Türkiye’de ilk Türkçe gazete, ilk Türk matbaasının kuruluşundan yüz yıl kadar sonra II. Mahmud’un şahsî ilgisiyle yayımı gerçekleşen, adı da onun tarafından konulan Takvîm-i Vekayi’dir (1831). Türk dilinde iik gazete, bu tarihten birkaç yıl önce Mısır’da Kava-lalı Mehmed Ali Paşa tarafından bir sütunu Türkçe, bir sütunu Arapça olarak neşredilen eî-VekâYu’l-Mısriyye’ (1828). Türkçe gazetelerden önce 1796’da İstanbul’da Gazette française de Constan-tinople, 1821-1831 yılları arasında İzmir’de Le Spectateur oriental, Le Smyrneen, Le Courrier de Smyrne, Journal de Smyrne gibi Fransızca gazeteler çıkarılmıştır. Bunlardan İzmir’de yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin milletlerarası alanda menfaatlerini savunan gazetelerle basının Önemi konusunda fikir sahibi olan II. Mahmud; bu gazetelerin neşrinde birinci derecede rol sahibi kişilerden Alexandre BIacque’ı İstanbul’a çağırarak yayımını Takvîm-i Vekâyi’ ile paralel sürdürecek olan Fransızca Le Moniteui ottoman’m kurulması görevini vermiştir. Devlet eliyle neşredilen Tak-vîm-i Vekâyi’m Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice ve Bulgarca nüshaları da çikanlmıştir. Takvîm-i Vekâyi’in neşir hayatına girmesinden dokuz yıl kadar sonra Türkçe ilk özel gazete olan Cerîde-i Havadis, İngiltere’deki Morning Herald gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapan William Churchill adlı bir İngiliz taciri tarafından neşredilmiştir (1840). Devlet yardımı gördüğü için Cerîde-i Havadis yarı resmî bir gazete sayılmıştır.
1860 yılına kadar Türkçe’den başka dillerde on beşin üzerinde gazete çıkmasına rağmen Takvîm-i Vekâyi’ve Cerîde-i Havadis dışında bir tıp dergisi olan Ve-kâyi-i Tıbbiyye’tien (1849) başka Türkçe süreli yayına rastlanmamaktadır. 1860′-ta Şinâsi’nin desteğiyle Agâh Efendi devletten yardım almadan Tercümân-ı Ahvâl’ı yayımlayarak “millet-i hâkime”den ilk özel gazeteyi çıkaran kişi olmuştur. Şi-nâsi 24. sayıdan sonra gazeteden ayrılmış, kendi adına yeni bir izin belgesi alarak Tasvîr-i Efkâr’) yayımlamıştır (1862). Türkçe basındaki hareketlenmenin de etkisiyle VVilliam Churchill’in ölümünden sonra Cerîde-i Havadis oğlu Alfred Churchill tarafından kapatılıp daha önce ek olarak verilen Rûznâme-i Cerîde-i Havadis adıyla yeni bir gazete çıkarılmıştır. Yine bu yıllarda Münif Mehmed Paşa Mecmûo-i Fünûn’u (1802), Mustafa Refik Mir’âfı yayımlamış (1862), ayrıca Mecmûa-i İber-i İntibah (1862) ve Cerîde-i Askeriyye (1864) gibi dergiler çıkarılmıştır.
Türk basınının kuruluş dönemi olarak kabul edilen 1831-1864 yıllan arası gazetenin kendini şekillendirmesi, ferdî ve içtimaî planda bütün hayatın şekillenme-sindeki rolü bakımından dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Dönem içinde Türk dilinde çıkan dört gazete İsimleriyle paralellik gösteren kimlikler ortaya koymuştur. Takvîmi Vekâyi’in mukaddimesinde gazete vak’anüvisliğin yeni bir biçimi gibi sunulmuş, gazetenin başına bir vak’anüvis olan Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi getirilmiştir. Ancak özellikle M. Mahmud’un ölümüne kadar sadece devlet faaliyetlerinin değil eğitim, bilim, sanat ve ticaret haberlerinin de yer aldığı canlı bir yayım organı özelliği göstermiş, bazı ilânlar ve kitap duyuruları da yayımlamıştır. Bir süre sonra Cerîde-i Havadis habere ağırlık vermiş, bilhassa dış haberlerle Türk okurlarının dış dünyaya açılan penceresi olmuştur. Kırım Harbi sırasında bölgeye savaş muhabiri olarak giden VVilliam Churchill buradan en taze haberleri göndermiştir.
1860 yılına kadar Türkçe basın reformcu, fakat yapısı gereği yönetime karşı eleştirisiz bir tavır içindedir. Gazete, ilk Türkçe gazetelerde içinde ahlâk, âdâb, ilim ve maariften söz eden çeşit çeşit insanların bulunduğu bir gemiye benzetilmiştir. Tercümân-ı Ahvâî’e yazdığı mukaddimede Şinâsi yepyeni bir anlayışla halkın memleket meselelerinde sahip olması gereken söz hakkına İşaret etmiş, düşündüğü fikir merkezli gazeteyi gerçekleştirmek İçin Tasvîr-i Efkâr’ı çıkarmış, burada sosyal problemleri, eğitimi, dış politika konularını eleştiren ve gazete makalesinin ilk yetkin Örnekleri sayılan yazılar yayımlamıştır.
İlk gazeteler haftalık periyotlarla neşir hayatına başlamış, çok defa bunu da gerçekleştirememiştir. Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr önceleri haftada iki gün yayımlanmış, daha sonra Tercümân-ı Ahvâl beş güne çıkmıştır. Basit bir mizanpajla yayımlanan ilk Türkçe gazeteden sonra gazetenin gelişmiş ve rahat okunur bir düzene kavuşması Şinâsi ile olmuştur.
Gazete geniş bir alanda gücünü ortaya koyarken dil üzerinde de etkili olmuş, dilde sadeleşme eğilimine hız kazandırmıştır. Daha Takvîm-i Vekâyi’in ilkyıllarında II. Mahmud, Esad Efendi’nin kendisine gönderdiği gezi notları dolayısıyla, “Umuma neşrolunacak şeylerde yazılacak elfaz herkesin anlayabileceği surette olmak lâzımdır” diyerek “çetrgerdûne” ve “tevsen” gibi kelimelerin yerine Türkçe’lerinin kullanılması gerektiği uyarısında bulunmuştur. 5. sayısında Avrupa’da konuşma diliyle yazı dilinin birbirine yakın olduğunu, kibar kimselerle hamalların aynı sözlerle konuştuğunu belirten Cerîde-i Havâdis’in yazı dilinin gelişmesine hizmeti olmuş, Şinâsi Tercümân-ı Ah-vâl’e yazdığı mukaddimenin bir yerinde gazeteyi “umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede” kaleme almanın gereğine işaret etmiştir. Avrupa’dan alınan kelime ve kavramların Türkçe’ye yerleşmesinde de basının rolü vardır. Vapur, ceneral, gazete, kolera, fabrika, kambiyo, familya, sigorta vb. Takvîm-i Vekâyi’ tarafından Osmanlı toplumuna mal edilmiş kelimelerdendir. İlk yıllardan itibaren gazete için kullanılan kelimeler de çeşitlilik göstermiş; gazete, ceride, jurnal, mevkute gibi adlarla anılmıştır.
1864 yılında Türk basını için ilk defa bir matbuat nizâmnâmesi neşredilmiştir. III. Napolyon’un 1750’lerde hazırlattığı Fransız Basın Kanunu esas alınarak hazırlanan ve 2 Şaban 1281’de (31 Aralık 1864) yürürlüğe giren bu nizâmnâme gazete çıkarma, devretme, cevap hakkı kullanma gibi hususları düzenliyor, daha serbest hareket eden yabancı dildeki basınla Türkçe basın için eşit şartlar getiriyordu. Ayrıca 1856’da bir iradeyle konan, 20 Cemâziyelâhir 1273 (15 Şubat 1857) tarihli Matbuat Nizamnâmesi’yle yasal bir düzenlemeye bağlanmış olan ön sansürü kaldırıyordu. Tercümân-ı Ahvâl’in “Pres Kanunnâmesi” olarak söz ettiği Matbuat Nizâmnâmesi Türk basını tarafından olumlu karşılanmıştır. Kısa bir süre dışında 1909 yılına kadar genel hatlarıyla yürürlükte kalan bu nizâmnâme, ön sansür koymamasına rağmen getirdiği ağır para cezalarıyla padişah ve yönetim kadrosu, yabancı devlet başkanları ve temsilcileri hakkında suçlayıcı ve kötüleyici yayımlar yapılmasını önlemiş oluyordu.
Nâmık Kemal başta olmak üzere yeni bir aydın kuşağının gazetelerde etkili olmaya başlaması, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin reformcu görüşlerinin bunlar tarafından gazetelerde dile getirilmesi. Ali Suâvi’nin 1867’de çıkarmaya başladığı Muhbir’de daha sert bir muhalefet sergilemesi gibi gelişmeler üzerine Sadrazam Âlî Paşa, Matbuat Nizâmnâmesi dışında hükümete uyarı ve yayımı engelleme imkânı veren ünlü kararnameyi neşretmiştir (1867). Geçici olduğu bildirilmesine rağmen 1909 yılına kadar yürürlükte kalan bu kararnameye dayanılarak ilk sırada Muhbir ve Vatan gazeteleri kapatılmıştır. Arkadan gelen sürgün memuriyet görevleriyle Tasvîr-i Efkâr ve Tercümân-ı Ahvâl de yayımına son vermek zorunda kalmıştır. Mustafa Fâzıl Paşa’nın daveti üzerine Ali Suâ-vi, Nâmık Kemal ve Ziya Bey (Paşa) Paris’e gitmişlerdir. Yurt dışında bulundukları sırada Paris, Londra, Lyon, Cenevre gibi Avrupa şehirlerinde Muhbir, Hürriyet, Ulûm, İttihad vb. gazeteleri çıkarmışlar (1867-1871); böylece yurt dışında Türkçe basın sürecini başlatmışlardır. 1864’ten sonra Sultan Abdülaziz dönemi içinde İstanbul’da Terakki (1868), Basiret (1870), İbret (1870) gibi Türk basın tarihinin önemli gazeteleri yanında Âyî-ne-i Vatan (1866), Muhib (1867), Mu-hibb-i Vatan, Utârid (1867), Mümeyyiz (1869]- Kevkeb-i Şarkî (1869), Ha-kayiku’l-vekâyi’ (1870), Asır (1870), Devir (1870), Hadîka (1870), ilk mizah gazetesi olan Diyojen (1870), Hulâsatü’l-vekayi’ (1870), Medeniye*(1874), Sadâkat (1875), İstikbal (1875), Vakit (1875) ve Sabah (1876) yayımlanmıştır. Bunlardan devletçe desteklenen ve yüksek satış rakamlarına ulaşan Basiret, 1871-1872 Alman-Fransız savaşındaki yayım desteği sebebiyle Alman hükümetince ödüllendirilmiştir. İbret, 1870 sonlarından başlayarak yurt dışından dönen gazeteci aydınlardan Nâmık Kemal’in bu meslekte en verimli çalıştığı gazete olmuş, ateşli yazıları yüzünden birkaç defa kapatma cezası almış, 1873’te kesin olarak yayımına son verilmiştir. Basın açısından yaşanan sıkıntılara rağmen devlet eliyle atılımların gerçekleştiği bu dönemde 1865te Rusçuk’ta Tuna, 1869’da Erzurum’da Envâr-ı Şarkıyye, Bursa’da Hudâvendigâr, Konya ve Diyarbekir’de kendi isimleriyle vilâyet gazeteleri çıkarılmaya başlanmış, 1874’te bunların sayısı yirmiyi aşmıştır.
II. Abdülhamid’in tahta geçişinden sonra ilân edilen Kânûn-ı Esâsî’nin (Aralık 1876) 12. maddesinde, “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” denilmekteydi. Ayrıca hazırlanan basın kanun tasarısı mecliste kabul edilerek padişahın onayına sunulmuş, ancak onaylanmadan kalmıştır. 1878’de Meclis-i Meb’ûsan kapatılmış, Kânûn-ı Esâsî askıya alınmış, önce siyasî gazetelere, bir süre sonra her çeşit gazete ve dergiye, ardından matbaaların bastığı bütün yayınlara sansür uygulaması getirilmiştir (1888). Bu dönemde mizah dergilerine izin verilmemiştir.
Basında siyaset yasağının bulunduğu II. Abdülhamid döneminde gazetecilik İkinci planda kalmış, Ahmed Midhat Efendi tarafından 1878’de çıkarılmaya başlanan ve ansiklopedik gazeteciliği ilke edinen Tercümân-ı Hakikat, dönemin uzun süre yüksek satış rakamlarına da ulaşan tek gazetesi olarak kalmıştır. 1886’da haftalık periyotlarla Mizan çıkmaya başlar. Buna karşılık dergicilikte Ebüzziyâ Mehmed Tevfik’in öncülük yapmasıyla hem içerik hem kâğıt ve baskı kalitesi bakımından büyük bir atılım yapılmış, özellikle 1880’lî yılların ilk yarısı Türk dergiciliği için altın dönem olmuştur. Önceki dönemin Dağarcık (1872), Kırkanbar (1873], Dolap (1873) gibi dergilerinin ardından Mecmûa-i Ebüzziyâ (1880), Ha-zine-i Evrak (1881}, Hafta (1881), Mir-‘ât Güneş (1884), 1886), Berk(1886), Teâvün-iAklâm (1886), Manzara (1887), Nilüfer {1887) gibi dergiler yayım hayatına girmiştir. 189O’lı yıllara hem teknik mükemmellik hem de içeriğiyle damgasını vuran dergi Ahmed İhsan’m (Tokgöz) çıkardığı, çıkışından bir süre sonra Edebiyât-ı Cedîde hareketinin kaynağı ve odağı durumuna gelen Servet-i Fünûn olur (1891). Ayrıca Maârif (1891), Resimli Gazete (1891), Mekteb (1891), Ma’lûmât (1895) gibi dergiler yayımlanır. 189O’li yılların ikinci yarısına doğru Tercümân-ı Hakîkat’m yanında dönemin önemli gazetelerinden Ahmed Cevdet’in çıkardığı İkdam neşredilir (1894). Onunla rekabet halindeki Sabah ile Saadet ve Tarîk belirtilmesi gereken diğer gazetelerdir.
Basının sıkı denetim altında tutulduğu II. Abdülhamid döneminde yurt dışında Türkçe basının tekrar canlandığı, Hayal {1878), İstikbal (1880), Gencîne-i Hayâl (1881) gibi gazetelerden sonra İttihat ve Terakki” Cemiyeti’nin kurulmasının ardından ondan fazla ülkede Meşveret{ 1895), Ezani 1896), Mizan (1897), Osmanlı (1897), Şûrâyı Ümmet (!902), İctihad (1904) ve Terakki (1906) gibi gazeteler yayımlanmıştır.
II. Meşrutiyetin ilanıyla beraber basın hayatında büyük bir hareketlenme olmuş, gazeteler ön sansür uygulamasını yerine getirmeyerek fiilen kaldırmıştır. Yedi ay İçinde yarıdan fazlası İstanbul’da olmak üzere 700’ün üzerinde gazete çıkarma izni alınmış, ancak yayıma başlayanlar genellikle çok kısa ömürlü olmuştur. Kânûn-ı Esâsî basının kanunlar dairesinde serbest olduğunu, hiçbir şekilde ön sansür uygulanmayacağını belirtmesine rağmen Otuzbir Mart Vak’ası’nın ardından gelen askerî sansürle basındaki sınırsız hürriyet havası sona ermiştir. Bu arada yeni matbuat kanunu çıkmış (1909), üzerinde birçok değişiklik yapılmasına rağmen 1931 ‘e kadar yürürlükte kalmıştır. Yeni kanun bazı düzenlemeler yapıyor, devletin emniyeti söz konusu olduğunda geçici kapatma cezası dışında sansür, idarî uyarı gibi uygulamalara yer vermiyordu. Ancak 1914″te I. Dünya Savaşı’nın başlaması dolayısıyla askerî sansür savaş sonuna kadar uygulanmıştır.
İlk aylardaki kargaşa ortamına rağmen II. Meşrutiyet döneminde basında elektriğin yaygınlaşmasıyla dizgi ve baskı makinelerinin modernleşmesi, haber toplamada telgrafın yanında telefonun kullanılmaya başlanması gibi teknik ilerlemeler olmuştur. Bu devirde İkdam, Sabah, Tercümân-ı Hakikat yeni ortama uyum sağlayarak yayım hayatına devam etmiş, Tanin (1908) ve Yeni Gazete {1908) çıkmaya başlamış, Tasvîr-i Efkâr yeniden neşir hayatına atılmış (1909, 1913), Servet-i Fünûn bir süre günlük çıkmış, ayrıca Hukük-ı Umûmiyye (1908), Ser-bestî(1908), Sadâ-yı Millet (1909) gibi İttihat ve Terakkî’ye muhalif gazeteler yayımlanmıştır. Sırât-ı Müstakim (1908), Beyânülhak (1908), Resimli Kitab (1908), Şehbâl(\9Q9), Cerîde-i Sûfiyye (1910), Genç Kalemler(\9\ 1), Türk Yurdu (1911), Donanma (1914) ve Yeni Mecmua (1917) dönemin önde gelen dergileri olmuştur. İstanbul basını Mütâreke devrinde yabancı güçler ve 1919’da padişah tarafından konulan ikili sansür uygulamasına mâruz kalmıştır. Bu sansür uygulamaları 1923’e kadar devam etmiştir.
Mütâreke ve Millî Mücadele yıllarında Tasvîr-i Efkâr, Akşam (1918), Yeni Gün (1918), /ieri(19I9) gibi Millî Mücadele’yi destekleyen; İkdam gibi harekete sempati duyan; Peyam – Sabah (1920), Alemdar, İstanbul gibi muhalif gazeteler yayımını sürdürmüştür. Millî Mücadele hareketinin başarıya ulaşması yolunda Konya’da Babalık (1911), Erzurum’da Al-bayrak (1913], Afyonkarahisar’da Öğüt (1918), Adana’da Yeni Adana (î 918), Kastamonu’da Açıksöz (1919), Edirne’de Ahâli (1919) gibi gazeteler önemli işlevler yüklenmiştir. Ankara hükümetinin resmî yayın organı Hâkimiyyet-i Milîiy-ye (1920), İrdde-iMiiiiyye’nin(19i9) devamı olarak yayımını sürdürmüştür. Dönemin dergileri arasında Büyük Mecmua (1919), Ümit (1919), Dergâh { 1921) ve Diyarbakır’da çıkarılan Küçük Mecmua (1922) bulunmaktadır, ümit dışındakiler Millî Mücadele’yi desteklemiştir.
Cumhuriyetin ilânından sonra Anka-ra’daki Yeni Güngazetesi İstanbul’a taşınarak Cumhuriyet adıyla yayımlanmaya başlanmıştır (1924). 1923’te Yeni Türkiye, Vatan, 1924’te Son Telgraf, 1925’te Son Saat, 1926’da Yeni Ses ve Milliyet, 1928’de Resimli Gazete gibi gazeteler; Resimli Ay (1924), Haftalık Mecmua (1925), Hayati 1926), Güneş (1927), Uyanış(1927) gibi dergiler neşredilmiştir. 1925 yılında çıkan ve iki yıl yürürlükte kalan Takrîr-i Sükûn Kanunu ile Hüseyin Cahit, Ahmed Cevdet, Velid Ebüzziyâ ve Lutfi Fikri gibi gazeteciler İstiklâl mahkemelerinde yargılanmış, Tev-hîd-i Efkâr, Son Telgraf, İstiklâl, Sebî-lürreşâd, Aydınlık, Tanin, Vatan gibi gazeteler kapatılmıştır. 1928’de alfabenin değişmesinin ardından gazeteler satış bakımından bir sarsıntı dönemi yaşamış ve hükümetin yardımıyla ayakta kalabilmiştir. 1931 ‘de güdümlü bir basın öngören yeni Matbuat Kanunu çıkarılmıştır. Cumhuriyet”i ve devrimleri koruyucu bazı Önlemler alan, idarî tedbir koyan yeni kanun Bakanlar Kurulu kararıyla gazete kapatma ve kapatılan gazetelerin sorumlularına yeniden gazete çıkarmama cezası da getirmiştir. 1938’de basın için şartlar daha da ağırlaştırılmış, gazete ve dergi çıkarmak İçin garanti mektubu şartı, bildiri sistemi yerine ruhsat sistemi, bir çeşit sansür sayılabilecek oian okul ve üniversite olaylarıyla ilgili haberlerin izne bağlanması gibi zorunluluklar getirilmiştir.
1931-1946 döneminin belli başlı gazeteleri arasında Cumhuriyet, Akşam, Tan, Son Posta, Son Telgraİ, Vatan, Yeni Sabah, Tanin, Tasvh-i Efkâr ve Ankara’da çıkan Ulus bulunmaktadır. 1932′-de Kadro, 1933’te Çığır, Fikir Hareketleri, Ülkü, Varlık, Yedi. Gün, 1934’te Yeni Adam, 1935’te Yücel Yanmay, 1936’da Ağaç, Kültür Haftası, Gündüz, 1938’de İnsan, 1939’da Hareket, 1940′-ta Tercüme, 1941’de Çmaralh, 1943’te İstanbul ve Büyült Doğu gibi dergiler çıkarılmıştır.
1946’da çok partili sisteme geçilirken gazete kapatma cezası kaldırılmıştır. 1950’de yeni iktidar bir basın kanunu çıkarmış, bir Önceki kanunla getirilen gazete çıkarmada tahsil kaydı ve teminat yatırma mecburiyeti yeni basın kanununda yer almamıştır. Gazete kapatma yetkisi hükümete değil adlî mercilere bırakılmıştır. Ancak Neşir Yoluyla ve Radyo ile İşlenen Cürümler Hakkında Kanun’la ve basın kanununda yapılan bazı değişikliklerle kısıtlamalara gidilmiş, basınla iktidarın arası gittikçe açılmıştır.
1946-1960 yıllarında Hürriyet (1948), Zafer (1949), Milliyet (1950). Dünya (1952), Son Havadis (1953),Tercüman (1955) çıkmaya başlar. Bu dönemin edebiyat dergileri arasında Seçilmiş Hikâyeler(1947), Kaynak (1948), Şadırvan (1949), Türk Folklor Araştırmaları (1949), Yaprak{19W), Yeditepe( 1950). Türk Dili (1951), Mavi (1952), Yeni Ufuklar [1952), Türk Düşüncesi (1953) ve İstanbul (1953) gibi dergilerle fikir ve haber ağırlıklı Pazar Postası (1951), Forum (1954), Akis (1954) bulunmaktadır.
1960’ta bir basın kanunu kabul edilmiş, yeni anayasaya basın hürriyetini belirleyen ve genişleten maddeler eklenmiş, haber, düşünce ve kanaatlerin yayımlanmasının engellenemeyeceği hususu teminat altına alınmıştır. Daha Önceki dönemden Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Yeni İstanbul gelişerek devam etmiş. Babıâli’de SabahveBugün (1966) yüksek satış rakamlarına ulaşan gazeteler olmuştur. 1968’de çıkarılan Günaydın renkli resimli, az yazılı kitle basınının yeni bir örneğini ortaya koymuştur. Bu dönemde ayrıca Bizim Anadolu, Yeni Asya, Millî Gazete, Orta Doğu, Millet, Bayrak, Hergün, Yeni Devir gibi gazeteler neşredilmiştir.
1960-1980 döneminin dergileri arasında Diriliş (1960), Papirüs (1960), Yön (1961), Türk Kültürü (1962), Ataç (1962). Yeni Dergi(1964), Soyuf (1965), Töre (1969), Edebiyat (1969). Yankı (1971), Milliyet Sanat Dergisi (1972), Yansıma (1972). Türk Edebiyatı (1972), Kubbe-altı Akademi Mecmuası (1972), Düşünce (1976), Mavera (1976) gibi dergiler bulunmaktadır.
1980’den itibaren devletin gazete kâğıdı üzerindeki sübvansiyonunun kalkması ve ofset baskı sistemine geçiş büyük malî yatırımları gerektirmiştir. Promosyon yarışı da aşın derecelere ulaşmış ve bu yolla geçici yüksek tirajlar sağlanmıştır. Gazeteler kendi televizyon kanallarını kurma yoluna gitmiştir. 199O’lı yıllardaki belli başlı gazeteler ve onlara ait televizyon kanalları şunlardır: Milliyet (Kanal D), Sabah(ATV), Türkiye(TGRT), Zaman (Samanyolu TV). 1980’den sonra yayımlanan dergiler arasında Yazko Edebiyat (1980). Yönelişler (1981), Yazko Çeviri (1981). Adam Sanat (1985), Yedi İklim (1987), Dergâh (1990), Sonbahar{ 1990), Hece (Ocak 1997) gibi dergiler bulunmaktadır. Gösteri, Sanat Olayı (1981). Gergedan (1987), Kitaplık, E gibi renkli resimli edebiyat; Nokta, Yankı, İslâm, Yeni Gündem, 200û’e Doğru, Aksiyon gibi haber dergileri de çıkarılmıştır.
- Matbuat (Basın) Tarihi -İran’da, Farslarda- Hakkında Bilgi
- Matbuat Tarihi -Türkiye Dışında Türkçe Basın- Hakkında Bilgi
- Matbuat Tarihi -Arap Coğrafyasında- Hakkında Bilgi
TDV İslâm Ansiklopedisi