Meşruta Nedir, Ne Demek, Hakkında Bilgi

Meşruta. Belli bîr kullanıma veya görevlinin ikametine tahsis edilmiş taşınmaz vakıf.        .

Sözlükte “şart koşulmuş” anlamına ge­len meşruta kelimesi cami, kütüphane, sıbyan mektebi, tekke vb. vakıf eserler­de çalışan imam, müezzin, hatip, kayyum, hâfız-ı kütüb, muallim, şeyh, türbedar, mütevelli, muvakkit ve müderris gibi gö­revlilerin barınması için vâkıf tarafından tahsis edilen odalar veya evler için kulla­nılmıştır. Günümüzün lojmanlarına teka­bül eden ve meşrûtahâne diye de anılan bu yapılar yalnız vakfiyede belirtilen amaç ve şartlara uygun olarak kullanılır, başka bir kişiye veya kullanıma tahsis edilmesi­ne, kiralanmasına izin verilmezdi. İlk sa­hibi tarafından satılmamak şartıyla mi­rasçılarının kullanımına bırakılan ev vb. taşınmazlara da meşruta denilmiştir. Bu tür yapıların günümüze ulaşmış bir ör­neği. XVII. yüzyılın sonlarında Amcazade Hüseyin Paşa tarafından Boğaz’da yaptı­rılan ve “meşruta yalı” olarak anılan sahilhânedir.

Meşrutalar genellikle barındırdıkları görevlilerin İşyerlerinin yakınında kurul­muştur. Nitekim birçok imam meşrutası caminin bahçesinde veya yakınındaki bir sokakta inşa edilmiştir, Meşrutah ân ele­rin sayısı vakfın büyüklüğüne ve gelir kay­naklarına göre değişmektedir. III. Selim’in vakfı olan Üsküdar’daki Selimiye Külliye-si’nde imâm-ı evvel, imâm-ı sânı, sermü-ezzin, müezzin, muvakkit, serkayyum, kayyum. muallim, hâfız-ı kütüb ve mü­derris için meşruta tahsis edilmişti. İs­tanbul’daki meşrutahâneler ahşap veya kagir olarak yapılmış, çoğunun ahşap oluşu zamanla ortadan kalkmalarına yol açmıştır.

Kütüphane yapıları genellikle kagir ol­duğundan meşrutahâneleri de aynı şe­kilde yapılmıştır. XVIII. yüzyılda İstan­bul’da Vefa’da tesis edilmiş Atıf Efendi Kütüphanesi’nde görevli üç hâfız-ı kütüb için kütüphane kapısından avluya girişin üstünde üç katlı bir meşruta inşa edil­miştir. Zemin katı, üzerinde bulunduğu sokağın eğriliğine uyan binanın ikinci ka­tındaki odaların planı Türk evlerinde yay­gın biçimde kullanılan üçgen çıkmalarla düzeltilmiş, bu uygulama ile yapının so­kak cephesi geleneksel bir karakter ka­zanmıştır. Lâleli’deki Koca Râgıb Paşa Kü­tüphanesi’nde de (11 76/1 762-63) külliye ile birlikte inşa edilen ve hâlâ kullanıl­makta olan bir meşruta bulunmaktadır. Fatih Çarşamba’daki Murad Molla Kü­tüphanesi (l 189/1775), aynı avlu içinde yer alan Murad Molla Tekkesi’ne sonra­dan eklenmiş olup meşrutası da avlu gi­rişinde kagir, tek katlı, mütevazi bir bina­dır. Buna karşılık şeyh ve ailesine ayrılan meşruta, İstanbul’da birçok tekkede ol­duğu gibi ahşap ve iki katlı bir konak şek­linde düzenlenmiştir.

Yok olan meşrutalarla ilgili fotoğraf vb. belgeler sınırlı olmakla birlikte elde edile­bilenler araştırmalar bakımından ilginç veriler sunmaktadır. Geç Osmanlı döne­mi konut mimarisinin kıymetli bir örneği olan ve 1930’larda yıkılarak ortadan kal­dırılan İstanbul’daki II. Bayezid Külliyesi İmareti’nde girişin üstüne sonradan ek­lenmiş üç katlı ahşap meşruta, eldeki fo­toğraflarla ve Ahmet Ziya Bey’in (Akbulut) 1917’de yaptığı iki tablo ile belgelen­miştir. 1924 yıîında Üsküdar’daki cami, tekke ve diğer vakıf yapıların meşrutala-rıyla ilgili olarak İbrahim Hakkı Konyalı ta­rafından yayımlanan belgeye göre Cum-huriyet’in ilk yıllarında bölgede yetmiş se­kiz yapı bulunmaktaydı. Bir kısmı yıkılmış ve zamanla arsa haline gelmiş bu meş­rutaların içinde sultanlar tarafından yap­tırılan külliyelere ait olanlar önemli yer tutmaktadır. Belgeye göre Kösem Sui-tan’m inşa ettirdiği Çinili Cami Küliiyesi’nde birinci ve ikinci imam, birinci ve ikinci müezzin, kayyumbaşı, ferrâş ve yardım­cısı için meşrutahâneler vardı. Üsküdar’daki Yeni Valide (Gülnûş Valide Sultan) Külliyesi’nde ise imâm-ı evvel, imâm-ı sânî ve hatip için meşruta yapılmıştı. Yakın tarihlerde inşa edilen Altunîzâde Camii’nde birinci ve ikinci imamla beş müezzin ve câbîye (tahsildar) ait iki katlı birer meş­ruta cadde boyunca yerleştirilmiştir.

Tekke şeyhlerinin aileleriyle birlikte ba­rındıkları meşrutahâneler tekke mima­risi içinde önemli yer tutmaktadır. Esin Demirel İşli tarafından İstanbul tekkele­rinin meşrutaları üzerinde yapılan tesbit-lere göre bunlar tevhidhâneden bağım­sız, tevhidhâneye bitişikve tevhidhâneyle aynı çatı altında olmak üzere üç tiptedir. Harem ve selâmlık bölümlerinin yanında mutfak, yemekhane, hamam gibi kısım­larda bu yapıların iç düzenlemesinde rol oynamaktadır. İşlİ’ye göre tevhidhâneye bitişik veya bağımsız olan meşrutahâne­ler, konut mimarisinin bilinen tipolojik özelliklerini yansıtırken tevhidhâneyle bü­tünleşen örneklerde ilginç düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Çok sayıda yapıdan olu­şan bir külliye özelliğine sahip tekkelerde ise meşrutanın harem kısmı diğer yapıla­rın içinde bulunduğu avludan ayrı tutul­muştur. Bu tür düzenlemeye Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdâyî, Topkapı dışında Merkez Efendi ve Kocamustafapaşa’da Sünbül Efendi tekkelerinin meşrutaları örnek gösterilebilir.

TDV İslam Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski