Gazneliler’de menşur genellikle makam veya görev tevcihi sebebiyle kullanılmaktaydı. Herhangi bir kişi görevlendirileceği veya kendisine bir vilâyetin idaresi verileceği zaman sultanın emriyle sâhib-i dîvân-ı risâlet yahut yardımcısı tarafından önce müsvedde bir menşur hazırlanır, ardından temize çekilen menşur sultanın imzasına (tevki’) sunulurdu. Gazne-li hükümdarları da geleneğe uyarak Abbasî halifesinden saltanatlarının tasdik edildiğini gösteren menşur alırlardı. Gaz-neli Mahmud, Hindistan’a yaptığı bir seferden sonra Nandana’yı fethedince Abbasî Halifesi Kadir-Billâh’tan Horasan ve diğer yerlerdeki hâkimiyetini tasdik eden bir menşur istemiş ve bu arzusu yerine getirilmişti. Sultan Mahmud. kendisi de on beş kalenin yönetiminin Raca Ganda’-ya verilmesi için bir menşur yazılmasını emretmiş, bu menşurla birlikte zengin hediyeler de göndermişti. Sultan Me-sud’un Halife Kâim-Biemrillâh’a biat etmek için öne sürdüğü şartlardan biri de babasının sahip olduğu ülkelerin idaresinin yeni bir menşurla kendisine verilmesiydi. Abbasî halifesi bunu kabul etmiş ve Mesud’a menşur yollamıştı. Sultan Me-sud. halifenin tavassutuyla İsfahan’ın idaresini Kâkûyîler’den Alâüddevle’ye bırakmış, bununla ilgili olarak bir menşur ve hil’atler göndermişti. Yine Sultan Mesud sâhib-i dîvân-ı risâlet Ebû Nasr’a, Serahs sâhib-i berîdliğine tayin ettiği Abdullah ile Belh ve Tohâristan müsrifliğine gönderdiği Ebü’l-Feth Hâtemî için birer menşur yazılmasını ve tevki’ için kendisine sunulmasını emretmişti.
Resmî yazışmalarda vezirden başlamak üzere devlet memuriyetlerine yapılan tayinler ve iktâ belgeleri için kullanılan menşur terimi Selçuklu devletlerinde de görülmektedir. Bu belgelerin kaleme alındığı dil genelde Farsça’dır. Ancak Arapça konuşulan bölgelerdeki görevlere tayin edilmiş memurlara gönderilen belgeler istisna teşkil eder. Her göreve tayin menşurunun metni için belirli kurallar mevcuttu. Büyük Selçuklular’da tesbit edilebildiği kadarıyla menşurlarda göreve tayin edilen şahsın meziyetleri sıralanır, görevin .neleri kapsadığı ve nasıl yapılacağı belirtilir, diğer memurlara da gönderilen şahsın emirlerine uyulması, destek olunması ve kolaylık sağlanması, toplumda her sınıfın kendi özel yeri ve sırası içinde tutulması istenirdi.
Hükümdarın çıkardığı menşur ve emirnamelere tuğra konulurdu. Vezirler de menşurlara imza koyabilirdi. Hatunların vezirleri de beraberinde çalışan görevlilerin tayini için menşur yazabilirdi. Tahta çıkan Selçuklu sultanları vasal bir hükümdara veya bir şehrin hâkimine bulundukları yeri yönetmeye devam etmeleri için menşur verirlerdi.
Selçuklu sultanlarının hâkimiyetlerini meşru kılmak İçin halifelerden tasdik almaları uyulması gereken bir gelenekti. Halifeler sultanlara bir menşurla birlikte bazı hükümdarlık alâmetlerini de gönderirlerdi. Yeni tahta çıkan hükümdarlara halifenin emirlik tevcihi iki şekilde oluyordu. Ya yeni hükümdar bizzat halifelik merkezi Bağdat’a giderek menşuru almaktaydı veya menşur ve hükümdarlık alâmetleri bu işle görevlendirilmiş bir elçiyle kendisine gönderiliyordu. Bazı emîr-lere hem Selçuklu sultanı hem de halife tarafından menşur verildiği görülmektedir. Nitekim Dânişmendii Emîr Gazi’ye hâkimiyetini tasdik maksadıyla Sultan Sencer ve Halife Müsterşid- Billâh tarafından menşur gönderilmişti.
İktâların tevcihiyle ilgili menşurlar daha çok tahta geçme merasimlerinde veya kazanılan bir zafer dönüşü yazılırdı. Sultan Sencer, Sâve savaşını kazandıktan sonra Horasan sınırlarından Beledürrûm’a (Anadolu) ve Suriye’ye kadar olan ülkeleri bir menşurla yeğeni Mahmud’a iktâ etmişti. İbnü’l-Esîr bu menşuru bizzat gördüğünü söyler. Öte yandan iktâını İyi idare edemeyen, zulüm yapan iktâ sahiplerinden iktâları bir menşurla geri alınırdı.
Anadolu Selçuklularında da vezir, divan üyeleri ve diğer memurların tayininde, emirlik veya iktâ tevcihinde menşur verilmekteydi. Bu dönemle ilgili tayin menşurları bazı değişiklikler dışında Büyük Selçuklular’daki menşurların aynıdır. Uygurlar’dan beri devam eden inanç, bilge, inanç bilge ve uluğ. uluğ has gibi bazı Türkçe unvan ve lakapların bütün Anadolu Selçuklu emirlerine tevfîz edilen ferman ve menşurlarda bulunduğu, hatta halifeden ve diğer İslâm devletlerinden gelen menşur ve belgelerde de bunların yer aldığı görülmektedir. Anadolu Selçukluları’nda vezirlik, müstevfîlik, zeamet, temliknâme, müsriflik, Dîvân-ı İnşâ ve tuğraya yapılan tayinlerle emîr-i şikâr tayini, muhtesib tayini, musikişinasların tayini, kadılık, müderrislik, hassa hafızlığına, mescid imamlığına, zaviye şeyhliğine, hastahane tabipliğine, nakibliğe, vilâyet imamlarının vergiden muafiyetine, nâiblik ve kedhüdâlığa tayin hakkındaki çok sayıda menşur günümüze ulaşmıştır. Tahta yeni çıkan bir sultan saltanat hukukuna göre kendisine biat eden emirlerin iktâ, emlâk ve tayin menşurlarını yeniliyordu. I. Alâeddin Keykubad devrinde her yıl hâkimiyet menşurlarını yenileyen vasal hükümdarlar vardı. Bir savaş sonrası tekrar itaat arzeden vasalin hâkimiyet menşuru yenileniyordu. Ermeni Kralı Leon, I. İzzeddin Keykâvus’a itaat ettiği zaman ona hâkimiyet menşuru gönderilmiş ve bu menşur Ermeni sarayında büyüklerin huzurunda okunmuştu. Ülke bir tehlike İle karşı karşıya kaldığında müslüman ve hıristiyan vasal hükümdarlardan menşur ve fermanlarla yardım isteniyordu. Bu yardım karşılığında bir şehrin mülkiyet menşuru gönderiliyordu.
Anadolu Selçuklu sultanları da halifeden hâkimiyet menşuru istemekteydiler. I. İzzeddin Keykâvus bunun için Şeyh Mecdüddin İshak’ı Bağdat’a yollamış, Halife Nasır-Lidînillâh da ona bir menşur göndererek saltanatını tasdik etmişti. Aynı halife, I. Alâeddin Keykubad’m saltanatını tasdik etmek üzere Şehâbeddin es-Sühreverdî vasıtasıyla menşur ve diğer hâkimiyet alâmetlerini göndermişti.
TDV İslam Ansiklopedisi