Evlenmesi Geçici Haram Olanlar -Kadınlar-

Geçici Evlenme Engelleri

a) Başkasının eşi olma. Evli kadınla evlenmek haram olduğu gibi ölüm veya boşanma iddeti bek­leyen kadınla evlenmek de yasaklanmış­tır,

b) İki mahrem kadınla birlikte evlen­me. İki kadından birinin erkek olduğu far-zedildiğinde bunların birbiriyle evlenme­si ebediyen haramsa kişinin bunları aynı anda nikâhı altında tutması caiz değildir. Buna göre bir kimsenin, eşi henüz nikâhı altındayken onun meselâ kız kardeşiyle veya halasıyla evlenemez.

c) Üç defa bo­şama. Bir erkeğin eşini üç defa boşaması onunla yeniden evlenmesi için geçici bir engel teşkil eder. Bu engel, kadının bir başkasıyla geçerli bir evlilik yaptıktan son­ra ikinci kocasının ölümü veya boşamasıyla ortadan kalkar. Bu durumda ilk koca boşamış olduğu eşiyle tekrar evlenebilir. [Bakara 2/230]

d) Beşinci kadın. Aynı zamanda dörtten fazla kadınla evlilik ya­saklanmıştır Dört ka­dınla evli olan kimse beşinci bir kadınla evlenemeyeceği gibi bunlardan birini boşadığında onun iddet süresi bitmeden bir başka kadınla evlenemez.

e) Liân. Karı­sının zina ettiğini veya çocuğunun zina mahsulü olduğunu iddia edip bunu dört şahitle ispat edemeyen koca hâkim huzu­runda karısıyla hususi bir şekilde yeminleşir.[Nûr 24/6-9] Liân adı verilen bu ye-minleşme tamam olunca hâkim eşlerin ayrılmasına karar verir. Bu yolla ayrılan çift, Ebû Hanîfe’ye göre koca yalan söyle­diğini itiraf ederse tekrar evliliğe dönebi­lir; Ebû Yûsuf’a ve diğer mezhep imam­larına göre ise dönemez,

f) Din farkı. Bir­çok dinde başka din mensuplarıyla evlen­me yasaklanmış, hatta bazılarında farklı mezheplere bağlı kimseler arasında evli­lik yapılmasına da olumsuz bakılmıştır. İs­lâm dininde bu konuda kadın ve erkek ba­kımından ortak olan yasaklık sebebi diğer tarafın inanç esaslarında şirk bulunan bir dine mensup olmasıdır. Bu husus Bakara sûresinin 221. âyetinde açıkça belirtildiği gibi Mümtehine sûresinin 10. âyetiyle ve buna dayalı olarak yapılan tatbikatla teyit edilmiştir. Bazı âlimler, bu âyetlerde ge­çen “müşrik” ve “kâfir” kelimelerinin “müs-lüman olmayan” anlamında kullanıldığını düşündüğü için müslümanların hangi din­den olursa olsun gayri müslimlerle evlen­melerinin yasak olduğu, fakat Mâide sû­resinin 5. âyetiyle getirilen istisna sebe­biyle müslüman erkeklerin Ehl-i kitap ka­dınlarıyla evlenebilecekleri kanaatindedir. Bazı âlimler ise Kur”an dilinde müşrik ke­limesinin başta Arabistan putperestleri olmak üzere ilâhî bir kitabı benimseme­yen ve şirk inancına sahip inkarcılar için kullanıldığını, Allah’ın birliğine, aslı bozul­muş olsa da ilâhî bir kitaba ve peygamberlere iman eden Ehl-i kitabın bu kap­samda sayılmasının kesin olmadığını, do­layısıyla sadece Bakara sûresinin 221. âye­tine dayanılarak müslüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlarla ve müslüman kadınların Ehl-i kitap erkeklerle evlenmelerinin caiz olup olmadığı hükmüne varılamayacağını, ancak Mâide sûresinin 5. âyetinden müs­lüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlarla ev­lenmesinin caiz olduğu hükmünün anla­şıldığını ifade etmişlerdir. Bu görüşte olan­lar da Mümtehine sûresinin 10. âyeti ya­nında Allah’ın müminler aleyhine kâfirlere asla bir yol vermeyeceğini ifade eden Nisâ sûresinin 141 ve insanları mümin-kâfir olarak iki ana gruba ayıran Tegâbün sûresinin 2. âyetleri başta olmak üzere baş­ka delilleri dikkate alarak müslüman ka­dınların Ehl-i kitap erkeklerle evlenmesi­nin caiz olmadığı noktasında ilk gruptaki-lerfe birleştiklerinden sonuç itibariyle bu hususta bir icmâ meydana gelmiş, İslâm toplumlarında ilk devirlerden itibaren gö­rülen uygulama da bu istikamette olmuş­tur. Öte yandan bazı kaynaklarda Mümte­hine sûresinin, “Kâfir kadınları nikâhınız­da tutmayın” mealindeki âyeti nazil oldu­ğu zaman bu âyetin gereğini yerine geti­rerek müşrik hanımlarını boşayanlar ara­sında bulunan Hz. Ömer’in müslüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlar­la evlenmesini -haram saymamakla bir­likte- hoş karşılamadığı ve Ehl-i kitap bir kadınla evlenen Medâin Valisi Huzeyfe b. Yemân’dan hanımını boşamasını istediği nakledilir. Bu delillere dayanan bazı fakihler, zorunlu ol­madıkça müslüman erkeklerin Ehl-i kitap kadınlarla evlenmesini mekruh diye nite­lemiştir. Ehl-i kitap olsa da İslâm’dan dö­nen (mürted) kadınla evlenmenin caiz ol­madığı hususunda görüş birliği vardır,

g) Mülkiyet ilişkisi. Fıkıh literatüründe köle­lik statüsüyle bağlantılı geçici evlenme en­gellerine de temas edilir. Buna göre hür olan müslüman erkek ve kadın başkasının mülkiyeti altındaki câriye ve köle ile belli şartlar dahilinde evlenebilirse de kendi mülkünde bulunan câriye ve köle ile evle­nemez. Yine hür bir kadınla evli kişinin ay­rıca bir câriye ile evlenmesi caiz değildir. Diğer taraftan fıkıh eserlerinde akıl has­talığı, cinsel iktidarsızlık gibi durumlar ev­lenme engeli değil evlenme akdinin fesih sebepleri arasında mütalaa edilmiştir.

1917 tarihli Hukük-ı Aile Kararnâmesi’nde fıkıh âlimlerinin üzerinde ittifak ettiği evlenme engelleri ayrı ayrı sayılmış ve müslüman bir kadının gay­ri müslim erkekle akdettiği nikâh bâtıl olarak nitelendirilmişt. Kölelik-câriyelik statüsüyle ilgili engeller ve liân ise evlenme engeli olarak zikredilme m iştir. Kararnamenin 20-32. maddeleri arasında bulunan iki fasılda hıristiyan ve yahudile-rin kendi aralarındaki evlenme engelleri­ne yer verilmiştir.

Evlenme engelinin bulunmaması bazı fakihlerce nikâh akdinin in’ikad şartları ve bazılarınca sıhhat şartlan arasında sayı­lırken bir kısım fakihler tarafından evlen­me engelleri ittifak edilenler ve ittifak edilmeyenler şeklinde iki kısma ayrılarak birinci gruptakiler in’ikad, ikinci gruba gi­renler sıhhat şartı olarak değerlendiril­miştir. Hanefiler, ibadetler dışında kalan meşru amellerin eksikliklerini incelerken genellikle bâtıl ve fâsid şeklinde iki dere­celi bir geçersizlik müeyyidesinden söz ederse de nikâh akdinde bu ayırımın ya­pılıp yapılmayacağı hususu tartışmalıdır. Yine bu mezhebe göre in’ikad şartların­dan biri eksik olan nikâh akdinin bâtıl ola­cağında ve hukukî sonuç doğurmayaca­ğında görüş birliği bulunmakla birlikte muharremât ile evlenmenin hangi tür şartın ihlâli sayılacağı ve hukukî sonuçlan konusunda farklı değerlendirmeler yapıl­mıştı. Esbâb-ı mucibe lâyiha­sından anlaşıldığına göre Hukük-ı Aile Kararnâtnesi’nde, akid yapılırken evlen­me engellerine riayetsizlik halinde uygu­lanacak hukukî müeyyideler Ebû Hanîfe’-nin görüşleri esas alınarak düzenlenmiş, dolayısıyla müslüman bir kadının gayri müslim bir erkekle evlenmesi bâtıl, diğer evlenme engellerinin bulunduğu hallerde yapılan evlilikler ise fâsid olarak nitelendi­rilmiştir [md. 53, 54, 58] Buna göre ev­lenme engeli bulunması halinde yapılan evlenme akdi -ister bâtıl ister fâsid ola­rak nitelendirilsin- geçersizdir; taraflar ken­diliklerinden ayrılmazlarsa mahkemece ay­rılmaları sağlanır. Ayrıca kararnamede [md. 75, 76] zifaf meydana gelsin veya gelme­sin bâtıl nikâha hiçbir sonuç bağlanmaya­cağı, zifaf meydana gelmesi halinde fâsid nikâha sadece mehir, iddet, nesep ve hür-met-i musâhere hükümlerinin bağlana­cağı ifade edilmiştir. Hanefîler’in dışında­ki mezhep fakihleri ise ibadetlerde oldu­ğu gibi muamelâtta da fesad ve butlanı eş anlamlı olarak kullandıklarından bu tür bir ihlâlin sonucu mutlak anlamda geçer­sizliktir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski