Mele Nedir, Ne Demek, Kuranda, Ayetlerde Mele Hakkında Bilgi

Mele’ Peygamberlere karşı çıkan gruplardan bazılarını ifade etmek için kullanılan bir Kur’an tabiri.

Sözlükte “dolmak, doldurmak; yardım etmek, danışmak” mânalarına gelen mel’ kökünden türemiş bir isim olan mele” ke­limesi “bir görüş ve bir inanç etrafında bir araya gelen topluluk, toplumun ileri gelenleri, seçkinler, fikir danışılan ve gö­rüşleri alınan kimseler” anlamına gel­mektedir. Fahreddin er-Râzî, Kur’ân-ı Kerîm’de mele’in, kendilerini peygamberlerin karşısı­na koyan seçkin kimseleri ifade ettiğini, bunların topluluk içinde en önde yer al­maları, heybetli görünüşleriyle göz dol­durmaları sebebiyle bu şekilde adlandırıl­dığını belirtir. Kur’an’da aynı zamanda fikir danışılan kimseleri ifade eden mele’ kelimesi, çoğu Hz. Mûsâ ve Firavun’dan bahseden âyet­lerde olmak üzere özellikle peygamber kıssalarında otuz yerde geçmekte hadis­lerde de kelimenin aynı anlamlarda yer aldığı görülmektedir. Kur’an’da mütref (re­fah yüzünden şımarıp azmış) [İsrâ 1 7/ 16] sâdât ve küberâ (liderler ve ileri ge­lenler) [Ahzâb 33/67] tabirleri de mele’ kavramına yakın mânalarda kullanılmış­tır. Peygamber kıssalarının dışında İki âyette geçen “el-mele’ü’l-a’lâ” (yüce top­luluk) ifadesi [Sâffât 37/8; Sâd 38/69] melekler âlemi olarak yorumlanmıştır.

Kur’an’da mele’ kelimesi sahip olduk­ları zenginlik, soyluluk, sosyal statü gibi maddî imkânlara aldanarak hak dine ve onun peygamberine karşı mücadeleye girişen, inananlara zulüm ve baskı uygu­layan inkarcı liderler hakkında zikredil­miş; bunların, bâtıl inançları ve haksız menfaat hesapları uğruna, kendilerine gönderilen peygamberlerin getirdikleri yeni inanç esasları ve değerler doğrultu­sunda toplumda gerçekleştirmek iste­dikleri değişimi engellemeye çalıştıkları vurgulanmıştır. Bazı âyetlerde kelimenin olumsuz bir anlam yüklenmeksizin “ken­dilerine danışılan kimseler” mânasında kullanıldığı da görülür. [meselâ bk. Yûsuf 12/43; Neml 27/29, 32, 38]Âyetlerin çoğunda ise anılan gruplar inkarcı, [Mü’minûn 23/33-38] kibirli,[A’râf 7/75, 88] zalim,[A’râf 7/103; Yûnus 10/83] küçümseyici, [Hûd 11/27]zenginliklerin­den dolayı şımarıp azgınlaşan, [Yûnus 10/ 88; Kasas 28/32]inatçı [Sâd 38/6] ve alaycı [Hûd 11/38] şeklinde nitelendiril­miş, bunların atalarının bâtıl inançlarına sıkı sıkıya bağlı oldukları [Mü’minûn 23/24-25] peygamberi ve ona inananları tehdit ettikleri [A’râf 7/88, 90] ifade edilmiştir.

Mele” kelimesinin geçtiği âyetlerden anlaşıldığına göre peygamberlerin top­lumlarını uyarma ve dine davet sürecinde kurulu düzeni ellerinde bulunduran var­lıklı ve imtiyazlı kişilerden oluşan gruplar, iktidar güçlerini kaybetme ve bazı imti­yazlardan mahrum kalma korkusuyla ha­reket ederek sahip oldukları otoritenin hak din ve peygamber tarafından yıkıl­masına ve çıkarlarının bozulmasına karşı çıkmışlardır. Resûl-i Ekrem’in ilk muha­tabı olan Mekkeliler arasında bu kesimi, Resûlullah’ın nübüvvetini reddedip onu susturmaya çalışan Kureyş’in ileri gelen­leri temsil ediyordu. Özellikle Mekke dö­neminin ilk yıllarında Resûlullah’a karşı şiddetli bir muhalefet gösteren bu kişile­rin tavırlarına Kur’an’da temas edilmiş­tir.[meselâ bk. En’âm 6/124; Zuhruf 43/31] Diğer taraftan Hz. Peygamber, Kabe’nin yanında secdeye vardığı bir sıra­da etrafında bulunan Kureyş müşrikle­rinden Ukbe b. Ebû Muayt’ın kendisini taciz etmesi üzerine şöyle demiştir: “Allahım! Kureyş”ten olan bu topluluğun (mele’) yaptıklarını sana arzediyorum. Ebû Cehil b. Hişâm’ı, Utbe b. Rebîa’yı, Şeybe b. Rebîa’yı. Ukbe b. Ebû Muayt’ı, Ümeyye b. Halefi sana havale ediyorum. Resûl-i Ekrem’e karşı tavır­ları Kur’arı tarafından kınanan Ebû Leheb ve Velîd b. Mugîre de Kureyş’in ileri ge-lenlerindendir. Ayrıca Kureyş kabilesinin önemli meseleleri görüşüp karara bağla­dığı toplantı yeri olan Dârünnedve esas itibariyle bir mele’ meclisiydi.

Konuyla ilgili âyet ve hadislerin vermek istediği asıl mesaj, bu tür aşağılayıcı ve baskıcı tutumların geçmiş dönemlerle sınırlı kalmayıp her devirde karşılaşılabi­lecek bir insanlık sorunu olduğunu bildir­mek ve müslümanlarda, geçmiş peygam­berlerin ve Resûl-i Ekrem’in izlediği yön­temi benimseyerek her türlü despotik anlayış ve tavra karşı bir mücadele ruhu geliştirmektir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski