Merâga. Günümüzde İran sınırları içinde bulunan önemli Ortaçağ şehirlerinden biri.
İran’ın kuzeybatısındaki Urmiye gölünün yakınında ve Sehend dağının güney eteklerinden geçen Safî akarsuyunun kenarında kurulmuştur. Yâküt el-Hamevî-nin eski adını Efrâzerûd (askerlerin toplandığı yer) olarak verdiği Merâga IV. (X.) yüzyılda kaleme alınan coğrafya kitaplarında çevresinde her türlü ziraatın yapıldığı, bağlık bostanlık, zengin, büyük ve güzel bir şehir olarak tanıtılır.
İslâm öncesi dönemde Azerbaycan’ın askeri ve idarî merkezi olan Merâga bu özelliğini İslâmî dönemde de sürdürmüş ve önceleri Azerbaycan ve İrmîniye’de bulunan Arap ordularına askeri ve İdarî merkezlik yapmıştır. Abbasî Halifesi Hârûnürreşîd zamanında (786-809) Azerbaycan-İrmîniye Valisi Huzeyme b. Hazım buranın etrafını surlarla çevirtti; bu durum, Bâbek isyanında bölgedeki halkın sığınıp yerleşmesi sebebiyle şehrin büyümesine yol açtı. Bununla birlikte askerî ve idarî merkezin IV. (X.) yüzyılın başlarında Erdebil’e nakli şehrin önemini azaltmış ve sonraki dönemlerde büyüklük itibariyle Erdebil’den sonra zikredilmesine sebep olmuştur.
Abbâsîler’den sonra Merâga sırasıyla Sâcoğulları, Büveyhîler, Deylemîler ve Revvâdîler’in, 446’da (1054-55) Selçuklular’ın hâkimiyetine girdi. Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar, Ahmedîlîler’in kurucusu Ahmedî! b. İbrahim er-Revvâdî’yi Merâga valiliğine tayin etti. Abbasî Halifesi Müsterşid-Biilâh, Irak Selçuklu Hükümdarı Sultan Mes’ûd b. Muhammed Tapar’a yenilerek esir düştüğünde Azerbaycan’a getirildi, ancak Merâga şehri dışında kurulan ordugâhta bir fedai grubu tarafından öldürüld.[17 Zilkade 529 / 29 Ağustos 1135] Halifenin cenazesi Me-râga’da Atabeg Medresesi’ne defnedildi. Merâga, Ahmedîlîler’den Nusretüddin Arslanapa zamanında Sultan Mesud tarafından kuşatılarak ele geçirildi ve surları yıktırıldı (541/1 46-47). 60’de (1205-1206) İldenizliler’den Atabeg Ebû Bekir, Merâga üzerine yürüyünce Ahmedîlîler’den Alâeddin Körpearslan kaleyi ona bırakmak zorunda kaldı. Alâeddin Körpe-arslan’ın 604’te (1207-1208) ölümü üzerine Atabeg Ebû Bekir 605’te (1208-1209) Merâga’nın geri kalan topraklarını da zaptetti. Şehir 618’de (1221) Moğollar tarafından yakılıp yıkılarak halkı kılıçtan geçirildi. Moğollar karşısında uzun bir mücadeleye giren Celâleddin Hârizmşah 622 (1225) yılında Azerbaycan’a yöneldiğinde şehir halkı onu davet etti. Celâleddin bu davete uyarak Merâga’ya geldi ve Azerbaycan’ı kontrolü altına alırken burayı askerî ve idarî merkez olarak kullandı. Şehir 628’de (1231) Moğollar tarafından ikinci defa ele geçirildi ve halkı yine katliama uğratıldı.
Merâga bölgesinin vergisini Büyük Moğol Hanı Mengü zamanında (1251-1260), Tebriz ve Hemedan’a kadar olan yerlerin vergileriyle birlikte Batu Han’ın adamları toplamaktaydı. Hülâgû’nun İran’a gelerek İlhanlı Devleti’ni kurmasının ardından Merâga bu devletin başşehri oldu ve bu tarihten İtibaren nüfusunun artmasının yanı sıra ilmî ve kültürel mekânlara da kavuşarak büyük bir gelişme gösterdi. Hülâgû’nun emriyle, aynı zamanda Merâga matematik-astronomi okulunun ela kurucularından olan Nasîrüddîn-i Tûsî tarafından tesis edilen rasathane ve 400.000 ciltlik bir kütüphane bunların en meşhur örneğidir. Rasathanenin yanı sıra Moğollar’dan önce inşa edilen Atabek ve Kâdî medreselerine ilâveten İlhanlı Veziri Reşîdüddin Fazlullah yeni bir medrese yaptırdı. Eserini 740 (1340) yılında kaleme alan Hamdullah el-Müs-tevfi’ye göre İlhanlılar’ın son dönemlerinde şehrin ödediği gümrük vergisi (tamga) 70.000, haraç ise 185.500 dinardı kayıtlardan anlaşıldığına göre Merâga. Azerbaycan’da Tebriz’den sonra en çok vergi ödeyen ikinci şehir durumundaydı.
İlhanlılar’m yıkılmasının ardından Merâga sırasıyla Celâyirliler, Umurlular, Ka-rakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler tarafından hâkimiyet altına alındı. Osmanlı-Safevî savaşlarında 941 (1534) ve 993 (1585) yıllarında iki defa Osmanlılar’ın eline geçen şehir bir süre de bu devlete bağlı kaldı. III. Murad dönemine ait mücmel tapu tahrir defterinde sancak (liva) olarak geçtiği ve toplam 492.400 akçe tutan vergi gelirinden 132.200 akçenin hâss-ı hümâyun kaydını taşıdığı görülmektedir. I. Abbas zamanında (1587-1629) tekrar Safevîler’e bağlanan Merâga, 1136 (1723) yılında bölgenin hâkimi Feridun Han’ın padişaha tâbi olmasıyla bir defa daha Osmanlı hâkimiyetine girdi. XII. (XVIII.) yüzyılın ilk yarısına ait bir tapu tahrir defterinden o tarihlerde şehirde 1676 hâne bulunduğu ve bunun 1548’inin müslümanlara, altmış beşinin hıristiyanlara. altmış üçünün yahudilere ait olduğu öğrenilmekte ve bu bilgilerin ışığında şehrin toplam nüfusunun 8380 kişi olduğu 7740 müslüman (% 92,361, 325 hıristiyan tahmin edilmektedir. Yine aynı defterde şehrin yıllık vergisi 145.100 akçe olarak görülmekte ve Merâga’nm XVIII. yüzyılın ilk yarısında Ortaçağ’da yaşadığı gösterişli günlerden uzak, küçük bir sınır kasabasına dönüştüğü anlaşılmaktadır. Merâga ve çevresinin etnik yapısı gibi mezhep yönünden durumu da tarih boyunca değişken bir yapı göstermiştir. Şehir ve bölge halkının önemli bir kısmının Ortaçağ boyunca Hanefî ve ikinci derecede Şafiî mezhebine mensup olduğu bilinmektedir. Safevîler devrinden itibaren ise bütün İran gibi Merâga bölgesinde de Şîa ağırlık kazanmıştır.
Merâga’nın XIX. yüzyılın başlarında yaklaşık30.000 kişi (6000 hâne] olan nüfusu yüzyılın ortalarında 15.000’e, sonlarında da 13.000 civarına inmiştir. Şehir 1828’de Ruslar tarafından işgal edilmiş, ardından tekrar İran’ın hâkimiyetine geçmiştir, I. Dünya Savaşı sırasında Ruslar’la Osmanlılar arasında el değiştiren Merâga savaştan sonra yeniden İran’a bağlanmıştır; halen Âzerbaycân-ı Şarki eyaleti (ustan) içerisinde kendi adını taşıyan ilin (şehrlstan) merkezidir. Şehrin nüfusu 1996 sayımına göre 132.318, ilinki 277.216 kişidir. Merâga şehrinde bulunan Önemli tarihî eserler arasında Surh Kümbeti (542/1147), Gerd Kümbeti (563/ 1167), Burc-i Âcurî (563/1 168), Kebûd Kümbeti (593/1197), Gaffâriyye Kümbeti (728/1328). Mescid-i Şeyh Bâbâ ve harabeden ibaret olan meşhur rasathane zikredilebilir.
Ortaçağ’dan günümüze kadar Merâga’-da yetişmiş veya buralı olup çeşitli ilim merkezlerinde şöhrete kavuşmuş Merâgi nisbesiyle anılan çok sayıda âlim, edip ve şair vardır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir: Fakih ve muhaddis Ebû Türâb Abdülbâkl b. Yûsuf, edip, fakih ve muhaddis Ebü’l-Hasan Ali b. Haskûye (Haske-veyh), muhaddis Ebü Bekir Muhammed b. Mûsâ, muhaddis İbnü’l-Merâgî (Ebü’l-Kâsım Ali b. Ahmed), muhaddis Ebû Muhammed Ca’fer b. Muhammed, ünlü musikişinas Abdülkâdir-i Merâgi, Câm-ı Cem’in sahibi Evhadüddîn-i Merâgi ve Zeyne!âbidîn-i Merâgî.
TDV İslâm Ansiklopedisi