Matem (Yas Tutmak) -Cahiliye Döneminde ve İslam'da- Hakkında Bilgi

İslâmiyet’ten önce Araplar’da ma­tem kutsal bir görev olarak telakki edilen sosyal tezahürlerden biriydi. Üstünü ba­şını parçalama, saçlarını kesme, başına toprak atma, çamur sürme, elbiseyi ters giyme, siyah veya beyaz giyinme, kendi kendini ve özellikle yanaklarını dövme gi­bi İbrânîler’de ve çevredeki diğer kültür­lerde bulunan matem türleri bazı farklı­lıklarla eski Araplar’da da vardı. Araplar bazan bir yıl kadar süren matem müddetince yas elbisesi giyer, ölünün kabri üze­rinde kurban keserlerdi. Ölenin yiğitlik ve cömertlik gibi meziyetlerine göre bu son uygulama ölüm yıl dönümlerinde de tek­rarlanırdı. Câhili­ye dönemindeki matem uygulamalarının başında ağıt yakma geliyordu. Özellikle soylular ve zenginler. Ölen kişinin duru­muna göre onun hakkında genellikle abartılı övgüler düzen kadın ağıtçılar (nâiha, nevvâha) kiralardı, ağıt sırasındaki ha­reketlerine göre bu kadınlara değişik isim­ler verilirdi. Bazıları hayatta iken kendile­ri için ağıt yakılmasını vasiyet eder, meziyetlerinin ağıtlara yansıtılmasını ister­lerdi. Câhiliye şairi Tarafe b. Abd Mucallaka’smüa, “Öldüğümde bana yaraşır bir şekilde ağla, benim için yakalarını yırt ey Ma’bed’in kızı!” diyordu. Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib de ölüm döşeğin­de iken kızlarını başına toplayarak onlar­dan ölümünden sonra kendisi için söyleyecekleri mersiyeleri dinlemiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Araplar’ın matem uy­gulamalarına doğrudan bir atıf yer al­mamakla birlikte doğum ve yaşam gibi ölümün de tabii karşılanarak takdire rıza gösterilmesi ve ölüm hadisesinden âhi-ret için ders çıkarılması gerektiği bilincini geliştirmeyi hedefleyen pek çok âyet bu­lunmaktadır. Hz. Ya’küb’un, oğlu Yûsuf un öldüğü yolundaki haber üzerine üzüntü­den ve ağlamaktan gözlerini kaybetme­sine ve acı çekmesine rağmen kendi ken­dine “sabr-ı cemîl” telkin ettiği, kederini içine gömdüğü, “Ben gam ve kederimi ancak Allah’a arzediyorum” dediği bildi­rilerek bir yandan İlâhî takdire rıza gös­termenin gerekliliği, bir yandan da ma­temin meşruiyeti, mahiyeti ve ölçüsü ko­nularında bir örnek ortaya konmuştur.[Yûsuf 12/18, 83-87, 96] Hadislerde ise Câhiliye dö­neminin uzun süreli ve abartılı matem şekilleri ve bu sırada gösterilen taşkın­lıklardan örnekler zikredilerek bunların İslâm’la bağdaşmadığı belirtilmiş, felâ­ketler karşısında mümkün olduğunca sa­bırlı ve metanetli davranmak gerektiği telkin edilmiştir. Hz. Peygamber bir hadisinde, “Yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve Câhiliye âdetini sürdürenler biz­den değildir” buyurmuştur. Hadis sarihleri, Tâhiliye âdeti” ile o dö­nemin aşırılıklarla dolu matem şekilleri­nin kastedildiğini belirtmişler, “bizden değildir” ifadesini de İslâm âdabından sapma olarak açıklamışlardır. Diğer ta­raftan Resûl-i Ekrem’in ölünün arkasın­dan bağıra çağıra ağlamayı, saçlarını kes­meyi, üstünü başını parçalamayı onayla­madığı bildirilmektedir. Bunun­la birlikte çeşitli hadislerde metanetini koruyup ilâhî takdire rıza göstermek şar­tıyla ölünün arkasından acı çekmenin ve bu sebeple ağlamanın tabii bir durum olduğu, gözün ağlamaktan, kalbin üzül­mekten dolayı sorumlu tutulmadığı, bu­na karşılık elin yaptıklarından, dilin de söylediklerinden sorumlu olduğu belirtil­mektedir. Kabir ziyaretinde bir sakınca görülmemekle birlikte ölü­nün kabri üzerinde kurban kesip kan akıtma şeklindeki Câhiliye uygulama­sı Resûlullah tarafından yasaklanmış­tır.

İslâm’dan önce Hicaz bölgesinde koca­sı ölen Arap kadınları bir yıl süreyle iddet bekleyip yas tutar, bu müddet içinde evin­den dışarı çıkmaz, yeni elbise giymez, ko­ku sürünmez ve saçlarını taramazdı. Hat­ta bu kadınların matem süresince suya el vurmadıkları, yıkanmadıkları, tırnaklarını kesmedikleri ve matemden çıkmalarının bazı kuralları olduğu bildirilmektedir. İslâm dininde koca­sı ölen kadının iddet süresi dört ay on gün olarak belirtilmekte ve hamile olması du­rumunda bu süre doğumun gerçekleşti­ği gün sona ermektedir. Bu zaman zarfında kadının Câhiliye döneminin aşırılık­larına sapmadan kocasının hâtırasına saygı niteliğinde bir matem havası yaşa­ması istenmiştir.

Câhiliye devrinde, öldürülen bir kimse­nin aile ve akrabaları Ölenin intikamını alıncaya kadar dünya zevklerinden kendi­lerini mahrum etmeye and içer, bu süre içinde ağlamazlar, hatta normal matem usullerini uygulamaz, bunu ancak hedef­lerine ulaştıktan sonra yaparlardı. Kadın­lar ise maktulün kanı yerde kaldığı sürece matem tutar, erkeklerini intikam alma­ya teşvik ederlerdi. İs­lâm dini kan davası uygulamasını kesin olarak ortadan kaldırdığı gibi bu tür me­seleleri hukuk kurallarıyla çözme yoluna gitmiş, gerek fertlere gerekse cemiyete bu kurallara uyup toplumsal barışın güç­lenmesine katkıda bulunma yükümlülü­ğünü getirmiş, böylece kan davasına bağ­lı matem anlayış ve uygulamalarını orta­dan kaldırmayı hedeflemiştir.

Bununla birlikte çeşitli müslüman top­lumlarda İslâm öncesinden kalan bazı matem şekilleri İslâmî unsurlar da katıla­rak devam ettirilmiş, bir kısmı günümü­ze kadar gelmiştir. Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey öldüğünde emîr ve hâciblerin elbiselerini yırtmak istedikleri, fakat Ve­zir Amîdülmülk el-Kündürfnin buna en­gel olduğu kaydedilmektedir. Bahâeddin Veled Konya’da vefat edince Alâeddin Key-kubad yedi gün saraydan çıkmamış, kırk gün ata binmemiş, tahtını bırakarak ha­sıra oturmuş, cuma mescidinde hafızla­ra kırk gün hatim indirtmiş, fakirleri do­yurmuştur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’­nin cenaze törenine katılanlar da elbise­lerini yırtarak saçlarını yolmuşlar ve yas süresince matem elbisesi giymişlerdir. Fâtih Sultan Mehmed vefat ettiğinde at­larının kuyrukları kesilip eyerleri ters çev­rilmiş, sarığının yanı sıra savaşta kullan­dığı yaylar da kırılarak tabutunun üstüne konmuştur. Bazı matem şekilleri yanın­da dinde bid’at sayıldığı veya içlerine bazı bid’atlar karışmış olduğu halde devir ve ıskat, ölünün yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gününde yemek verme, helva dağıtma, Kur’an okutma gibi uygulamalar günü­müzde de devam etmektedir.

  • Matem Nedir -Eski Türkler’de, Eski Çin’de- Hakkında Bilgi
  • Matem Nedir, Kelimesi, Sözlük, Anlamı Hakkında Bilgi
  • Matem Nedir -Yahudilikte, Hıristyanlıkta- Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski