Matbuat (Basın) Tarihi -Osmanlıda, Türkiye'de- Hakkında Bilgi

Türkiye’de ilk Türkçe gazete, ilk Türk matbaasının ku­ruluşundan yüz yıl kadar sonra II. Mahmud’un şahsî ilgisiyle yayımı gerçekleşen, adı da onun tarafından konulan Takvîm-i Vekayi’dir (1831). Türk dilinde iik gazete, bu tarihten birkaç yıl önce Mısır’da Kava-lalı Mehmed Ali Paşa tarafından bir sütu­nu Türkçe, bir sütunu Arapça olarak neş­redilen eî-VekâYu’l-Mısriyye’ (1828). Türkçe gazetelerden önce 1796’da İstan­bul’da Gazette française de Constan-tinople, 1821-1831 yılları arasında İz­mir’de Le Spectateur oriental, Le Smyrneen, Le Courrier de Smyrne, Journal de Smyrne gibi Fransızca ga­zeteler çıkarılmıştır. Bunlardan İzmir’de yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin mil­letlerarası alanda menfaatlerini savunan gazetelerle basının Önemi konusunda fi­kir sahibi olan II. Mahmud; bu gazetele­rin neşrinde birinci derecede rol sahibi kişilerden Alexandre BIacque’ı İstanbul’a çağırarak yayımını Takvîm-i Vekâyi’ ile paralel sürdürecek olan Fransızca Le Moniteui ottoman’m kurulması görevini vermiştir. Devlet eliyle neşredilen Tak-vîm-i Vekâyi’m Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice ve Bulgarca nüshaları da çikanlmıştir. Takvîm-i Vekâyi’in neşir haya­tına girmesinden dokuz yıl kadar sonra Türkçe ilk özel gazete olan Cerîde-i Ha­vadis, İngiltere’deki Morning Herald gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapan William Churchill adlı bir İngiliz taciri tara­fından neşredilmiştir (1840). Devlet yar­dımı gördüğü için Cerîde-i Havadis yarı resmî bir gazete sayılmıştır.

1860 yılına kadar Türkçe’den başka dil­lerde on beşin üzerinde gazete çıkmasına rağmen Takvîm-i Vekâyi’ve Cerîde-i Havadis dışında bir tıp dergisi olan Ve-kâyi-i Tıbbiyye’tien (1849) başka Türkçe süreli yayına rastlanmamaktadır. 1860′-ta Şinâsi’nin desteğiyle Agâh Efendi dev­letten yardım almadan Tercümân-ı Ahvâl’ı yayımlayarak “millet-i hâkime”den ilk özel gazeteyi çıkaran kişi olmuştur. Şi-nâsi 24. sayıdan sonra gazeteden ayrıl­mış, kendi adına yeni bir izin belgesi ala­rak Tasvîr-i Efkâr’) yayımlamıştır (1862). Türkçe basındaki hareketlenmenin de etkisiyle VVilliam Churchill’in ölümünden sonra Cerîde-i Havadis oğlu Alfred Churchill tarafından kapatılıp daha önce ek olarak verilen Rûznâme-i Cerîde-i Havadis adıyla yeni bir gazete çıkarıl­mıştır. Yine bu yıllarda Münif Mehmed Paşa Mecmûo-i Fünûn’u (1802), Mus­tafa Refik Mir’âfı yayımlamış (1862), ayrıca Mecmûa-i İber-i İntibah (1862) ve Cerîde-i Askeriyye (1864) gibi dergiler çıkarılmıştır.

Türk basınının kuruluş dönemi olarak kabul edilen 1831-1864 yıllan arası gaze­tenin kendini şekillendirmesi, ferdî ve iç­timaî planda bütün hayatın şekillenme-sindeki rolü bakımından dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Dönem içinde Türk dilinde çıkan dört gazete İsimleriy­le paralellik gösteren kimlikler ortaya koymuştur. Takvîmi Vekâyi’in mukad­dimesinde gazete vak’anüvisliğin yeni bir biçimi gibi sunulmuş, gazetenin başına bir vak’anüvis olan Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi getirilmiştir. Ancak özellikle M. Mahmud’un ölümüne kadar sadece devlet faaliyetlerinin değil eğitim, bilim, sanat ve ticaret haberlerinin de yer al­dığı canlı bir yayım organı özelliği göster­miş, bazı ilânlar ve kitap duyuruları da yayımlamıştır. Bir süre sonra Cerîde-i Havadis habere ağırlık vermiş, bilhassa dış haberlerle Türk okurlarının dış dün­yaya açılan penceresi olmuştur. Kırım Harbi sırasında bölgeye savaş muhabiri olarak giden VVilliam Churchill buradan en taze haberleri göndermiştir.

1860 yılına kadar Türkçe basın reform­cu, fakat yapısı gereği yönetime karşı eleştirisiz bir tavır içindedir. Gazete, ilk Türkçe gazetelerde içinde ahlâk, âdâb, ilim ve maariften söz eden çeşit çeşit in­sanların bulunduğu bir gemiye benzetil­miştir. Tercümân-ı Ahvâî’e yazdığı mu­kaddimede Şinâsi yepyeni bir anlayışla halkın memleket meselelerinde sahip ol­ması gereken söz hakkına İşaret etmiş, düşündüğü fikir merkezli gazeteyi ger­çekleştirmek İçin Tasvîr-i Efkâr’ı çıkar­mış, burada sosyal problemleri, eğitimi, dış politika konularını eleştiren ve gazete makalesinin ilk yetkin Örnekleri sayılan yazılar yayımlamıştır.

İlk gazeteler haftalık periyotlarla neşir hayatına başlamış, çok defa bunu da ger­çekleştirememiştir. Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr önceleri haftada iki gün yayımlanmış, daha sonra Tercümân-ı Ahvâl beş güne çıkmıştır. Basit bir mi­zanpajla yayımlanan ilk Türkçe gazeteden sonra gazetenin gelişmiş ve rahat oku­nur bir düzene kavuşması Şinâsi ile ol­muştur.

Gazete geniş bir alanda gücünü ortaya koyarken dil üzerinde de etkili olmuş, dil­de sadeleşme eğilimine hız kazandırmış­tır. Daha Takvîm-i Vekâyi’in ilkyıllarında II. Mahmud, Esad Efendi’nin kendisine gönderdiği gezi notları dolayısıyla, “Umu­ma neşrolunacak şeylerde yazılacak elfaz herkesin anlayabileceği surette olmak lâzımdır” diyerek “çetrgerdûne” ve “tevsen” gibi kelimelerin yerine Türkçe’leri­nin kullanılması gerektiği uyarısında bu­lunmuştur. 5. sayısında Avrupa’da ko­nuşma diliyle yazı dilinin birbirine yakın olduğunu, kibar kimselerle hamalların ay­nı sözlerle konuştuğunu belirten Cerî­de-i Havâdis’in yazı dilinin gelişmesine hizmeti olmuş, Şinâsi Tercümân-ı Ah-vâl’e yazdığı mukaddimenin bir yerinde gazeteyi “umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede” kaleme almanın ge­reğine işaret etmiştir. Avrupa’dan alınan kelime ve kavramların Türkçe’ye yerleş­mesinde de basının rolü vardır. Vapur, ceneral, gazete, kolera, fabrika, kambiyo, familya, sigorta vb. Takvîm-i Vekâyi’ tarafından Osmanlı toplumuna mal edil­miş kelimelerdendir. İlk yıllardan itiba­ren gazete için kullanılan kelimeler de çeşitlilik göstermiş; gazete, ceride, jur­nal, mevkute gibi adlarla anılmıştır.

1864 yılında Türk basını için ilk defa bir matbuat nizâmnâmesi neşredilmiştir. III. Napolyon’un 1750’lerde hazırlattığı Fran­sız Basın Kanunu esas alınarak hazırlanan ve 2 Şaban 1281’de (31 Aralık 1864) yürürlüğe giren bu nizâmnâme gazete çıkarma, devretme, cevap hakkı kullan­ma gibi hususları düzenliyor, daha ser­best hareket eden yabancı dildeki basın­la Türkçe basın için eşit şartlar getiriyor­du. Ayrıca 1856’da bir iradeyle konan, 20 Cemâziyelâhir 1273 (15 Şubat 1857) ta­rihli Matbuat Nizamnâmesi’yle yasal bir düzenlemeye bağlanmış olan ön sansürü kaldırıyordu. Tercümân-ı Ahvâl’in “Pres Kanunnâmesi” olarak söz ettiği Matbuat Nizâmnâmesi Türk basını tarafından olumlu karşılanmıştır. Kısa bir süre dı­şında 1909 yılına kadar genel hatlarıyla yürürlükte kalan bu nizâmnâme, ön san­sür koymamasına rağmen getirdiği ağır para cezalarıyla padişah ve yönetim kad­rosu, yabancı devlet başkanları ve tem­silcileri hakkında suçlayıcı ve kötüleyici yayımlar yapılmasını önlemiş oluyordu.

Nâmık Kemal başta olmak üzere yeni bir aydın kuşağının gazetelerde etkili ol­maya başlaması, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin reformcu görüşlerinin bunlar ta­rafından gazetelerde dile getirilmesi. Ali Suâvi’nin 1867’de çıkarmaya başladığı Muhbir’de daha sert bir muhalefet ser­gilemesi gibi gelişmeler üzerine Sadra­zam Âlî Paşa, Matbuat Nizâmnâmesi dı­şında hükümete uyarı ve yayımı engelle­me imkânı veren ünlü kararnameyi  neşretmiştir (1867). Geçici olduğu bildirilmesine rağmen 1909 yılına kadar yürürlükte kalan bu kararnameye dayanılarak ilk sırada Muhbir ve Vatan gazeteleri kapatılmıştır. Arkadan gelen sürgün memuriyet görevleriyle Tasvîr-i Efkâr ve Tercümân-ı Ahvâl de yayımı­na son vermek zorunda kalmıştır. Mus­tafa Fâzıl Paşa’nın daveti üzerine Ali Suâ-vi, Nâmık Kemal ve Ziya Bey (Paşa) Pa­ris’e gitmişlerdir. Yurt dışında bulunduk­ları sırada Paris, Londra, Lyon, Cenevre gibi Avrupa şehirlerinde Muhbir, Hürri­yet, Ulûm, İttihad vb. gazeteleri çıkar­mışlar (1867-1871); böylece yurt dışında Türkçe basın sürecini başlatmışlardır. 1864’ten sonra Sultan Abdülaziz dönemi içinde İstanbul’da Terakki (1868), Basi­ret (1870), İbret (1870) gibi Türk basın tarihinin önemli gazeteleri yanında Âyî-ne-i Vatan (1866), Muhib (1867), Mu-hibb-i Vatan, Utârid (1867), Mümey­yiz (1869]- Kevkeb-i Şarkî (1869), Ha-kayiku’l-vekâyi’ (1870), Asır (1870), De­vir (1870), Hadîka (1870), ilk mizah ga­zetesi olan Diyojen (1870), Hulâsatü’l-vekayi’ (1870), Medeniye*(1874), Sadâ­kat (1875), İstikbal (1875), Vakit (1875) ve Sabah (1876) yayımlanmıştır. Bunlar­dan devletçe desteklenen ve yüksek sa­tış rakamlarına ulaşan Basiret, 1871-1872 Alman-Fransız savaşındaki yayım desteği sebebiyle Alman hükümetince ödüllendirilmiştir. İbret, 1870 sonların­dan başlayarak yurt dışından dönen ga­zeteci aydınlardan Nâmık Kemal’in bu meslekte en verimli çalıştığı gazete olmuş, ateşli yazıları yüzünden birkaç defa kapatma cezası almış, 1873’te kesin ola­rak yayımına son verilmiştir. Basın açısın­dan yaşanan sıkıntılara rağmen devlet eliyle atılımların gerçekleştiği bu dönem­de 1865te Rusçuk’ta Tuna, 1869’da Er­zurum’da Envâr-ı Şarkıyye, Bursa’da Hudâvendigâr, Konya ve Diyarbekir’de kendi isimleriyle vilâyet gazeteleri çıka­rılmaya başlanmış, 1874’te bunların sa­yısı yirmiyi aşmıştır.

II. Abdülhamid’in tahta geçişinden son­ra ilân edilen Kânûn-ı Esâsî’nin (Aralık 1876) 12. maddesinde, “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” denilmekteydi. Ay­rıca hazırlanan basın kanun tasarısı mec­liste kabul edilerek padişahın onayına su­nulmuş, ancak onaylanmadan kalmıştır. 1878’de Meclis-i Meb’ûsan kapatılmış, Kânûn-ı Esâsî askıya alınmış, önce siyasî gazetelere, bir süre sonra her çeşit gaze­te ve dergiye, ardından matbaaların bas­tığı bütün yayınlara sansür uygulaması getirilmiştir (1888). Bu dönemde mizah dergilerine izin verilmemiştir.

Basında siyaset yasağının bulunduğu II. Abdülhamid döneminde gazetecilik İkinci planda kalmış, Ahmed Midhat Efen­di tarafından 1878’de çıkarılmaya başla­nan ve ansiklopedik gazeteciliği ilke edi­nen Tercümân-ı Hakikat, dönemin uzun süre yüksek satış rakamlarına da ulaşan tek gazetesi olarak kalmıştır. 1886’da haftalık periyotlarla Mizan çıkmaya baş­lar. Buna karşılık dergicilikte Ebüzziyâ Mehmed Tevfik’in öncülük yapmasıyla hem içerik hem kâğıt ve baskı kalitesi bakımından büyük bir atılım yapılmış, özellikle 1880’lî yılların ilk yarısı Türk der­giciliği için altın dönem olmuştur. Önceki dönemin Dağarcık (1872), Kırkanbar (1873], Dolap (1873) gibi dergilerinin ar­dından Mecmûa-i Ebüzziyâ (1880), Ha-zine-i Evrak (1881}, Hafta (1881), Mir-‘ât Güneş (1884), 1886), Berk(1886), Teâvün-iAklâm (1886), Manzara (1887), Nilüfer {1887) gibi dergiler yayım hayatına girmiştir. 189O’lı yıllara hem teknik mükemmellik hem de içeriğiyle damgasını vuran dergi Ahmed İhsan’m (Tokgöz) çıkardığı, çıkı­şından bir süre sonra Edebiyât-ı Cedîde hareketinin kaynağı ve odağı durumuna gelen Servet-i Fünûn olur (1891). Ayrıca Maârif (1891), Resimli Gazete (1891), Mekteb (1891), Ma’lûmât (1895) gibi dergiler yayımlanır. 189O’li yılların ikinci yarısına doğru Tercümân-ı Hakîkat’m yanında dönemin önemli gazetelerinden Ahmed Cevdet’in çıkardığı İkdam neş­redilir (1894). Onunla rekabet halindeki Sabah ile Saadet ve Tarîk belirtilmesi gereken diğer gazetelerdir.

Basının sıkı denetim altında tutuldu­ğu II. Abdülhamid döneminde yurt dışın­da Türkçe basının tekrar canlandığı, Ha­yal {1878), İstikbal (1880), Gencîne-i Hayâl (1881) gibi gazetelerden sonra İt­tihat ve Terakki” Cemiyeti’nin kurulması­nın ardından ondan fazla ülkede Meşveret{ 1895), Ezani 1896), Mizan (1897), Osmanlı (1897), Şûrâyı Ümmet (!902), İctihad (1904) ve Terakki (1906) gibi gazeteler yayımlanmıştır.

II. Meşrutiyetin ilanıyla beraber basın hayatında büyük bir hareketlenme ol­muş, gazeteler ön sansür uygulamasını yerine getirmeyerek fiilen kaldırmıştır. Yedi ay İçinde yarıdan fazlası İstanbul’da olmak üzere 700’ün üzerinde gazete çı­karma izni alınmış, ancak yayıma başla­yanlar genellikle çok kısa ömürlü olmuş­tur. Kânûn-ı Esâsî basının kanunlar dai­resinde serbest olduğunu, hiçbir şekilde ön sansür uygulanmayacağını belirtme­sine rağmen Otuzbir Mart Vak’ası’nın ar­dından gelen askerî sansürle basındaki sınırsız hürriyet havası sona ermiştir. Bu arada yeni matbuat kanunu çıkmış (1909), üzerinde birçok değişiklik yapılmasına rağmen 1931 ‘e kadar yürürlükte kalmış­tır. Yeni kanun bazı düzenlemeler yapı­yor, devletin emniyeti söz konusu oldu­ğunda geçici kapatma cezası dışında san­sür, idarî uyarı gibi uygulamalara yer ver­miyordu. Ancak 1914″te I. Dünya Savaşı’nın başlaması dolayısıyla askerî sansür savaş sonuna kadar uygulanmıştır.

İlk aylardaki kargaşa ortamına rağmen II. Meşrutiyet döneminde basında elektri­ğin yaygınlaşmasıyla dizgi ve baskı maki­nelerinin modernleşmesi, haber toplama­da telgrafın yanında telefonun kullanıl­maya başlanması gibi teknik ilerlemeler olmuştur. Bu devirde İkdam, Sabah, Tercümân-ı Hakikat yeni ortama uyum sağlayarak yayım hayatına devam etmiş, Tanin (1908) ve Yeni Gazete {1908) çık­maya başlamış, Tasvîr-i Efkâr yeniden neşir hayatına atılmış (1909, 1913), Servet-i Fünûn bir süre günlük çıkmış, ay­rıca Hukük-ı Umûmiyye (1908), Ser-bestî(1908), Sadâ-yı Millet (1909) gibi İttihat ve Terakkî’ye muhalif gazeteler yayımlanmıştır. Sırât-ı Müstakim (1908), Beyânülhak (1908), Resimli Kitab (1908), Şehbâl(\9Q9), Cerîde-i Sûfiyye (1910), Genç Kalemler(\9\ 1), Türk Yurdu (1911), Donanma (1914) ve Yeni Mecmua (1917) dönemin önde gelen dergileri olmuştur. İstanbul basını Mütâ­reke devrinde yabancı güçler ve 1919’da padişah tarafından konulan ikili sansür uygulamasına mâruz kalmıştır. Bu san­sür uygulamaları 1923’e kadar devam etmiştir.

Mütâreke ve Millî Mücadele yıllarında Tasvîr-i Efkâr, Akşam (1918), Yeni Gün (1918), /ieri(19I9) gibi Millî Mücadele’yi destekleyen; İkdam gibi harekete sem­pati duyan; Peyam – Sabah (1920), Alem­dar, İstanbul gibi muhalif gazeteler ya­yımını sürdürmüştür. Millî Mücadele ha­reketinin başarıya ulaşması yolunda Kon­ya’da Babalık (1911), Erzurum’da Al-bayrak (1913], Afyonkarahisar’da Öğüt (1918), Adana’da Yeni Adana (î 918), Kastamonu’da Açıksöz (1919), Edirne’­de Ahâli (1919) gibi gazeteler önemli iş­levler yüklenmiştir. Ankara hükümetinin resmî yayın organı Hâkimiyyet-i Milîiy-ye (1920), İrdde-iMiiiiyye’nin(19i9) devamı olarak yayımını sürdürmüştür. Dönemin dergileri arasında Büyük Mec­mua (1919), Ümit (1919), Dergâh { 1921) ve Diyarbakır’da çıkarılan Küçük Mec­mua (1922) bulunmaktadır, ümit dışın­dakiler Millî Mücadele’yi desteklemiştir.

Cumhuriyetin ilânından sonra Anka-ra’daki Yeni Güngazetesi İstanbul’a ta­şınarak Cumhuriyet adıyla yayımlanmaya başlanmıştır (1924). 1923’te Yeni Türkiye, Vatan, 1924’te Son Telgraf, 1925’te Son Saat, 1926’da Yeni Ses ve Milliyet, 1928’de Resimli Gazete gibi gazeteler; Resimli Ay (1924), Haftalık Mecmua (1925), Hayati 1926), Güneş (1927), Uyanış(1927) gibi dergiler neşre­dilmiştir. 1925 yılında çıkan ve iki yıl yü­rürlükte kalan Takrîr-i Sükûn Kanunu ile Hüseyin Cahit, Ahmed Cevdet, Velid Ebüzziyâ ve Lutfi Fikri gibi gazeteciler İs­tiklâl mahkemelerinde yargılanmış, Tev-hîd-i Efkâr, Son Telgraf, İstiklâl, Sebî-lürreşâd, Aydınlık, Tanin, Vatan gibi gazeteler kapatılmıştır. 1928’de alfabe­nin değişmesinin ardından gazeteler sa­tış bakımından bir sarsıntı dönemi yaşa­mış ve hükümetin yardımıyla ayakta ka­labilmiştir. 1931 ‘de güdümlü bir basın öngören yeni Matbuat Kanunu çıkarılmış­tır. Cumhuriyet”i ve devrimleri koruyucu bazı Önlemler alan, idarî tedbir koyan ye­ni kanun Bakanlar Kurulu kararıyla gaze­te kapatma ve kapatılan gazetelerin so­rumlularına yeniden gazete çıkarmama cezası da getirmiştir. 1938’de basın için şartlar daha da ağırlaştırılmış, gazete ve dergi çıkarmak İçin garanti mektubu şar­tı, bildiri sistemi yerine ruhsat sistemi, bir çeşit sansür sayılabilecek oian okul ve üniversite olaylarıyla ilgili haberlerin izne bağlanması gibi zorunluluklar getiril­miştir.

1931-1946 döneminin belli başlı ga­zeteleri arasında Cumhuriyet, Akşam, Tan, Son Posta, Son Telgraİ, Vatan, Ye­ni Sabah, Tanin, Tasvh-i Efkâr ve Anka­ra’da çıkan Ulus bulunmaktadır. 1932′-de Kadro, 1933’te Çığır, Fikir Hareket­leri, Ülkü, Varlık, Yedi. Gün, 1934’te Yeni Adam, 1935’te Yücel Yanmay, 1936’da Ağaç, Kültür Haftası, Gündüz, 1938’de İnsan, 1939’da Hareket, 1940′-ta Tercüme, 1941’de Çmaralh, 1943’te İstanbul ve Büyült Doğu gibi dergiler çıkarılmıştır.

1946’da çok partili sisteme geçilirken gazete kapatma cezası kaldırılmıştır. 1950’de yeni iktidar bir basın kanunu çı­karmış, bir Önceki kanunla getirilen gaze­te çıkarmada tahsil kaydı ve teminat ya­tırma mecburiyeti yeni basın kanununda yer almamıştır. Gazete kapatma yetkisi hükümete değil adlî mercilere bırakılmış­tır. Ancak Neşir Yoluyla ve Radyo ile İşle­nen Cürümler Hakkında Kanun’la ve ba­sın kanununda yapılan bazı değişikliklerle kısıtlamalara gidilmiş, basınla iktidarın arası gittikçe açılmıştır.

1946-1960 yıllarında Hürriyet (1948), Zafer (1949), Milliyet (1950). Dünya (1952), Son Havadis (1953),Tercüman (1955) çıkmaya başlar. Bu dönemin ede­biyat dergileri arasında Seçilmiş Hikâyeler(1947), Kaynak (1948), Şadırvan (1949), Türk Folklor Araştırmaları (1949), Yaprak{19W), Yeditepe( 1950). Türk Dili (1951), Mavi (1952), Yeni Ufuklar [1952), Türk Düşüncesi (1953) ve İstanbul (1953) gibi dergilerle fikir ve haber ağırlıklı Pazar Postası (1951), Fo­rum (1954), Akis (1954) bulunmaktadır.

1960’ta bir basın kanunu kabul edilmiş, yeni anayasaya basın hürriyetini belirle­yen ve genişleten maddeler eklenmiş, ha­ber, düşünce ve kanaatlerin yayımlanma­sının engellenemeyeceği hususu teminat altına alınmıştır. Daha Önceki dönemden Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Yeni İs­tanbul gelişerek devam etmiş. Babıâli’­de SabahveBugün (1966) yüksek satış rakamlarına ulaşan gazeteler olmuştur. 1968’de çıkarılan Günaydın renkli resim­li, az yazılı kitle basınının yeni bir örneği­ni ortaya koymuştur. Bu dönemde ayrıca Bizim Anadolu, Yeni Asya, Millî Ga­zete, Orta Doğu, Millet, Bayrak, Hergün, Yeni Devir gibi gazeteler neşredil­miştir.

1960-1980 döneminin dergileri arasın­da Diriliş (1960), Papirüs (1960), Yön (1961), Türk Kültürü (1962), Ataç (1962). Yeni Dergi(1964), Soyuf (1965), Töre (1969), Edebiyat (1969). Yankı (1971), Milliyet Sanat Dergisi (1972), Yansıma (1972). Türk Edebiyatı (1972), Kubbe-altı Akademi Mecmuası (1972), Düşün­ce (1976), Mavera (1976) gibi dergiler bulunmaktadır.

1980’den itibaren devletin gazete kâ­ğıdı üzerindeki sübvansiyonunun kalk­ması ve ofset baskı sistemine geçiş bü­yük malî yatırımları gerektirmiştir. Pro­mosyon yarışı da aşın derecelere ulaşmış ve bu yolla geçici yüksek tirajlar sağlan­mıştır. Gazeteler kendi televizyon kanal­larını kurma yoluna gitmiştir. 199O’lı yıl­lardaki belli başlı gazeteler ve onlara ait televizyon kanalları şunlardır: Milliyet (Kanal D), Sabah(ATV), Türkiye(TGRT), Zaman (Samanyolu TV). 1980’den sonra yayımlanan dergiler arasında Yazko Edebiyat (1980). Yönelişler (1981), Yazko Çeviri (1981). Adam Sanat (1985), Yedi İklim (1987), Dergâh (1990), Sonbahar{ 1990), Hece (Ocak 1997) gibi dergi­ler bulunmaktadır. Gösteri, Sanat Ola­yı (1981). Gergedan (1987), Kitaplık, E gibi renkli resimli edebiyat; Nokta, Yan­kı, İslâm, Yeni Gündem, 200û’e Doğ­ru, Aksiyon gibi haber dergileri de çıka­rılmıştır.

  • Matbuat (Basın) Tarihi -İran’da, Farslarda- Hakkında Bilgi
  • Matbuat Tarihi -Türkiye Dışında Türkçe Basın- Hakkında Bilgi
  • Matbuat Tarihi -Arap Coğrafyasında- Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski