Mesnevi Nazım Şekli -Urdu Edebiyatında- Özellikleri, Örnekleri, Hakkında Bilgi

Urdu edebiya­tında mesnevinin ilk örneklerinin nerede ve ne zaman yazıldığı konusunda değişik görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırma­cılar mesnevinin ortaya çıktığı bölgeyi Ku­zey Hindistan, bazıları ise Hindistan’ın gü­neyi yani Dekken olarak gösterir. Urduca mesnevinin ilk olarak Kuzey Hindistan’­da yazıldığını ileri sürenlere göre Fars ve Pencap dillerinde de şiirleri bulunan Çiştî sûfî Ferîdüddin Mes’ûd’un (ö. 664/1265) günümüze ulaşmayan tasavvufîbir ese­rindeki beyitler mesnevinin Urdu edebi­yatındaki ilk örneğidir. Ancak bu beyitle­rin tamamlanmış bir mesnevinin parçası olup olmadığı kesin biçimde ortaya konu­lamamıştır. Bazı araştırmacıların bu be­yitlerin ilk örnek oluşu konusundaki şüp­heleri dikkatlerin Urdu edebiyatının ilk merkezi kabul ediien Dekken’e yönelme­sine sebep olmuştur.

XIV. yüzyılda Türk asıllı şair Emîr Hüsrev-i Dihlevî’nin Halik Bârı adlı eseri Ku­zey Hindistan’da yazılıp günümüze ula­şan ilk mesnevidir. Bu eserin ona aidiyeti konusunda bazı şüpheler bulunmakla bir­likte onun bu adla Urduca bir mesnevi kaleme aldığı kesin olarak bilinmektedir. Hüsrev’den sonra Kebîr Dâs’ın Hint vezinlerini kullanarak telif ettiği Bâra Masa ile Kutbân’ın Haryani ve Apbhranaş dille­rine yakın bir dille yazdığı, Hindistan’da ilk romantik mesnevi sayılabilecek Mar-gâvatis) Urdu edebiyatının kuruluş dö­nemlerinde ortaya çıkmış mesnevilerdir. Kutbân’dan sonra Şeyh Hûb Muhammed Çiştî’nin Gucerât diliyle kaleme aldığını söylemesine rağmen bazı araştırmacıla­rın Urduca mesneviler arasında kabul et­tiği Hûb Tereng adlı mesnevisi gelir. Mu-hammad Efdal Pânîpatî’nin Hindistan’a has iklim ve tabiat özelliklerini anlatan Bukat Kahânî adlı eseri Kuzey Hindis­tan’da yazılan mesnevilerin güzel bir ör­neğini oluşturur.

Urdu edebiyatında ilk dönemlerde Fars­ça mesneviler örnek alınmış, bir kısım mesneviler Farsça’dan tercüme yoluyla, bir kısmı da Farsça mesnevilerindeki hi­kâyelerin Dekenî diline uyarlanması sonu­cu ortaya çıkmıştır. Gucerât ve Dekken’-de Urduca şiir söylenmeye başlandıktan hemen sonra XV. yüzyılın ortalarında Ben-menîler döneminde Fahreddin Nizamî, büyük kısmı günümüze ulaşan ve bazıları tarafından Urduca’nın ilk mesnevisi kabul edilen Kadam Râo Padam Râo hikâye­sini kaleme almıştır. Ahmednagarh şair Seyyid Şah Eşref Biyâbânî’nin Hz. Hüse­yin’in Kerbelâ’da çektiği sıkıntıları anlatan Nev Serhâr’ı da Urduca’nın erken dö­nem mesnevileri arasında zikredilebilir.

Âdiişâhîler devrinde mesnevi yazımı büyük hız kazanmıştır. Şah Mîrâncî Şem-süluşşâk’m Hûşnâme, Hûştcfziye ve Şehâdetü’l-hakikat mesnevilerinden başla­yarak sonraki dönemlerde de birçok mes­nevi kaleme alınmıştır. Abdül’ün îbrâhîmnâme’sı İbrahim Âdil Şah’in man­zum hayat hikâyesi, Mirza Muhammed Mukimî’nin Çendar Beden u Mehyâr\ Muhammad b. Ahmed Âciz’in Leylâ vü Mecnûn ile Yûsuf u Züleyhâ mesnevi­leri, Emîn’in Behrâm u Hüsn Bânû’su, Kemal Han Rüstemî’nin Hâvernâme’sı, Melik Hûşnûd’un Heşt Binişi ile Yû­suf-Z aleyh â’sı, San’atî’nin Kışşa-i Benazîr Muhammed Nusretî’nin Gülşen-i cIşk’\ İle ‘Alînâme ve Târîh-i SikenderTsl, Seyyid Mîrân Hâşimî’nin Yû­suf-Züleyhâ’sı Âdilşâhî devrinin en önemli mesnevileri arasındadır.

Kutubşâhîler dönemi şairlerinden Molla Vechî’nin Muhammed Kulı Kutubşah’m aşk hikâyesini anlattığı Kutb u Müşteri adlı eseri, Gavvâsî’nin Seyfü’l-mülûk ve Bedfu’l-cemâl’i ile Ziyâeddin Nahşebî’-nin Sanskritçe1 den Farsça’ya tercüme et­tiği Tûtinâme’sinin Urduca çevirisiyle Ha­san Şevki’nin mesnevisi Zafernâme-i Ni­zâm Şâh ve Mizbânînâme-i Sultân Mu­hammed cÂdilşâh adlı eserleri de bulun­maktadır. Devrin şairlerinden Mazharüd-din İbn Nişâtî’nin Phûlben’ı hikâyesinin özgünlüğü, dilinin sadeliği ve üslûbunun güzelliğiyle takdir toplamıştır. TabTnin Behrâm u Gülendâm, Fâiz’in Kışşa-i Rıdvan Şâh u Rûh-i Efzâ’sı, Latîf “in Za-fernâme’sı ve Gulâm Ali’nin Padmâvet’i de zikre değer mesnevilerdir.

Dekken’de Bâbürlüler döneminde de mesnevi yazıcılığı devam etmiştir. Bu dev­rin mesnevileri arasında Bahrîmin Men Leğen ve Bengâbnâme’sı, Vecdî’nİn Pençhî Bâçâ’sı, Velî Veylûrî’nin Reten Pedem’i, Sirâc-ı Evrengâbâdî’nin Bustan-i Hayan ve Ârifüddin Âciz’in Lacl u Gevheri meşhurdur.

Kuzey Hindistan’da yazılan İlk Urduca mesnevi XVII. yüzyıl şairlerinden Emrû-havî’nin Vefâtnâme adlı eseridir. Aynı yüzyılda Sadreddin Muhammed Faiz adlı bir şairin külliyatında mesnevi tarzı bir­kaç manzume bulunmaktadır. Kaynaklar­da adlan zikredilen Fezâil Ali Bî-kayd’m Hasb-i Hâl-i Hod ve Âbrû’nun Mevci-za-i Ârâyiş-i Ma’şûk mesnevileri de bu döneme aittir. Yine Zuhûrüddin Hâtim’in manzumeleri dışında Bezm-i tİşret mesnevisi, Mîr Abdülhay Tâbân’ın Der Medh-i Vmdetü’J-mülk Emir Hân En­cam adlı eseri Kuzey Hindistan’da mes­nevi yazıcılığının ilk örneklerinden sayıla­bilir.

XVIII. yüzyılda Kuzey Hindistan’da telif edilen ilk önemli mesnevi sûfîve şair Hâ-ce Mîr Derd’in kardeşi Mîr Eser’in Hâb u Höyo/idir. Bu eserde Mîr Derd’in de 300 beyti yer almaktadır. Mîr Muhammed Taki ve Sevdâ-yı Dihlevî aynı yüzyılın diğer tanınmış mesnevi şairleridir. Mîr Muham­med Takİ birçoğu çok kısa otuz üç mes­nevi kaleme almıştır. Bunlardan Şu’le-i cIşk, Deryö-i fîşk, Mıfâmelât-i cIşk ve şairin kendi hayatından kesitleri yansıt­tığı Hâb u Hayâl ve Şikârnâme zikre değerdir. Sevdâ-yı Dihlevî’nin de bazıları hiciv türünde yirmi beş mesnevisi vardır. Delhi’nin önemli şairlerinden Mushafî de Bahrü’i-beyân, Cezbe-ic!şkve Gülzâr-i Şehâdet adlı üç mesnevi kaleme almış­tır. Urdu edebiyatının en meşhur mesne­visi, XVIII. yüzyılda Mîr Gulâm Hasan Dih­levî tarafından yazılan ve Bedr-i Münir adı da verilen Sihrü ‘J-faeyân’dır. Eser C. W. BowdlerBelI ve Henry Court tarafından İngiliz­ce’ye tercüme edilerek yayımlanmıştır. Ayrıca kaynaklarda Mîr Hasan’ın on beş mesnevisinin daha bulunduğu kaydedil­mektedir.

XIX. yüzyılda Bâbürlüler’in son dönem­lerinde yetişen şairlerden Muhammed Mü’min Han’ın ikisi yarım kalmış sekiz mesnevisi vardır. Bunlardan Kavl-i Ga­mın, Şikâyei-i Sitem ve Kıssa-l Gam adlı mesnevileri önemlidir. Mü’min’in dışında Nevvâb Mirza Dâğ’ın Feryâd-i Dağ, Huşyâr Ceng’in Tûfân-ı Muhab­bet, Emîr Mînâyî’nin din ve ahlâkî öğüt­leri içeren Ebr-i Kerem ve Nûr-i Tecellî mesnevileriyle Râmpûr nevvâbının oğ­lunun düğününü anlattığı Kârnâme-i ‘İşret adlı eseri dönemin güzel örnekleri arasında sayılabilir.

Urdu edebiyatının Kuzey Hindistan’da­ki ikinci büyük merkezi Eved (Oudh) Devleti’nin başşehri Leknev’dir. Şehirde refah seviyesinin yüksek olması edebî alana da yansımıştır. Dekken’de Kulı Kutubşah’tan itibaren şairlerin çoğu mesnevi türünde eserler kaleme almışsa da mesnevi en üst noktasına XIX. yüzyılda Leknev’de ulaş­mıştır. Leknevli şairlerden Cur’et’in mes­nevileri arasında en hacimli olanları Dâs-tân-i Ülfet ve Hasan-Bahşî’din Bu sa­hada en tanınmış şair olan Diya Şankar Nesîm’İn Gülzâr-i Nes’im adlı mesnevisi edebî sanatları, darbımesel ve deyimleri kullanışındaki ustalığı, sanatlı üslubuyla Sihrü’l-beyân kadar beğeni kazanmış, ancak daha sonraki dönemlerde hikâye kurgusunun karışıklığı ve düzensizliği se­bebiyle eleştirilere uğramıştır. Hâce Esed Ali Kalak Leknevî’nin Tılsım-i Ülfet adlı mesnevisi de önemlidir. XIX. yüzyılda Lek-nev’in mesnevi sahasında en verimli şairi Tasadduk Hüseyin Şevk’tir. Şevk, meşhur mesnevisi Zehr-i cfşk’ta kendi tutkularını canlı bir biçimde yansıtmıştır. Eser genel ahlâka aykırı olmakla suçlanarak yasak­lanmıştır. Onun Perib-i clşkve Bahâr-i c/şA mesnevileri de Leknev’in açık Koz­mopolit kültürel yapısının aynası olduğu yönünde tenkitlere mâruz kalmıştır. Lek-nev ekolünün önde gelen şairlerinden Sa­adet Yâr Han RengînMeşnevi-yi Dilpe-zîr (Mâhcibîn ü Nazenin) adlı eserini Sih­rü ‘l-beyân’a nazîre olarak yazmışsa da başarılı olamamıştır. Bunun dışında onun Şeş Cihet-i Rengin ve Çûi Çemen-i Rengin adlı mesnevileri de bulunmakta­dır. Leknev’de mesneviyi ahlâkî amaçlar­la kullanan ender şairlerden biri ve belki de en önemlisi olan Münîr Şükûhâbâdî, Micrâcü’l-mezâmîn adlı eserinde Hz. Peygamberin mûcizeleriyle Şîa imamla­rının kerametlerini anlatmış, Hicâb-i Ze-nân’üa ise kadınlara ahlâkî öğütler ver­meyi amaçlamıştır. Eved Devleti’nin şair olan son padişahı Vâcid Ali Şah Ahter’in Hâkün-i Sürür, Deryâ-yi Tcfaşşuk ve Bahr-i Ülfet adlı mesnevileri bulunmak­tadır. Özellikle sürgündeki yıllarında yaz­dığı Hüzn-i Ahter yaşadığı sıkıntılı gün­lerin aynası gibidir.

Modern Urdu edebiyatında da mesnevi yazan şairler vardır. Muhammed Hüse­yin Âzâd’m Hubb-i Vatan, Şiblî Nu’mânî’nin Şubh-i Ümmîd, Muhammed İk-bal’in Sâkınâme, Gûristân-i Şâhi, Vâli-de-i Merhume ki Yâd meyn manzume­leri bu türün seçkin örnekleridir. İsmail Merathî. Ekber Allahâbâdî, Sîmâb EKbe-râbâdî, Şebbîr Hasan Han gibi isimler de modern dönemde mesnevi tarzı eser ve­ren şairler arasında sayılabilir. Bu şairler­den Pakistan millî marşının yazan Hafız Câllendharî’nin Şâhnâme-i İslâm adlı eseri son dönemlerin en iyi tarihî mes­nevisi olarak kabul edilebilir.


TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski