Kahire’de Osmanlı döneminde ilk defa Hadım Süleyman Paşa yönetiminde tesis edilen irsaliye hazinesi gibi vergilendirme sistemleri mimari faaliyete sınır getirmiş ve Osmanlı yöneticilerinin bina yapımına savurganca para harcamalarını engellemiştir. Ancak XVII ve XVIII. yüzyıllarda Memlûk beyleri vergi sistemini hafifletmeyi başardıktan sonra büyük tesislerin inşası gerçekleşebilmiştir. Malî sorunlara ilâveten Osmanlı yöneticileri kısa sürelerle idarecilik yaptıkları Mısır’dan ziyade İstanbul’da eserler yaptırmayı tercih etmişlerdir. Memlûk geleneğine uygun geniş külliyeler yaptırma alışkanlığına bağiı olmayan Osmanlı yöneticileri ayrıca ömürlerinin sonlarını Mısır’da geçirmekten ve orada defnedilmekten kaçınmışlardır. Esasen Osmanlı-lar’ın geldiği sırada Kahire’de bina yaptıracak yer bulmak da bir mesele teşkil etmekteydi. İstanbul’da ise önemli iskân alanları henüz mevcut olup burada eserler yaptırmak çok daha ucuza mal oluyordu. Yalnız ilk iki vali Hadım Süleyman Paşa İle İskender Paşa bundan istisna edilmelidir. Hadım Süleyman Paşa 935’te (1528) planı Osmanlı, süslemeleri Memlüklü olan bir cami ile birlikte caminin hemen arkasında bulunan bir tekke yaptırmıştır. Görevden azledildikten sonra da Kahire’de imar faaliyetlerine devam etmiş ve Bulak’ta 948 (1541) tarihli bir vikâle ve 950 (1543) tarihli Süleymaniye Tekkesi’ni hizmete geçirmiştir. İskender Paşa bugün tamamen yok olmuş bulunan cami. tekke, sebil gibi eserlerin banisi olup bu eserleri Bâbülhalk’ta tesis etmişti.
Camiler. Kahire’deki Osmanlı devri imar faaliyetlerinde camiler ilk sırayı alır. Bu camiler arasında hanedana dahi! bir kimse tarafından tesis edilen tek eser Melike Safiyye (Safiye Sultan) Camii’dir. 1019 (1610) tarihli cami Sultan 111. Meh-med’in annesi Safiye Sultan’ın Dârüssaâ-de ağası Osman Ağa tarafından kurulmuş olmasına rağmen Osman Ağa’nın sahibine atfen bu adı almıştır. Teknik ve tezyi-natıyla Kahire geleneğini sürdüren cami altı destekli merkezî kubbeli planı ile istanbul camilerine yakındır. Bulak’taki Sinan Paşa Camii 979 (1571) tarihli olup İstanbul camilerinin kubbe sisteminden çok mahallî anlayışa uygun bir özellik göstermektedir. Bina, Muhammed Bek Ebü’z-Zeheb tarafından 1188 (1774) tarihli camisinde taklit edilmiştir. Bu iki camide de mahallî özelliklere XVl-XVll. yüzyıl camilerinde görülen ve İstanbul’daki Osmanlı camilerini hatırlatan bazı hususiyetler görülmektedir. Bunlar mihraplı son cemaat yeri ve içeride giriş üstündeki balkonla birlikte ibadet mekânı boyunca teşkil edilmiş çapraz geçitte kendini göstermektedir. Mahmudiye Camii 97S (1568) tarihli olup daha çok Burcî Memlükleri yapım tekniklerini hatırlatırken kıble duvarındaki mezar odası ve teşkilâtıyla Sultan Hasan Camii’ne yakın düşmektedir. Binanın yapım yeri olarak bir yamaç seçilmiştir. 955 (1548) tarihli Dâ-vud Paşa Camii, XV. yüzyıl tipi bir musalla ile uyuşumsuz bir merdiven teşkilâtına sahip eyvanli salon benzeri birdüzenlemeden ibarettir. Ahşap çatılı camiler arasında 1110 (1698) tarihli Bulak’taki Mustafa Çorbacı Mirza’nın camisi ve 1148 (1736) tarihli Fekehânî Camii’ni de zikretmek gerekir. Gene! olarak Memlûk planları ve materyalleri varlıklarını sürdürürken mevcut örneklerden Osmanlı binalarının tezyinatında çini kullanımı ve çini kaplamaların önemle tercih edildiği anlaşılmaktadır. Parlak mermer mozaikler de diğer bir tezyini elemandı. 1025-1038 (1616-1629) tarihli Bürdeynî Camii’nde görülen mermerierdeki gibi bu tip malzeme mahallî ustalar tarafından yapılmıştır. 1265 (1848) tarihli Mehmed Ali Paşa Camii kalede bulunmaktadır. Planı tam anlamıyla bir İstanbul camisini takip etmeyen binanın teşkilâtı daha çok Beyazıt ve Sultan Ahmed camilerine yakındır.
Medreseler, Tekkeler ve Diğer Yapılar. Kahire’deki Osmanlı devri medreseleri için kesin örnek teşkil edebilecek yapılar bulunmamaktadır. 950 (1543) tarihli Süleymaniye Tekkesi ve Dârüssaâde Ağası Beşir Ağa tarafından yaptırılan 1164 (1751) tarihli Sultan Mahmud Tekkesi’-nin tesis kitabelerinde medrese olduğu bildirilmektedir. Kahire’deki Osmanlı devrine ait kitabelerin daha iyi incelenmesi halinde başka medreselerin olup olmadığı hususuna açıklık getirilebilecektir. Mevcut iki bina plan itibariyle İstanbul’daki medreselerin planına bağlıdır. Bunlar, dershanenin aynı zamanda mescid olarak kullanılması maksadıyla yönü bakımından farklı bir durum arzeder. Kahire’de belli tarikatlar tarafından kullanılmış olduğu bilinen tekkeler mevcuttur. 71S (1315) tarihli Sungur Sa’dî Medrese-Türbesi’ne dahil bir Mevlevi tekkesinin XVIII. yüzyıl sonuna tarihli ahşap semahanesi ve (1774) tarihli bir Rifâî Tekkesi ilginç örneklerdir. Bunların dışında bugüne kadar araştırılmamış bir Bektaşî dergâhının da Mukattam dağı eteklerinde yer aldığı tesbit edilmiştir. Bu dergâhın kuruluşu geleneksel biçimde Kaygusuz Abdal’a atfedilmektedir. Halveti Dergâhı güney mezarlığında Mukattam yamaçları üzerinde yer alırken 931 ‘de (1524-25) tamamlanan Gülşenî Tekkesi, Fatımî yapısı olan Bâbüzüveyle’nin tam dışında bulunmaktadır. Diğer binalar arasında yer alan ve birçok tamir gören Ribâtülâsâr 1073-1224 (1662-1809) yılları arasında teşkil edilmiş ve günümüzde ahşap çatılı bir caminin içinde kalmış bulunmaktadır. Türbe olmayan fakat üstü kubbeyle örtülü bir binadır. Halk arasında ise “âsârü’n-nebeviyye” olarak saygı görmektedir. Kahi-re’nin ticarî ve mesken mimarisi Osmanlı devrinde değişiklik göstermiş olup Memlûk geleneğini takip etmiştir. Esas değişiklikler Mehmed Ali Paşa devrinden sonra vuku bulmuştur. Osmanlı ve Memlûk mimari anlayışı arasındaki farkı en güzel aksettiren yapılar sebiller olmuştur. Osmanlı devrinde sebil-küttâb bütün hayır eserlerinin en yaygını olarak görülmektedir. Sayının çok oluşunda, bu tip tesislerin teşkilinde harcanan paranın daha az olmasının da rolü vardır. Cemâziyelâhir 943 (Kasım -Aralık 1536) tarihli Deli Hüsrev Pa-şa’nın eserinde tipik Osmanlı anlayışı kendini göstermektedir ve yapı Sûkunnahhâ-sîn’de çok görkemli bir mevkide bulunmaktadır. Sadece valiler tarafından değil yeniçeri idarecileri, Osmanlı saray erkânı ve memurlarıyla Memlûk beyleri tarafından da yaptırılan bu sebillerin en önemlisi 1157(1744) tarihli Abdurrahman Ket-hüdâ’nın eseridir. XV1I-XVIN. yüzyıl çeşmeleri İstanbul çeşmelerinin tam bir kopyası olmayan bir özellik göstermektedir. Kaledeki Osmanlı tahkimatları çok amaçlı kullanılmamıştır. 1168 (1754) tarihli Bâbü’1-azab da Eyyûbîler devri kale kapılarının süslü bir örneği olarak ortaya konmuştur. Kaleye yerleştiği zaman Mehmed Ali Paşa tarafından tamir ettirilen kapıyla dikkat çeken bu bölgedeki son önemli faaliyetin ortaya çıktığı bu devirde Mehmed Ali Paşa kale içinde 1227’de (1812) bir darphâne ve 1229 (1814) ve 1243 (1827) yıllarında Cevhere ve Harim saraylarını yaptırmıştır. İşlevini büyük ölçüde yitiren kalenin yanında 1225’te (1810) Mukattam tepeleri üstünde Mehmed Ali Paşa’nın yaptırdığı kaleye bağlanan rampa sadece tezyinî bir mahiyette kalmıştır. Osmanlı devri tahkimatları ve kapıları için tarihlendirilebilir çeşitli örnekler vardır. Kahire duvarları içinde kalan kapılı mahallelerden biri 1084 (1673) tarihli Hâretü’l-Mebyede’dir.
Tamiratlar. Kahire mimarisinde tamiratın önemli bir yeri vardır. Halen ayakta bulunan binaların hemen hepsi geçen yüzyıl süresinde Arap Sanatının Âbidelerini Koruma Komitesi tarafından restore edilmiştir. Ezherve Bîmâristânü’l-Mansûrî gibi büyük kurumların durumu daha karmaşıktır. Kitabelerin kanıtladığı pek az Memlûk restorasyonu durumu bir tutarsızlık arzeder. Kitabelerde belirtilen tamiratlar kısıtlıyken diğer tamiratlar hakkında sayıları az da olsa tarihî kayıtlardan bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Bu hususta Memlûk ve Osmanlı devri kadılık sicillerinin yanı sıra Osmanlı dönemi mühimme defterleri bilhassa önemlidir. Ancak pek çok binanın tamirat kayıtları tutulmamıştır. Binaların iyi durumda kalışı vakıflarının yeterli olduğunu gösterdiği gibi özellikle Memlûk devrinde ilginin eski binaları onarmaktan çok yeni binalar tesis etmeye yöneldiğini kanıtlamaktadır. Önemli tamirat kayıtları genel olarak özel durumlara bağlıdır. Amr b. Âs, İbn Tolun ve Ezher camilerindeki tamirat siyasî amaçlıdır. Kaledeki tamiratlarla birlikte su kemerleri ve köprülerdeki Memlûk ve Osmanlı tamiratları amme hizmetini sürdürmek için yapılmıştır. Bahri ve Burcî Memlükleri sultanlarının Ezher’deki tamiratlarını kanıtlayan kitabelerin gösterdiği yoğun tamir faaliyetleri binanın bir tahsil merkezi olarak taşıdığı öneme bağlıdır. İbn Tolun Camii’n-deki tamirat ve tadilât ise önemli bir vazife olarak görünen ve bu binaya duyulan saygının sonucudur. Önemsenmeyen eski binalara duyulan alâka eksikliği sebebiyle Osmanlı tamirat kitabelerinin seyrekliği de şaşırtıcı değildir. Müstahfızan Ağası İbrahim’in 1062(1652) tarihli Aksungur Camii’ndeki tamiratı ve Hasan Ağa’nın 1082 (1671 -72) tarihli Sultan Hasan Medrese Camii tamiratı bu tür faaliyetlerdir. Diğer Osmanlı tamirat kitabeleri Fatımî meşhedlerine karşı bir ilgi oluştuğunu göstermektedir. Bu binalar arasında, muhtemelen XVII. yüzyıla tarihli bir tekke eklenen el-Meşhedü’l-Cüyûşî, Hekimoğlu Ali Paşa tarafından 1170’te (1757) tamir ettirilen Seyyide Nefîse, 1201’de (1786-87) onarılan İmam Leys, şimdi es-Sâdâtü’l-Vefâiyye olarak bilinen Vefâiyye Dergâhfnın ikametgâhı oian, Silâhdar Mehmed Paşa tarafından tamir ettirilen SîdîUkbe Türbesi ve 1225te (1810) Müstahfızan Ağası Osman tarafından onarılan ve tesis kitabesinin yetersiz bir Osmanlı kopyası bulunan Zeynelâbidîn Ziyaretgâhi dikkat çekmektedir. İki Fatımî yapısı ise yeni baştan inşa edilmiştir. Bunlardan kaledeki S35 (1141) tarihli Emir Ebû Mansûr Kustah’ın camisi (Sîdî Sâriye) 935 (1528) tarihli Hadım Süleyman Paşa Camii’ne, 543 (1148) tarihli Zâfir b. Nas-rullah Camii de Müstahfızan Kethüdası Harputlu Ahmed tarafından yaptırılan 1148 (1735) tarihli Fekehânî Camii’ne çevrilmiştir. Bu son bina Fatımî camisinin ahşap kapılarını da bünyesinde bulundurmaktadır. Ezher’deki Osmanlı kitabeleri özellikle Abdurrahman Kethüdâ’nın genişletmelerine aittir. Diğer Osmanlı kitabeleri amme hizmetine yönelik olup bu tür konulara duyulan alâkayı göstermektedir. el-Melikü’n-Nâsır Muhammed’in yaptırdığı su kemerinde 1138 (1726) tarihli Abdi Paşa’nın tamiratını ve 1140 (1728) tarihini veren kitabe bunlardan biridir.
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Memlükler Dönemi-
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Eyyubiler Dönemi-
- Kahire Mimari, Tarihi Eserleri -Erken, Tolunoğulları, Fatımi Dönemi-
- Kahire Şehri Mimarisi, Kahire Mimari
- Kahire Şehri Tarihi -1798’den Günümüze-
- Kahire Şehri Tarihi -Osmanlı Dönemi-
- Kahire Şehri Tarihi
TDV İslâm Ansiklopedisi