Men ve Selva Nedir, Bıldırcın eti, Kudret Helvası Hakkında Bilgi

Men ve Selva. İsrâiloğulları’na çölde mucizevî bir şekilde verilen iki temel yiyeceğin adı.

Sözlükte “ihsan etmek, nimet vermek; başa kakmak” anlamlarına gelen menn kökünden türetilen men İsrâiloğullan’na çölde verilen ve kudret helvası olarak bilinen yiyeceğin adıdır. [Lisânü ‘l-‘Arab, “mnn” md] Yunanca, Latince ve Batı dillerinde man veya manna (manne) olarak geçen kelimenin İbrânîce ve Ârâmîce’deki karşılığı mândır. Bu yiyeceğin isminin, İsrâiloğulları’nın onu çölde ilk defa gördüklerin­de Musa’ya sordukları “mân hû (o nedir?)” sorusundan [Çıkış, 16/15, 31] veya Ârâmîce ve İbrânîce’de “ne, kim” anlamın­daki “man”dan geldiği de İleri sürülmüş­tür. Öte yandan o bölgede yaşayan Araplar’ın ılgın (tamaris) ağacının salgıladığı tatlı sıvı için “mennü’s-semâ” göğün ihsanı dedikleri, İbrânîce’ye bura­dan geçmiş olabileceği Eski Mısırlılar’ın aynı maddeyi mennu diye adlandırdıkları belirtilmektedir.

Tevratta ifade edildiğine göre Mısır’­dan çıktıktan sonra Sînâ çölüne gelen İsrâiloğulları, Mısır’daki et ve ekmekten mahrum kaldıkları için şikâyetçi olunca Rab Yahova onlara gökten ekmek yağdı­racağını, sabah ekmek, akşam et yiyecek­lerini ve ekmeği günlük olarak toplaya­caklarını, cuma günü ise cumartesinin hissesini de alacaklarını, çünkü o gün man verilmeyeceğini bildirir. Akşam bıl­dırcınlar çevreyi kaplar, sabah olunca da yağan çiğ kalktığında toprağın üzerinde kırağı gibi küçük ve yuvarlak şeyler (pulcılklar) görürler ve bunun Rabb’in ver­meyi vaad ettiği ekmek (man) olduğunu öğrenirler. Kişi başına ancak bir ölçek (yaklaşık 3,5 litre) toplanacak olan man o gün tüketilecek, ertesi sabaha bırakılma­yacaktır. Bu kurala uymayanların topladıkları fazla miktar ise ertesi sabah kurt­lanıp kokmaktadır.[Çıkış, 16/2-30] Man, Sînâ yarımadasında sadece İsrâiloğulları’nın bulunduğu bölgeye gece boyunca çiğ gibi yağmış, çölde kaldıkları kırk yıl süresince bir rivayete göre Ken’ân diyarı sınırına, diğer bir rivayete göre ise Gîlgal’e gelinceye kadar man yemişlerdir[Çıkış, 16/2-35; Yeşu, 5/12] sonraki nesiller bu nimeti görsünler diye Mûsâ, Harun’dan testi içinde bir ölçek man saklamasını is­temiştir.[Çıkış, 16/32-34] Manın kırağı şeklinde küçük ve yuvarlak, kişniş tohu­mu gibi beyaz ve ak günnük görünüşün­de olduğu, lezzetinin ballı yufkaya ben­zediği belirtilmektedir.[Çıkış, 16/14, 31] Man hiçbir işleme tâbi tutulmaksızın ta­bii haliyle yenebildiği gibi ondan çeşitli yiyecekler de yapılıyordu. Israiloğullan manı toplar, değirmende Öğütür veya ha­vanda döverek tencerede haşlar, pide ya­parlardı ve bu taze yağ tadında olurdu.[Sayılar, 11/8]

Manın mahiyetiyle ilgili araştırmalar yapılmış, İsrâiloğulları’na verilen bu ilâhî yiyecekle Sînâ’da düzenli biçimde mey­dana gelen tabii bir olay arasında ilişki kurulmak istenmiştir. Tamarisin reçine­sinin Tevrat’ta sözü edilen man olduğu ileri sürülmüş, yahudi yazarı Josephus manın kendi döneminde de yağmakta ol­duğunu kaydetmiş, Hıristiyanlığın ilk de­virlerinde Sînâ’da yaşayan keşişler Kitâb-ı Mukaddesteki man ile tamaris çalılıkla­rının mahsulünü aynı saymışlardır.

Rabbânî literatüre göre man yaratılış şabatının arefesinde şafak vakti yaratı­lan on şeyden biridir. O göklerde melekler tarafından Öğütülmekte, dürüst insan­ların ileride kullanmaları için hazırlan­makta ve “meleklerin ekmeği” diye ad­landırılmaktadır. Çünkü onu yiyenler me­lekler gibi güçlü olmaktadır. O yiyen kişi­nin istediği yemeğin tadını almakta, ço­cuk için süt, genç için et, yaşlı için bal tadına dönüşmektedir. îsâ mandan “gökten gelen ekmek”, Pavlus “ruhanîyiyecek” diye bah­setmektedir.[Yuhanna, 6/31 -65; Korintos-lulara I. Mektup, 10/3]

İsrâiloğulları’na verilen yiyeceklerden biri de Arapça’da selva, İbrânîce’de şelâv denilen bıldırcın kuşu olup kelime Tev­rat’ta iki yerde geçmektedir. Birincisin­de İsrâiloğulları’nın et yokluğundan şikâ­yet etmeleri üzerine akşamleyin bıldırcın­ların çıkıp ordugâhı kapladığı [Çıkış, 16/13] ikincisinde yine şikâyet üzerine de­nizden esen rüzgârın bıldırcınları getirdi­ği, halkın o gün ve o gece ile ertesi gün bıldırcın topladığı bildirilir.[Sayılar, 11/ 3 1-32; Mezmurlar, 78/26-29]

Kur’ân-ı Kerîm’de İsrâiloğullan’nın çöl­deki hayatı nakledilirken üç yerde [Bakara 2/57; A’râf 7/160; Tâhâ 20/80] on­lara verilen nimetlerden olmak üzere men ve selvadan bahsedilmektedir. Taberî mennin ağaçtan sızan reçine, bal, sütten beyaz ve baldan tatlı bir yiyecek olduğu, ağaçların üzerine düştüğü, kar gibi İsrâiloğulları’nın üzerine yağdığı, ye­nilen, pişirilip içilen bir yiyecek olduğu şeklindeki farklı rivayetleri aktarmıştır. Fahreddin er-Râzî, fecir vaktinden güneşin doğması­na kadar her insan için belli miktarda kar gibi yağan bir yiyecek İbn Kesîr de bal gibi gökten indi­rilen ve su katılarak tüketilen bir içecek, tek başına yenildiği gibi başka yiyecekle­re de katılan bir yiyecek olduğunu belirten rivayetleri kaydetmiştir. Müfessirler, selvanın da Al­lah tarafından İsrâiloğulları’na yetecek kadar yemeleri için gönderilen bıldırcın, bıldırcın kuşuna benzer bir kuş veya bıl­dırcından daha büyük güvercin gibi besili bir kuş olduğu şeklinde farklı rivayetler nakletmişlerdir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski