Matlau'l İtikad - Fuzuli Kitabı, Konusu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Matlau’l-İtikad. Fuzûlî’nin (ö. 963/1556) temel akaid ve kelâm konularına dair Arapça eseri.

Tam adı Matlau’l-İtikad il ma’rife-ti’î-mebde’ ve’l-me’âd olan kitap dört ana bölümden (rükün) oluşmaktadır. Birinci bölüm bilgi konusuna ayrılmış olup burada ilimle marifet kavramlarının muh­telif tarifleri yapılmış, dinî veya temel bilginin naklî mi aklî mi olduğu konuları üzerinde kısaca durulmuş, bilginin (mari­fet) çeşitleri ve elde ediliş yöntemlerine bakış yapılmıştır. Bu yöntemler hakkında verilen bilgiler dikkat çekicidir.

Eserin ikinci bölümü kâinatın (âlem) mahiyeti ve niteliklerinin bilinmesi hak­kındadır. Beş alt başlıktan oluşan bölüm­de önce âlemin gerçek varlığının bulun­duğu belirtilerek sofistlere ait aksi görü­şün temelsizliğine işaret edilmiş, ardın­dan âlemin temel maddesi veya ilkesine dair aralarında Eflâtun ve Aristo’nun da bulunduğu eski Yunan düşünürlerinin, ayrıca düalistlerin (Seneviyye) telakkileri sıralanmıştır. Daha sonra ay üstü ve ay al­tı olmak üzere filozoflara, aynlar ve araz­lar olmak üzere kelâmcılara göre âlemi oluşturan üniteler ve bunların kadîm veya hadis oluşu hususları ele alınmıştır. Bö­lümün âlemin nevilerine ayrılan üçüncü kısmında önce muhakkik ve muallim olan gruplarla bunlara özenen mukallitler, ce­bir taraftarları ile insanın irade ve ihtiyar sahibi olduğunu benimseyenler, ayrıca inananlar ve inanmayanlar şeklinde bir tasnif yapılmıştır; ardından duyulur âlem­le gayb âlemi, bunların birini kabul edip diğerini benimsemeyenler, buna bağlı olarak ortaya çıkan inanç grupları, mad­de âlemine ait cansızlar, bitki ve hayvan türleri gibi tasniflere gidilmiştir. Dördün­cü kısımda nefis (ruh) ve bedenden olu­şan insanın iki temel öğesi, beşinci kısım­da varlık türleri açısından melek, şeytan ve cin konu edilerek kısa bilgiler verilmiş­tir.

Allah’ın bilinmesi ve bununla ilgili hu­suslara ayrılan üçüncü bölümde filozof­lara ait, “Birden sadece bir sâdır olur” il­kesi, yine onların âlemin kadîm oluşu te­lakkisi, vücûb ve imkân kavramları ele alınarak tartışılmış, ardından devir ve te­selsülün imkânsızlığına temas edildikten sonra Allah’ın varlığının ispatına geçil­miştir. Müellif bu amaçla hudûs, imkân ve keşif yöntemlerini zikrederek kısaca anlatmış, Aristo’nun muharrik-i evvel de­liline değindikten sonra imkân delili hak­kında oldukça ayrıntılı bilgi vermiş ve İsbât-ı vacibin yanında zât-ı ilâhiyyenin ma­hiyetini bilmenin imkânsızlığını belirtmiş­tir. Bölümün dördüncü ve beşinci kısım­ları sıfatlar konusuna ayrılmıştır. Burada zât-sıfat münasebetine temas edildik­ten sonra Sünnî kelâmında yer alan sıfat­lar üzerinde durulmuş ve bazı selbî sıfat­lardan söz edilmiştir. “Fiilî sıfatlar” başlığı altında fiillerin cisimden meydana geldi­ği, Allah cisim olmadığından fiille nitelendirilmeyeceği zikredilip bunun Mutezile anlayışıyla paralellik gösterdiği belirtil­miş, kelâm eserlerinde kadere bağlı bir konu olarak “ef âl-i ibâd” başlığı altında işlenen ve insanın iradî fiillerine ilâhî-be­şerî kudretin etkisini tartışan bahse dair kısa bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümün son kısımları hüsün-kubuh, hayır-şer, vücûb alellah konularına ayrılmıştır. Müellif hü­sün ve kubhu tanımlayıp Eş’arîler’le Mutezile’nin bakış açılarına temas etmiştir. Ayrıca hayır ve şerri İslâm filozoflarına göre tarif ederek “hayr-ı mahz” olan Al­lah’tan şer sâdır olamayacağını söylemiş, kötü fiillerin oluşumunda ilâhî tesirin bu­lunup bulunmadığı konusunda Eş’arî ve Mu’tezilî telakkilerini sıralamıştır.

Kitabın dördüncü bölümü, kelâm eser­lerinde üç temel ilkenin (usûl-i selâse) ikin­ci ve üçüncüsünü teşkil eden nübüvvet ve âhiret konularını içermektedir. Önce in­sanların peygambere olan ihtiyacı mese­lesi ele alınarak konuya filozoflar açısın­dan yaklaşılmış, ardından insan varlığının organlar, beşerî tabiat ve akıldan oluştu­ğu, bedenin esenliğinin tabiatın değil ak­lın hâkimiyetiyle sağlanacağı örneği top­luma uygulanıp insanlık âlemi bedene, toplumlar organlara, şeytan beşerî-hay-vanî tabiata, peygamberler de akla denk tutulmuş, sonuç olarak dünyada düzenin sadece peygamberle sağlanabileceği vur­gulanmıştır. Nübüvvetin gerekliliği husu­sunda Allah- insan münasebeti, insan tü­rünün psikolojik ve sosyolojik yapısı açı­sından da bakış yapılarak deliller sıralan­mıştır. Daha sonra peygamberlerin isme­ti, Hz. Muhammed’in nübüvvetinin ispa­tı ve diğer peygamberlere üstünlüğü ko­nuları ele alınmış, nübüvvet müessesesi­ne karşı yapılabilecek itirazlar sıralanıp bunlara cevap verilmiştir. Keramet konu­suna yer verilmeyen eserde imamet me­selesine temas edilmiş, burada devlet başkanlığının zaruri bir kurum olduğu belirtilerek Ehl-i sünnefin, bazı Mu’tezilî grupların, Şiî ekollerinin ve Bâtıniyye’nin imamet telakkileri kısaca anlatılmıştır.

Dördüncü bölümün son kısımları âhiret meselelerine ayrılmıştır. Müellif, ölüm sonrası ebedî hayatın mevcudiyetini do­laylı sayılabilecek (dûnet-tasrîh) aklî yakla­şımlarla kanıtlamaya çalışmış ve dikkat çekici deliller ortaya koymuştur. Ardın­dan kabir hayatının nakil ve akıl yoluyla sabit olduğu belirtilmiş, mîzan, sırat, he­saba çekilme, cennet ve cehennemin na­kille sübût bulduğu kaydedilmiştir.

Matlau’l-İtikad, Sünnî kelâm eserle­rine ait plan çerçevesinde kaleme alınmış olup felsefe ile kelâmın birleştirildiği müteahhir döneme ait bir kelâm risalesi ni­teliği taşır. Eserde ele alınan konulardan epistemoloji, isbât-ı vâcib, insanlığın nü­büvvet müessesesine olan ihtiyacı ve âhi­ret hayatının mevcudiyetinin fert ve top­lum açısından önemi kısmen ayrıntılı bi­çimde verilmiş, bu arada orijinal fikirler ileri sürülmüştür. Diğer konularda filo­zoflar, kelâmcılar ve tasavvuf ehline ait telakkiler özet olarak aktarılmış ve hiçbir meselede Mâtürîdîliğe işaret edilmemiş­tir. Nakledilen görüşler Gazzâlî sonrası kelâm kitaplarından alınmış, özellikle fel­sefî bahislere ait anlatım lardaki bazı yan­lışlar aynen tekrarlanmıştır. Dolayısıyla ri­salenin tıpkıbasımını gerçekleştiren Hamit Araslı’nın, eserin incelenmesinden Fuzûlî’nin eski Yunan ve İslâm filozofları­nın görüşlerine tam anlamıyla vâkıf bulunduğuyolundaki iddiasına katılmak mümkün değildir. Kâtib Çelebi de Matlafu’l-itikâd’ı tanıtırken eserde ele alı­nan itikadı konuların filozoflar ve İmâmiyye Şîası’na ait görüşler çerçevesinde işlendiğini kaydeder. Ancak risalenin imamet bahsinde İslâmî ekollerin devlet başkan­lığı hakkındaki telakkilerinin nakledilme­siyle yetinildiği ve herhangi bir görüşe te­mayül gösterilmediği müşahede edilmek­tedir. Muhammed Tancî bunun bir takıy-ye olabileceğini söylemektedi.

Eserin tesbit edilebilen tek nüshası Leningrad Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Oldukça hatalı olan ve müellifin Ölümünden otuz-otuz beş yıl sonra istinsah edildiği anlaşılan nüshanın tıpkıbasımını Hamit Araslı gerçekleştir­miştir (Baku 1958). Muhammed Tancî’-nin bir önsözle birlikte müelliften ve müstensihten kaynaklanan hataların tashih edilmesi ve nakledilen görüşlerin kaynaklarının genellikle gösterilmesi suretiyle neşre hazırladığı eser Esat Coşan ve Ke­mal Işık’ın Türkçe tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (Ankara 1962).

TDV İslâm Ansiklopedisi

 

Daha yeni Daha eski