Başta Peçin, Milas ve Balat olmak üzere Muğla, Fethiye, Ula, Eski Çine, Yatağan ve Turgut’ta Menteşeoğulları’na ait mimari eserler bulunmaktadır. Bu hanedandan günümüze sağlam durumda ulaşan en eski yapı, Şücâeddin Orhan Bey’in Şaban 730’da [Haziran 1330] inşa ettirdiği Milas’taki Hacı İlyas Camii’dir. Dörtgen planlı, üzeri düz bir çatı ile örtülü, harimi ve üç kubbeli son cemaat yeriyle yalın bir mimarisi olan caminin merdiven şeklindeki minaresi bölgesel bir özellik arzetmektedir.[bk. hacı ilyas camii] Orhan Bey zamanında Milas’tan çok başşehir durumundaki Peçin’in (Perçin-Bercin) imar edildiği anlaşılmaktadır. İbn Battûta’nın, “Güzel binalar ve camiler vardır” sözü o dönemde Peçin şehrinin bayındırlığı hakkında fikir vermektedir. Orhan Bey tarafından 732 (1332) yılında temeli atılan Orhan Bey Camii şehrin ulucamisiydi. Günümüze kadar sağlam olarak gelemeyen cami hakkında bazı seyahatnamelerde kısa notlar bulunmaktadır. 733 yılı sonlarında (1333 yılı yazı) Peçin’i ziyaret eden İbn Battûta bu caminin o sırada henüz tamamlanmadığını belirtmektedir. 1080’de (1669-70) Peçin’i gören Evliya Çelebi ise yapının oldukça sağlam bir durumda olduğunu bildirir. Onun cami hakkında anlattıklarından hareketle yapının kare planlı olduğu, çam ağacından on altı desteğin taşıdığı düz toprak çatıyla örtüldüğü ve yüksek minaresinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre harim kısmı birtakım neflere (sahn) ayrılıyordu. Minaresi bu bölgeye özgü, alçak merdiven şeklindeydi. Yapı günümüzde harabe halindedir. Moloz taştan yapılma duvarlarının kalınlığı yaklaşık 1 metredir. 1,65 m. genişliği olan cümle kapısının sövelerinde ve binanın değişik yerlerinde Bizans yapılarından devşirilmiş ambon parçalan ve sütunlar kullanılmıştır. Evliya Çelebi binanın cümle kapısı üzerinde bulunduğunu belirttiği, şimdi mevcut olmayan kitabesini de vermektedir. Bu kitabe. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgideki yanlışlık düzeltilerek İsmail Hakkı Uzun-çarşılı tarafından yayımlanmıştır. 970 (1562-63) tarihli Tapu-Evkaf Defteri’nden anlaşıldığına göre sancak sınırlan dahilindeki değişik köylerde bu camiye vakıflar tahsis edilmişti. Caminin doğusunda bir hazîre içinde kare planlı iki türbe, daha doğuda Kizılhan denilen çift katlı bir binanın kalıntıları görülmektedir. Yapı mimari özellikleri yönünden aslında küçük bir saray veya köşk olmalıdır. Taş işçiliğiyle XIV. yüzyıl hususiyeti göstermektedir. Muğla’da Menteşeoğulları’ndan günümüze sadece bir tek yapı ulaşmış, fakat bu yapı neredeyse tamamen yenilenmiştir. Orhan Bey’in oğlu İbrahim Bey’in yaptırdığı bu cami Ulucami, Emîr Küçük Camİİ, İbrahim Bey Camii, Elvan Bey Camii ve Yenicami adlarıyla anılmaktadır. Binayı hem İbn Battûta hem Evliya Çelebi görmüştür. Evliya Çelebi buranın, üzeri toprak örtülü eski tarzda yapılmış bir cami olduğunu söylemektedir (Seyahatname, IX, 201). Son cemaat yeri duvarının üstünde, cümle kapısının hemen yanında bulunan nesih yazılı dört satırlık kitabeden anlaşıldığına göre 74S (1344) yılında yapılmıştır. 12S4’te (1838) Elvan Bey’in tamir ettirdiği yapı 1298 (1881) yılındaki bir yangından sonra Hacce Nazife Hanım tarafından ihya edilmiştir. Caminin kapısı üstünde ve sol duvarında bunlarla ilgili kitabeler yer almaktadır. XIV. yüzyıl yapısının sadece minaresi kagir olmak üzere ahşap ve avlu-suz bir yapı olduğu, cümle kapısına on üç basamaklı bir merdivenle varıldığı yine Evliya Çelebi’den öğrenilmektedir. Bugün mevcut cami ise kagir duvarlı, ahşap çatılı ve üzeri kiremit örtülü bir yapıdır. İbrahim Bey’in Ula’da inşa ettirdiği cami de (ulucami) 74S (1344) yılına aittir. İlçenin en eski ve en büyük camisi olan bu yapı, XIX. yüzyıl içinde geçirdiği tamiratla özgün mimarisini tamamen yitirmiştir. Büyük bir hazîresi olan yapı ve minaresi bir yıkıntı durumunda uzun süre kalmış, cami ihya edildikten sonra hazîre tasfiye edilmiştir.
Ahmed Gazi’nin Peçin’de inşa ettirdiği en büyükyapı kendi adıyla anılan medrese olup Orhan Bey’in yaptırdığı caminin tam karşısındadır. Gotik havalı, geniş-sivri kemerli taçkapısı üzerinde yer alan. sülüs hatla yazılmış beş satırlık kitabesine göre 777 (1375-76) yılında inşa edilmiştir. Ana eyvanın bulunduğu kubbeli bölüm ön kısmı açık bir türbe şeklinde düzenlenmiştir. Türbenin içindeki mermer sandukalardan biri Ahmed Bey’e aittir.[ bk. Ahmed Gazi Medresesi ve Türbesi] Ahmed Gazi’nin Peçin’de imaret ve hamam inşa ettirdiği bilinmekte ve bunlara ait harap durumdaki kalıntılar halen görülebilmektedir. Medresenin batısındaki yamaçta medrese ile birlikte yapılmış olması gereken hamamın enlemesine bir sıcaklığı, üzeri kubbe Örtülü iki halveti, tonozlu külhanı ve su deposu vardır. Harabeler arasında bulunan, kale girişi yakınındaki aynı döneme ait bir diğer hamamın ise üç eyvan ve İki halvetten oluşan haçvari planlı sıcaklığı, bir kubbe altında toplanmış ve dört adet küçük mekâna açılan ılıklığı bulunmaktadır. Daha doğuda Kepez mevkiinde yer alan Yelli Camii, pandantiflere oturan tek kubbeli harim ve bunun üzerinde iki çapraz tonozla örtülü son cemaat yerine sahip, moloz taştan inşa edilmiş bir yapıdır. Tonoz Örtülü odalar ve eyvanlarıyla yine aynı yerde bulunan bir medrese harabesi ve camisinin yaklaşık 200 m. batısındaki hamam kalıntısı da aynı döneme aittir.
Ahmed Gazi’nin Milas’ta yaptırdığı, ulucami diye anılan yapı kapısı üzerindeki celî hatla yazılmış iki satırlık kitabesinden anlaşıldığına göre Cemâziyelâhir 780’de [Ekim 1378] inşa edilmiştir. Dörtgen planlı, üç nef oluşturan çift sıra payelerin desteklediği düz bir çatısı, mihrap önüne rastlayan yerde bir kubbesi bulunmaktadır. Bölgesel karakter gösteren bir minareye sahip olan Ahmed Gazi Camii günümüze ulaşmamış olan medresesiyle bir bütün oluşturuyordu.[bk. Ahmed Gazi Camii]
Bugünkü Çine kazasına 10 km. mesafede Eski Çine köyündeki Ahmed Bey Camii 1322 (1904) yılında tamir edilmiş, Menteşeoğulları’na ait bir eserdir. Kitabesi kaybolmuş olan cami kare planlıdır. Devşirme kesme taş ve moloz taştan İnşa edilen caminin üzerini çift kademeli ve onikigen kenarlı kasnağa sahip 16,25 m. çapında bir kubbe örtmektedir. Kapı ve pencere söveleri de devşirme Bizans malzemesidir. Kuzey ve doğu cephelerine açılmış birer adet kapısı bulunmaktadır. Minberinin geometrik geçme ve yıldız motifleriyle bezenmiş kaliteli bir ahşap İşçiliği vardır. Caminin yakınında bulunan ve Ahî İbrahim Türbesi diye anılan yapının da mimari özellikleri yönünden Menteşeoğullan dönemi eseri olması gerekir. Yine devşirme kesme taş bloklar ve tuğla malzeme ile inşa edilen bu türbe mescid ve mumyalık bölümlerinden meydana gelmektedir. Kare plan üzerine sekizgen kasnaklı piramidal kubbe oturtulmuş, kubbeye geçişlerde Türk üçgenleri kullanılmıştır.
Bir liman şehri olan Mekri / Meğri’de de (Fethiye) Gazi Ahmed Bey devrinde çeşitli sivil ve dinî yapıların inşa edildiği bilinir. Burada Ahmed Bey kendi adına bir cami ve medrese yaptırmış. bu medrese 1473 Ağustosunda Venedik donanmasının saldırısı sonucunda yıkılmış ve Hacı İvaz tarafından seki yaylasında yeniden inşa ettirilmiştir. Ahmed Bey, Menteşe Bey’in türbesini Çakır Süleyman Bey çayırı mevkiinde yeniden yaptırmıştır. Bu türbe kare planlı, üzeri kubbe örtülü basit bir yapıdır ve içinde tek bir sanduka bulunmaktadır. Evliya Çelebi, Gazi Ahmed Bey’in Eskihisar’ı (Yatağan yakınındaki antik Stratonikeia şehri) Cenevizlilerden aldıktan sonra (?) bir cami inşa ettirip şehri İmar ettiğini söylemektedir.
Osmanlılar’ın ilk fethettiği yıllarda (1390-1402) Yıldırım Bayezid’in Menteşe valisi olan Hoca Fîruz’un yaptırdığı Fîruz Bey Camii ve Medresesi 26 Safer 797 [21 Aralık 1394] tarihlidir. Zâviyeli camiler grubuna giren bu yapı, plan itibariyle XIV. yüzyıl sonundaki erken Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımasına rağmen diğer mimari özellikleri Beylikler dönemini işaret etmektedir. Fakat gösterişli mimarisi ve taş süslemesiyle Osmanlı hükümranlığının izlerini taşımaktadır. Avlunun batısında yer alan medrese odalarıyla bir külliye şeklinde düşünülmüş olması bu etkiyi açıkça ortaya koymaktadır.[bk. Fîruz Bey Camii Ve Medresesi]
Yıldırım Bayezİd’in Ankara Savaşı’ndaki yenilgisinin ardından Timur’un Menteşe Beyliği’ne topraklarını iade etmesi üzerine Balat merkez olmuş, idareyi tekrar İlyas Bey ele almıştır. İlyas Bey’in bu dönemde Balat’ı önemli bir merkez haline getirdiği görülmektedir. Giriş cephesinin orta kemeri içinde yer alan kitabeye göre İlyas Bey’in ikinci beyliği sırasında Zilkade 806’da [Mayıs 1404] inşasına başlanan Balat’taki caminin Anadolu Türk mimarisinin gelişiminde özel bir yeri vardır. Bir avlunun etrafındaki medrese ve müştemilâtı ile küçük bir külliye şeklindedir. Kare planlı kalın duvarlar üzerine de, geçişleri Türk üçgenleri ve mukarnas dolgulu tromplarla sağlanmış olan 14 m. çapındaki kubbesiyle dikkati çekmektedir.[bk. İlyas Bey Külliyesi]
İlyas Bey’in antik Lagİna (Leyne) şehri yakınında şimdiki Turgut bucağı içinde yaptırdığı cami kare planlı ve tek kubbelidir. Taş ve tuğladan İnşa edilmiş olan yapı günümüze çeşitli dönemlerde gördüğü tamirler sonucunda ulaşabilmiştir. Kapısı asimetrik olarak minarenin bulunduğu yere yakın (solda) açılmıştır. Son cemaat yeri iki payenin taşıdığı iki çapraz tonoz ve boylamasına bir beşik tonozla kaplı eğimli bir çatıya sahiptir. Kubbe iri badem ve pandantiflerle kasnağa oturur. Çift kademeli kasnak üzerindeki kubbe merkeze doğru sivrilmiştir. Tek şerefeli bodur minaresi tuğladan yapılmıştır.
Menteşeoğulları’ndan İlyas Bey ve Orhan Bey dönemlerine ait yapılar mütevazi, fazla özelliği olmayan binalardır. Yalnızca bölgesel özelliklere sahip, yerli mimari üslûbun ürünü oldukları görülür ki bu özellik merdiven üzerinde balkon şeklindeki minareleridir. Ahmed Gazi’nin Peçin’deki medresesi Selçuklu mimari geleneklerine uyan, dengeli plana sahip olgun bir yapıdır. Milas’taki Ahmed Gazi Camii ise sadece âbidevî görüntüsüyle Ön plana çıkmaktadır. Yapıların içi ve dışının mermer levhalarla kaplanması ve taş süslemenin belirginleşmesi, Menteşeoğulları nda ancak XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyıl başına ait yapılarda görülmektedir. Bu yapılar zengin cephe düzenlemesiyle de önem taşımaktadırlar. Ayrıca külliye düşüncesinin yerleşmesi ve tek kubbe altında toplanan geniş mekân fikrini ortaya koyan örnekler (Eski Çine Ahmed Gazi ve İiyas Bey camileri) yine Menteşeoğulları nın sözü edilen döneme ait yapılarında görülmektedir.
Menteşeoğulları’ndan bol miktarda mezar taşı günümüze ulaşmıştır. Bunlardan bir kısmı ilk merkez durumundaki Peçin’de bulunmaktadır. Ahmed Gazi Türbesi’nde olanlar dışındaki mezar taşları harap bir halde, birçoğu toprağa gömülmüş vaziyettedir. Bir kısmı medrese avlusuna taşınmıştır. Ancak diğer mezar taşlarının ortaya çıkarılması için arkeolojik çalışmaya ihtiyaç vardır. 793-848 (1391-1444) yıllarına ait bu mezar taşları, Rudolf Meyer Riefstahl’ın çektiği fotoğraflar yardımıyla Paul Wittek taraf ın-dan incelenmiş, Riefstahl’ın Peçin’le ilgili hazırladığı bir kitapta yayımlanması düşünülmüşse de bu gerçekleşmemiştir. Balat’ta bulunarak İzmir Müzesi’ne taşınan yetmişe yakın mezar taşı 795-894 (1393-1489) yıllarına aittir. Bunların bir kısmı Bizans döneminden kalma taşların kesilmesiyle yapılmıştır. Bazı taşların üzerinde basit süslemeler görülse de sülüs hatla yazılmış kitabelerin bir kısmının üstündeki yazılar usta ellerden çıkmıştır.