Memluk Devleti, Memluklar Kimdir, Tarihi, Dönemi, Hakkında Bilgi

Memlûkler. Mısır, Suriye ve Hicaz’da hüküm süren müslüman Türk devletî (1250-1517).

Mısır’da Eyyûbî ordusundaki Türk asıl­lı azatlı emîrler tarafından kurulan, dö­nemin tarihçilerinin Türk Devleti olarak adlandırdığı Memlükler (Kölemenler), Bah­rî Memlükleri [Bahriyye, Birinci Memlükler; 1250-1382] ve Burcî Memlükleri [Burciyye, İkinci Memlükler; 1382-1517] olmak üzere iki dönemde incelenebilir.

Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb’un Kıpçak ülkesi ve Kafkasya’dan getirtip Ravza adasındaki kışlalara yerleştirdiği Türk asıllı memlük-lerden oluşan ve Bahrü’n-nîl’e(Nil nehri) izafetle el-Memâlîkü’l-Bahriyye adını alan özel birlikler çok geçmeden Eyyûbî ordu­sunun en önemli unsuru haline gelmişti. Necmeddin Eyyûb’un ölümünün hemen ardından Fransa Kralı IX. Louis liderliğin­deki Haçlı ordusuna karşı kazanılan Mansûre ve kralla birlikte pek çok kumanda­nın esir alındığı Faraskur [3 Muharrem 648/7 Nisan 1250] savaşlarında en büyük rolü bu birlikler oynadı. Ancak yeni Eyyû­bî hükümdarı Turan Şah onların başarısını kıskandı ve liderlerini tahtının ortakları gibi görüp görevlerinden almaya başla­dı; ayrıca tahta geçmesini sağlayan Türk asıllı üvey annesi Şecerüddürr’ü babası­nın hazinesini saklamakla itham etti ve ona ağır hakaretlerde bulundu. Bunun üzerine Bahrî emîrlerinden Baybars el-Bundukdârî ve arkadaşları bir suikastla Turan Şah’ı öldürdüler. Onun ölümüyle Mısır’da Eyyûbîler yıkılmış ve yerine Memlükler adıyla bilinen Türk Devleti ku­rulmuştur.

Baybars ve arkadaşları efendileri Nec­meddin Eyyûb’un dul eşi Şecerüddürr’ü tahta çıkarmışlar, onun memlüklerinden İzzeddin Aybek et-Türkmânî’yi de atabek yapmışlardı. Türk asıllı olması dolayısıyla bazı tarihçilerin Memlükler’in ilk sultanı saydığı Şecerüddür esir Fransa kralıyla bir anlaşma yaparak Dimyat’ı tahliye et­mesi, ağır bir vergi ödemesi ve İslâm ül­kelerine saldırmamaya söz vermesi şart­larıyla onu serbest bıraktı. Ancak bu ba­şarısı işe yaramadı. Suriye Eyyûbî emîr-leri, meşru haklan saydıkları Mısır sultan­lığını onun elinden almak İçin harekete geçmişlerdi. Ayrıca onun sultanlığı kadın olması dolayısıyla da yadırganmıştı. Bağ­dat Abbasî Halifesi Müsta’sım-Billâh’ın devreye girmesiyle tahta çıkmasını sağ­layan Bahrî emirlerinin tavsiyesine uyan Şecerüddür, İzzeddin Aybek’le evlendi ve seksen gün oturduğu tahtını ona devret­ti. Böylece tarihçilerin çoğu tarafından Mısır Memlûk hükümdarlarının ilki sayı­lan İzzeddin Aybek tahta çıkmış ve Mem­lükler Devleti resmen kurulmuş oldu.[1 Rebîülâhir 648/ 3 Temmuz 1250]

Sultan İzzeddin Aybek, tahtından fera­gat edip Eyyûbîler’den altı yaşındaki el-Melikü’l-Eşref Musa’yı tahta çıkarması­na rağmen Mısır üzerine yürüyen Suriye Eyyûbî birliklerini Abbâsiye civarında mağlûp etti. Eyyûbîler’in yeniden savaş hazırlığı yaptığı sırada Moğol tehlikesi ortaya çıkınca Abbasî halifesinin devreye girmesiyle iki taraf arasında antlaşma ya­pıldı.[Safer 651 /Nisan 1253] Eyyûbîemîrlerinin Memlûk Devleti’ni resmen tanıdık­larını göstermesi bakımından büyük önem taşıyan bu antlaşma ile Ürdün neh­ri iki devlet arasında sınır kabul edildi.

İzzeddin Aybek bundan sonra anlaş­mazlığa düştüğü Bahrî emirleriyle uğraş­mak zorunda kaldı. Onlardan kurtulan Aybek, Moğollar’ın Bağdat’a saldırdığı haberi duyulunca bu gelişmeyi bahane gösterip çocuk sultanı tahttan İndirip ye­niden tahta çıktı. Ardından Saîd bölge­sinde başlatılan isyanları bastırdı ve Ey­yûbî emirleriyle ikinci bir barış yaparak yönetimde istikran sağladı. Bu arada siyasî bir evliliğe niyetlenmesi ve Musul Emîri Bedreddin Lü’iü’ün kızıyla nişanlan­ması yüzünden hanımı Şecerüddürr’ün emriyle bir suikast sonucunda öldürüldü.[22 Rebîüievvel 655/9 Nisan 1257]

Duruma hâkim olan İzzeddin Aybek’in memlükleri onun önceki hanımından oğ­lu Nûreddin Ali’yi sultanlığa, aralarından Kutuz’u da sultan nâibüğine getirmişler­di. On beş yaşında tahta geçen Nûreddin Ali zamanında (1257-1259) bütün yetki­leri elinde tutan Kutuz, 656 (1258) yılın­da Bağdat Abbasî hilâfetini ortadan kal­dıran Moğollar’ın Suriye istikametinde ilerlemeye devam etmesi üzerine, yaptığı toplantıda bu zor şartlarda herkese söz geçirebilecek muktedir birinin sultanlığa getirilmesini teklif etti ve oy birliğiyle sultan ilân edildi. [17 Zilkade 657/5 Kasım 1259]Bu sırada İslâm tarihinin en kritik dönemlerinden biri yaşanıyordu. Bahrî Memlûk emirlerinin Mısır’a dönüp kendisine katılmasıyla gücünü arttıran Ku­tuz, Hülâgû’nun teslim olma tekliflerini reddederek ordusunun başında Filistin’­deki Aynicâlût mevkiine kadar geldi. Bu­rada Moğollar’a karşı, tarihin akışını de­ğiştiren savaşlardan sayılan Aynicâlût Sa-vaşı’nı kazandı [25 Ramazan 658 / 3 Eylül 1260] ve Suriye’nin büyük kısmı Memlük­ler’in eline geçti. İtaat arzeden Hama, Humus ve Kerek Eyyûbî emirleri görev­lerinde bırakıldı. Bu zaferle Memlükler İslâm dünyasının en büyük devleti haline geldiler ve bu özelliklerini Osmanlılar’ın yükselme devrine kadar korudular. Ancak zaferiyle tarihe damgasını vuran Kutuz kendisini karşılamak için süslenen baş­şehrine ulaşamadı. Savaşın kazanılmasın­da büyük rol oynayan Bahrî emîrlerinden Baybars el-Bundukdârî ve arkadaşları dö­nüş yolunda onu öldürdüler.[16 Zilkade 658/23 Ekim 1260]

Bahrî emirleri tarafından sultan ilân edilen ve devletin gerçek kurucusu sayı­lan I. Baybars ile birlikte Memlûk tari­hinde yeni bir dönem başladı. Saltanatı­na dinî meşruiyet kazandırmak ve bu sa­yede hâkimiyetini kuvvetlendirmek iste­yen Baybars. Abbasî ailesinden birini halife ilân ederek Abbasî hilâfetini Mısır’da yeniden kurdu. Böylece hilâfetin hâmisi sıfatıyla bütün İslâm ülkeleri üzerinde nüfuz sahibi oldu. Mekke şerifinin güve­nini sağlayarak mukaddes bölgeyi ve Kı-zıldeniz’i de hâkimiyeti altına aldı. İdarî düzenlemelerde bulunup haleflerinin ta­kip edeceği siyasetin temellerini attı ve devlete merkeziyetçi bir hüviyet kazan­dırdı. On yedi yıl süren saltanatı sırasın­da (1260-1277) İlhanlılar ve Haçlılar’la mü­cadele etti. Ermeni Krallığı’nı ve Asvan’a saldıran Nûbe Krallığı”nı yıllık vergiye bağ­ladı. Antakya Haçlı Prinkepsfîği’ni orta­dan kaldırdı. Bâtınîler’i itaat altına aldı. Baybars’ın veliahdı olarak on sekiz ya­şında tahta çıkan Bereke Han’ın saltanatı kısa sürdü (1277-1279), İsyan eden emir­lere karşı direnemeyip tahtını terketmek zorunda kaldı. İsyancıların sultan adayı Seyfeddin Kalavun, orduda ekseriyeti teş­kil eden Baybars memlüklerinden çekin­diği için onun oğullarından henüz yedi yaşındaki Sulamış’ın tahta çıkmasını is­temiş ve ona atabek olmayı tercih etmiş­ti. Müdebbirü’l-memleke sıfatıyla idareyi elinde tuttuğu üç ay içinde Baybars’a bağ­lı memlüKlerin liderlerini tasfiye ederek tahta çıktı. [20 Receb 678 / 26 Kasım 1279] Kalavun, politikasını takip ettiği eski arkadaşı Baybars gibi İlhanlılar, Ermeni Krallığı ve Haçlı kontluklarıyla mücadele etti. Suriye’ye saldıran İlhanlı ordusunu Humus civarında ağır bir yenilgiye uğrattı. [14Receb680/29 Ekim 1281] İlhanlılar’la iş birliği yapan bölgedeki Haçlı varlığına son vermek için çalıştı; ancak Akkâ seferi için Kahire’den ayrıldığı sırada vefat etti (689/1290). Kalavun’un kalıcı icraatların­dan biri de memlükleri arasından seçip Karatülcebel’deki kale burçlarına yerleş­tirerek özel bir önem verdiği askerî bir­liktir. Burçlara nisbetle Burcî olarak ad­landırılan bu birlikler ileride saltanatı el­lerine geçiren Burcî Memlükleri’nin men­şeini teşkil etmiştir. Kalavun yaptırdığı arazi tahririyle de (revk) bozulan iktâ sis­temini düzeltmiş, ticareti geliştirmek için müslüman ve hıristiyan hükümdarlarla askerî, siyasî ve ticarî anlaşmalar imza­lamıştır.

Kalavun’un yerine geçen oğlu el-Meli-kü’I-Eşref Halîl (1290-1293), babasının ha­zırlamış olduğu orduyla Haçlılar’ın bölge­deki son başşehri Akkâ’yı alarak bölgede iki yüz yıl devam eden Haçlı varlığını sona erdirdi. Ancak savaşlardaki başarısını devlet idaresinde gösteremedi ve yaptı­ğı tayinler yüzünden bir suikast sonucu öldürüldü. Kalavun ailesine bağlı kalan emîrler, isyancıları bertaraf ederek Kala­vun’un dokuz yaşındaki oğlu Muhammed’i el-Melikü’n-Nâsır unvanıyla tahta çıkar­dılar. Üç defa sultanlık tahtına oturan (1293-1294, 1299-1309, 13IO-1341) el-Me-Hkü’n-Nâsır Muhammed birincisinde ta­cını İki yıl taşıyabilmişti. Onu tahttan İn­diren el-Melikü’1-Âdil Zeynüddin Ketboğa (1294-1296) şiddetli muhalefet karşısında tahtını terketmek zorunda kaldı. Sultan ilân edilen el-Melİkü’l-Mansûr Hüsâmed-din Lâçin (1296-1299) bir suikast sonucu öldürülünce el-Melikü’n-Nâsır ikinci defa tahta çıkarıldı. On yıl sonra emîrlerin ta­hakkümü sebebiyle saltanatı bırakmak zorunda kalsa da yaklaşık bir yıl sonra el-Melikü’l-Muzaffer Baybars el-Çaşnigîr’-den tahtını geri aldı (709/1310). Üçüncü defa tahta çıktığında yirmi beş yaşınday­dı ve bütün yetkileri eline alan otoriter bir hükümdar olarak gerçek şahsiyetini, otuz bir yıl süren bu saltanatı esnasında gösterdi. On yedi yıldan beri sürmekte olan siyasî krizi sona erdirip ülkede istik­rarı sağladı.

el-Melikü’n-Nâsır’ın ardından onun ye­rini dolduramayan oğullan ve torunları­nın dönemi başladı. Bahrî Memlükleri’nin sona ermesine kadar geçen kırk iki yıllık sürede sekiz oğlu ve dört torunu sultan-lıkyaptı. el-Melikü’n-Nâsır’ın ilk oğlu iki ay, sekiz yaşında tahta çıkarılan ikinci oğlu beş ay, üçüncü oğlu üç buçuk ay sultan­lık unvanı taşıyabilmişti. On yedi yaşında tahta çıkarılan dördüncü oğlu da üç yıl süren saltanatında kumandanların elin­de oyuncak oldu. el-Melikü’1-Nâsır’ın be­şinci oğlu el-Melikü’l-Kâmil Şa’bân ise on dört ay süren saltanatının son birkaç ayı dışında tahta oturmasını sağlayan üvey babasının etkisi altında kaldı. Mal birik­tirmeye çok düşkün olan el-Melikü’l-Kâ­mil memuriyetlerin ve iktâ arazilerinin tevcihi için özel bir vergi koymuştu. Ölü­mü de vergiler yüzünden çıkan bir isyan sonucu oldu.[22 Cemâziyelevvei 746 / 20 Eylül 1345] el-Melikü’n-Nâsır’ın on beş yaşında tahta çıkarılan altıncı oğlu Zey­nüddin I. Haccî de sert politikası ve eğlen­ceye düşkünlüğü sebebiyle aynı akıbete mâruz kaldı ve tahtından indirilip Öldü­rüldü.[12 Ramazan 748/16 Aralık 1347] On bir yaşında tahta geçirilen ve babası­nın unvanını alan el-Melikü’n-Nâsir Hasan sekiz kardeşi içinde babasının başarısını tekrarlayan tek sultan oldu (1347- 1351). İkinci saltanatının (1354-1361) ilk yılların­dan itibaren yönetimi eline alan Hasan babasının memlüklerini tasfiye ederek kendisine ait yeni birlikler oluşturdu. An­cak sonunda bu uygulamasının kurbanı oldu; memlüklerinden bir grup isyan neticesinde onu tahttan indirdiler.[Cemâ­ziyelevvei 762/Mart 1361]

İsyanı gerçekleştiren emîrlerin I. Haccî-nin oğlu Selâhaddin’i tahta geçirmeleriyle el-Melikü’n-Nâsır Muhammed’in torunlarının dönemi (1361-1382) başla­mış oldu. Selâhaddin tahta oturduğunda on iki yaşlarında bir çocuktu, iki yıl süren saltanatı zamanında yönetim, sonunda onu tahttan İndirip amcası Hüseyin’in oğ­lu el-Melikü’l-Eşref Şa’bân’ı geçiren Yel-boğa el-Ömerî’nin elinde kaldı. 764’te (1363) henüz on yaşında iken tahta çıkan el-Melikü’l-Eşref Şa’bân 768 (1367) yılın­dan itibaren yönetimi eline almayı başar­dı. Onun zamanında (1363-1376) önemli hadiseler yaşandı. 767’de (1365) İsken­deriye Haçlı istilâsına uğradı. Kıbrıs kra­lının kumandasındaki Haçlı donanması büyük katliam yaparak şehri tahrip etti ve İslâm ordusunun yaklaştığı duyulunca kadın ve çocukları gemilere doldurup geri çekildi. Buna rağmen otoriter bir sultan olan el-Melikü’l-Eşref İn saltanatının ikin­ci yarısı oldukça sakin ve İstikrarlı geçti. 776 (1375) yılında Kilikya Ermeni Krallığı ortadan kaldırıldı ve bu devlete ait top­raklar Memlükler’in kuzey sınırını teşkil etti. Sultanın ölümü de otoritesi yüzün­den oldu. Bundan sıkılan bir grup kuman­dan, hac niyetiyle Kahire’den ayrılışından bir süre sonra öldüğü şayiasını yayarak Kal’atülcebel’de henüz yedi yaşındaki oğ­lu Alâeddin Ali’yi tahta çıkardılar ve ardından onu yakalayıp öldürdüler.[15 Zil­kade 778 / 26 Mart 1376] Alâeddin Ali’nin zamanı (1376-1381) güçlü emîr grupları­nın mücadelesine sahne oldu. Bu müca­delenin galibi Burcî Memlükleri’nin lideri Berkuk, atabekü’î-asâkirlik makamını ele geçirdikten sonra Türk asıllı emirleri tas­fiye etti. Sultanın vefatı üzerine tahta çı­kardığı on bir yaşındaki kardeşi Zeynüd-din II. Haccî zamanında da (1381-1382) yönetimi elinde tuttu. Sonunda küçük yaştaki sultanın aczini gerekçe göstererek tahta oturdu.[Ramazan 784/ Kasım 1382]

Burcî Memlükleri döneminin ilk sultanı olan Berkuk (1382-1399) Türk asıllı emir­lerin isyanlarıyla karşılaştı ve 789 (1387) yılında tahtını bırakmak zorunda kaldı. Ancak mücadeleyi bırakmadı, sekiz ay sonra tahtını geri almayı başardı ve ülke­sine istikrarlı bir dönem yaşattı. Timur’a karşı Osmanlılar ve diğer müslüman dev­letlerle ittifak kurdu. Celâyir hükümdarı­nı ülkesine kabul edip iktidar mücadele­sinde onu açıkça destekleyerek Timur’a meydan okumaktan çekinmedi.

Berkuk’un yerine geçen oğlu Ferec döneminde (1399-1412) Timur’un Su­riye’yi istilâsı ve şehirleri tahribi, ardından memlûk gruplarının çıkardığı isyan­lar yüzünden ülkede istikrar bozuldu. Onun bir isyan sonucu öldürülmesinin ardından Memlûk Devleti’nde ilk ve son defa halifelikle sultanlık aynı şahısta bir­leştirildi. Fakat sultan ilân edilen Halife Müstaîn-Billâh sadece unvanını taşıdığı sultanlığını ancak altı aysürdürebildi. Fi­ilî hükümdar atabek el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî kumandanlara yaptığı, içlerinden birinin söz geçirebileceği tek­lifinin kabulüyle arkadaşları tarafından sultan ilân edildi. Şeyh el-Mahmûdî (1412-1421) Suriye ve Mısır’da çıkan İsyanları bastırdı, itaatten ayrılan Karamanoğul-ları’nı İtaate mecbur etti ve bağımsızlık teşebbüsünde bulunan Güneydoğu Ana­dolu’daki Türkmen beyliklerine fırsat ver­medi.

Şeyh el-Mahmûdî’nin henüz iki yaşın­da iken taç giyen oğlu Ahmed’in tahtı, yaklaşık yedi ay sonra onun vasîsi olarak devleti idare eden Tatar tarafından gas-bedildi. Tatar’ın üç ay İçinde ölmesi üze­rine taht bu defa küçük yaştaki oğluna kaldı. Onun tahtını gasbeden Barsbay bu dönem için uzun sayılabilecek bir süre sultanlık yaptı (1422-1438); Memlûk ta­rihinin en önemli deniz seferlerini ger­çekleştirerek Kıbrıs’ı fethetti (1426) ve Kıbrıs kralını vergiye bağladı. Ancak Bars­bay bozulan ekonomiyi düzeltemedi.

Barsbay’ın oğlu Yûsuf sadece unvanını taşıdığı görevinde üç ay kalabildi. Onu hal’ederek tahta oturan el-Melikü’z-Zâhir Seyfeddin Çakmak (1438-1453) istik­rarı sağladı ve ülkesine huzurlu bir dö­nem yaşattı. Saint Jean şövalyelerine karşı kararlı bir mücadele sürdürdü. Komşu müslüman hükümdarlarla iyi ge­çinmeye çalıştı. Şâhruh, II. Murad ve di­ğer Anadolu beyleriyle dostane ilişkiler kurdu. Çakmak’ın oğlu Osman ise tahtını sadece bir buçuk ay koruyabildi. Yetmiş üç yaşında sultan ilân edilen el-Melikü’l-Eşref Seyfeddin İnal sekiz yıl süren salta­natında (1453-1461) ülkede istikran sağ­lamayı başardı. Ancak onun zamanında Osmanlılar’la ilişkiler bozuldu. el-Melikü’l-Eşref in ardından taç giyen oğlu Ahmed’i dört ay sonra tahtından indiren emîrler Hoşkadem’i tahta çıkardılar. Arnavut asıl­lı Hoşkadem (1461-1467) çıkan İsyanları bastırarak ülkesini barış içinde yaşatmayı başardı. Kendisini metbû tanıyan Uzun Hasan’ı Karakoyunlular ve Dulkadıroğulları’na karşı destekledi. Osmanlılar’la bo­zulmuş olan İlişkiler ise daha da gergin­leşti. Hoşkadem’in ölümünün ardından taht dört ay İçinde dört defa el değiştir­di. Emîr Yelbay ve halefi Temürboğa bu makamda yaklaşık İkişer ay oturabilmiş-ken üçüncüleri Hayır Bey gasbettiği makamda ancak bir gece kalabildi. Sonunda Hayır Bey’İ teslime zorlayanların lideri Kayıtbay arkadaşlarının ısrarı üzerine sul­tanlığı kabul etti.

Yirmi sekiz yıl saltanat süren (1468-1496) ve Burcî Memlükleri’nin en büyük sultanı sayılan Kayıtbay’ı uğraştıran en önemli mesele Osmanlılar’la mücadelesi oldu. İki tarafın orduları arasında Çuku­rova’da cereyan eden savaşlar beş yıldan fazla sürdü ve on beş yıllık bir barışın im­zalanmasıyla sonuçlandı. Kayıtbay bu dönemde iyice bozulan ekonomiyi düzelt­meye çalıştı.

Kayıtbay’ın ardından ülkede istikrar tekrar bozuldu. Beş yıl içinde biri iki defa olmak üzere beş sultan tahta çıktı. İs­yanlarla tahttan indirilen bu sultanlardan üçü öldürüldüğünden artık tahta çıkmak ölümü göze almak demekti. Nitekim To-manbay el-Âdil’i tahttan indiren emirler­den hiçbiri onun makamına oturmak iste­medi. Bu cesareti gösteren Kansu Gavri ise istedikleri anda tahtı bırakacağına söz vererek arkadaşlarından kendisini öldürmeyeceklerine dair söz almıştı. Asker ma­aşlarını dahi ödeyemeyen Kansu Gavri durumu düzeltebilmek İçin sert bir poli­tika izledi. Ekonomik krizi atlatabilmek amacıyla vergileri arttırdı, vakıflardan ve diğer hayır müesseselerinden vergi aldı. Memlûk ekonomisini iyice zora soktu. Kansu Gavri, Hindistan ticaret yolu için Portekizliler’le girdiği mücadelede başa­rısız kaldı. Onlarla yaptığı deniz savaşla­rında Osmanlılar’dan teknik ve asker ba­kımından yardım aldı. Fakat bir süre son­ra İki ülke arasındaki ilişkiler bozuldu.

Şah İsmail’i yenen Yavuz Sultan Selim”in Memlükler’e tâbi Dulkadıroğullan’nı or­tadan kaldırması iki ülkeyi savaşın eşiği­ne getirdi. Nihayet Kansu Gavri’nİn Şah İsmail ile ittifak kurmasını vesile yapan Yavuz Sultan Selim onun üzerine yürüdü ve Osmanlı topçusunun önemli rol oyna­dığı Mercidâbık Savaşı’nda Memlûk ordusunu ağır bir hezimete uğrattı. [25 Receb 922/24 Ağustos 1516] Hazinesi Osmanlılar’ın eline geçen Sultan Gavri bu savaş­ta ortadan kayboldu. Savaşın ardından kılıç kullanmadan Halep şehrine giren Os­manlı kuvvetleri Hama, Humus ve Dımaşk’ı aldı.

Kahire’de sultan ilân edilen son Mem­lûk hükümdarı Tomanbay büyük zorluk­larla asker toplamaya çalıştığı sırada Dımaşk’ta bulunan Yavuz Sultan Selim’in kendisini itaate çağıran mektubunu aldı. Yavuz Sultan Selim ona teklifini kabul et­tiği takdirde kendisini Mısır valiliğinde

bırakacağını, teklifini reddedecek olursa üzerine yürüyeceğini söylüyordu. Bu tek­lifin reddi ve üstelik Osmanlı elçisinin onun emirleri tarafından öldürülmesi sa­vaşı kaçınılmaz hale getirdi. Tomanbay, maddî imkânsızlıklara rağmen başşehrini savunmak için Mukattam dağından Nil nehrine uzanan sahada tahkimat yaptır­dı. Avrupa’dan almış olduğu 200 civarın­daki büyük topu Osmanlı ordusunun gele­ceği istikamete yönelik olarak yerleştirdi. Ancak casusları vasıtasıyla savaş planını öğrenerek Mukattam dağını dolaşıp yan­dan ve geriden saldıran Yavuz Sultan Se­lim karşısında toplan kullanamadı. İki gün süren Ridâniye Savaşı Osmanlılar’ın kesin zaferiyle sonuçlandı. [29 Zilhicce 922/23 Ocak 1517] Savaştan kaçtıktan sonra bir ara Kahire’yi ele geçiren Tomanbay niha­yet yakalanıp Bâbüzzüveyle’de asılarak idam edildi.[21 Rebîülevvel 923/13 Nisan 1517] Böylece Memlükler Devleti tarihe karıştı ve topraklan Osmanlılar’ın eline geçti.

  • Memluk Mimarisi, Memlük Sanatı Nedir,
  • Memluk Devleti, Memluklar -İdari, Siyasi Teşkilat-
  • Memluk Devleti, Memluklarda -Askeri Teşkilat-
  • Memluk Devleti, Memluklarda -Toplumsal, Ekonomik Hayat-
  • Memluk Devleti, Memluklarda -İlim, Kültür Hayatı-

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski