişik ırkların bir ara­da yaşamaları esasına göre formüle edil­miş, temelini çokırklılık, çok renklilik, değişik dil ve dinî akımlar üzerine kurulu birleştirici prensiplerin oluşturduğu bir çok seslilik manzumesiydi. Bu belge, dev­letin temelleri sayılan beş prensiple bun­ların üzerine oturtulduğu beş ana pren­sipten meydana geliyordu; bu prensipler sırasıyla şunlardı: Halkın birliği, demok­ratik hayatın sürdürülmesi, millî servetin hakça paylaşıldığı âdil bir toplumun oluş­turulması, kültürel geleneğe doğru ba­ğımsız yönelme, modern bilgi ve tekno­lojiyi hedefleyen gelişmiş bir toplumun oluşturulması:

a) Allah’a iman;

b) Krala ve ülkeye sadakat;

c) Anayasanın korun­ması;

d) Hukuka saygı;

e) İyi davranış ve güzel ahlâk.

Şubat 1971’de yapılan genel seçimle­rin ardından United Malays National Or-ganisation liderliğinde çeşitli partilerin katıldığı Tun Abdürrezzâk başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu. Hükü­met açıkladığı yeni ekonomik politikayla Malay kökenliler arasındaki fakirliği azalt­mayı ve 199O’lı yıllara kadar ekonomik seviyelerini % 30 oranında yükseltmeyi hedefliyordu. Dış politikada ise Batı yan­lısı bir çizgi izlendi ve 1967″de kurulan Gü­neydoğu Asya Uluslar Birliği’ne, 1971’de Avustralya, İngiltere, Malezya, Yeni Ze­landa ve Singapur’un kurduğu savunma paktına ve Vietnam savaşında Amerika Birleşik Devletleri’ne destek verildi. Tun Abdürrezzâk’ın politikası, 1976-1981 yıl­ları arasında başbakanlık yapan Hüseyin Onn ile Temmuz 1981 “de yönetime geçen United Malays National Organisation li­deri Muhammed Mahathir tarafından ta­kip edildi. Katıldığı her genel seçimden galip çıkan ve ülkede sağladığı ekonomik gelişme, izlediği toplumlararası denge politikası ve bazı muhafazakâr müslü-man liderleri yönetime dahil ederek İslâ-mî muhalefeti etkisizleştirmesi sayesin­de durumunu güçlendiren Mahathir, ılımlı Çinliler’in ve Hintliler’in partileriyle yaptığı ittifakla günümüze kadar iktidarda kalmayı başardı. Mahathir’İn gerek eko­nomik gerekse İslâm’la ilgili politikasının en büyük tenkitçisi, etkisizleştirilmesine rağmen genellikle kırsal kesimlerde ve kuzeydeki Malay eyaletlerinde güçlü olan Malezya İslâm Partisi’dir.[Partai İslam Se-Malaysia]

  • Malezya’da İslam, Malezya ve İslamiyet, Hakkında Bilgi
  • Malezya Fiziki, Coğrafya, Dili, Etnik, Dini Yapı, İklim Hakkında Bilgi
  • Malezya Başkenti, Nüfusu, Yönetim Şekli, Önemli Şehirleri, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski