Manastır. Makedonya Cumhuriyeti’nde tarihî bir şehir.
Makedonya’nın güneybatısında Pelister dağı (2600 m.) eteğinde denizden 590-680 m. yükseklikte eğimli bir yüzeyde kurulmuştur. Vardar ırmağının kollarından Karasu’ya dökülen Drahor (Dragor) çayı kıyısında bulunur. Şehrin ismi Rumca Manastirion, Ulahça Toli-Manastir, Sırpça Bitolj, Bulgarca ve Makedonca Bitola’dır.
Şehrin ilk yerleşimi, Ege denizini Adriyatik’e bağlayan eski Roma yolu (Via Egnatia) üzerinde bulunan ve milâttan önce VI. yüzyılda Makedonya Kralı II. Filip tarafından inşa edilen Heraklea kasabasına dayanır. Milâttan önce 148’de Roma istilâsından sonra Heraklea koloni statüsü kazandı ve oldukça ilerleme sağladı. Milâttan sonra 476’da Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesinin ardından Manastır bölgesi, bir iki dönem hariç XIV. yüzyıla kadar Bizans İmparatorluğu’nun himayesi altına kaldı. Bu sırada kasaba Drahor çayının her iki yakasında gelişme kaydetti. VI.yüzyılın sonlarında ve VII. yüzyılın başlarında pek çok kilise ve manastırın inşasının ardından Manastır kasabası dinî bir merkez oldu. Ortaçağ’da müslüman Arap ve Berberi gemiciler Akdeniz’e açılarak Manastır’a kadar akınlarda bulundular. Nitekim Manastır ovasında Dobrosevo ve Çayırlı köylerindeki Arap mezarlıkları bunun bir kanıtıdır. Manastır X. yüzyılda Bulgarlar tarafından işgal edildi ve Çar Boris ile Çar Samuil tarafından (976-1014) yönetildi. Çar Samull’in ölümünden (1014) sonra Bizans İmparatorluğu hâkimiyeti tekrar kuruldu.
Manastır’a ilk Osmanlı akını Umur Bey’in 732’deki (1332) seferiyle gerçekleşti. Ancak şehir I. Murad döneminde 784-785’te (1382-1383), bazı rivayetlere göre ise 787’de (1385) fethedildi ve Manastır adıyla anılmaya başlandı Adriyatik kıyıları ile Rumeli’nin iç bölgeleri arasındaki güzergâh üzerinde olduğundan Osmanlılar’ın Balkanlar’daki önemli ekonomik merkezlerinden biri haline geldi.
Osmanlı hâkimiyeti altında şehrin etnik yapısı değişti ve dış görünümünde Doğu’ya has unsurlar yer almaya başladı. II. Murad ve Fâtih Sultan Mehmed devirlerinde burası Anadolu’dan ve özellikle Toroslar’dan getirilen Türkmen aşiretleriyle iskân edildi. Yapılan sayımlara göre 1468’de 295 müslüman haneye karşılık sadece 160 hıristiyan hâne bulunmaktaydı. Bu rakamlar şehirde 2500 civarında nüfus olduğunu gösterir. Zamanla gelişmeye paralel olarak nüfusta artışlar oldu. 1519’da 756 müslüman aileye karşılık hıristiyan aile sayısı 300 civarındaydı (toplam 5000 kişi). XVI ve XVII. yüzyıl seyyahları buranın nüfusça daha da kalabalıklaştığına işaret eder. Özellikle Evliya Çelebi XVII. yüzyıl ortalarında burayı yirmi bir mahalle, 3000 ev, 900 dükkân ve yetmiş cami ve mescidden ibaret büyük bir şehir olarak tanımlar. Şehirde ayrıca büyük bir bedesten mevcuttu.
XVIII. yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyılın başlangıcında Manastır büyük bir ekonomik krizle altüst oldu. Ami Bues’e (Ammie Boue) göre bu dönemde pazardaki 2150 dükkândan bir kısmı kapanmış ve 1835’e inmişti. 1889’da bu rakam 2489 idi. Ayrıca on dört han, 260 fırın bulunmaktaydı. Doğu mimarisine uygun olarak yirmi ayrı pazar kuruldu. XIX. yüzyılın sonlarına doğru mevcut dönemin ilk fabrikası inşa edildi. 1835’te Rumeli vilâyeti merkezi, 1844-1868 yıllarında sancak merkezi oldu. Yine bu bölge III. ordunun karargâhı durumundaydı. 1881 -1912 yıllarında Rusya, İngiltere ve Avusturya konsoloslukları kuruldu. XIX. yüzyılda meydana gelen yangın, hastalık, tabii âfet gibi olaylar şehrin iktisadî hayatını olumsuz yönde etkilemiştir.
XIX. yüzyılın sonlarına doğru şehirde 31.347 kişinin yaşadığı, yirmi dört cami, beş kilise, dokuz havra, dokuz medresenin bulunduğu, ayrıca mülkî ve askerî mekteplerin açılmış olduğu, on dört han, 2482 dükkân, yedi hamam, altı un fabrikasının yer aldığı tesbit edilmektedir. Berlin Kongresi kararlarıyla Makedonya ve Manastır ıslahat alanı içinde yer aldı. 1906’da Manastır’daki malî ıslahatın kontrolü yabancı devletlere bırakıldı. Mayıs 1908’de Manastır İttihat ve Terakki Cemiyeti büyük bir protestoya girişti ve 5 Temmuz 1908′-de hürriyetin ilânı için muhtıra verildi. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine muhtelif yerlerdeki yenilgiler neticesinde Manastır 14-18 Kasım 1912’de Sırp kuvvetleri tarafından işgal edildi ve şehirdeki 430 yıllık Osmanlı hâkimiyeti sona erdi. I. Dünya Savaşı sırasında çeşitli savaşlara sahne oidu. 1915’te Bulgar kuvvetlerinin, ertesi yıl Batılı müttefik güçlerin eline geçti. I. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Krallık Yugoslavyası’na ilhak edildi ve Sırplar tarafından merkezi Üsküp olan Vardar eyaletine katıldı. 1919 sayımlarına göre şehirdeki 40.461 kişiden 16.000’i müslüman olup bunlar hıristiyan, Bulgar. Ulah veyahudi gruplarına oranla çoğunluğu oluşturmaktaydı. Her iki dünya savaşı esnasında müslümanlar Makedonya ve Manastır’dan zorla sürüldü ve bunların büyük bir kısmı Türkiye’ye göç ettirildi. 1921’de Manastır’ın nüfusu 28.418’e kadar indi. fi. Dünya Savaşı’ndan sonra bu rakam 31.131 idi. 1941’de Alman işgalinin ardından savaşın sona ermesi üzerine Manastır, yeni kurulan komünist Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten biri olan Makedonya sınırları içinde kaldı. 196O’lı yıllarda Slav Makedon grupların yerleşmesiyle nüfusta artış gözlendi ve 1961’de bu rakam 59.197’ye ulaştı. 1994 yılındaki istatistiklere göre nüfusu 77.464 idi. Aynı istatistiklere göre 25.969 haneden oluşan Manastır’ın etnik yapısını %91.S Makedon (78.889), %2,4 Arnavut (2113), % 1,9 Rom-Çingene (1676),% 1,8 Türk (1559) ve diğer unsurların meydana getirdiği kaydedilmektedir. Ancak yerli halk bu tür istatistiklerin doğruluğu konusuna kuşkuyla bakmaktadır.
Osmanlı Devleti zamanında şehrin mimarisi İslâmî geleneğe bağlı bir şekilde ciddi değişiklikler kaydetti. Şehrin pazarı XVI. yüzyılda ticaret merkezi olarak inşa edilmiş ve aynı bölgede bulunan saat ku-lesiyle beraber İslâm kültürünün önemli bir unsuru olmuştur. Yeni Hamam XVIII. yüzyılda yaptırılmıştır. Manastır’a uğrayan seyyahların verdikleri bilgiler ve gerçekleştirilen araştırmalar doğrultusunda Manastır’da 147 vakıf eserinin bulunduğu belirtilir. Bugün bunların bir kısmı yıkılmıştır. Bir kısmı aslî görevi dışında farklı amaçlar için kullanılmakta, bir kısmı da aslî görevini devam ettirmektedir. Şehirdeki en eski yapı İshakiye Camii ve Külliyesi‘dir. Bu külliye, II. Bayezid zamanında Manastır’da oturan eski Selanik kadısı İshak Çelebi tarafından 914 (1508) yılında şehrin ortasında inşa edilmiştir. Müftü Camii’ni 911’de (1505) İshak Efendi’nin babası îsâ Fakih yaptırmıştır. Hacı Bey Camii Hacı Mehmedî tarafından pazarda Manastır’ın alt kısımlarında 928’de (1522), Hoca Kadı Camii Ahmed Efendi tarafından hamam yakınlarında 938’de (1531-32), Sungur Çavuş Bey Camii yine kasabanın aşağısında aynı tarihte. Yeni-cami Manastır Kadısı Mahmud Efendi tarafından şehrin çarşısında959’da(1552), Haydar Kadı Camii yine Manastır Kadısı Haydar Efendi tarafından Karaoğlan mahallesinde Mimar Sinan zamanının çok iyi bilinen projesine uygun olarak 969’da (1561-62) inşa edilmiştir. Kare planlı ve tek kubbeli yapı önde üç birimli bir son cemaat yerine sahiptir.
Yine Osmanlı Devleti zamanında Manastır önemli bir İsiâmî eğitim ve kültür merkezine dönüşmüş, XVI. yüzyıldan itibaren medreseler ve okullar açılmıştır. XVII. yüzyılda dokuz medresenin varlığı tesbit edilmektedir. Bunların en önemlileri Kadı Mahmud, Koca Kadı, İshak Çelebi, Haydar Kadı, Sungur Çavuş. Şerif Bey, Tevfîkiye ve Feyziye medreseleridir. Türkçe eğitim veren ve dinî kurumlarla eğitimini sürdüren mektepler yanında Tanzimat’tan sonra Manastır’da Atatürk’ün de eğitim gördüğü askerî lise gibi okullar da (idadiye) XIX. yüzyılın sonunda bu okullar yüksek askerî akademiye dönüştürüldü. 2001 yılında Makedonya’nın batısında meydana gelen iç savaş yüzünden şehirdeki Osmanlı-Türk çarşısında bulunan ve tarihî değer taşıyan 100’ü aşkın dükkân ve ev yakılmış, aynı tehlike ile bir kısım camiler de karşı karşıya kalmıştır.
TDV İslâm Ansiklopedisi