Memluk Devleti, Memluklarda -İlim, Kültür Hayatı- Hakkında Bilgi

Memlükler devri, İslâmî ilimlerdeki gelişme bakımından İslâm tarihinin en parlak dönemlerinden biridir. Doğu İslâm dünyasının Moğol, En­dülüs’ün ise Haçlı istilâsına uğradığı bir sırada kurulan Memlûk Devleti ülkelerini terketmek zorunda kalan pek çok âlimin sığındığı yer oldu; Kahire ve Dımaşk, İs­lâm dünyasının en önemli iki ilim merke­zi haline geldi. İlmî çalışmaları destekle­yen devlet adamları, ülkede Zengîler ve Eyyûbîler zamanından kalan medresele­rin sayısını daha da çoğalttılar. Dımaşk’-ta yüz altmış, Kahire’de yetmiş beş civa­rında medresenin bulunması bunun açık bir delilidir. Medreselerin çoğu Sünnî dört mezhep üzerine öğretim veren fıkıh med­resesi hüviyetini taşıyor, bazılarında tek, bazılarında ise birkaç mezhebin fıkhı oku­tuluyordu. Dârülkur’ân ve dârülhadisler de mevcuttu. Fıkıh ilmiyle birlikte diğer dinî ilimlerle dil ilimlerinin okutulduğu bu medreseler zengin kütüphanelere sa­hipti. Ayrıca pek çoğunun bünyesinde yetim ve yoksul çocuklar için ilkokullar yapılmıştı. Yine ilköğretimin yürütüldü­ğü özel mektepler bulunuyordu. Medre­selerin başmüderrisleri sultan tarafından tayin edilirdi. Hocalar ve talebeler devle­tin himayesin deydi ve medreselerin her biri için banileri tarafından zengin vakıf­lar tahsis edilmişti. Camiler ve tarikatlara ait tekke ve zaviyeler de birer okul vazifesi görüyor, zengin kütüphanelerin bulun­duğu büyük camiler zamanın önemli ilim merkezleri arasında yer alıyordu.

Memlükler devrinde kıraat, tefsir, ha­dis ve fıkıh alanlarında önemli âlimler yetişmiştir. İbnü’l-Cezerî, Cerâidî, Ca’berî ve Burhâneddin el-Kerekî kıraat ilminin en meşhur temsilcileridir. Rivayet, dira­yet ve ahkâm tefsirlerinin güzel örnekle­rinin yazıldığı bu dönemin en meşhur rnü-fessirleri Endülüs menşeli Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî. yine onun gibi En­dülüs’ten gelen Ebû Hayyân el-Endelüsî, tefsiriyle büyük şöhret kazanan Ebû Ma’-bed İbn Kesîr, Celâleyn tefsiri müellifle­ri Celâleddin el-Mahallîve Celâleddin es-Süyûtî. İbnü’l-Müneyyir. Dîrînî, elli tefsiri bir araya getirmeye çalışan İbnü’n-Nakib el-Makdisî. İbnü’I-Bârizî ve BikâTdir. Sü-yûtî müfessirlerin hal tercümelerine dair ilk eseri yazmış, bu geleneği talebesi Dâ-vûdî devam ettirmiştir. Bu devirde Şahîh-i Buharı ve Şahîh-i Müslim’in en muteber şerhleri yapılmış, hadis ricali hakkında en güvenilir eserlerden sayılan pek çok kitap telif edilmiştir. Dönemin meşhur muhaddislerinin başında Nevevî, İbn Dakikul’îd, Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî. Abdülmü’min ed-Dimyâtî, Alâed-din İbnüt-Türkmânî, Moğultay b. Kılıç, İbn Receb, Hafız el-Irâki, Heysemî, İbn Hacer el-Askalânî, Zehebî, Şemseddin es-Sehâvî, Bedreddin el-Aynî, Ahmed b. Mu­hammed el-Kastallânî ve Zekeriyyâ el-Ensârî gelmektedir. Bu dönemde çok sa­yıda kadın hadisçi de yetişmiştir. Merde selerde en ağırlıklı ilim olarak okutulan fıkıh sahasında da birçok âlim mevcut­tur. Şafiî fıkhında İzzeddin b. Abdüsse-lâm, İbn Dakikul’îd, Sadreddin b. Vekîl, Bedreddin İbn Cemâa, Bedreddin İbn Kâdî Şühbe, Takıyyüddin es-Sübkî, Tâced-din es-Sübkî, İbn Kesîr ve Ömer b. Raslân el-Bulkinî; Hanefî fıkhında Osman b. Ali ez-Zeylaî, Kâkî, Kureşî, Bâbertî, İbnü’z-Ziyâ el-Mekkî, İbnü’I-Hümâm, İbn Kutlu-boğa ve İbnü’l-Kerekî: Hanbelî fıkhında Tûfî, Takıyyyüddin İbn Teymiyye, İbn Kâdı’l-Cebel. Muvaffakuddin İbn Kudâme ve İbn Kayyım el-Cevziyye; Mâliki fıkhın­da Şehâbeddin el-Karâfî ve Burhâneddin İbn Ferhûn bunların en meşhurlarıdır. Daha önce yapılan kelâm çalışmalarının yeterli bulunduğu anlayışının yaygın ol­duğu bu dönemde kelâm ilmi diğer dinî ilimler kadar alâka görmemiştir. Bu sa­hada yetişen âlimlerin başında İbn Tey­miyye ve talebesi İbn Kayyim el-Cevziyye gelmektedir. Hanefî fakihleri İbnü’l-Hü-mâm ve İbn Kutluboğa da Mâtürîdî kelâ­mı sahasında eser vermişlerdir.

Bazıları birer mürid olan sultanların desteğiyle güçlenen tasavvuf hareketi sosyal hayata damgasını vurmuştur. Sul­tanın tayin ettiği şeyhüşşüyûh tarafından yönetilen çeşitli tarikatlara ait tekke, hankah, ribâtve zaviyelerin sayısı artmış­tı. Ülkede en çok Bedeviyye, Desûkıyye, Şâzeliyye ve Rifâiyye tarikatları yaygındı. Bedeviyye tarikatının kurucusu Ahmed el-Bedevî, Desûkıyye’nin kurucusu Desûki, Şâzeliyye şeyhleri İbn Atâullah el-İsken-deri. Muhammed Vefa Şâzelî ve İbn Vefa dönemin en meşhur tasavvuf önderleri olmuştur.

Memlükler devrinde Arapça sahasında da pek çok âlim yetişmiştir. Nahiv ilmi­nin önemli İsimlerinden olan İbn Mâlik et-Tâî, İbnü’n-Nehhâsel-Halebî, Ebû Hay­yân el-Endelüsî, İbn Hişâm en-Nahvî, İbn Nübâte el-Misrî, Bahâeddin İbn Akil ve İbn Ammâr bunların başında gelir. Arap dilinde yazılmış en geniş lügatin sahibi İbn Manzûr, Demâmînî. Hâlid e!-Ezherî, Muhyiddin el-Kâfiyeci ve Süyûtî de bun­lar arasındadır. Arap nesir ve şiiri Mem­lükler döneminde parlak bir safha yaşa­mıştır. Aynı zamanda edebî bir mektep gibi çalışan Dîvân-ı İnşâ sanatkârane ne­sirde Kâdî el-Fâzıl ekolünü devam ettiren İbn Abdüzzâhir, nesir ve şiirleriyle önemli bir miras bırakan Şihâb Mahmûd b. Sü­leyman ve resmî yazışmalar sahasında değerli eserler kaleme alan üç meşhur ansiklopedist edip Ahmed b. Abdülveh-hâb en-Nüveyrî, İbn Fazlullah el-Ömerî ve Kalkaşendî’yi yetiştirmiştir. İbn Hicce. edebiyat alanında kıymetli eserler yaz­mıştır. Bu devirde yetişen şairlerin başın­da, Hz. Peygamber hakkında yazdığı ka-sidesiyle şöhret kazanan Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî gelir. Şerefeddin el-Ensârî, Tel’afrî, Safıyyüddin el-Hillî, Şihâb Mah­mûd b. Süleyman, Sirâceddin el-Verrâk, İbn Nübâte el-Mısrî, İbn Ebû Hacele ve Âişe el-Bâûniyye de meşhur şairlerden­dir. Bu dönemde Ali b. Sûdûn el-Başbu-gâvîve bir divan sahibi olan sultan Kansu Gavri gibi memlûk asıllı şairler de yetişmiştir. Günümüzde dahi zevkle dinlenen anonim Antere ve Baybars hikâyeleri son şekline o dönemde kavuşmuştur. Ortaçağ İslâm dünyasından günümüze ulaşan gölge oyunuyla ilgili tek dramatik nazım örneği de bu devirde yetişen İbn Dân-yâl’a aittir. Zehebî, Safedî, İbn Tağrîberdî, Bedreddin el-Aynî, İbnü’l-Hümâm, Kâfiyeci. İbn Kutluboğa ve İbn İyâs gibi pek çok Türk asıllı âlimin yetiştiği Memlükler devri edebî hareketi içinde Türkçe eser­lerin telif edilmesi de önemlidir. Bunlar­dan Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin Kitâ-bü’l-İdrâk’i gibi bazıları günümüze ulaş­mıştır. Meşhur İran şairi Firdevsî”nin Şâh-nâme adlı eserini Diyarbekirli Şerifi adlı bir kişi Kansu Gavri adına yaklaşık 60.000 beyit halinde Türkçe’ye çevirmiştir.

Meşhur şahısları ve hadis ricalini tanı­tan en muteber eserlerden pek çoğu bu dönemde kaleme alınmıştır. İbn Hallikân, Kütübî, Safedî, İbn Hacer el-Askalânî, Ze­hebî ve Şemseddin es-Sehâvî bu sahanın en meşhurlarıdır. Mahallî tarih çalışmala­rında Makrîzî ve onun yolunu takip eden İbn Tağrîberdî, Sehâvî ve İbn İyâs eserle­rinde Mısır’ın siyasî, içtimaî ve iktisadî du­rumunu geniş bir şekilde anlatmışlardır. Mekke tarihçileri Necmeddin İbn Fehd ve oğlu İzzeddin, Medine tarihçisi Sem-hûdî, Kudüs tarihçisi Uleymî şehir tarih­çiliği geleneğini sürdürmüşlerdir. İbn Seyyidünnâs da siyeriyle meşhur olmuştur. Tarih çalışmalarıyla birlikte yürütülen ta­rihî coğrafya alanında İzzeddin b. Şeddâd, Ebü’1-Fidâ, İbn Fazlullah el-Ömerî, Kalkaşendî, Makrîzî ve İbnü’l-Cey’ân ilim âlemine önemli katkılarda bulunmuşlar­dır. Bu arada ünlü Arap denizcisi İbn Mâ-cid, Hint okyanusunda seyredecek gemi­ler için rehber kitaplar hazırlamış ve Hin­distan yolculuğunda Vasco de Gama’ya kılavuzluk yapmıştır.

Nüveyrî, İbn Fazlullah el-Ömerî ve Kal­kaşendî ansiklopedilerime Memlükler dö­neminin “ansiklopediler çağı” olarak ta­nınmasını sağlamışlardır. Bu âlimler ya­nında İbn Şahin ez-Zâhirî, Makrîzî ve Ha­san b. Abdullah el-Abbâsî devlet teşkilâtı hakkında eserler telif etmişlerdir. Devrin büyük tarihçisi İbn Haldun tarih felsefesi ve sosyoloji ilminin temellerini atmıştır. Kâfiyeci, Süyûtî ve Sehâvî de tarih tenki­dine dair eserler kaleme almışlardır. İbn Abdüzzâhir, Baybars ed-Devâdâr, İbnü’d-Devâdârî. Ebü’l-Fidâ. Zeynüddin İbnü’l-Verdî, Nâsırüddin İbnü’l-Furât, Takıyyüd-din İbn Kâdî Şühbe, İbn Habîb el-Halebî, Mufaddal b. Ebü’l-Fezâil, Yûnînî, Yûsufî, İbn Dokmak, Ebü’1-Fidâ İbn Kesîr, Ebü’l-Velîd İbnü’ş-Şıhne ve oğlu Ebü’l-Fazl İb-nü’ş-Şıhne, İbnü’l-Cey’ân, Şehâbeddin İbn Arabşah ve Bedreddin el-Aynî dönemin diğer önemli tarihçileridir.

Memlükler döneminde felsefe, riyâzî ve tabii ilimler alanında da değerli âlimler yetişmiştir. Tıp öğrenimi büyük ölçüde hastahanelerde yapılıyordu. Hastahanelerin bünyesinde tıp alanında yazılmış ki­taplar ve tıbbî aletlerle teçhiz edilmiş Özel bölümlerde teori ve pratik bir arada yürütülüyordu. Dinî medreselerin bazıla­rında tıp dersi verilirken üçü Dımaşk’ta olmak üzere tıp öğreniminin verildiği özel medreseler mevcuttu. Kahire, Dımaşkve diğer büyük şehirlerde çok sayıda hasta-hane bulunuyordu. Bu hastahanelerin en meşhuru olan Kalavun Hastahanesi dahi­liye, cerrahiye, göz hastalıkları ve ortope­di kısımlarına ayrılmıştı. XII ve XIII. yüz­yıllarda göz hastalıklarının tedavisinde en önemli gelişme Mısır ve Suriye’de ol­muştur. Halîfe b. Ebü’l-Mehâsin katarakt ameliyatını başarırken Suriye-Mısır tıp akımının önemli temsilcisi İbnü’n-Nefîs küçük kan dolaşımını keşfetmiştir. Tabiplerin biyografisine dair eseriyle ün kaza­nan İbn Ebû Usaybia da zamanın meşhur göz doktorlarındandı. Baytarlık alanında Bedreddin Bektût ve İbnü’l-Münzir el-Baytâr tanınmış âlimlerdendir. İbnü’l-Münzir’in, atlar hakkında yazılan kitapla­rın en muteberi sayılan eseri daha son­raki çalışmaların önemli kaynaklarından biri olmuştur. İlmü’l-hayevân sahasında Demîrî; gökyüzü, yeryüzü, canlılar ve bit­kiler hakkında Cemâleddin el-Vatvât an­siklopedik eserler yazmışlardır.

Dönemin fizik âlimlerinden Ebü’l-Abbas Şehâbeddin Ahmed gök kuşağın­dan bahsettiği risâlesiyle meşhur olmuştur. Matematik, felsefe, mantık ve eski kimya ilimlerinde de pek çok âlim ye­tişmiştir. Önemli bir husus da barut keli­mesinin ilk defa muhtemelen botanikçi İbnü’l-Baytâr (ö. 646/1248) ve ardından XIII. yüzyılın ikinci yarısında Mısırlı âlim Hasan er-Rammâh tarafından kullanıl­mış olmasıdır. Rammâh, günümüze ula­şan eserinde barutun yapılışını izah et­miştir. Onun ve Ebû Şâme iie İbn Faziul-Iah ef-Ömerî gibi tarihçilerin verdiği bilgilerden Memlükler’in baruttan diğer mil­letlerden asırlarca önce faydalandıkları sonucu çıkarılmıştır. Memlükler ateşli silâh­ların ve özellikle topun kullanılmasında da öncü durumundadır; ancak bu sahada Osmanlılarla boy ölçüşememişlerdir.

  • Memluk Mimarisi, Memlük Sanatı Nedir,
  • Memluk Devleti, Memluklar -İdari, Siyasi Teşkilat-
  • Memluk Devleti, Memluklarda -Askeri Teşkilat-
  • Memluk Devleti, Memluklarda -Toplumsal, Ekonomik Hayat-
  • Memluk Devleti, Memluklar Kimdir, Tarihi, Dönemi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski