Meclisi Ayan Nedir, Ne Zaman Kuruldu, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Meclis-i A’yân. İki meclisli Osmanlı Parlamentosu’nun padişahın tayin ettiği üyelerden oluşan kanadı.

Hey’et-i A’yân olarak da adlandırılan Meclis-i A’yân, İL Abdülhamid’in 23 Ara­lık 1876 tarihli iradesiyle yürürlüğe giren Kânûn-ı Esâsî’nin Öngördüğü Meclis-i Umûmî adlı Osmanlı Farlamentosu’nu oluşturan iki meclisten biri olup padişa­hın tayin ettiği üyelerden meydana gel­mekteydi. Parlamentonun diğer kanadı­nı halkın seçtiği mebusların oluşturduğu Meclis-i Meb’ûsan teşkil ediyordu. Kânûn-ı Esâsî’ye göre her iki meclisin aynı dönem­de açık olması gerekiyordu. Meclislerden biri diğeri açık olmadığında toplanıp faa­liyette bulunamazdı.

Padişah meclis üyelerini güvenilir, dev­lete yaptığı hizmetlerle tanınmış ve kırk yaşını doldurmuş olan hükümet üyeliği yapmış kişiler, elçiler, valiler, patrik, ha­ham ve üst rütbeli askerler arasından se­çer, ancak üye seçiminde sadrazamın tek­liflerini de göz Önünde bulundururdu. Resmî kanallarla başka bir göreve getiri­len kişinin üyeliği devam eder, bunun ken­di isteğiyle olması durumunda ise üyelik düşerdi. Üyeler padişaha, vatana ve Kânûn-ı Esâsî hükümlerine sadık kalacakla­rına dair yemin ederek göreve başlar ve üyelik Ömür boyu devam ederdi. Kânûn-ı Esasî’de meclisin üye sayısı mebus sa­yısının üçte biri ve üyelerin maaşları da 10.000 kuruş olarak belirlenmişti. Ancak üyelerin bir kısmının önceki görevlerinden olan maaşları bu miktarın çok üzerindey­di. Dolayısıyla onların maaşlarını aşağı çekme Kyerine maaşların alt sının 10.000 ku­ruş olarak tesbit edildi.

Meclis-i Umûmî’nin açılış töreni 19 Mart 1877’de II. Abdülhamid, devlet er­kânı, ruhanî liderler ve yabancı misyon şeflerinin katılımıyla Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda yapıldı. Açılış nutkunu padişah adına Mâbeyn-i Hümâ­yun başkâtibi Küçük Said Paşa okudu. Meclislere çalışma yeri olarak Ayasofya civarındaki eski darülfünun binası tahsis edildi.

Meclisin başlıca görevi Meclis-i Meb’û-san’in verdiği kanun ve bütçe tasarılarını dinî değerler, padişahın hukuku, hürri­yetler, Kânûn-ı Esâsî hükümleri, devletin bütünlüğü, vatanın muhafazası ve savunması ve genel ahlâk açılarından incele­mekti. Bu esaslara aykırı bir unsur tesbit ederse tasarıyı tamamen reddedebilir ve­ya düzeltilmek üzere Meclis-i Meb”ûsan’a geri gönderebilirdi. Meclis-i A’yân’ın red­dettiği bir tasarı o yıl içerisinde tekrar Meclis-i Meb’ûsan gündemine getirile­mezdi. Diğer görevleri, kabul ettiği tasa­rıları onayladıktan sonra kanunî prosedü­rün tamamlanıp yayımlanması ve uygu­lanması için sadârete göndermek, Kâ­nûn-ı Esâsî’yİ tefsir etmek ve takdim edilen arzuhalleri inceledikten sonra önemli bulduklarını mütalaasını da ek­leyerek sadârete göndermekti. Ayrıca görev sınırlan içine giren konularla ilgili yeni bir kanun çıkarılmasını veya mevcut­lardan birinin düzeltilmesini de önerebi­lirdi.

Kânûn-ı Esâsî’yi tefsir hakkı meclise ta­nınmış önemli bir ayrıcalık olup daha son­ra Meclis-İ Meb’ûsan’a karşı kullanılabi­lecek bir silâha dönüştü ve Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesi 1912’de meclisin bu yöndeki bir yorumuna istinaden Mec­lis-i Meb’ûsan’ı feshetti. Meclis-i Meb’ûsan’in gerektiğinde hükümet üyelerinden birini çağırıp açıklama isteme hakkı oldu­ğu halde Meclis-i A’yân’ın böyle bir yetkisi yoktu. Bu ise hükümetin Meclis-i A’yân’a karşı herhangi bir sorumluluğu olmadı­ğını göstermektedir. Öte yandan hükümet üyeleri istedikleri zaman her iki meclisteki oturumlara katılıp söz alabilirdi. Vatan­daşlar kimliklerini ve adreslerini belirt­mek şartıyla meclise dilekçe verme hakkı­na sahipti. Bunlar dilekçe encümeninde görüşülüp ilgili yerlere havale edilirdi.

Meclisin çalışma şekli ve kuralları 20 Eylül 1877 tarihli bir iç tüzükle belirlendi. Başkanlık divanı başkan, başkan vekili, iki kâtip üye ve iki idare memurundan oluş­makta, padişah başkan ve vekilini üyeler arasından bir yıllığına göreve getirmek­teydi. Başkanın görevi müzakereleri yö­netmek, iç tüzüğü uygulamak, düzeni ve emniyeti sağlamaktı. Meclisin ilk başkanı Server Paşa’dır. Meclis kendi içinde en­cümenlere bölünmüştü. Ele aldığı konu­lar öncelikle encümenlerde incelenir, da­ha sonra genel kurulda karara bağlanır­dı. Kanun teklifleri madde madde, bütçe tasarıları ise fasıl fasıl oylanır, ardından yasa veya bütçe taslağının tamamı için oylama yapılırdı. Oylama açık veya gizli olabilirdi, fakat meclisin müzakereleri gizliydi. II. Meşrutiyefin ikinci yılından itibaren müzakereler alenîleşti ve resmî gazete Takvîm-i Vekayi’de yayımlan­maya başlandı.

Meclis-i A’yân ve Meclis-i Meb’ûsan, 19 Mart -28 Haziran 1877 ve 13 Aralık 1877-14 Şubat 1878 tarihleri arasında iki dev­re halinde yaklaşık beş ay kadar faaliyet gösterdikten sonra 13 Şubat 1878 tari­hinde Kânûn-ı Esâsî’nin kendisine verdi­ği yetkiye istinaden II. Abdülhamid tara­fından süresiz olarak tatil edildi. Karar ertesi günkü Meclis-i Meb’ûsan toplantı­sında üyelere bildirildi. Ancak kaydıhayat şartıyla tayin edilen Meclis-i A’yân üyeleri sıfatlarını muhafaza etti; hatta padişah meclise yeni üye tayinini sürdürdü. En son 22 Nisan 1880 tarihinde tayin edilen Altunîzâde İsmail Zühdü Paşa’yla birlikte üye sayısı elli bire yükseldi. Bunların on ikisi gayri müslimdi. II. Meşrutiyet döne­mine kadar yaşayan Logofet Bey, Said Paşa ve Abraham Paşa bu dönemde de mecliste bulundu; hatta Said Paşa mec­lisin ilk başkanı oldu.

Meclis-i Umûmî, II. Meşrutiyetin ilân edilmesi üzerine 17 Aralık 1908’de ya­pılan açılış merasimiyle tekrar faaliyete geçti. Yaklaşık otuz yıldır kullanılmayan eski parlamento binası yeniden düzenlendi ve meclise çalışma yeri olarak tahsis edildi. Buranın dar gelmesi üzerine mec­lis Çırağan Sarayı’na taşındıysa da, çıkan bir yangında saray yanıp kül oldu. Ardın­dan Cemile Sultan’a ait olup 5000 altın liraya satın alınan Fındıklı Sarayı’na ta­şındı ve kapanıncaya kadar faaliyetlerini burada sürdürdü.

Bu dönemde Kânûn-ı Esâsfde yapılan değişiklikle Meclis-i A’yân da Meclis-i Meb’ûsan gibi her konuda yeni kanun ve­ya mevcutların tâdilini teklif etme hakkı­na sahip oldu. Meclislerden biri yaptığı kanun teklifini diğerine gönderip tasvi­bini almak zorundaydı. Meclisin elde et­tiği en önemli yetki, 187S Fransız anaya­sasında olduğu gibi Meclis-i Meb’ûsan’m padişah tarafından feshedilmesine mu­vafakat hakkıydı. Padişahın meclisi feshedebilmesi için artık sadece kendi inisi­yatifi yetmiyordu; Meclis-i A’yân’ın da olu­runu alması gerekiyordu. Ancak Meclis-i Meb’ûsan üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen İttihat ve Terakki Cemiyeti, Mec­lis-i A’yân’ın söz konusu yetkisini kaldırıp meclisin feshini kolaylaştırmak amacıyla bir kanun teklifi hazırladı. Uzun müzake­relerden sonra 28 Mayıs 1914’te bu im­tiyaz lağvedildi. Böylece hükümetle Mec-Iis-i Meb’ûsan arasında bir sorun çıkması ve her iki tarafın görüşlerinde ısrar etme­si durumunda meclisi feshetme yetkisi padişaha ait oldu.

Meclis, II. Meşrutiyet devrinde Meclis-i Meb’ûsan’la birlikte etkin bir yasama sü­reci geçirdi. Bunun yanında II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi gibi önemli bir siyasî olayda faal rol aldı. Nitekim 31 Mart Vak’asfnın patlak vermesi ve Hareket Ordusu’nun İstanbul’a doğru yaklaşması üzerine Meclis-i A’yân ve Meclis-i Meb’û­san üyelerinin bir kısmı Yeşilköy’de Mec­lis-i Umûmî-i Millî adıyla toplandı. Ertesi gün, 27 Nisan 1909’da kendi binasında 240 mebus ve otuz yedi Meclis-i A’yân üyesinin katılımıyla toplanan Meclis-i Umûmî-i Millî, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesine karar verdi. Bu tarihî top­lantıya Meclis-i A’yân reisi Said Paşa baş­kanlık etmişti.

Meclis-i A’yân II. Meşrutiyet dönemin­de 4 Aralık 1908 – 5 Ocak 1911,7 Nisan -23Temmuz1912,1 Mayıs1914-19 Aralık 1918 ve 12 Ocak-5 Nisan 1920 tarihle­ri arasında dört devre halinde faaliyetleri­ni sürdürdü. Görev yapan toplam doksan beş üyenin onu zaman içinde üyelikten is­tifa etti. Meclis-i A’yân ve Meclis-i Meb’û­san üyeleri II. Meşrutiyet döneminde za­man zaman birbirlerini sert bir üslûpla eleştirdiler. Meclis-i A’yân üyeleri mebus­ları küçümserken mebuslar da seçimle gelmedikleri için Meclis-i A’yân’ı halkın temsilcisi olmayan ve ikinci planda kalan bir organ saymaktaydı. Bu bakış açısıyla Meclis-i Meb’ûsan Meclis-i A’yân’ın yet­kilerini sınırlandırmak istedi; ancak Mec­lis-i A’yân bu tasarıyı bekleterek günde­mine almadı. İki meclis arasındaki bu çekişme Mütareke döneminde de sürdü ve Meclis-i Meb’ûsan Müdâfaa-i Hukukçu bir tavır gösterirken Meclis-i A’yân padi­şahın yanında yer aldı. İşgal yıllarında İngilizler’in Meclis-i Meb’ûsan’ı basmaları ve ardından 12 Nisan 1920’de meclisin resmen feshedilmesinden sonra Meclis-i A’yân üç toplantı daha yaptı. Meclis üye­leri ayrıca 1922 yılına kadar maaşlarını almaya devam ettiler. Meclis-i Meb’û-san’ın feshinden on bir gün sonra 23 Ni-san’da Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis-i A’yân üyelerinin çoğu yeni dönemde köşelerine çekilirken padişah damadı olanlar ülkeyi terketmek zorun­da kaldı; üyelerden sadece Seyyid Bey’Ie Abdurrahman Şeref Bey, Büyük Millet Meclisi’ne girerek statülerini sürdürme imkânı bulabildi.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski