Malay yarımadası üzerinde II ve III. yüzyıllardan itibaren Malay kökenli bazı küçük Hindu krallıklarının bulunduğu ve bunların VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar bütün bölgenin deniz ticaretini denetimi altında tutan Şrivicaya İmparatortuğu’na (Sumatra) bağlı oldukları bilinmektedir. XIII. yüzyıldan sonra hâkimiyeti yavaş yavaş Cava’daki Macapahit Devleti ele geçirdi. Bu sırada Malay yarımadasının kuzeyindeki Taylar’m Ayudhya Krallığı da güneye doğru yayılmaya başladı. XIV. yüzyılın sonlarında Macapahitler, Şrivicaya İmparatorluğu’nun başşehri Palembang’a saldırmaya başladıklarında buradan kaçan hanedana mensup Paramesvara adlı bir prens Singapur adasına çıkarak burayı idaresi altına aldı. Fakat bir süre sonra Palembang’ı ele geçiren Macapahitler Singapur’a yöneldiler. Paramesvara bu defa da Malay yarımadasına kaçmak zorunda kaldı (1396) ve yarımadayı Sumatra’dan ayıran boğazın en dar yerinde denize dökülen Malaka nehrinin ağzına bu adla anılacak olan yeni bir şehir kurdu.[bk. Malaka] Paramesvara, stratejik açıdan en elverişli yere kurduğu bu liman şehri sayesinde kısa sürede güçlendi ve burayı küçük bir devlet haline getirdi. Başlangıçta Çin imparatorunu metbû tanıyan Paramesvara’nm Megat İskender Şah (1414-1423), Sri Maharaca Sultan Muhammed Şah, Raca İbrahim (Sri Paramesvara Deva) Şah, Raca Kasım (Sultan Muzaffer) Şah, Raca Abdullah (Sultan Mansûr) Şah, Sultan Alâeddin Riâyet Şah ve Mahmûd Şah (1488-1528) adlı halefleri de bu küçük devleti sürekli biçimde genişleterek Sumatra’nın doğu sahillerini ve Malay yarımadasının tamamını içine alan güçlü bir müslüman ticaret devletleri konfederasyonu haline getirdiler. Megat İskender Şah Dindings, Selangor, Muar, Singapur ve Bentan’ı ülke sınırlarına kattı. Muzaffer Şah, Sumatra’nın doğu sahillerindeki küçük İndragiri ve Kampar krallıklarını alarak Malaka Boğazı’nın İki yakasında hâkimiyet kuran ilk Malaka sultanı oldu; Ayudhya Krallığı’nın saldırılarına karşı yaptığı seferler sonucunda da Selangor’u aldı. Sultan Mansûr Şah, Malay yarımadası üzerindeki Bernam ve Perak devletleriyle Sumatra’nın doğu sahilindeki Siak’ı Malaka’ya bağladı ve kızını hükümdarıyla evlendirerek aralarında akrabalık bağı kurdu. Minangkabau hükümdarına verdiği kız kardeşi de kocasının müslüman olmasını sağladı. Pahang ve Riau-Lingga takımadaları onun oğlu Sultan Alâeddin Riâyet Şah tarafından ülke topraklarına katıldı; Pahang, Kampar ve İndragiri kralları Malaka sarayına getirtilerek onlara dinî konularda eğitim yaptırıldı. Malaka’nın son hükümdarı Mahmûd Şah, Kelantan’ı alarak 1497’de sınırlarını kuzeydeki Ligor’a kadar genişletti. Bu arada Patani kralı da İslâmiyet’e girip Malaka’nm hâkimiyetini kabul etti. Bu dönemde Malaka Sultanlığı, batı doğu istikametinde Penang’dan Malay yarımadasının batı sahillerine, kuzey-güney doğrultusunda da Perak’tan Johor, Singapur, Riau-Lingga takımadaları ile Sumatra’nın doğu sahillerinin büyük bir bölümüne kadar yayılmıştı.
Malaka hükümdarlarının İslâmiyet’i kabulüyle ilgili olarak 1409’dan 1436’ya kadar çeşitli tarihler verilmektedir. Sultanlığın ilk dönem tarihiyle ilgili bir Çin kaynağına göre 1409 yılında ülkenin kralı ve halkının tamamı İslâm inancına mensuptu; oruç tutuyor ve dinî merasimleri yerine getiriyorlardı. İlk hükümdar Para-mesvara’nın hayatının son yıllarında müslüman olduğu ve Muhammed İskender Şah adını aldığı yönünde bazı iddialar varsa da kesin değildir. Fakat onun halefleri Megat İskender Şah ile Muhammed Şah müslümandılar. Sözlü rivayetlere dayanan mahallî kaynaklardan Sejorah Melayu, Malaka’nın kurucusu olarak ikinci hükümdar İskender Şah’ın ismini verir. Öte yandan 1510’da bölgeyi ziyaret eden Portekizli seyyah Tome Pires. ikinci hükümdar İskender’in ilkmüslüman hükümdar olduğunu söylerken Sejaroh Melayu, ilk müslüman hükümdarın Sultan Muham-med Şah olduğunu kaydeder. İslâmiyet’e girişte müslüman tüccarları limana çekme isteği kadar daha önce ihtida eden ve kız alıp vermelerle aralarında akrabalık kurulan Sumatra’daki Pasai hanedanının büyük etkisi olmuştur. Tarihî kayıtlar, XV. yüzyılda Malaka’nın gelişen bir Müslümanlık merkezi olduğunu ve İslâmiyet’in Malay kültürünün şekillenmesine katkı sağladığını göstermektedir. Pasai krallarının geleneksel “raca” unvanı kullanmalarına karşılık Malaka hükümdarları bastırdıkları sikkeler dahil “sultan” ve “şah” unvanlarını tercih etmişler, ayrıca “nâsırü’d-dünyâ ve’d-dîn” ve “zillullah fi’l-âlem” gibi unvanlar kullanmışlardır. Yerli kültürle İslâm kültürünün Özdeşleşmesine çalışılmasına rağmen özellikle evYıYık, boşanma ve bazı yiyeceklerle ilgili mahallî gelenekler devam etmiştir. Dinî hiyerarşi ve bürokrasi hakkında fazla bilgi bulunmamakta, ancak kadı, imam ve hatip gibi unvanların kullanıldığı ve saraydaki en yüksek dinî otoritenin kadı olduğu, ayrıca hükümdarların özel hocalarının bulunduğu bilinmektedir. XV. yüzyılın ikinci yansında Malaka sarayı dışarıdan gelen âlimlerin de katkılarıyla İslâm kültürünün çevredeki bütün adalara, Fi-Iipinler’in güneyine, Borneo ve Cava’ya yayılmasında önemli bîr rol oynamıştır. Aralarındaki mahallî farklılıklara rağmen Malaka’nın idare şekli, sultanlarının kullandığı unvanlar, edebiyatı, müziği, kıyafet ve oyunları diğer Malay grupları tarafından bilinçli olarak taklit edilmiştir. Öte yandan Malayca’nın Malaka lehçesi, Sumatra’nın kuzeyinde Açe’den doğudaki Ternate’ye kadar uzanan geniş alandaki birçok kraliyet sarayında konuşulmaya başlanmış ve bir nevi adalar arası ticaret ve anlaşma dili haline gelmiştir.
Bölgenin baharat ve diğer değerli malların toplandığı en önemli ticaret merkezi olan Malaka, XVI. yüzyılın başlarından itibaren Portekizli sömürgecilerin dikkatini çekti ve nihayet 10 Ağustos 1511 tarihinde Portekiz’in Asya askerî valisi Alfonso de Albuquerque burayı ele geçirdi. Por-tekizliler’in üstün askeri gücü karşısında dayanamayarak şehri teslim eden Mah-mûd Şah, hanedan mensuplarıyla birlikte Riau-Lingga takımadalanndaki Bentan’a kaçtı. Mahmûd Şah’ın 1528’de Ölümünün ardından oğullarından Muzaffer Şah, yarımada üzerindeki Perak’ta mahallî reisler tarafından hükümdar seçilerek Perak Sultanlığı’nı, diğer bir oğlu Alâeddin Riâyet Şah da iki yıl sonra Johor nehri üzerindeki Pekan Tua’da Johor Sul-tanhğfnı kurdu. Böylece Malaka’nın tesiri yeni kurulan bu iki küçük sultanlıkla devam etti. Malaka ve çevresi 151 l’den 1641 yılma kadar Portekizlilerin elinde kaldı.
XVI. yüzyılın sonlarında bölgeye gelen Hollandalılar, Portekizlilerle rekabete girerek onların Güneydoğu Asya Avrupa deniz ticareti üzerindeki tekelini kırmaya çalıştılar. Başlangıçta Hollandalılar, Portekizliler gibi müslüman halkı cezalandırma ve onların takip ettiği ticarî düzenlemeleri değiştirme eğilimi içine girmediklerinden Malaylar tarafından hoşgörüyle karşılandılar. Özellikle Johor Sultanlığı XVII. yüzyılın başlarından itibaren onlarla temasa geçerek Açeliler ile birlikte Malaka’daki Portekizlilere karşj bir ittifak kurmaya çalıştılar. Nihayet Hollandalılar, Johor’un da desteğiyle Ocak 1641’de Ma-laka’yı Portekizlilerden aldılar ve Johor’a, sağladığı yardıma karşılık Malaka’da bazı ticarî imtiyazlar verdiler. Aslında Mala-ka’ya yerleşen Hollandalılar Johor’un ortadan kalkmasını istiyorlardı; fakat Ba-tavya’daki üst düzey şirket yetkilileri bu eski müttefiklerinin bir devlet olarak kalmasını tercih ettiler.
Johor Sultanı Mahmûd Şah’ın 1699 yıhnda öldürülmesiyle başlayan sıkıntılı dönemin arkasından kuzeydeki Budist Taylar güneye doğru inerek 1709’da Pa-tani’yi aldıktan sonra Johor’a bağlı Treng-ganu’yu işgal ettiler; bunun üzerine Johor, başşehrini yarımadanın güneyindeki daha güvenli Riau adasına taşımak zorunda kaldı. Ancak bu defa da Malaka’da güçlerini pekiştiren Hollandalılar, Ocak 1784’te Riau’yu almak amacıyla Johor’a saldırdılar ve artık iyice zayıflamış olan bu küçük devleti bir barış antlaşmasıyla kendilerine bağladılar. Ardından da Selangor Sultanlığı buraya bağlanarak bütün bölge Hollanda hâkimiyetine sokuldu.
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru bugünkü Malezya toprakları İngilizlerin tesiri altına girmeye başladı. Hollandalılarla rekabet eden İngiliz Doğu Hindistan Şirketi önce Kedah Sultanlığı’nı Taylar’ın saldırısına karşı koruma karşılığında 1785’te Penang adasını aldı; arkasından da Kedah’ın direnmesine rağmen bazı topraklarını ilhak etti. İngiltere daha sonra Napolyon Bona-part’ın eline geçeceği endişesiyle Hollan-dahlar’ın denetimindeki Malaka’yı işgal etti. Her ne kadar Malaka 1818’de Hollanda’ya geri verildiyse de 1824 tarihli antlaşma uyarınca yapılan toprak mübadelesi sırasında tekrar İngiltere’ye geçti. Bu antlaşmayla İngilizler ve Hollandalılar Malay dünyasını Malaka Boğazı ile ikiye ayırdılar; ayrıca Riau-Johor Devfeti’ni de Riau’yu Hollandalılarda, Johor’u İngiliz-ler’de kalacak şekilde ikiye böldüler. Singapur’un güneyinde yer alan adalarla Su-matra ve Cava Hollanda’nın hâkimiyetine verildi; Hollandalılarda Malay yarımadası üzerinde hak iddia etmekten vazgeçtiler. Borneo adasıyla ilgili herhangi bir karar alınmamasına rağmen burası da Hollanda ve İngiltere sömürge bölgesi olarak iki parçaya ayrıldı. 1824 tarihli antlaşma, sömürgelerin sınırlarını çizmesinin yanı sıra bugünkü Malezya ve Endonezya devletlerinin arasındaki mevcut sınırın da temelini oluşturdu. İngilizler 1826’da Singapur, Malaka ve Penang adası ile yanmada üzerindeki We esley bölgesini Straits Settlements (boğazlar idaresi) adıyla bilinen bir İngiliz kolonisi haline getirdiler. Burası, başlangıçta Hindistan’daki İngiliz otoritelerine bağlı iken 1867 yılında doğrudan Londra hükümetinin Sömürge Bakanlığı’na bağlandı.
Yanmada üzerindeki diğer küçük Malay devletleri zamanla güneyden İngilizler’in, kuzeyden Taylar’ın işgaline uğradı. XIX. yüzyılın sonlarında Kedah, Perlis, Ke-lantan, Trengganu ve Patani başta olmak üzere kuzeydeki bütün KüçüK devletler Taylar’ın eline geçmiş ve bu durum yarımadanın güneyi ile ilgilenen İngiltere tarafından resmen kabul edilmişti. Yarımadanın güneyindeki Malay devletleri de zamanla İngiliz sömürge idaresinin bir parçası haline geldi. İngilizler hâneüanlıK kavgaları içine düşmüş olan Perak’a müdahale ederek 20 Ocak 1874 tarihinde kabile reisleriyle Pangkor Antlaşması diye bilinen bir antlaşma imzaladılar ve onlara Raca Abdullah’ı Perak sultanı olarak tanımalarının karşılığında eyalete bir İngiliz hükümet temsilcisinin tayinini kabul ettirdiler; temsilci İslâm dini ve Malay gelenek ve görenekleri hariç diğer hususlarda yetkili idi. Bu antlaşma yarımadanın güneyindeki Malay devletlerinin bütün İdari, siyasî ve askerî işlerinin zamanla İngilizlerin denetimi altına girmesiyle ve bölgede tam bir İngiliz sömürgesinin kurulmasıyla sonuçlandı. İngilizler Perak1-tan sonra Johor, Selangor, Negeri Sem-bilan ve Penang sultanlarıyla da benzeri antlaşmalar imzaladılar. Böylece sultanların yetkileri sadece Malay hayatını temsil eden İslâmiyet ve gelenekleri kontrolle sınırlı kalırken diğer işlerin tamamı İngiliz temsilcisinin sorumluluğuna verildi. Temmuz 1896’da Kuala Lumpur başşehir olmak üzere dört Malay devleti “Federal Malay eyaletleri” adı altında birleştirilerek merkezî bir idarî sisteme bağlandı. 1909 yılında Singapur’da oturan İngiliz yüksek komiserinin başkanlığında bir federal konsey kuruldu. İngilizler, 1909′ da Taylar’la yaptıkları bir antlaşmayla Patanı hariç diğer kuzey Malay devletlerinden Kelantan. Trengganu, Kedah ve Per-lis üzerinde egemenlik hakkı elde ettiler. Böylece bu Kuzey Malay sultanlıkları da İngiliz hâkimiyetine girerek sömürge yönetiminin birer eyaleti haline geldiler. 1824 tarihli İngiliz-Hollanda Antlaşması gibi 1909 tarihli İngiliz-Tay Antlaşması da bugünkü Malezya ile Tayland (Siyam) arasındaki sınırı belirledi. XVII. yüzyılda en önemli Malay sultanlıklarından biri olan Patani bu antlaşmayla Budist Tay-lar’ın hâkimiyeti altında bırakılmış, böylece Malay kökenli Patani müslümanlan bugünkü modern Tayland sınırları içinde bir azınlık grubu olarak yaşamaya terkedilmiştir.
Borneo adası üzerindeki Sabah ve Sa-ravak eyaletleri XIX. yüzyılın ikinci yansında İngiliz sömürge idaresi altına girdi. SaravakXIX. yüzyıl ortalarına kadar Bru-ney Sultanlığı’na. Sabah ise Güney Filipin-ler’deki Sulu Sultanlığfna bağlıydı. 1839′-da Singapur’a gelen James Brooke adındaki bir İngiliz maceracı, Bruney sultanına karşı başlayan kabile isyanlarının bastırılmasında gösterdiği yararlık karşılığında sultandan Saravak nehri etrafındaki geniş bir arazinin idaresini aldı. Bruney sultanı, 18S3 yılında ona yıllık 1SOO Amerikan doları karşılığında ilkel İban topluluklarının yaşadığı bölgeleri verdi. Sabah eyaleti ise 1877’de Sulu sultanı tarafından yıllık 5000 Amerikan doları karşılığında Baron von Overbeck adlı Avusturyalı bir iş adamına kiraya verildi; bu hakkın daha sonra 1881’de kurulan Kuzey Borneo Şirketi’ne geçmesiyle İngiliz hâkimiyeti altına girdi.
XX. yüzyıl başlarında, İngilizler’in kalay madenlerinde ve kauçuk plantasyonlarında çalıştırmak üzere Çin’den ve Hindistan’dan getirdikleri göçmen işçilerin sayılarının birkaç milyonu bulması Malaylar arasında büyük bir rahatsızlık meydana getirdi ve bu toprakların gerçek sahiplerinin kendileri olduğu bilincine varmalarını sağladı. Öte yandan İngiliz sömürge yönetiminin olumsuz etkilerine karşı tepkiler yoğunlaşmaya başladı. İlk tepkiler daha çok dinî ve sosyal alanlarda yenilikçi düşüncelere sahip Malay âlimlerinden ve liderlerinden geldi; bunlar siyasî alanda İslâm birliği ve Malay birliği gibi kavramları gündeme getirmekteydiler. 1930’lu yıllardan sonra İngilizce eğitim görmüş Malaylar’m sayısının artması ve bazı siyasî cemiyetlerin kurulmasıyla birlikte Malay milliyetçiliği ön plana çıktı. Sömürge ve aristokrasi aleyhtarı Malay aydınları ilk defa 1938’de, Kesatu Melayu Muda (genç Malay birliği) adıyla sosyalist ve milliyetçi fikirleri savunan bir cemiyet kurdular. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden birsüre sonra Aralık 1941’de Malay yarımadası. Şubat 1942’de Singapur Japonlar’ın eline geçti ve savaş boyunca işgal altında kaldı. Bu zaman zarfında Japonlar, İngiliz sömürge rejiminin aksine Çinliler’e ve Hintlilerde karşı Malaylar’a daha fazla önem ve destek vererek onların millî bilinçlerinin gelişmesine yardımcı oldular.
Savaş sonrasında ülkeyi tekrar ele geçiren İngilizler, Ocak 1946’da Singapur hariç bütün Malay eyaletlerini federal sisteme dayalı bir Malay birliği çatısı altında birleştirme planı geliştirdiler. Singapur ise İngiltere’nin Uzakdoğu’daki ana deniz üssü niteliğinde müstakil bir kolonisi olacaktı. Malaylar’m haklarının ve sultanların yetkilerinin sınırlandığı bu plana sultanlar, ileri gelen aydınlar ve siyasetçiler şiddetle karşı çıktılar. Mart 1946’da 200 dolayındaki bir Malay delege grubu, kırk bir teşkilâtı temsilen başşehir Kuala Lumpur’da Malay millî hareketini tartışmak ve Malay birliği fikrine karşı koymak üzere organize edilen kongrede bir araya geldi. Kongre, United Malays National Organisation (UMNO) adında bir teşkilât kurulmasıyla sonuçlandı ve Mayıs 1946′-da yapılan ikinci kongrede birlik planı açıkça reddedildi. Bunun üzerine İngiliz yetkilileri. Malay sultanları ve United Malays National Organisation liderleriyle federasyon görüşmelerine başladılar. 1 Şubat 1948 tarihinde varılan bir anlaşma çerçevesinde Penang ve Malaka ile yanmada üzerindeki dokuz sultanlıktan oluşan bir Malaya Federasyonu kurulması kararlaştırıldı. Kurulacak olan federasyonda sultanların bağımsızlığı ve eyalete dönüştürülen devletlerinin varlığı teminat altına alınırken merkezde de federal bir hükümetin kurulması fikri benimsendi. Ülkedeki yasaklanmış Malay Komünist Partisi’nin başlattığı eylemlerin olağan üstü halle tesirsiz hale getirilmesinin ardından Temmuz 1955’te ilk genel seçimler yapıldı, Çinli ve Hintli seçmenlerin de desteğini alan United Malays National Organisation yönetimde söz sahibi oldu; 196O’lı yıllar boyunca da ülkenin siyasî hayatındaki hâkimiyetini sürdürdü. Seçimler neticesinde oluşan meclis önce “özgürlük anayasası” adıyla bilinen yeni bir anayasa hazırladı. 31 Ağustos 1957’de bağımsızlık ilân edilerek Malaya Federas-yonu’nun kuruluşu gerçekleştirildi. 16 Eylül 1963 tarihinde İngiliz sömürge yönetimine bağlı Singapur, Saravak ve Sabah eyaletlerinin de katılmasıyla birlikte ülkenin adı Malezya Federasyonu’na çevrildi. Ancak Singapur iki yıl sonra federasyondan ayrılarak bağımsız bir devlet halini aldı.
Malezya, bağımsızlığın ilk yıllarında hem içeriden hem dışarıdan kaynaklanan çeşitli problemlerle karşı karşıya kaldı. Dışarıda Endonezya Cumhurbaşkanı Su-karno’nun ilân ettiği çatışma politikası ve Filipinler’in Sabah eyaleti üzerinde hak iddia etmesiyle. İçte Singapur’un federasyondan ayrılması ve Borneo adasındaki eyaletlerin daha fazla özerklik talepleriyle karşılaştı. United Malays National Organisation lideri Tunku Abdurrah-man’ın başkanlığındaki hükümet, bu sorunların çoğunu barışçı yollarla çözmesine rağmen öteden beri Malezya toplumunda yaşanan etnik farklılıkların doğurduğu çekişmeleri tesirsiz hale getirmede başarılı olamadı. Hükümetin meclisteki üçte iki çoğunluğunu yitirdiği 13 Mayıs 1969 seçimlerinden sonra muhalefetin tertiplediği Kuala Lumpur’daki zafer gösterisi etnik çatışmaya dönüştü; resmî bilgilere göre 196 kişi öldü ve 439 kişi yaralandı. Sıkıyönetim ilân edilerek parlamento çalışmaları 1971 yılı Şubat ayına kadar askıya alındı ve bu sürede ülkeyi Tunku Abdurrahman’ın yetkilerini devrettiği yardımcısı Tun Abdürrezzâk yönetti. Tun Abdürrezzâk, bir millî danışma konseyi kurarak resmî bir ideoloji ve yeni bir sosyoekonomik program geliştirilmesini istedi. Bu konseyce hazırlanan ve Rukune-gara (Rukun Negara) denilen devletin temel ilkeleri 31 Ağustos 1970 Merdeka günü (bağımsızlık yıldönümü) halka ilân edildi ve aynı gün Kral Yang Di Pertuan Agong tarafından bütün dünyaya demokratik parlamenter hayata geçildiği bildirildi. Rukunegara değişik ırkların bir arada yaşamaları esasına göre formüle edilmiş, temelini çokırklılık, çok renklilik, değişik dil ve dinî akımlar üzerine kurulu birleştirici prensiplerin oluşturduğu bir çok seslilik manzumesiydi. Bu belge, devletin temelleri sayılan beş prensiple bunların üzerine oturtulduğu beş ana prensipten meydana geliyordu; bu prensipler sırasıyla şunlardı: Halkın birliği, demokratik hayatın sürdürülmesi, millî servetin hakça paylaşıldığı âdil bir toplumun oluşturulması, kültürel geleneğe doğru bağımsız yönelme, modern bilgi ve teknolojiyi hedefleyen gelişmiş bir toplumun oluşturulması:
a) Allah’a iman;
b) Krala ve ülkeye sadakat;
c) Anayasanın korunması;
d) Hukuka saygı;
e) İyi davranış ve güzel ahlâk.
Şubat 1971’de yapılan genel seçimlerin ardından United Malays National Or-ganisation liderliğinde çeşitli partilerin katıldığı Tun Abdürrezzâk başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu. Hükümet açıkladığı yeni ekonomik politikayla Malay kökenliler arasındaki fakirliği azaltmayı ve 199O’lı yıllara kadar ekonomik seviyelerini % 30 oranında yükseltmeyi hedefliyordu. Dış politikada ise Batı yanlısı bir çizgi izlendi ve 1967″de kurulan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’ne, 1971’de Avustralya, İngiltere, Malezya, Yeni Zelanda ve Singapur’un kurduğu savunma paktına ve Vietnam savaşında Amerika Birleşik Devletleri’ne destek verildi. Tun Abdürrezzâk’ın politikası, 1976-1981 yılları arasında başbakanlık yapan Hüseyin Onn ile Temmuz 1981 “de yönetime geçen United Malays National Organisation lideri Muhammed Mahathir tarafından takip edildi. Katıldığı her genel seçimden galip çıkan ve ülkede sağladığı ekonomik gelişme, izlediği toplumlararası denge politikası ve bazı muhafazakâr müslü-man liderleri yönetime dahil ederek İslâ-mî muhalefeti etkisizleştirmesi sayesinde durumunu güçlendiren Mahathir, ılımlı Çinliler’in ve Hintliler’in partileriyle yaptığı ittifakla günümüze kadar iktidarda kalmayı başardı. Mahathir’İn gerek ekonomik gerekse İslâm’la ilgili politikasının en büyük tenkitçisi, etkisizleştirilmesine rağmen genellikle kırsal kesimlerde ve kuzeydeki Malay eyaletlerinde güçlü olan Malezya İslâm Partisi’dir.[Partai İslam Se-Malaysia]
- Malezya’da İslam, Malezya ve İslamiyet, Hakkında Bilgi
- Malezya Fiziki, Coğrafya, Dili, Etnik, Dini Yapı, İklim Hakkında Bilgi
- Malezya Başkenti, Nüfusu, Yönetim Şekli, Önemli Şehirleri, Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi