Mefatihul Gayb, Tefsiri Kebir - Razi Özellikleri, Hakkında Bilgi

Mefâtîhu’l-gayb. Fahreddîn er-Râzî’nin (ö. 606/1210) Kur’ân-ı Kerîm tefsiri.

Bazı sûrelerin sonunda yer alan tarih­lerden ve en son Feth sûresinde zikredi­len 603 (1206-07) yılından anlaşılacağı üzere müellifin hayatının son yıllarında kaleme alınan eser ilim çevrelerinde daha çok et-Tefsîrü’î-kebîr ve Tefsîrü’r-Râzî adlarıyla şöhret yapmıştır. Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîhu’l-ğayb’ı tamamlaya-madıgını, eksik kalan bölümünün tale­beleri tarafından yazıldığını ileri sürenler olmuşsa da Râzî üzerine çalışma yapan İbn Âşûr, Muhsin Abdülhamîd, Muham­med Salih ez-Zerkân gibi âlimler eserin tamamının Râzî’ye ait olduğu görüşün­dedir.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb’ı yazmaktaki maksadının akıl prensipleri ve istidlal yolları ışığında Kur’an’a yönel­tilen hücumları önlemek, İslâm inancıyla ilgili istidlalleri güçlendirmek ve bu konu­da ileri sürülen karşı fikirleri reddetmek olduğunu belirtmektedir. Müellif eserinde rivayet ve dirayet metotlarını birlikte kullanmış, çok miktarda aklî istidlalde bulunarak naklî bilgileri aklî delillerle desteklemeye çalışmış, bunları yer yer felsefî tartışma­lara dayandırarak incelemiştir.

Mushaf tertibinin esas alındığı eserde Fatiha sûresi müstakil bir cilt olacak şe­kilde ele alınmış, müfessir metodunu bu ciltte ortaya koymuştur. Eserde her sû­renin tefsiri başlı başına bir kitap niteli­ğinde olup kitaplar bablara, bablar mese­lelere bölünmüştür. Meseleler de yer yer mukaddime, hüccet, latîfe, hüküm ve vecih şeklinde alt başlıklara ayrılarak iş­lenmiştir. Fahreddin er-Râzî âyetlerin tef­sirine bazan sebeb-i nüzulle, bazan filo­lojik açıklamalarla, bazan farklı kıraatleri zikretmekle, çoğunlukla da âyetler ara­sındaki münasebeti göstermekle başlar. Müellif bir âyeti tefsir ederken genellikle önce onu açıklayan diğer âyet veya âyet­lere işaret etmiş, önceki âyetlerle müna­sebetini kurmuş, ardından âyetin kıraat yönüne geçmiş, filolojik yönünü ele almış. en sonunda çıkarılabilecek mânaları et­raflıca sıralamıştır.

Mefâtîhu’l-ğayb’da kaynak belirtil­meksizin tekrarlar dışında genellikle senedsiz olarak 1600 hadise yer verilmiş olup bunlardan 1062’si Kütüb-i Sitte’de bulunmakta, zayıf görülen rivayetler ten­kit edilmektedir. Tefsirdeki hadisler için önemli bir kaynak da Gazzâlî’nin İhya’ü culûmi’d’dîn adlı eseridir. Müellif çok de­fa, hadis literatürüne ve tefsirlere giren İsrâilİyat’ı gerek rivayet tekniği gerekse aklî istidlal yöntemiyle eleştirerek reddetmiştir.

Fahreddin er-Râzî, Kur’an’da neshin varlığını kabul ederse de mensuh âyetle­rin sayısını az gösterme eğilimindedir. Âyetler ve sûreler arasındaki irtibat üze­rinde önemle duran Râzî, bunu ya tek bir ifadeden muhtemel anlamlar çıkararak veya âyetler arasında mevcut gizli ilişkiyi ortaya koyarak gerçekleştirmeye çalışır, âyetlerin nazmına özen göstermeyen müfessirleri eleştirir. Müellifin üzerinde önemle durduğu bir başka konu da kıra­atlerdir. Sahih ve meşhur kıraatlerin doğ­ruluğuna Arap dili ve şiirinden deliller getirir. Çeşitli okuyuş vecihleri arasında tercihlerde bulunur, bunu yaparken âyet­ler ve sûreler arası münasebet ve insi­camı dikkate aldığı görülür.

Geçmiş müfessirlerden nakildebulun-makla birlikte Fahreddin er-Râzî tefsi­rinde kendi varlığını kuvvetli bir şekilde belli eder. Naklettiği görüş ve değerlen­dirmeleri tartışır ve aralarında tercihler yapar. Daha çok dirayet metodunu kul­landığı için tefsirinde ilmî kişiliği ve kud­reti açık bir şekilde görülür. İslâm felse­fecilerinin ve Yunan filozoflarının fikirle­rini nakledip Ehl-i sünnet’e aykırı bulduk­larını reddeder. Râzî müteşâbih âyetlerin te’vilinde de gücünü ve dirayetini göster­miş, ancak bu konudaki ısrarlı tutumu sebebiyle Takıyyüddin İbn Teymiyye gibi âlimlerin şiddetli tenkidine uğramıştır. Müellifin Kur’an’da her şeyin mevcut olduğuna dair inancı tefsirinde çeşitli bilgilere yer vermesine sebep olmuştur. Bazı âyetleri tefsir ederken zamanın fen bilimlerinden ve özellikle astronomiden malûmat aktarmış, ancak bazan yanlış sonuç­lara ulaştığı olmuştur. Meselâ, “O yeryü­zünü size bir döşekyaptı” mealindeki âye­ti [Bakara 2/22] tefsir ederken bu âye­tin dünyanın dönmediğine delâlet ettiği­ni söylemiştir.

Fahreddin er-Râzî, gerek aldığı eğitim gerekse yaşadığı dönem İtibariyle kelâm konularının hemen hepsine eğilme gere­ğini duyar, çeşitli mezheplerin görüşlerini tartışır. Bu sebeple Mefâtîhu’l-ğayb ke­lâm ilmi açısından vazgeçilmez bir kay­naktır. Bütün gayretini Sünnî inancını sa­vunmaya harcayan müfessir, Eş’arî olma­sı sebebiyle “cebr-i mutavassıt” diye ad­landırılan yaklaşımı destekleyerek savun­muştur. Bazı konularda mezhebinin görüşlerine muhalefet etmiş, diğer kelâmcılardan. filozoflardan, hatta muhalif fırkalardan da yararlanmıştır. Râzî tefsirinde ke­lâm mücadelesini bilhassa Mu’tezile’ye karşı yapmış, kaza ve kader meselelerin­de onların görüşünü reddetmiştir. Şîa ile en önemli tartışması, Hz. Peygamber’den sonra en faziletli müslümanın Hz. Ebû Bekir ve Ali’den hangisinin olduğuyla ilgi­lidir. Tefsirinde Mu’tezile ve Şîa ile yaptığı tartışmalarda rivayete dayanan bilgiler­den çok usul kurallarına başvurmuştur.

Râzî’nin tasavvufa meylettiği bir za­manda yazıldığı söylenen tefsirinde tasavvufî açıklama ve değerlendirmeler bir hayli fazladır. Onun bazan hiç beklenme­dik yerde âyetin bir kelimesinden işârî an­lamlar çıkardığı, mutasavvıfların delil ola­rak kullanmadığı birçok âyetten tasavvuf lehine deliller ve anlamlar istinbat ettiği ifade edilmiştir. Fahreddin er-Râzî, vahdet-i vücûd gibi tasavvufun en hassas konularını bile şer’î ölçüleri zedelemeden ele alabilmiş, mâkul bir üslûpla ta-savvufî tefsirin bir Örneğini ortaya koy­muştur.

Şafiî mezhebine mensup olan Fahred­din er-Râzî’nin tefsirinde fıkhı izahlar büyük bir yekûn tutar. Özellikle ahkâm âyetlerinin tefsirinde mezheplerin ihti­lâflarına genişçe yer verir, fıkıh usulüyle ilgili açıklamalar yapar; âyetlerden hangi hükümlerin ne şekilde istinbat edildiğini gösterir. Genelde Şafiî mezhebini des­teklemek için Hanefîler’den Cessâs ile mücadeleye girişir, onun Ahkâmü’l-Kur’ân’ından alıntılar yaparak bunlara cevap verir.

Müellif, tefsirinin rivayet ve dil yönünü büyük ölçüde Abdullah b. Abbas’tan ge­len nakillere dayandırmış, kelimelerin iş­tikakı, kıssalar, haberler, esbâb-ı nüzul ve kıraatle ilgili bir kısım bilgileri ondan ak­tarmıştır. Ancak rivayetinde zaaf bulun­ması, anlamının Kur’an’ın nassına muha­lif olması veya İsrâiliyat’tan kabul edil­mesi gibi sebeplerle İbn Abbas’tan gelen bazı bilgileri reddetmiştir. Taberî’nin CdmiV/-beyân’ı Fahreddin er-Râzî’nin en önemli rivayet kaynağıdır. Kelime ve cümle tahlili gibi filolojik konularda ise daha çok Zec-câc ve Yahya b. Ziyâd el-Ferrâ’dan yarar­lanmıştır. Âyetlerin aklî, psikolojik ve ah­lâkî yorumu için pek çok yerde uzun alın­tılarla Gazzâlî’ye dayanmıştır. Ayrıca de­ğişik kaynaklardan kelâma ve felsefeye dair bilgiler nakletmesine rağmen bu kay­nakların adını zikretmediği de olmuştur. Ebû Ali el-Cüb-bâî, Ebû Müslim el-İsfahânî, Kâdî Abdül-cebbâr, Ebû Bekir el-Esam, Rummânîve özellikle Zemahşeri gibi ilk devir Mu’tezile âlimlerinin eserlerinden bazan eleştir­mekle birlikte çokça yararlanmıştır. Bun­lardan Ebû Müslim el-İsfahânî, filolojik tahliller ve âyetler arasındaki uyum konu­larında Râzî’nin önemli kaynaklarından biri olmuştur.

Fahreddin er-Râzî bu eseriyle kendisin­den sonra gelenleri geniş çapta etkile­miş, özellikle dirayet tefsiri metodunu kullanan müfessirlerin kaynağını teşkil et­miştir. Kâdî Beyzâvî, Ebû Hayyân el-Ende-lüsî, bir rivayet müfessiri olduğu halde İbn Kesîr, Ebüssuûd Efendi, İsmail Hakkı Bursevî, Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî, Ahmed Mustafa el-Merâgî, Muhammed Abduh, Reşîd Rızâ, Elmalılı Muhammed Hamdi gibi müfessirler Mefâtîhu’l-gayb’dan önemli ölçüde istifade etmiş­lerdir. Bütün bunlara rağmen, “Râzî’nin tefsirinde tef­sirden başka her şey vardır” diyenler de olmuştur. Müfessirin dirayet metodunun gereği olarak yaptığı felsefi ve ilmî açık­lamaları bu tenkidin ana sebebi olmuş­tur. İbn Hacer el-Askalânî, Râzî’nin, şüp­heleri ortaya koymada gösterdiği başarıyı bunlara cevap vermede gösterememesi yüzünden eleştirildiğini belirtir. Muhsin Abdülhamîd ise bu tenkitlerin çok insaflı olmadığını söyler.

Mefâtîhu’l-ğayb’ın Türkiye’de ve Tür­kiye dışındaki kütüphanelerde çok sayıda yazma nüshası bulunmaktadır. Eser birçok defa İstanbul (1278, 1294, 1307, 1308), Mısır ve Beyrut’ta (1934, 1411/1990) basılmıştır. Abdurrahman Muhammed’in otuz iki cilt olarak neşrettiği yazma güvenilir bir nüs­hadır. Mefâtîhu’l-ğayb, ei-Vâdıh adıy­la Burhâneddin en-Nesefî, Ğarâ’ibü’l-Kur’ân ve reğa’ibü’l-furkân adıyla Ni-zâmeddinen-Nîsâbûrî et-Tenvîr fi’t-teîsîr muhtasar ü’t-Teisîri’î-kebîr adıyla Kâdî Muhammed er-Rîgi tarafından ihti­sar edilmiştir. İbrahim Şemseddin ve Ahmed Şemseddin Fehârisü’t-Tefsîri’l-kebîr ev Mefâtîhu’l-ğayb adıyla bir indeks hazırlamışlardır (Beyrut 1990, 1992). Seyyid Süleyman Tafşîlü’l-beyân fî tefsiri’i-Kur ân ismiyle Türkçe’ye çevirmiştir. Ömer Hulûsîb. SerrâcAli. Fahreddin er-Râzî-nin tefsirinden Muammâ-yı İlâhî (İstan­bul 1308), Tefsîru Sûreti’l-İhlâs (İstanbul 1304) ve İ’câz-ı Kur’ân adlarıyla bazı tercüme­ler yapmış, Sırrı Paşa  tara­fından Sırr-ı Kur’ân ismiyle sadece Fati­ha sûresi Türkçe’ye çevrilmiştir Eserin dört mütercim ta­rafından gerçekleştirilen Türkçe tercü­mesi tamdır. R. R Mc. Neile, “An Indextothe Commentary of Fakhr al-Razi” adıyla bir fihrist hazırlamıştır (London 1933).

Mefâtîhu’l-ğayb üzerine yapılan ça­lışmalar arasında Muhsin Abdülhamîd’in er-Râzî: Müfessiren (Bagdad 1394/1974), Yasin Ceylan’in Theology and Tafsirin the Majör Works of Fakhr al-Din al-Razi (Kuala Lumpur 1995) ve Abdülhakim Yüce’nin Râzî’nin Tefsirinde Ta­savvuf (İzmir 1996} adlı eserleriyle Ali Yümaz’ın Fahruddin er-Razî’nin et-Tefsirü’l-Kebir Adlı Eserinde Tenasüb ve İnsicam, Zeki Yildırım’ın Râzî’nin et-Tefsirü’l-Kebir’inde Fı­kıh Usûlü Uygulaması, Meh­met Adıgüzel’in Kıraatlar Açısından Fahruddin Râzî ve Tefsîr-i Kebîr’i, Muhammet Yılmaz’ın Ha­dis Açısından Fahreddin er-Razi’-nin Tefsir-i Kebir’i Üzerine Bir İnceleme, İhsan Kahveci’nin Fahreddin er-Razi’nin Mefatihu’l-Gayb Adlı Tefsirinde Ulumu’l-Kur’an adlı doktora tezleri ve Mustafa Bayırlı’nın Fahreddin er-Razi’nin Ahkam Ayetleri Tefsirinde İzlediği Metod adlı yüksek lisans tezi zikredilebilir. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-titüsü’nde yapılan yüksek lisans tezlerin­de tefsirin tamamının fihristi de hazır­lanmıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski