Mansûr b. Ammâr (ö. 225/840) İlk zâhidlerden.
Merv yakınlarında Dandanakan’da doğdu. Künyesi Ebü’s-Serî’dir. İlk öğrenimini Merv’de tamamladıktan sonra Bağdat’a gitti. Tahsiline bir süre Basra’da devam etti. Güzel konuşması ve hitabet gücüyle tanındı. Şam ve Mısır’da yaptığı vaazlarla dikkati çekti. Ömrünün son yıllarını Bağdat’ta geçirdi ve burada vefat etti. O dönemde daha ziyade İranlılar’da görülen etkili konuşma gücü ve dinleyenleri coşturup ağlatmasından hareketle onun İran asıllı olduğu söylenebilirse de Massignon’un ileri sürdüğü gibi Şiî olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü sözlerinde bu görüşü destekleyen bir ifade bulunmamaktadır. Mansûr b. Ammâr’ın tasavvufa yönelmesine yolda bulduğu, üzerinde “besmele” yazılı kâğıda saygı göstermesinin sebep olduğu kaydedilmektedir. Aynı yıllarda Bağdat’ta yaşayan Bişr el-Hâfî ile görüşmüş, Ahmed b. Ebü’l-Havârî’nin sohbetlerine katılmıştır.
Vaaz ve sohbetlerinde nefis terbiyesi üzerinde özellikle duran Mansûr b. Ammâr’a göre nefsini bilen kişi riyazet ve mücâhedeyle, rabbini bilen kişi ise ibadet ve taatle O’nun rızâsını kazanmaya çalışır. Nefsin arzularına muhalefet ederek selâmete ulaşan gönül şüphe ve manevî kirlerden temizlendiği için hikmetin kaynağı olur. Hikmet ariflerin gönlünde tasdik, zâhidlerin gönlünde lütuf, âbidlerin gönlünde ilâhî başarı, müridlerin gönlünde tefekkür ve âlimlerin gönlünde tezekkür olarak ortaya çıkar. Kulun en iyi elbisesi alçak gönüllülük, arifin en güzel elbisesi takvadır. Mansûr b. Ammâr’ın bu görüşlerinden hareket eden Muhammed Celâl Şeref onun tasavvuf anlayışının nefis, kalp ve takva olarak üç esasa dayandığını söylemektedir.
Mansûr b. Ammâr, tasavvufî konuların yanı sıra kelâm meseleleriyle de ilgilenip bu alandaki tartışmalara katılan zâhidlerdendir. III. (IX.) yüzyılda kelâmcılann en çok tartıştığı Kur’an’ın mahlûk olup olmaması ve istiva konularıyla ilgili olarak Bişr b. Gıyâs el-Merîsî ile mektuplaşan Mansûr b. Ammâr’a göre Allah’ın dışındaki her şey mahlûktur, ancak Allah’ın kelâmı olduğu için Kur’an mahlûk değildir. Mansûr, istiva konusunu açıklamanın zor olduğunu ifade ederek bu hususta soru sormanın bid’at sayıldığını, konunun bütününe iman edilmesi gerektiğini söyler.
Hadis ilmiyle de meşgul olan Mansûr’un rivayet ettiği hadisleri Ebû Nuaym Hilyetü’l-evliyâMa nakletmiş, bu hadisleri Ebû Bekir b. Ahmed el-Hemedânî bir araya getirmiştir. İbn Adî ve Dârekutnî onun rivayet ettiği hadislerin zayıf olduğunu belirtmektedir.
İbnü’n-Nedîm’den itibaren kaynaklarda Mansûr b. Ammâr’ın bazı risaleler kaleme aldığından bahsedilmekteyse de bunlar günümüze ulaşmamıştır. Dinî-ahlâkî konulara dair bu risalelerine Meclis fi zikri’l-mevt, Meclis ühüsni’z-zannî billâh, Meclisü’t-tekfûriyye fi’l-ğazv gibi “meclis” kelimesiyle başlayan adlar verdiği kaydedilmektedir.
Mansûr b. Ammâr, heyecanla anlattıklarını kendi hayatında uygulamadaki zaafından dolayı Bişr el-Hâfî tarafından eleştirilmiş vaizlikten gelir elde etmesi de kınanmasına sebep olmuştur.
TDV İslâm Ansiklopedisi