Haris el-Muhasibi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Ebû Abdillâh Haris b. Esed el-Muhâsibî el-Anezî (ö. 243/857), ilk sûfîlerden biridir ve aynı zamanda hadis, kelâm ve tefsir âlimidir.

Tahminen 165 (781) veya 170 (786) yılında Basra’da doğmuştur. Rebîa kabilesinin Aneze koluna mensuptur ve özellikle nefis muhasebesi konusundaki titizliği nedeniyle "Muhâsibî" lakabıyla tanınmıştır. Doğduğu şehir Basra, Mu'­tezile'nin merkezi olması sebebiyle, Mu’tezile öğretisini yakından tanımış ve etkilenmiştir, çünkü babası da bu mezhebi benimsemiştir. Genç yaşta Bağdat’a giderek Vekî‘ b. Cerrâh, Süleyman b. Dâvûd, Şüreyh b. Yûnus, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm gibi birçok âlimden dinî ilimleri öğrenmiştir. Ayrıca İmam Şafiî'nin de talebesi olduğu rivayet edilmektedir. Muhâsibî'nin babasıyla anlaşamadığı ve bu nedenle babasından kalan mirası reddettiği bilinmektedir. Mirasın 30.000 veya 70.000 dirhem tuttuğu söylenmektedir ki, bu da onun varlıklı bir aileden geldiğini göstermektedir. Bu dönemde Cüneyd-i Bağdâdî'nin çocuk yaşta olduğu dönemde Muhâsibî'ye yiyecek verdiği anlatılır, bu da onun gençlik yıllarında zor bir hayat sürdüğünü gösterir. Ancak, ilerleyen yaşlarında mali durumunun iyi olduğu anlaşılmaktadır.

Gençlik döneminde Bağdat'ta hadis meclislerine katılan Muhâsibî, Selef akidesi ve ehl-i hadis anlayışının ağırlıklı olduğu en-Neşâ'ihu’d-dmiy-ye adlı eserini bu dönemde yazmış olmalıdır. Zâhid bir grupla karşılaşması, hayatında önemli bir dönüm noktası olmuştur ve bu tarihten sonra tasavvufi yönü ön plana çıkmıştır. Ancak eserlerinde bu gruba mensup kişilerin adını vermemiştir.



Muhâsibî’nin Halife Me’mûn döneminde, ehl-i hadis zümresine karşı uygulanan baskılar hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. İnzivaya çekildiği için bu dönemde sıkıntı yaşamadığı şeklindeki açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. Bazı kaynaklar, Muhâsibî'nin bu dönemde Mu’tezile'ye yakınlaştığını, ancak Hanbelîlerin baskısıyla bu tutumunu terk ettiğini iddia etse de, İbn Asâkir'in, Muhâsibî'nin Me’mûn'un "fâsık" olduğunu ileri sürerek meclisinde bulunmayı ve Kur'an üzerine tartışmayı kabul etmediğini kaydetmesi, bu görüşün doğru olmadığını göstermektedir.


Muhâsibî'nin Mu’tezile'ye verdiği sert eleştiriler, özellikle Horasan Valisi Abdullah b. Tâhir'e atıfta bulunduğu için 218-230 (833-845) yılları arasında yazılmış olması gereken Fehmii’l-Kufân adlı eserinde yer almaktadır. Baskı dönemi sona erdikten sonra yazılan er-Ricdye'de de Mu’tezile'yi eleştirmiştir. Ancak, Mu’tezile'yi kendi yöntemleriyle eleştirmesi, bazı Selef âlimleri tarafından suçlanmasına yol açmıştır. Özellikle Fehmü’I-Km’ân'da ifade edilen görüşler, Ahmed b. Hanbel taraftarlarının tepkisini çekmiştir. Mu’tezile'ye karşı yazdığı reddiyeler, onların görüşlerini uzun uzadıya anlatmasıyla eleştirilmiş ve İbn Hanbel'in onu desteklemediği belirtilmiştir.


Hanbelîler'in baskılarına dayanamayarak evinde inzivaya çekilen Muhâsibî, bir süre sonra Bağdat'tan ayrılmak zorunda kalmıştır. Ancak, İbn Hanbel'in vefatından sonra şehre dönebilmiştir. Ölümünde sadece dört kişinin cenazesinde bulunması, Ahmed b. Hanbel önderliğindeki hadisçilerin olumsuz tavrının bir işareti olarak görülebilir.


Muhâsibî'nin tasavvufa olan katkıları da önemlidir. Ahmed Emîn'e göre, Muhâsibî tasavvufu felsefeye yaklaştıran ilk sûfîdir. Zâhidler topluluğuna katılmasıyla, Hasan-ı Basrî geleneğine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Tasavvufa 30'lu yaşlarında girdiği söylenir ancak bu tarihten önce de tasavvufa yönelmiş olabilir. Eserleri ve öğretileri, birçok sûfiye etki etmiştir.


Muhâsibî'nin nefis muhasebesi ve tasavvufî düşünceleri oldukça etkileyicidir. Nefis muhasebesinin temelini marifet, havf ve recâ oluşturur. Ona göre, insanın nefsini sürekli bir muhasebe altında tutması gerekir. Nefsin yanlışları bilinçli bir tercihe dayanmaz, ancak insanın iç dünyasında sürekli bir mücadeleye sebep olur. Ayrıca, marifetin, niyet, irade ve diğer unsurlarla birlikte gelmesi gerektiğini savunmuştur.


Muhâsibî'nin tasavvufa ve İslam düşüncesine olan katkıları, onu İslam düşünce tarihinde önemli bir figür haline getirmiştir.


Muhâsibî'nin riya konusundaki yaklaşımı, tasavvuf düşüncesinde derin etkiler bırakmış ve melametî bir damarın varlığına işaret etmektedir. Gençlik yıllarında sert bir zühd anlayışına sahip olduğu bilinmektedir. Bu dönemde yazdığı eserlerde, malı büyük bir fitne olarak görmüş ve mala karşı açık bir tavır almıştır. Ancak, daha sonraki eserlerinde, malın kendisinin değil kalpteki mal sevgisinin insan için tehlikeli olduğunu belirtmiş ve mal sahibi olmanın bir sakınca olmadığını ifade etmiştir.


Muhâsibî, tasavvufta "hal" kavramı üzerinde durmuş ve kanaat, zühd, üns, yakîn, havf, muhabbet, haya, sıdk ve ihlâs gibi kavramları "hal" olarak tanımlamıştır. Bu hallerin kontrol altında tutulması gerektiğini ve Kitap ve Sünnet'e dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır. Ebû Saîd el-Harrâz'ın eserlerinde Muhâsibî'nin ünsle ilgili görüşlerinin etkisi görülmektedir. Muhâsibî'ye atfedilen bir tarikat olan Muhâsibiyye, rızayı bir makam değil bir hal olarak gördüğünü ve rıza mezhebinin kurucusu olduğunu iddia etmektedir. Muhâsibî'nin tasavvuftaki makam kavramının şekillenmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.


Cüneyd-i Bağdadî, Ebü'l-Hüseyin en-Nûrî, İbn Atâ, İbn Mesrûk, İbn Hafif, Ebû Hamza el-Bağdâdî gibi çağdaşları ve sonraki dönemde Sehl et-Tüsterî, Hakîm et-Tirmizî, Ebû Tâlib el-Mekkî, Ebû Nasr es-Serrâc, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Abdülkerîm el-Kuşeyrî ve Gazzâlî gibi sûfiler, Muhâsibî'nin etkisinde kalanlar arasındadır. Kâzerûniyye tarikatının pîri Ebû İshak Kâzerûnî'nin de Muhâsibî'nin tasavvufi yolları arasında kararsız kaldığı bilinmektedir. Şâzeliyye tarikatında er-Ri’ûye okuma geleneğinin, Muhâsibî'nin bu tarikat üzerindeki etkilerine bir örnek olduğu belirtilmektedir.


Muhâsibî'nin bilinen 26 eserinden 22'si günümüze ulaşmıştır:


er-Ricâye li-hukūkihâ ve'l-kıyām bihā: Riya, nefsin tanınması, kibir, aldanma ve haset gibi konuları detaylı bir şekilde ele alan eseri, Muhâsibî'nin en tanınmış çalışmasıdır. Tasavvuf ahlakına dair kitaplara kaynaklık etmiştir.


Âdâbü’n-nüfûs (Risâle fî’l-ahlâk): Ahlak konusunda bir risale.


Kitâbü’t-Tevehhüm bi-keşfi'l-ahvâ ve şerhi'l-ahlâk: Ölüm, kabir azabı ve ahiret gibi konuları ele alarak hayata yön verilmesi gerektiğini savunan eser.


en-Neşâ'ihu'd-dîniyye ve'n-nefehâtü'l-kudsiyye li-nefi'cemi fi'l-beriyye: Ümmetin ihtilafları, zâhidlerin üstünlükleri, malın fesat sebebi olması gibi konuları içeren bir eser.


el-Kaşd ve'r-rücû ilâllâh: Allah'a yönelme, tövbe, nefis muhasebesi gibi konuları işler.


Bed’ü men enâbe ilâllâh: Nefis terbiyesi ve tövbe edenlerin makamları üzerine bir eser.


Muhtasar min kitabi fehmi’ş-şarâh: Namazla ilgili konuları ele alır.


Fehmü'l-Kufân ve ma’nâhü: Kur'an'ın anlaşılması, Allah'ın sıfatları, ilâhî irade gibi konuları içeren hacimli bir eser.


Mâhiyyetü’l-‘akl ve ma’nâhü ve ihtilâfü'n-nâs fih: Akıl hakkında bir eser.


Kitâbü’l-Mekâsib ve'l-verac ve’ş-şübühât: Rızık, tevekkül, çalışma gibi konuları ele alır.


Kitâbü’l-Mesâ’il fi’z-zühd ve ğayrihî: Zühdle ilgili konuları işler.


Kitâbü’l-Mesâ’il ve'l-kulûb ve’l-cevârih: Nafile ibadetler, kalbin amelleri gibi konuları ele alır.


Kitâbü’ş-şabr ve’r-râ: Sabır üzerine bir eser.


Risâletü'l-Müsterşidîn: Sünnete uymanın gerekliliği, niyet, takva gibi konuları işler.


Kitâbü’l-Halve ve’t-tenakkul fi’l-‘ibâdât ve deracâti’l-câbidîn: Zühd, riyazet, nefis muhasebesi gibi konuları ele alır.


Faşî min kitâbi’l-‘azame: Yerin, göğün ve içindekilerin yaratılışı gibi konulara dair bir eser.


Kitâbü'n-Naşîha li’t-tâlibîn ve’l-îrkı beyne ehli’t-tahkîk ve’l-müdde’în: Müslüman gençlere yönelik bir nasihatname.


Ahkâmü't-tevbe ve reddi meâzimi'l-hubâd ve'l-halâş minhâ kable'l-mecâd: Tevbe hükümleri üzerine bir eser.


Veşâyâ: Bilinmeyen bir konuda bir eser.


el-Murâkaba ve'l-muhasebe: Nefis muhasebesi üzerine bir eser.


Eserlerinden 6'sı günümüze ulaşmamıştır.

Daha yeni Daha eski