Manisa Tarihi, -Başlangıçtan 1922'ye Kadar-

Manisa. Ege bölgesinde şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Eski adı Sipylos (Sipil) olan Manisa da­ğının kuzey eteğinde Gediz nehrinin geç­tiği ovanın kenarında denizden 50-70 m. yükseklikte yer alır. Anadolu’nun iç kesim­lerini Ege denizi kıyılarına bağlayan yol üzerinde önemli bir yerleşim yeridir. Ta­rih boyunca bu özelliğini koruyan şehir, Osmanlı döneminde XVI. yüzyıl sonlarına kadar hanedan mensubu şehzadelerin idarî tecrübe kazanmak üzere bulunduk­ları siyasî merkez olarak dikkati çekmiş­tir. Manisa adının nereden geldiği hususu tartışmalıdır. Genel olarak adını bu bölge­ye yerleşen Magnetler’den aldığı, bun­dan dolayı Magnesia dendiği kabul edilir. Antik kaynaklarda Büyük Menderes nehri civarındaki Malandros (Menderes) Magnesia’sından ayırt edilmek için buraya Mag­nesia ad Sipylum (Sipil Manisası) denmiş­tir. Magnesia zamanla Türk hâkimiyeti sırasında Mağnisiye, Mağnisa, Manisa şekline dönüşmüştür.

Tarih

. Eskiçağlarda Batı Anadolu’nun Lydia  Lidya denilen kesiminde yer alan şehrin ne zaman ve nasıl kurulduğu bi­linmemektedir. Bugünkü şehrin 7 km. kadar doğusunda bulunan harabelerin (Tantalis) ilk iskân mahalli olduğu ve mi­lâttan önce II. bine çıkan bir geçmişi bu­lunduğu ileri sürülür. Hititler’in etki ala­nına giren ve milâttan önce XII. yüzyıl başlarından itibaren Anadolu’ya gelen kavimlerce tahrip edilen bu şehrin yerine Frigler’in Spiylos adlı bir yerleşim yeri kur­dukları, milâttan önce VII. yüzyılda bu ci­varda ortaya çıkan ve Magnesia denilen şehrin bunların yerini aldığı belirtilir. Si­pil  Manisa dağının eteklerinde son de­rece müstahkem bir mevkide önündeki geniş ovaya hâkim bulunan Magnesia bir süre Lidyalılar’ın idaresinde kaldı. Onların Persler’e yenilmesi üzerine (m.ö. 546) I. Pers satraplığına dahil edildi. Meşhur kral yoluna yakın olması sebebiyle ekonomik yönden gelişme gösterdi. Ardından Bü­yük İskender’in nüfuzu altına girdi. Onun ölümünden (m.ö. 323) sonra haleflerinin (Diadokhlar) mücadelesine sahne oldu. I. Selevkos milâttan önce 281 ‘de bütün Kü­çük Asya’yı ele geçirince şehri oğlu I. Antiokos’un idaresine verdi. Milâttan önce 245 yılına ait bir kitabeden şehrin Smyrnalı (İzmir) bir kumandanın idaresin­de askerî bir koloni olduğu anlaşılmakta­dır. Burası bir şehir (polis) değil askerî bir üs haline gelmiş ve İzmir ile birleş­mişti. Selevkiler arasındaki taht müca­delelerinden etkilenen şehir bir ara Ber­gama Kralı I. Attalos’un nüfuzu altına girdi. III. Antiokos’un kuzeni Akhaios mi­lâttan önce 220’de burayı yeniden ele geçirdi. Milâttan önce 190’da Romalılar Magnesia yakınlarındaki savaşta III. An-tiokos’u yenince şehir halkı elçiler gönde­rerek Roma hâkimiyetini kabul etti. Ro­ma Senatosu, şehri savaş sırasında ken­dilerine yardım eden Bergama Kralı II. Eumenes’e bıraktı (m.ö. 189). Bergama hâkimiyeti altında iken para basma yet­kisi tanındı. Milâttan önce 133’te Berga­ma Krallığı’nı vesayet altına alan Romalı­lar milâttan önce 126’da Bergama Kral-iığı’nın kontrolünü ele geçirince Magne­sia da onların hâkimiyetinde muhtar bir yönetime kavuştu. Bir ara Pontus Kralı Mithridates’in hâkimiyetine girdiyse de bu durum çok kısa sürdü. Roma idaresi altında Asya eyaletinin önemli bir şehri oldu. Milâttan önce 20’de Augustus’un eyalet düzenlemeleri sırasında yarı oto­nom bir statü kazandı. Milâttan sonra 17’de bütün Gediz havzasını etkileyen şiddetli depremde büyük hasar gördü, İm­parator Tiberius tarafından yeniden inşa edildi. İmparator Claudius döneminde (41-54) su seti yapıldı, Efes-Manisa-Sipil yolu tamir gördü. Roma’nın ikiye ayrılma­sı üzerine Doğu Roma’nın Batı Anadolu’­daki Önemli askerî üslerinden biri haline geldi, etrafı surlarla çevrildi ve tahkim edildi. Ayrıca bir piskoposluk merkezi oldu ve Thrakesion idari bölgesi içinde kaldı. Latinler’in 1204’te İstanbul’u alma­larından sonra İznik İmparatorluğu’nun sınırlarına dahil edildi. İmparator III. loan-nes Vatatzes (1222-1254) bir süre Magnesia’da oturdu, kendi adına bir kilise yaptırdı ve öldüğünde buraya gömül­dü.

1071’den itibaren Anadolu’ya giren Türkler’in Ege sahillerine kadar uzandığı bilinen akınlarında şehrin nasıl etkilendi­ği hakkında bilgi yoktur. Ancak kuvvetli bir askerî istihkâma sahip bulunması bu akınlar sırasında durumunu koruduğuna işaret eder. Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu’nun sınır hattının biraz gerisinde kalan Magnesia’nın du­rumunda XIII. yüzyılın sonlarına kadar önemli bir değişiklik olmadı. Anadolu’nun Moğol nüfuzu altına girmesi sınır hattındaki diğer şehirler gibi Magnesia’-yı da etkiledi. Moğol baskısından kaçan Türkmen boyları Batı Anadolu bölgesine yığıldı ve 1280’lerden itibaren siyasî bir­likler kurarak bölgedeki şehirleri ele ge­çirmeye başladı. Bizans imparatoru 1302 baharında oğlu Mikael’i (IX.)bölgeye gön­derdi. Magnesia yakınlarında kamp ku­ran Mikael Türkler tarafından kuşatıldı. Mağlûbiyete uğratılınca buradan Berga­ma’ya çekildi. Magnesia Bizanslı süvari askerlerinden Attalios adlı birinin yöne­timine geçti. Türkler’le savaşmak üzere Bizanslılar tarafından parayla tutulan Ka-talan / İspanyol askeri grubu Roger de Flor liderliğinde 1304’te şehre geldiyse de Attalios kendileriyle anlaştı ve onları içeri sokmadı. Katalanlar burayı ganimet­lerini muhafaza ettikleri bir depo gibi kullandılar. Hatta kurmayı düşündükleri bağımsız İspanyol prensliğinin idari üssü yapmayı da planladılar. Şehre giremeyin­ce kuşatma altına aldılarsa da daha son­ra geri çekildiler. Onların ayrılması üzeri­ne Türkler baskılarını daha da arttırdılar. Bölgede faaliyet gösteren Saruhan Bey, 130S’e doğru etrafını ele geçirdiği şehri 1310’dan sonra 1314’e doğru uzun bir ablukanın ardından zaptetmeyi başardı. Manisa’nın fetih tarihi ve nasıl ele geçi­rildiği hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Halk arasındaki efsaneler Saruhan Bey’in Kırtık / Çaybaşı mevkiinden şehre girdi­ğini belirtir.

Saruhanoğullan’nın merkezi olarak ge­lişme gösteren Manisa ilk defa Yıldırım Bayezid’in 791-792 (1389-1390) kışındaki askerî harekâtı sırasında Osmanlı ida­resi altına alındı. Timur’un Yıldırım Ba-yezid’i yendiği Ankara Savaşi’ndan sonra yeniden Saruhanoğullan’nın idaresine girdi. Ancak ondan önce Timur’un Batı Anadolu seferi ve İzmir kuşatması sıra­sında Timurlu askerlerin karargâhı oldu. Timur’un torunu Emîrzade Muhammed Sultan burada kışladı. Timurlu ordusu­nun çekilmesinin ardından Saruhanoğlu Orhan Bey 17 Ağustos 1402’de şehre ge­lip idareyi ele geçirdi. Osmanlı Padişahı Çelebi Mehmed 1405-1406’da Manisa üzerine yürüyerek şehre girdiyse de onun çekilmesinden sonra Saruhanoğiu İshak Bey’in diğer oğlu Saruhan Bey buraya hâ­kim oldu. Osmanlı idaresi ancak 818’den (1415) biraz önce tam olarak kurulabildi. Osmanlı hâkimiyetine girmesinin ardın­dan şehrin karşı karşıya kaldığı ilk olay, Şeyh Bedreddin’in müridlerinden Torlak Kemal’in yakalanarak Manisa’da idam edilmesidir (819/1416). Bunun ardından İzmir Beyi Cüneyd’in sebep olduğu karı­şıklıklardan etkilendi. Yanında muhte­melen Saruhanoğulları’na mensup şahıs­ların da bulunduğu Cüneyd Bey şehir ya­kınlarında Osmanlı kuvvetleri karşısında yenildi (827-828/1424-1425). II. Murad böl­gede sükûneti sağladıktan sonra buraya idareci olarak oğlu Alâeddin’i gönderdi (841/1437). Şehir XVI. yüzyılın sonlarına kadar önemli bir olayla karşılaşmadı, an­cak şehzadelerin gelişi, aralarındaki taht mücadeleleri, buradan padişah olarak ay­rılmaları belli başlı hadiseleri oluşturdu. Bu dönemde âdeta ikinci bir siyasî mer­kez haüne geldi. Özellikle II. Murat’ın, oğ­lu Mehmed’le (II) saltanat değişimi ve Manisa’ya gelişi ilk defa burayı bir siyasî merkez olarak Bursa ve Edirne’nin Önü­ne çıkardı. Manisa’da tahttan çekilmiş bir padişah gibi davranmayan II. Murad şeh­rin imarında rol oynadı. Yeniden tahta geçince de oğlu Mehmed’i tekrar Mani­sa’ya yolladı (850/1446). II. Mehmed bu­rada iken oğlu Bayezid (II) doğdu, ikinci defa tahta çıkınca da ortanca oğlu Mus­tafa’yı şehre gönderdi. Daha sonra Ma­nisa II. Bayezid’in oğulları Abdullah’a. Şehinşah’a, Korkut’a, Âlemşah’a ve Mah-mud’a ev sahipliği yaptı. Bu son iki şeh­zade Manisa’da iken vefat etti II. Bayezid’in oğullan arasın­daki taht kavgası sırasında Manisa tek­rar ön plana çıktı. Şehzade Korkut bir ol­dubitti ile gelip yeniden şehre yerleşti. Yavuz Sultan Selim babasını tahttan indi­rip padişah olunca Manisa’daki Korkut’un üzerine yürüdü, şehri kuşattı. Korkut giz­lice kaçtı; Yavuz Sultan Selim, şehirde ve bölgede bozulan düzeni yeniden sağla­mak için oğlu Süleyman’ı (Kanunî) idareci olarak tayin etti (919/1513). Şehzade Sü­leyman 926’da (1520) tahta çıkıncaya ka­dar şehirde annesi Hafsa Sultan ile birlik­te kaldı. Padişah olunca da 921’de (1518) Manisa’da doğan oğlu Mustafa’yı şehre yolladı [Receb 939 / Şubat 1533] Onun 948’de (1541) Amasya’ya nakli üzerine yerine Receb 949’da (Ekim 1542) Şehzade Mehmed geldi. Mehmed 950’de (1543] burada hastalanıp öldü. Bunun üzerine Selim 951’de (1544) Manisa’ya tayin edildi. Burada iken annesi Hürrem Sul­tan ve kardeşi Cihangir gelip onu ziyaret etti (953/1546]. Aynıyıi Selim’in oğlu Mu­rad (III) Bozdağ yaylağında dünyaya gel­di. Bir süre sonra babasının cülusunun ardından o da artık veliaht şehzadelerin makamı haline gelen Manisa’ya gönderil­di (969/1562). On iki yıl şehirde kaldıktan sonra padişah oldu. Şehre yollanan son şehzade yine 973’te (1566) burada doğ­muş olan Mehmed’dir (III); 992’den (1584) tahta çıktığı 1003’e (1595) kadar burada idarecilik yapmıştır.

XVI. yüzyılın sonlarına doğru bütün Anadolu’yu etkileyen sosyal karışıklıklar Manisa ve yöresinde huzursuzluğa yol aç­tı. XVII. yüzyıl başlarında Celâli Kalenderoğlu Mehmed Manisa’ya yürüdü, kendisine yüklü miktarda para verilerek şeh­re girişi önlenebildi. Ancak 1015 (1606-1607) kışı boyunca Manisa yakınlarında kaldı, şehrin ileri gelenleriyle iyi ilişkiler kurdu. Onun ardından 1016’da (1607) eş­kıya takibine gitmediği için azledilen Ay­dın muhassılı Yûsuf Paşa şehrin etrafın­daki kasaba ve köyleri ele geçirdi. Bura­ların halkı Manisa’ya sığındı. Celâli reisle­rinden Birgili Cennetoğlu Manisa’ya saldirdıysa da Manisa ovasında 1035 Rebîü-levvelinde (Aralık 1625) hükümet kuvvet­lerine yenilip idam edildi. 1040’ta (1631) İlyas Paşa, Saruhan sancağı mutasarrıfı İbrahim Paşa ile anlaşmazlığa düşünce onu bozguna uğratıp Manisa’ya girdi, şehri yağmaladı, halk korkudan dağlara kaçtı. XVIII. yüzyılda şehirde bazı küçük olaylar dışında önemli bir hadise vuku bulmadı. Bu dönemde ahalinin bir kısım idarecilerle olan anlaşmazlıklar sonucu mahkemeyi bastıkları ve karışıklıklara yol açtıkları tesbit edilmektedir. Bu olaylar­dan en ciddi olanları 1117 (1705) ve 1146 (1733) yıllarında meydana gelmiştir. Yüz­yılın ikinci yansında şehir bölgenin güçlü ayan ailelerinden Karaosmanoğullan’nın etkisi altına girdi. 1798’de çıkan yangın şehirde tahribata yol açtı. XIX. yüzyılın başlarında şehirde resmî kayıtlara da in­tikal eden bazı olaylar meydana geldiyse de fazla büyümeden sükûnet sağlandı. Bu dönemdeki en önemli hadise Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Anadolu’ya sevket-tiği kuvvetlerin şehri işgalidir. İşgal sıra­sında Manisa kapıcıbaşılardan Ali Bey”e verilmiş, o da kalabalık bedevi süvarile­riyle gelmiş ve şehir halkı tarafından me­rasimle karşılanmıştı. Ancak ağır vergi konulması ve bedevî askerlerin yağma hareketleri halkı çok rahatsız etmişti. Bu kuvvetler Kütahya Anlaşması üzerine geri çekildi (1833). Manisa ikinci büyük işgali Yunanlılar’ın Batı Anadolu harekâtı sıra­sında yaşadı. Yunan kuvvetleri 26 Mayıs 1919’da şehre girdi. Manisa 1922 Eylü­lüne kadar Yunan işgalinde kaldı. Yunan kuvvetleri çekilirkenS Eylül Salı günü şeh­ri ateşe verdiler, akşam söndürülen yan­gın sabah çarşı kesiminde tekrar başladı ve 8 Eylül’de kendiliğinden söndü. Yan­gın sırasında halk dağlara kaçtı, bu bü­yük yangın neredeyse şehrin tamamını etkiledi, 10.700 ev, on üç cami, 2728 dük­kân, on dokuz han yandı, Manisa tam bir harabeye dönüştü. 8 Eylül’de Türk birlik­leri Manisa yakınlarındaki küçük bir çar­pışmanın ardından şehre girdi. Cumhu­riyet döneminde bu tahribatın izleri ka­pandı ve şehir yeniden gelişmeye başladı.

  • Manisa İdari Yapı, Nüfusu, Hakkında Bilgi
  • Manisa Tarihi -Fiziki, Sosyal, Ekonomik Durum- Hakkında Bilgi
  • Manisa İsmi Nereden Gelmiştir, İsmini Nereden Almıştır, Hakkında Bilgi
  • Manisa Mimari, Tarihi, Eserleri, Mimarisi Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski