Masiyet Nedir, Ne Demek, İslamda Anlamı, Hakkında Bilgi

Mâsiyet. Meşru emir ve isteklere uymama anlamında bir terim.

Sözlükte “itaatten ayrılmak, söz dinle­memek, çoğunluk tarafından onaylanan davranışlara uyum sağlamamak” mânasındaki isyan kökünden masdar ve isim olup itaat kelimesinin karşıtıdır. Abdül-kâhir ef-Bağdâdî mâsiyete “itaatten çık­ma, günah işleme: bir davranıştan imti­na etme, ona karşı direnme” anlamını vermiş mâsiyetle zenbi aynı konumda gören Ebü’l-Bekâ ise bu kavramları “kişinin kasten işlediği ha­ram fiil” olarak tanımlamış, isyanı “yü­kümlülük getiren belli bir emre karşı çık­mak değil mutlak olarak emre muhale­fet” diye mânalandırmıştır; âsi ise karşı­lığında sevap beklemediği yasaklanmış bîr fiili işleyen kimsedir. Mâsiyetle cünâh, zenb, vizr ve ism kelimeleri arasında anlam yakınlığı bulunmaktadır.

Mâsiyet kavramı Kur’ân-ı Kerîm’in otuz iki âyetinde geçmektedir. Bunların ikisi mâsiyet, biri isyan, ikisi asî (âsi) şeklinde olup diğerleri muhtelif fiil kamplarındadır. Mâsiyet veya isyan mutlak şekilde kulla­nıldığında Allah’a yönelik olarak kabul edilir. Üç âyette Allah’a ve resulüne, on bir âyette resule, bir âyette de ana baba­ya atfen kullanılmıştır. İnsanın onuruna ve yaratılış amacına uygun biçimde ha­yatını sürdürmesi, fert olarak ve toplum içinde varlığını koruyabilmesi için bir dev­let kurumunun ve onun yetkililerinin bu­lunması gerektiğine göre Kur’an’da meş­ru çerçevede devlet ricaline (ülü’l-emr) karşı çıkılmayip itaatte bulunulması em­redilmiş, bunun için itaat kavramı kulla­nılmış, devlet ricaline itaat Allah’a ve resulüne itaat çizgisinde zikredilerek kamu düzeninin önemi vurgulanmıştır.[Nisâ 4/59] Kur’an’da ana babaya itaat “birr” ve “ihsan” kelimeleriyle, hadis metinlerin­de onlara karşı çıkma “akk, ukük” kav­ramlarıyla ifade edilmiştir.

Hadis rivayetlerinde de mâsiyet kav­ramı Kur’an’daki kullanılışına paralel biçimde çokça zikredilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Âdem’e nisbet edilen mem­nu ağaçtan yeme mâsiyeti [Tâhâ 20/121] hadiste de görülmekte, kıyamet gününde hesap öncesi uzun bekleyiş sebebiyle bu­nalan insanların Allah nezdinde şefaatte bulunması için Hz. Âdem’e baş vurduk­larında onun memnu ağaçtan yemiş ol­ması yüzünden şefaat talebinde buluna­mayacağını söyleyeceği nakledilmektedir. Birçok hadiste Hz. Peygamber ken­disine itaatin cennete girme, karşı çık­manın de bundan vazgeçme anlamına geldiği belirtilmektedir. Kur’an’daki be­yanlarla da örtüşen bu hususun [Âl-i İmrân 3/31-32, 132; Nisâ 4/59, 80; Muhammed 47/33] bir yandan Resûlullah’ın müşahhas bir rehber oluşu, öte yandan müslüman toplumunun varlığını koruyup sürdürmesinin en önemli faktörü konu­munda bulunuşuyla yorumlanması müm­kündür. Resûl-i Ekrem’in Hz. Ali’ye her cuma gecesi okumak üzere Öğrettiği du­anın şu cümle ile başlaması dikkat çekici­dir: “Allahım! Sayende hayatta kaldığım sürece mâsiyetlerden uzak kalmayı kolay­laştırmak suretiyle bana merhamet et!.

İnsan melekle şeytanın bazı özelliklerini taşıyan bir yaratılışa sahiptir. Beşerî dür­tüler veya dışarıdan gelen bazı etkilerle Allah’a, resulüne ve kamu düzenini tem­sil eden devlet ricâliyle ortak değerlere karşı mâsiyet diye nitelendirilen davra­nışlarda bulunabilir. Kişinin isyan eylem­lerinin günah veya suç konumundaki so­nuçları Allah, resulü ve kamu diye ifade edilebilecek üç hedeften birine yönelik olabilir. İnkâr (küfür, şirk), kutsal değerlerle alay etme niteliğindeki mâsiyetlerle kamuya yönelik itaatsizlikler büyük suç­lardan sayılır. Kişinin kendi nefsinde ve çevresinde ibret verici birçok olayın ger­çekleşmesine rağmen mâsiyetini ısrarla sürdürmesi, isyanını gizlemeyip ortaya koyması ve başkaları İçin kötü örnek ol­masına zemin hazırlaması, onun dünya huzuru ve âhiret mutluluğunun tahribi açısından esef verici bîr olgudur. Ancak ana baba gibi saygıya değer kişilere itaat meşru ve kamuca benimsenmiş konular­da olur. “Yaratana âsi olacak yerde yara­tılmışa itaat yoktur” şeklinde ifade edi­len ilke hem Kur’ân-i Kerim hem de Hz. Peygamber’in beyanlarıyla desteklenmiş­tir.[Ankebût 29/8; Lokman 31/15 İş­lenen mâsiyet sebebiyle pişmanlık duyma ve onu bir daha yapmama azmini taşıma Allah’a, resulüne ve kamuya dönüş anla­mına geldiğinden manevî arınmaya vesile olarak değerlendirilir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski