Camiler. Günümüze ulaşan en eski Memlûk camisi Meydânü’z-Zâhir’de (Karakuş Meydanı) bulunan Baybars Camii’dir. 665’te (1267) yapımına başlanmış ve iki yıl sonra tamamlanmıştır.[bk. baybars I camii] el-Meli-kü’n-Nâsir Muhammed’in Kal’atülcebel’-deki camisi 718 (1318) tarihini taşıyan bir tesis kitabesine sahip olup 734-735’te (1334-1335) tâdil edilmiştir. Bu tadilât esnasında mihrap bölümünün üstü As-van granitinden on sütun tarafından taşınan büyük bir ahşap kubbeyle örtülmüştür. Minareler de Tebrizli ustalarca tezyin edilmiştir. İbn Tolun Camii’ndeki tamirler dışında 715’ten (1315) sonra ve kısmen de Kal’atülcebel’deki Nasır Muhammed Camii’nin tesisini takiben Kahi-re’de cami inşaatının önemli devri başlar. Genellikle büyük boyutlarda yaptırılan bu binalar daha çok emîrler tarafından inşa ettirilmiştir. Halen ayakta kalmış eserler arasında 719 (1319) tarihli Âli Melik el-Çûkândâr(Çevgândâr), 72S (1325) tarihli Ahmed el-Mihmândâr, 729-730 (1329-1330) tarihli Ulmâs (Yılmaz), caminin doğusunda âbidevî bir giriş kapısı bulunan 730 (1330) tarihli Küsün. 736-737 (1336-1337) tarihli Beştâk. büyük ve aynı zamanda sırlı mozaik çinilerle oluşturulan pencere kafesleriyle göz dolduran 739-740 (1339-1340) tarihli Aitunboğa el-Mâ-ridânî gibi örnekleri zikretmek gerekir. Aitunboğa el-Mâridânî’nin Derbülahmer’e bakan çok dikkatle tanzim edilmiş cephesi ve sahndan kıble revaklannı ayıran ahşap meşrebiye paravanları da dikkat çekicidir. Memlükler’in bu erken devrinden kalmış camiler arasında zikredilmesi gereken diğer iki eser, 747-748 (1346-1347) tarihli Aksungur Camii ve Şeyhû el-Ömerî Camii’dir. Bunlardan Aksungur Camii 1O62’de(l652) MüstahfızanAğası İbrahim tarafından yaptırılan onarımı ve içinin mavi beyaz İznik çinileriyle kaplanmasından dolayı “Mavi Cami” olarak da tanınır. Boyutları değişiklikler gösteren bu camiler cepheleri açıldıkları sokakların doğrultusuna göre tanzim edilmiştir ve birkaçı türbe ihtiva etmektedir. Sultan Hasan devrinden sonra yapılan camiler sayıları az olsa da daha büyüktür. Bunların en önemlisi olan 757-764 (1356-1363) tarihli Sultan Hasan Camii vakfiyesinde “bu cami-mescid ve medreseler” olarak nitelendirilmiştir. Ortasında şadırvan ve köşelerinde dört Sünnî mezhebinin her birine ayrılmış medreseler bulunan dört kollu geniş bir avludan müteşekkil plan gösteren binanın tahsil maksadıyla Hanefîler’e ayrılmış baş eyvanı mermer bir minber ve âbidevî bir mihrap ihtiva etmektedir. Kıble eyvanının önünde ahşap kubbeyle örtülmüş olan sultanın türbesi bulunur. Ana avlunun köşelerini teşkil eden medreseler küçük bir ana avlu çevresinde yer alan çok katlı hücrelerden müteşekkildir. İslâm âleminde Sultan Hasan Camii genişlik, hacim ve yüksekliğiyle istisnaî bir binadır. Sultan Hasan’in ölümüyle yarım kalan bina erken Bura Memlûk sultanları idaresinde hareketli bir tarihçeye sahip oldu. Büyük boyutları ve çok masraf gerektiren inşaat özellikleri sebebiyle etkisi çok sınırlı kaldı [bk. sultan hasan külliyesi] Bu dönemde Kahire’de yapılmış son büyük cami olan Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî Camii geleneksel sahn planında inşa edilmiştir. Mevcut süslemeleriyse ilk defa İbn Tolun Camii’n-de görülen ve Fatımî Halifesi Hâfiz-üdî-nillâh’ın Ezher’in avlusundaki tamir ve tadilât esnasındaki süslemelerle yaygınlık kazanan kör kemerler ve rozetlerden oluşan tezyin anlayışının son uyarlaması-dır. Kıble duvarı geniş ölçüde çok renkli mermerlerle süslenmiştir. Türbesinde İh-şîdîler devrinden kalma beyaz mermer bir sandukanın parçaları da kullanılmıştır. Kahire’deki XV. yüzyıl sonlarına ait olan camiler. Derbüssaâde’deki el-Melikü’z-Zâhir Çakmak’ın camisi gibi sultan camileri de dahil olmak üzere genellikle çok daha küçük boyutlu eserlerdir. Bunların planları, gittikçe küçük sahnli iki eyvanlı tipteki medreselerin benzeri bir durum almıştır. Ahşap fenerlikli örtü sistemleriyle dikkat çeken binaların planındaki küçülme camilerin geniş külliyelerin küçük birer bölümünü teşkil etmesinden kaynaklanmaktaydı. Burcî Memlükleri’nin en önemli imarcisı olan Kayıtbay başka tesislerle ilişkisi olmayan camiler yaptırmadı. 884-886 (1479-1481) tarihli Kaçmâs el-İshaki benzeri onun zamanından kalma camilerin başlıca ilgi odağı geniş boyutlar ve büyüklük değil mimari problemlerin çözümüydü. Şehir içinde boş yer bulma imkânsızlığı ve Kahire’nin pek çok bölgesinde yeterli sayıda cami bulunması sebebiyle Bahrî Memlükleri cami inşasına girişmemiştir.
Medreseler. Ezher ve onunla bağlantısı olan 709 (1309) tarihli Taybarsiyye. 739-740 (1338-1339) tarihli Akboğaviyye, 774 (1372-73) tarihli Gannâmiyye ve 844 (1440) tarihli Cevheriyye medreseleri dışında Memlûk Kahiresi’nde medreseler hiçbir zaman Osmanlı İstanbulu’ndaki benzerlerine tekabül edecek bir rol oynamamıştır. Medreseler genellikle, banisinin hemen ölümünden önce eklediği tür-besiyle bir tür mezar anıtı olarak da hizmet vermiştir. Gerçekten de büyük bir türbenin yapılması için medreselerin inşası bir bahaneteşkil ederdi. X11I-X1V. yüzyıl Memlûk ulemâsı arasında türbe İnşasına karşı bir ön yargı mevcuttu. En azından sultanların tesis ettiği medreselerde en önemli bölüm tercihen binanın kıble yönünde bulunan ve sokağa bakan türbeydi. Burcî Memlükleri devrinde meydana gelen canlanma ve ihtimam yanlış yönlendirilmiş binaların düzeltilmesini zorunlu hale getirmişti. Ancak uzlaşmaz durumlarda mezar anıtlarının yola bakan cephelerine verilen önem önceliği haizdi. Burcî Memlükleri döneminde yapılmış bağımsız ve mezar anıtı-medrese ilişkisini göstermeyen medreselerin istisnaî oluşu her ikisi de Kayıtbay tarafından tesis edilen Kal’atü’l-kebş’teki 880 (1475) tarihli bina ve 896’da (1491) tamamlanan Ravza adasındaki diğer bir örnek tarafından gözler önüne serilmektedir. Bu tip medreselerin ayakta kalabilen iki örneğinden biri olan Ravza adasındaki yapı önem taşıyan tek eser olup bazı tarihî kaynaklarda cami şeklinde de belirtilmiştir. Kahire medreselerinin mezar anıtı-medrese olarak tesis edilmesi bunların banilerinin başka mezar anıtları ve türbeler yaptırması için bir engel teşkil etmiyordu. Bu şahıslar kurdukları bu binalar dışında başka türbeler ve ebedî istira-hatgâhlarını içine alacak başka binalar da yaptırıyor ve Kahire içinde veya dışındaki diğer şehirlerde de defnedilebiliyordu. Geç Memlûk devri Kahire’sinde medrese ve hankah çok farklı şeyler değildi. Kahire’deki Memlûk medreselerinin büyük kısmı iki eyvaniı tiptedir. Bu tip medreselerin planları tamamen büyük Kahire evlerinin kabul salonlarından gelişmiştir. Kitabelerinde evlerden dönüştürüldüğünü gösteren iki medrese de mevcuttur. Bunlar, 774 (1372-73) tarihli Gannâmiyye Medresesi ve 768 (1366-67) veya 778 (1376-77) tarihli Taştimured-Devâdâr’ın eski sarayı Hoşkadem el-Ahmedî Medre-sesi’dir. Medreseye çevrilme tarihleri geç olup ilkinin827 (1424). ikincisinin 891’de (1486) medrese olarak kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Dört eyvanlı medreselere gelince bunların Eyyûbîier devrinden kalma bir Örneği mevcut değildir. Bu dönemde medreselerin Şafiî ve Hanefî mezhepleri için yapılanlarını temsil eden iki eyvanlı medrese örnekleri bile çok azdır. Kahire’de I. Baybars tarafından inşa ettirilen ilk dört eyvanlı medrese olan Zâhiriyye dört mezhebin hepsi için yaptırılmamıştı. Bu binanın türbe-medresetipi dışında kalmış olması da ilgi çekicidir. Çünkü Baybars türbesini burada değil Şam’daki Zâhiriyye Medresesi’nde yaptırmıştır. Kahire’de dört mezhep için inşa edilen dört eyvanlı plana sahip ilk medrese, Ketboğa tarafından yapımına başlanan ve el-Melikü’n-Nâsır Muhammed tarafından tamamlanan medresedir. Diğer iki örnek ise Sultan Hasan Camii ve 811 (1408) tarihli Emîr Cemâleddin Yûsuf el-Üstâdâr Medrese-si’dir. Bu plan medreseler kadar camiler için de kullanılmış olup özellikle yan eyvanlar küçültülmüş ve kıble eksenindeki iki eyvan büyütülmüştür. Medrese planı bîmâristanlarda da uygulanmıştır. Bîmâ-ristanlann ayakta kalmış örnekleri 683 (1284) tarihli Kalavun Bîmâristanı ve 821-823 (1418-1420) tarihli olup 825’te (1422) camiye çevrilen Müeyyed Bîmâristanfdır.
Türbeler. Memlûk devrinin en görkemli türbeleri Kalavun, el-Melikü’n-Nâsır Muhammed, Berkuk, Ferec ve Kayıtbay gibi sultanların büyük tesislerine dahil olan binalardır. Bu dönemden kalma küçük türbeler de vardır. Bunlar arasında, 747-748 (1346-1347) tarihli Aksungur Camii’-ne dahil 746 (1345) öncesine ait küçük türbesi mihrabı olmamasıyla dikkat çekicidir. Özbek el-Yûsufî Türbesi, 900 (1494-95) tarihli iki eyvanlı medresesine dahil olup orta kısımdan ahşap bir meşre-biye kafesiyle ayrılmış yan nişlerden bi-rindedir. Doğu mezarlığındaki 913 (1507) yılı sonrasına tarihlenen Kubbetü Asfûr’a bir sebil eklenmiştir. 909-910(1503-1504) tarihli Kansu Gavri Türbesi bağımlı birimlerden hemen hemen tamamen ayrılmıştır ve sokaktan kıble duvarına doğru sağda bulunur. Hayır Bey Türbesi 908 (1502-1503) tarihli sarayına yakın olup aradaki boşluk kıbleden 28 derece sapan bir mihrap ve bir cami veya musalla ile doldurulmuştur. 764 (1362) tarihli Tenkizboğa ve çölde el-Melikü’1-Eşref Barsbay Hanka-hı içindeki anonim türbe gibi çardak türbelerin az sayıda Örneği teşhis edilmekteyse de Memluk türbelerinin çoğu kubbeli yapılardır. Mezarlıklardaki mezar âbideleri genellikle çok abartılı yapılmıştır. En dikkat çekici örnek Korkmaz Veliy-yüddin’in Receb 913 (Kasım 1507) tarihli türbesidir. Bu durum, biraz daha güneydeki Sultan el-Melikü’l-Eşref İnal’ın Receb 860’ta (Haziran 1456) tamamlanmış medrese-türbesine de uzanır. Türbe, cami, hankah, medrese ve sebil-küttâba ilâveten baninin ailesi türbesini ziyarete geldiğinde konaklaması için 917 (1511) yılında bir de kasır inşa edilmiştir.
Zaviye, Hankah ve Ribâtlar. Memlûk Kahiresi’nde çok sayıda zaviye, hankah ve ribât inşa ediimiştir. Belirli bir standart planı olmayan zaviyeler şeyhin arzusuna göre tanzim ediliyordu. Bunların en ilgi çekicilerinden olan yaklaşık 683 (1284) tarihli Zâviyetü’l-Abbâr biri sonradan ilâve edilmiş iki kubbeli bir türbeden oluşur. Tarihi tartışmalı olan Zâviyetü Aydemir el-Behlevân (747/1346’dan önce) medrese olarak inşa edilmiş olmalıdır. Kaynaklarda başka zaviyelerden bahsedilmek-teyse de bunların bir revak ihtiva ettikleri dışında bilgi bulunmamaktadır. Belirli bir dönemde şeyh olan kişinin talebiyle şekillenmeyen ve çalışmaları vakfj-yeleriyle tayin edilen hankahlar bazan dört mezhep için hazırlanmıştı ve fıkıh da dahil olmak üzere eğitim vermekteydi. Mısır’daki en erken döneme ait hankah, Eyyûbîier devrinde Müstansir-Billâh’ın azatlı kölesi Saîd es-Suadâ’nın sarayında açılandır (569/1173-74). Memlükler devrindeki hankahların en önemlisi ise ei-Me-likü’n-Nâsir Muhammed b. Kalavun tarafından yaptırılan ve el-Halîcü’n-Nâsırî kanalıyla şehre bağlanmış olan şehir dışındaki Siryâküs’ta bulunmaktadır. Muhammed b. Kalavun’un 723-725’te (1323-1325) yaptırdığı bu tesis bir saray, bir cami, üç ribât, bir hamam, bir aşhane ve Muhammed b. Kalavun’un kendisi için yaptırdığı türbeyi ihtiva etmektedir. Ancak Muhammed Kahire’nin merkezindeki Kalavun Türbesi’ne gömülmüştür. Kayıtlarda sık sık hankahlardan bahsedil-mekteyse de tesis yazılarında hankah of-duğu belirtilen yedi bina tesbit edilmektedir. Bunlar 706-709 (1306-1309) tarihli II. Baybars el-Çâşnigîr, 736 (1355) tarihli Emîr Şeyhû el-Ömerî, 757 (1356) tarihli Nizâmeddin İshak. 797-798 (1394-1395) tarihli Mukbil ez-Zimâm ed-Dâvûdî ve doğu mezarlığındaki 803-813 (1400-1410) tarihli Ferec b. Berkuk, vakfiyesinin tarihi 840 (1436) olan el-Melikü’l-Eşref Barsbay ve 854-858 (1450-1454) tarihli el-Melikü’l-Eşref İnal’dır. Tarihî kayıtlarda hankahların sayıları hususunda büyük farklar görülmektedir. Burcî Memlükleri devrinde hankahlar inşa kitabelerinde medrese veya cami olarak gösterilirken vakfiyelerde meşîhat-i tasavvuf veya meşîhat-i sû-fiyyeye atıfta bulunulması bir temayüldü. XV. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren şehir içinde yer kalmaması veya sûfîlerin bulunmaması sebebiyle hankah yapımı önemini kaybetmiştir. Son Burcî Memlükleri, hankahlan mezar âbidelerine bağımlı olup günlük olarak belirli saatlerde ifa edilen zikirlerin yapılması için bir zikir camisi şeklinde kıble istikametinde geniş bir salon biçimini almıştır. 909-910 (1503-1504) tarihli Sultan Kansu Gavri’nin eseri bunun en güzel örneğidir. Kahire’de kitabelerinde ribât olarak belirtilen yapılar Burcî Memlükleri devrinden kalma olup 856 (1452) tarihli Zeynüddin Yahya b. Abdürrezzâk, 854-860 (1450-1456) tarihli çöldeki türbesine ilâve olarak yapılmış olan ve Kahire içinde Hurunfiş’te 857-865 (1453-1461) tarihli olmak üzere iki tesisiyle el-Melikü’l-Eşref İnal’ınkilerdİr. Bu tesislerin erken İslâm ribâtlarının mücahidlere hizmet verme özellikleriyle alâkası olmadığı kabul edilirken İnal’ın ribâtındaki ikinci bir tesis kitabesi binayı hankah olarak belirtmektedir.
Saraylar. Kahire’deki saraylar ve önemli kişilerin ikametgâhlarının planı, temelde medreselerde de rastlanan alçak merkezî bir avluya açılan iki eyvan ve bunların etrafında bulunan bölümlerden oluşmaktadır. Birçok binada eyvanlardan birinin duvarında bulunan bir selsebilden akan suların toplandığı bir merkezî havuz ortadaki alçak kısımda yer almaktadır. Havalandırma, gece rüzgârlarını toplamak için kuzeye bakan cephede yer alan bir teşkilâtla sağlanmıştır. Bina teşkilâtında eyvanlı mekân düzeninin zemin kat yerine zeminin üstüne gelen kısımda da bulunduğu örnekler vardır. Bu eyvanlı katın üstünde de özel daireler yer aldığı için Kahire’nin büyük evleri ve sarayları genellikle yüksek binalar olarak dikkat çekmiştir. Sarayların sokağa açılan âbidevî kapıları dikkat çekicidir. 748(1347) yılı öncesinden Mencek el-Yûsufî es-Silâhdâr ve Şâ-riussüyûfiye’deki 753 (1352) tarihli Emîr Tâz b. Kutgay en-Nâsırî bunun örneğidir. 880 (1476) tarihli kitabesinden son olarak Emîr Yüşbek tarafından tâdil ettirildiği anlaşılan diğer bir bina, Sencer’in sarayının kısmen bir uzantısı olarak 738’de (1337-38) Küsün tarafından yaptırılan, fakat onun gözden düşmesiyle 742’de (1341) yağmalanan yapı ahırlar, kışla ve ikametgâh olarak teşhis edilmektedir. Kalıntı. el-Melikü’n-Nâsır Muhammed tarafından 741’de (1340) Yelboğa el-Yah-yâvî ve bundan az önce tamamlanan Al-tunboğa el-Mâridânî için iki saray olarak kullanılmıştır. Yüşbek’in 887’de (1482) ölümünden sonra sarayı Kayıtbay Emîr Âkberdî’ye vermiştir. 904’te (1498) ölen Emîr Âkberdî burada oturan son kişi olarak kaydedilmiştir. Bina planını hemen hemen tam biçimiyle günümüzde de korumaktadır. XIV. yüzyılın ortalarından itibaren eski saray binalarını yeni binaları içine almak veya ilâve binalarla kuşatmak geleneği başladı. Günümüzde Beytü’l-kâ-dî olarak bilinen 901 (1496) tarihli Seyfeddin Mâmây’ın sarayı böyle bir örnektir. XVII. yüzyıl yapısı olan Bâbüzüveyle yakınındaki Rab’u Rıdvan Bey ve İbnTolun Ca-mii’ne komşu olan Beytü’l-Kiritliyye erken mimari unsurlar ihtiva etmektedir. Aynı şey, Derbülahmer’de 890 (1485) tarihli ilâve bir köşk ve iskân birimi ihtiva eden Kayıtbay’ın XV. yüzyıla dahil sarayı için de geçerlidir. Memluk saraylarının ilgi çekici bir örneği olan Kal’atülcebel’deki Kasrü’l-Ablak. adını Sultan I. Baybars”ın yaklaşık 665-668’de (1266-1269) Şam’da yaptırdığı aynı isimli saraydan almış olup ana eyvanlı mekânın kemerlerini teşkil eden iki renkli ablak işçiliğinden bir yansımadır. Beytü Yûsuf Selâhaddin olarak da bilinen bina 1824’te büyük Ölçüde tahrip olmuştu. Kaynaklarda binanın 715 ve 734 (1315, 1334) tarihleri arasında inşa edildiği kaydedilmektedir. Saray, büyük bir eyvan ve yan eyvanları düz çatılı merkezî bir eyvanlı düzenlemeden müteşekkil olup merkezî kısmın pandantifler üzerinde bulunan ahşap bir kubbeyle örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Kalede bulunan bir diğer eyvanlı bina olan dârüladl elçi kabulü için bir salon, harem ve çeşitli küçük bölümlerle birlikte ahırlar ve hipodrom veya polo sahası olarak kullanılmış kısımları ihtiva etmektedir. Kalenin güney tarafında bulunan emîr sarayları artık tamamen ortadan kalkmış olup artakalan şeyler Mehmed Ali Paşa’nın 1229’da (1814) Cevher Sarayı’nın inşası sırasında yok edilmiştir. Memluk iskân mimarisinin bu alışılmış tipleri dışında kalan büyük bir tuğla kubbeden müteşekkil Kahire’nin kuzeyinde Matariye’deki el-Kubbe-tü’l-Fedâviyye Zilkade 881 “de [757] Yüşbek b. Mehdî tarafından inşa ettirilmeye başlanmış, fakat onun ölümünden sonra Ramazan 886’da (Kasım 1481) Kayıtbay tarafından açılmıştır. Türbe, hankah. medrese, sebil, havuz, son Memlûk sultanları ve Osmanlı valileri tarafından elçi kabulünde kullanılan yüksek bir geçitten müteşekkildir. Köşelerde üçlü kemerler üstüne oturan trompları Bulak’taki Sinan Paşa Camii için bir örnek olmuştur.
Sebiller. Memlükler devrinden kalma sebiller içinde yaşayan en eski örnek. Sultan Kalavun’un tesislerinden sorumlu Emîr Akkuş’un adını taşıyan ve külliyenin girişinde yer alan eserdir. Sebilin elemanlarının birçoğu ayakta kalmamıştır. Kaynaklarda 726 (1326) tarihi verilmekle birlikte daha sonra tamir ve tâdil edildiği açıkça belli olup üstüne bir küttâb da (Kur’an okulu) eklenmiştir. Bahrî Memlükleri devri sebilleri içinde ayakta kalan ve bağımsız olarak duran bir eser Bâbül-vezîr Mezarlığında bulunmaktadır ve banisi Emîr Şeyhû’dur. 758 (1354) tarihli bu sebilin küttâbı bulunmamaktadır. Fakat erken Burcî Memlükleri devrinde ilâve bir yapı eklenmeye başlanmış ve özellikle iki veya üç taraftan ulaşılabilecek düzenlemelerde köşelerde sebiller yer almıştır. Geç Burcî Memlükleri devrinde iki yolun kesiştiği yerlerde bulunan sebillerin sebil-küttâb olarak inşa edildiği görülmektedir. Bunun en güzel örneği 884 (1479) tarihli Kayıtbay’ın eseridir.
Hanlar, Hamamlar, Evler. Memlûk evleri, hamamları ve hanlarının mevcut örneği azdır. Birkaç vakıf evinin dışında hamamların en önemli örnekleri arasında, 742 (1341-42) öncesine tarihlenen Emîr Beştâk Hamamı’nın girişi ve Müeyyed Şeyh Camii’nin iratlarından biri olarak tesis edilmiş bir hamamın merkezî salonu zikredilebilir. Aynı şekilde Bahrî Memlükleri devrinden kalan yegâne han örneği, Cemâliye mahallesindeki bir giriş kısmıyla temsil edilen Küsûn’un eseridir. Kayitbay tarafından kurulan iki han korunmuştur. Tarihî kayıtlarda vikâle (vekâle) olarak adlandırılan, ancak kitabelerinde han olarak adı geçen bu eserler 882 (1477) tarihli, yanında bir sebil-küttâb bulunan Ezher’deki bina ve surların tam içindeki 885 (1480) tarihli Bâbünnasr daki binadır. Bu tip binaların en iyi korunmuş örneği 910’dan (1504) hemen sonrasına ait, Kansu Gavri’nin kartuşlarını taşıyan Vıkâletü’n-nahle’dir. Bu bina, âbidevî bir girişten ulaşılan avlu etrafındaki depolar ve dükkânlar üstünde yer alan ikamet etmek için odaların bulunduğu iki kattan müteşekkildir. Geç Memlükler devri eserleri arasında Kansu Gavri’nin yaptırdığı ve bugün Hânü’l-Halîlî olarak bilinen Kayseriye de ilginç bir binadır. Tesis 791’de (1389) Emîr Çerkez el-Halîlî tarafından kurulmuş olduğu için Kansu Gavri’nin sadece bir tamirat faaliyetinde bulunduğu kanaati varsa da Gavri’nin adını taşıyan tamamlanmamış kuruluş kitabesi bunun yeni bir tesis olduğuna şüphe bırakmamaktadır.
Kaleler. Kahire’de önemli bir Memlûk kalesi bulunmamaktadır. Ravza adasındaki Kal’atü’r-Ravza Baybars devrinde tamir edilmiştir. Ayrıca Fustat harabeleriyle Kahire’yİ birleştirmek için Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinde yapımına başlanan, fakat bitirilemeyen sur içinde kalacak şekilde Nil ile kaleyi bağlayan yeni bir su kemeri inşası ve düzensiz güney tahkimatlarını kaleye bağlayan bir duvar tesisini gösteren el-Melikü’n-Nâsır Muhammed’in tamirat kitabeleri mevcuttur.
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Osmanlı Dönemi-
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Eyyubiler Dönemi-
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Erken, Tolunoğulları, Fatımi Dönemi-
- Kahire Şehri Mimarisi, Kahire Mimari
- Kahire Şehri Tarihi
TDV İslâm Ansiklopedisi