Mesruk Hadis Nedir, Ne Demek, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Mesrûk. Bilinen râvisî dışında bir kimseye nîsbet edilen hadis.

Sözlükte “çalınmış” mânasına gelen mesrûk kelimesi, hadis terminolojisinde bir râvinin rivayeti olarak meşhurken ri­vayeti garip göstermek, ona ilgi çekmek veya daha başka bir maksatla ası! râvisi yerine aynı tabakadan başka bir râviyi koymak suretiyle rivayet edilen hadisi ifa­de etmektedir. Mesrûk, “bilinen muteber hadis tahammül yollarından biriyle alın­mayan, rivayet yetkisi bulunmayan bir râvinin naklettiği hadis” şeklinde de tarif edilmektedir.

Mesrûk kelimesi bir hadis çeşidi anla­mını kazanmadan önce aynı kökten ge­len “sâriku’l-hadîs” (hadis hırsızı) ve “yesri-ku’l-hadîs” (hadis hırsızlığı yapar) ifadeleriy­le cerh lafzı şeklinde kullanılmıştır. Hadis­leri yazılı veya şifahî olarak bir hocadan dinleyip almanın büyük önem taşıdığı 11 (VIII) ve III. (IX.) yüzyıllarda iyi niyetli olmadıkları tesbit edilen bazı şahısların gö­rüşmedikleri kimselerden nakilde bulun­dukları veya bir şeyhin hadislerini başka bir kişiye nisbet ederek naklettikleri gö­rülmüş, bu davranışları sebebiyle de ha­dis hırsızı diye cerhedilmişlerdir. “Sirka-tü’I-hadîs serikatü’l-hadîs” (hadis hırsız­lığı) ifadeleri hadis kaynaklarında çokça kullanılmaktadır. Yahya b. Maîn’in belirtti­ğine göre. İbn Cüreyc ve Ma’mer b. Râşid ile karşılaşmadığı halde onların hadislerini Hişâm b. Yûsuf vası­tasıyla duymuş gibi nakleden Mutarrif b. Mazin es-San’ânî’nin durumu açığa çı­kınca cerhedilmiştir. Yine Yahya b. Maîn, Abdullah b. Mübârek’ten aldığı bazı ha­disleri onun hocalarından duymuş gibi nakleden Eyyûb b. Süveyd er-Remlî’yi de­ğerlendirirken “kâne yesriku’l-ehâdîs” (hadis hırsızlığı yapardı) ifadesiyle cerhet-mektedir. Hicretin ilk üç asrında (Vl-lX. yüzyıllar) hadis ilmi açısından büyük önem taşıyan bu konu üzerinde muhaddisler ti­tizlikle durmuşlardır. Bunlar Hammâd b. Amr en-Nasîbî, İbrahim b. Ebû Hayye’l-Yese”, Behlûl b. Ubeyd el-Kindî ve Mu-hammed b. Yezîd et-Tarsûsî gibi yalan­cıların hadis hırsızlığı yaptıklarını ortaya çıkarmış ve bu tür rivayetlerine mesrûk adını vermişlerdir.

IV (X) ve V. (XI.) yüzyıllarda hadislerle senedlerinin tamamen tesbit edilip kay­naklara geçirilmesinden, hadislerin şeyh yerine kitaptan alınıp senedsiz olarak ri­vayet etme geleneğinin yaygınlaşmasın­dan sonra hadiste sirkat meselesi önemini yitirmiş, mesrûk hadis çeşidi de kaynak­larda bilinen örnekleriyle kalmıştır. Nite­kim Hâkim en-Nîsâbûri. Hatîb el-Bağdâ-dî. İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûri, Nevevî ve Zeynüddin el-lrâki hadis usulüne dair eserlerinde mesrûk hadise temas etme­mişlerdir. Günümüzde yazılan hadis usu­lü kitaplarında mesrûk hadis maklûb ha­disle birlikte ele alınmaktadır. Şemseddin es-Sehâvî’ye göre cerhin üçüncü merte­besindeki bir râvinin rivayeti olan mesrûk hadis, içinde yalan barındırdığı İçin mu-haddislerce bir çeşit mevzu hadis kabul edilmiştir.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski