Menşur Nedir -Osmanlıda, Osmanlılar'da- Hakkında Bilgi

Osmanlı bürokrasisinde sadrazam, vezir, beylerbeyi gibi devletin en yüksek mevkilerindeki şahıs­lara göreve tayin veya bir hizmetle gö­revlendirme dolayısıyla verilen bir berat cinsinin adı olarak geçer. Ancak reîsülküttâb tarafından yazılmış mansıba bağlı ol­mayan menşurlar da vardır. Bu tür men­şurları nişancı gözden geçirirdi.

XVI. yüzyıl başlarında Mısır’ın fethin­den sonra Yavuz Sultan Selim’e itaat ar-zeden Mekke emîrine verilen, eski statü­süyle görevini sürdürmesiyle ilgili berat, Bahreyn hâkimi Murad’ın vefatı üzerine yerine kardeşinin geçişini tasdik eden hü­küm eski geleneğe uygun olarak menşur şeklinde belirtilmiştir. Vezirler, beylerbeyiler gibi yüksek devlet ricalinin tayin beratları için menşur tabiri süreklilik arzedecek ölçü­de yaygınlık kazanmamakla birlikte za­man zaman kullanılmıştır. XVI. yüzyıl sonlarında Selânikî’nin Tdrift’inde “men­şur, menşûr-ı al tamga, menşûrı hümâ­yun, hanlık menşuru” tabirleri geçer (I, 144, 198; II, 663, 681); özellikle bu sonun­cusu Kırım hanlarına verilen tayin belge­sini ifade etmektedir. Osmanlı bürokra­sisinde eyalet menşuru, vezâret menşu­ru, son dönemlerde ise müşiriyet men­şuru gibi adlandırmalara rastlanır. XVII. yüzyıl tarihçilerinden Karaçelebizâde’nin eserinde ilgili tayin ve görevlendirme be­ratı daima menşur şeklinde belirtilmiştir. Gürcü Mehmed Paşa’nın, Anadolu bey­lerbeyi olarak bu kesimdeki timar ve ze­amet teftişiyle görevlendirilmesi dolayı­sıyla zeamet ve timar teftişi menşurunun onun adına hazırlandığına işaret edilir.

Menşur XIX. yüzyılda da beratları be­lirtmek üzere geçer. Divan defterleri ara­sında tayin kayıtlarıyla ilgili defterler için­de menşur defterleri de bulunmaktadır. Menşur özellikle Osmanlı ilmiye teşki­lâtında yaygın bir şekilde kullanılmıştır. 1913’te yapılan anlaşma uyarınca Bulga­ristan ve Yunanistan’a tayin edilecek baş-müftülerin menşurlarını şeyhülislâmdan alacakları karara bağlanmıştı. Müftüle­rin tayin beratı için de yine menşur keli­mesine yer verilmiştir. Hıristiyan patrik ve piskoposların ruhanî dairelerine yaz­dıkları mektuplara da menşur dendiği bilinmektedir. Bosna’da reîsülulemâ ta­yini hakkındaki belgeye menşur adı veril­mekteydi. Nitekim 1975’te Naim Meh­med Hacıabdiç’in ulemâ heyeti tarafın­dan Yugoslaya Cumhuriyeti’ndeki müslümanların reîsülulemâsı seçilmesiyle ilgili olarak eski harflerle Türkçe yazılan belge menşur adıyla anılmıştır.

Bütün bu özellikleri sebebiyle menşur yapı bakımından diğer beratlardan fazla farklılık göstermez. Ancak elkâb ve dua rükünleri diğer beratlara nazaran daha ağdalıdır. Münşeat mecmualarında menşurların yedi rüknünden söz edilir. Bun­lar Allah’a hamd (tahmîd-i bârî), Hz. Muhammed’e salâtü selâm yazılma sebebi, kimin namına yazıldığı, beğeni­len yolda icra edilmesini tekit, mazmunu ve aykırı davrananı korkutma olarak sı­ralanır. Şartları ise dörttür. Hamd ü salâtin güzel sözler kullanılarak (berâat-i istih-lâl) yazılması, tahmîd ve tasfiyenin kulla­nılmaması halinde Allah’ın adıyla başlan­ması, hükümdara yakışır ifade kullanıl­ması ve verilen şahsın rütbesine uygun olarak kaleme alınmasıdır. Menşurlar şe­kil bakımından mükemmelliğe erişmiştir. En kaliteli kâğıt olan âbâdî cinsleri kulla­nılmış ve gönderilenin mevkiiyle mütena­sip olarak “battal” denilen çok büyük boy tercih edilmiştir. Kullanılan yazı ise diva­nî veya girift bir yazı olan celîdivanîdîr. Menşurlar ya tamamen altın varak yahut münavebeli olarak bir satır siyah is mü­rekkebi, bir satır altın varakla yazılmış­tır.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski