Malik bin Nebi Kimdir, Hayatı, Kitapları, Hakkında Bilgi

Mâlik b. Nebî (1905-1973) Cezayirli fikir adamı.

28 Ocak 1905’te Kostantîne (Kosantîne) doğdu. İlk ve orta öğrenimini ailesinin memleketi olan Tibisse’cle (Tebessa) ve Kostantîne’deki bir Fransız okulunda ta­mamladıktan sonra tahsiline devam et­mek üzere 1930 Eylülünde Fransa’ya git­ti. Gençlere maddî yardımda bulunan Pa­ris’teki bir hıristiyan gençlik derneğine üye oldu. Bu arada Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nün giriş sınavına katılma baş­vurusu dinî ve siyasî sebeplerle geri çev­rilince Elektrik Mühendisliği Enstitüsü’-ne girdi. İhtida ederek Hatice adını alan ve Fransa’da kaldığı yıllar boyunca kendi­sine büyük destek sağlayan eşiyle de bu sırada tanışıp evlendi. 1935’te elektrik mühendisi oldu. Paris’te Sorbon, Fransız Koleji ve Doğu Dilleri Enstitüsü gibi aka­demik çevrelerden birçok araştırmacı ve fikir adamıyla tanıştı. Zamanının büyük kısmını felsefe, sosyoloji ve tarih çalışma­larına ayıran Mâlik b. Nebî, Fransa’da öğ­renim gören Arap ve müslüman gençle­rin aksine kimliğini kaybetmeden Fransa şartlarında kültür, medeniyet, yenileşme, kalkınma, sömürgecilik ve bağımsızlık gi­bi konularda birikim sahibi olmaya çalıştı. Ayrıca Fransa’da yaşayan Kuzey Afrikalı gençlerin sömürgeci yönetimlere karşı bilinçlenmesini sağlamaya yönelik faali­yetlerde bulundu. Cezayirli işçileri eğit­mek üzere kurulan Cezayir İslâm Kültür Merkezinin müdürlüğünü yaptı. Özellikle ülkesindeki Fransız sömürgeciliğine kar­şı tavrı ve görüşleri sebebiyle Paris’te çe­şitli sıkıntılarla karşılaştı. Elektrik mühen­disi olmasına rağmen Fransa’da kendisi­ne iş verilmediği gibi Cezayir’deki babası da memuriyetten uzaklaştırıldı. II. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Paris’te ya­şaması daha da zorlaşınca 1939’da Ce­zayir’e gittiyse de aynı yılın eylülünde ge­çim sıkıntısı yüzünden Fransa’ya dönmek zorunda kaldı. Almanlar’ın Paris’i işgali sırasında bazı mücadeleci gençlerle bir­likte Paris’te Kuzey Afrika’nın kurtuluşu için bir hareket oluşturmaya çalıştı. 1944 yılında tutuklandı ve on ay kadar hapiste kaldı. Cezayir’de vuku bulan kanlı olaylar­dan sonra ikinci defa hapsedildi.

19S6’da Fransa’dan ayrılan Mâlik b. Nebî hac görevini ifa ettikten sonra Ka-hire’ye gitti. Burada Cemal Abdünnâsır’-la görüştü. Çalışmalarını sürdürebilmesi için Mısır hükümeti kendisine maaş bağ­ladı. Kahire’de Arapça’sını ilerletti. Bir kültür merkezi haline gelen evinde genç­lere İslâm dünyasının meseleleri ve bun­ların çaresîyle ilgili fikirlerini aktardı. Aynı amaçla Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Kuveyt’e giderek konferanslar verdi. Kahire’deki İslâm Konferansı’nın danış­manlığını yaptı. Bu arada telif çalışmalannı sürdürdüğü gibi daha önce Fransızca yazdığı eserleri Arapça’ya çevrildi ve Arap dünyası onun fikirlerini tanımaya başla­dı. Cezayir’in İstiklâlini kazanması üzeri­ne 1963’te ülkesine dönen Mâlik b. Nebî Cezayir Üniversitesi rektörlüğüne, ardın­dan yüksek öğretim danışmanlığına ge­tirildi. 1967’de görevinden ayrılarak bü­tün vaktini ilmî ve fikrî çalışmalara ayır­dı. 31 Ekim i 973’te vefat etti.

Mâlik b. Nebî üniversite öğrenciliği dö­neminden itibaren hayatını. İslâm dün­yasının sömürge durumuna düşmesinin temel sebeplerini ve kurtuluş çarelerini tesbit etmeye ve yazmaya adamıştır. Onun asıl konusu medeniyettir. Müslü­manların meselelerini bir medeniyet me­selesi olarak gören Mâlik b. Nebî bir mil­letin insanlık gerçeğini, medeniyeti ku­ran ve yıkan etkenleri doğru kavramadık­ça kendi medeniyet problemini aşması­nın da mümkün olmayacağını söyler. Me­deniyet, bir topluma her ferdinin ilerle­mesi için gerekli olan bütün unsurları sağ­layan manevî ve maddî âmillerin tama­mıdır. Diğer bir ifadeyle medeniyet bir topluma, fertlerin­den her birinin çocukluğundan yaşlılığı­na kadar varlığının her aşamasında iler­lemesi için gerekli desteği sağlayan ah­lâkî ve maddî şartların toplamıdır. Böylece medeniyet, onu inşa etmek isteyen milletin her gün ortaya koyduğu gayretlerin neticesini oluşturur. Mâlik b. Nebî, medeniyetler arasında demir perdeler bulunmadığını belirterek İslâm ve Arap dünyasının ken­di kimliğini korumak şartıyla Batı mede­niyetine açılmasının ve ondan bazı şey­ler almasının zaruri olduğunu ifade eder. Kül­tür kavramını medeniyetten farklı gören Mâlik b. Nebî kültürün bilgiden ziyade davranışla ilgili olduğunu ve ahlâk ilkesi, estetik zevk, pratik mantık, üretim (tek­nik yönelim) olmaküzere dört unsuru içerdiğini belirtir. Kültürle toplum arasın­da güçlü bir bağ vardır; o kadar ki kültü­rünü kaybeden millet tarihini de kaybe­der.

Siyasî yönetimi toplumun zihniyet ve yaşayışının bir ürünü olarak gören Mâlik b. Nebî, toplumsal ortamın temiz ve öz­gür olması halinde yönetimin bu ortama yabancı şeyleri topluma dayatamayaca-ğmı, ancak ortam sömürge olmaya elve­rişli ise yönetimin sömürgeci olmasının da kaçınılmaz olduğunu, dolayısıyla sö­mürgeciliği yerleştirenin siyasetçiler değil fertlerin bizzat kendileri olduğunu ileri sürer İslâm dünyasındaki dikta yönetimlerini tarih­ten gelen bozuk mirasın bir sonucu olarak gören ve kişileri kutsallaştırmanın İslâm ülkelerinde hâlâ devam ettiğini belirten Mâiik b. Nebî, Cemâleddîn-i Efgânî’nin Önerdiği şekilde gelenekte bir ayıklama­ya gitmenin ve mevcut düzeni geleneğin yükünden kurtarmanın gerekli olduğu­nu söyler. Ayrıca dini de bütün ıslah ve uyanış faaliyetlerinin te­meli olarak görür. Ona göre günümüz müslümanları Kur’an’ı anlamada hem fıtrî hem ilmî zevki kaybettikleri için ondan gerektiği şekilde yararlanmaları mümkün değildir.

Mâlikb. Nebî, İntâcü’l-müsteşrikînve eşeruhû fi’l-fikri’I-îslâmî el-hadîş adlı eserinde, İslâm’a ve müslümanlara haksız eleştiriler yönelten kötü niyetli şarkiyatçılar yanında ilmî hakikat­lere saygısı olan, İslâm’ın ve müslümanların bilime ve insanlığa katkısını ortaya koyan Joseph-Tbussaint Reinaud. Rein-hart Pieter Anne Dozy, J. J. Sedillot, Miguel Asin Palacios gibi İsimlerin de bu­lunduğunu belirterek müslümanların Batı medeniyeti karşısındaki komplek­sini yenme çabalarında bunların da payı olduğunu ifade etmektedir.

Eserleri


Mâlik b. Nebî, Fransız sömür­gesinin dayattığı Batılılaşma’nın etkisiy­le hayatının ilk dönemlerinde eserlerini Fransızca kaleme almış, ancak Kahire’de Arapça’sını ilerlettikten sonra çalışmala­rını Arap diliyle yazmıştır. Sayısı otuzu bu­lan kitaplarından bazıları şunlardır:

1. Le phenomene coranique (Paris 1946, 1976). Kur’an’ı doğru anlamanın yöntemi ve onun müslümanlar için taşıdığı önemi ortaya koyan eser müellifin en iyi çalışma­sı olarak kabul edilir. Eseri Abdüssabûr Şahin ez-Zâhiretü’l-Kur’âniyye adıyla Arapça’ya tercüme etmiş. Mahmûd Muhammed Şâkir buna Kur’an’ın i’câzıyla il­gili uzun bir giriş yazmıştır (Dımaşk 1406/ 1986). Kitap Ergun Göze tarafından Kur’ân-ı Kerîm Mucizesi adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 1969; Ankara 1991).

2. Les conditions de la renaissance (Cezayir 1948). Cezayir’de İslâmm Ye­niden Doğuşu ismiyle Türkçe’ye tercü­me edilmiştir.

3. Vocaüon de l’Islam (Pa­ris 1954). Muhammed el-Mübârek’in bir mukaddime yazdığı eseri Abdüssabûr Şahin Vichetü’l-câlemi’l-İslâmî adıyla Arapça’ya çevirmiştir (Kahire 1959). Esma Râşid tarafından islam in History and Society ismiyle İngilizce’ye tercüme edilen eseri (islâmâbâd 1988) Ergun Gö­ze İslâm Davası adıyla Türkçe’ye tercü­me etmiştir (İstanbul 1967).

4. L’Airo-asiatisme conclusions la conference de Bandoeng (Kahire 1959). Fikretü’l-İfrîkıyyeti’l-Âsyeviyye iî davH mvfte-meri Bandûnc adıyla Arapça’ya çevril­miştir.

5. Müşkiletü’ş-şeküfe.

6. eş-Ştfûbât hiâmetü’n-nümüvvi fi’l-müc-temaH’l-Arabî.

7. eş-Şırâ’u’1-fikrî fi’I-bilâdi’l-müsta’imere (Kahire 1370/1951). Sömürge Ülkelerde Fikir Savaşı is­miyle İlhan Kutluer tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1984).

8. Şürûtu’n-nehda. Millî uyanış, kalkınma ve gelişme şartlarının incelendiği eseri Abdüssabûr Şahin Arapça’ya çevirmiştir (Kahire 1961).

9. Mîlâdü müctemac. Mâlik b. Nebi’nin Müşjki/etü’ş-şekö/e ve MMdü müctema adlı eserleri bir arada Kültür Sorunu ve Bir Toplumun Doğu­şu adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.

10. Perspectives algeriennes (Cezayir 1964). Âfâk Ceztfi-riyye ismiyle Arapça’ya tercüme edilmiş­tir.

11. Memoires d’un temoin du siecle (Ce­zayir 1965). Müzekkerâtü şahidin li’l-karn adıyla Arapça’ya (Beyrut 1404/1984), Çağa Tanıklığım ismiyle İbrahim Aydın (İstanbul 1987) ve Asrın Şahidinin Hatı­raları adıyla Ergun Göze tarafından Türk­çe’ye çevrilmiştir (İstanbui 1991).

12. is­lam et democratie. İslâm ve Demokrasi is­miyle Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

13. L’oeuvre des orientalistes son influence sur la pensee islamique moderne. İntâcü’l-müsteşrikin ve eşeruhû fi’1-fikri’l-İs-lâmî el-hadîs adıyla Arapça’ya çevrilen bu çalışmanın (Kahire 1970) Türkçe tercü­mesi Oryantalistlerin Eserleri ve Çağı­mız İslam Dünyasına Etkisi ismiyle. Mâlik b. Nebî’nin Fransızca olarak yazdığı bazı makalelerin çevirilerinin de yer aldığı İdeolojik Savaş Ajanları adlı kitapta yayımlanmıştır.

14. Le musulman et le monde de i’economie. Mehmet Keskin tarafından Ekonomi Dünyasında Müslüman ismiyle Türkçe’ye (İstanbul 1976), Ab­düssabûr Şahin tarafından el-Müs-lim iî ıâlemi’l-iktişâd adıyla Arapça’ya (Dımaşk I987)tercüme edilmiştir.

15. Te’emmüiâtfi’l-müctemaci’l-cArabî (Beyrut 1401/I981).

16. Fîmehebbi’h macreke irhâşâtü’ş-şevre (Dimaşk 1402/ 1981).

17. Le probleme desidees dans ie mondemusuîman. Müşkiletü’l-efkâr fi’l-câlemi’l-İslâmî adıyla Arapça’ya tercüme edilen eser İslâm Dünyasında Fikir ve Put İsmiyle Türkçe’ye çevrilmiştir.

18. Hadîs fi’l-bi-nâ’i’l-cedîd. Mâlik b. Nebî’nin hayatı, kişiliği, düşünceleri ve eserleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yayım­lanmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski