Misak Nedir, Kuranda, İncilde, Tevratta Anlamı, Hakkında Bilgi

Mîsâk. Antlaşma, sözleşme anlamında bir terim.

Sözlükte “güvenmek, itimat etmek” mânasmdaki sika (vüsûk) veya “sağlam ve muhkem olmak” anlamına gelen vesâka kökünden türemiş bir isim olan mîsâk “kuvvetli ahîd ve antlaşma” demektir. Di­nî metinlerde “Allah ile peygamberler ve kullar arasında gerçekleşen antlaşma” anlamında kullanılmaktadır.

Gerek kişi ve kabileler gerekse hüküm­dar İle tebaası arasında cereyan ettiği şekliyle siyasî mânada sözleşme eski Me­zopotamya kültürlerinde sıkça rastlanan bir uygulamadır. Ancak tarafları Tanrı ve insanlar olan ahidleşme inancının eski İs­rail dinine has bir kavram olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir. İnsanlar ve tanrılar arasında ahidleşme fikri, özellikle adağa dayalı törenler bağ­lamında Yakındoğu dışındaki Kültürlerde de bulunmaktadır.

İlâhî seçilmişlik ve ahid temalarının merkezî konumda bulunduğu Tevrat’ta siyasî sözleşme türünün yanı sıra biri vaad, diğeri ahidleşme şeklinde olmak üzere iki ilâhî sözleşmeden bahsedilmektedir.Tanrı’nın Nûh. İbrahim ve Dâvûd ile yaptığı, onlara yönelik karşı­lıksız vaadini ifade eden sözleşmeler ilk türden ahid kapsamında yer alırken. Tan­rı ile İsrâiloğulları arasında gerçekleşen sözleşme ikinci türü oluşturmaktadır. Tevrat’ta ahid veya mîsâk karşılığında İbrânîce berit dışında edut, vealah kelimeleri de kullanılmak­tadır.

İncîller’de ve Pavlus’un Mektupları’nda îsâ Mesih’in gelişiyle başlayan yeni bir dö­nemden ve Tanrı ile hıristiyanlar arasın­da cereyan edip İsrâiloğulları ile yapılan ahdin yerine geçen yeni bir ahidden bahsedilmektedir. Ahid kavramı­nın yanında reformist (Calvinist) Hıristi­yanlık içinde gelişen ve “ahid teolojisi” ola­rak isimlendirilen diğer bir inanışa gö­re Tanrı en başta bütün insanlık adına Âdem’le bir ahid yapmış, bu ahdin ihlâl edilmesi üzerine seçilmişler adına ikinci Âdem konumundaki îsâ ile yeni bir ahid gerçekleştirmiştir. Kurtuluş ise bu son ahde girmeye bağlı görülmüştür.

Kur’ân-ı Kerîm’de sika kavramı dokuz âyette yer almakta, yirmi beş âyette de mîsâk kelimesi geçmektedir. Kur’an’da ahid ve mîsâk kelimeleri genellikle birbi­rinin yerine geçecek şekilde kullanılmakla birlikte ahid geniş mânada her türlü di­nî, siyasî ve sivil anlaşmayı ifade etmekte mîsâk ise daha ziyade dinî ma­hiyette ve bir nevi kayda bağlanmış veya pekiştirilmiş sözleşmeye işaret etmekte­dir. Nitekim Allah’ın, tevhid dinini yay­mak ve kendilerinden sonra gelecek pey­gamberi tasdik etmek üzere bütün nebi­lerden -ve ümmetlerinden- aynı şekilde peygamberlere ve ilâhî emir ve nehiylere uyma konusunda inananlardan aldığı söz­den bahseden, ayrıca ilgili sözleşme hü­kümlerini de zikreden âyetlerde çoğun­lukla mîsâk kelimesi kullanılmaktadır.[Bakara 2/83-84; Âl-i İmrân 3/81; Mâide 5/12-13] Bazı hadislerde İnsanlar arasın­daki yemin veya anlaşma ve Allah’a verilen söz kapsamında olmak üze­re mîsâkla ahid yan yana zikredilmekte, fakat Allah’ın Âdem’in zürriyeti, peygam­berler, Ehl-i kitap ve âlimlerle ahidleşmesine atıf yapılan yerlerde genellikle sadece mîsâk kullanılmaktadır.

Bazı müfessirlere göre ahid kelimesiyle Allah’ın kullarını sorumlu tuttuğu bütün emir ve nehiyler, mîsâk ile de bunları te­kit eden deliller kastedilmektedir. Elmalılı Muhammed Hamdi’ye gö­re Allah başlangıçta Âdem’in zürriyetiyle İman ve kulluk üzerine ezelî bir anlaşma yapmıştır; insan aklı ve yaratılışı da bu anlaşmayı desteklemektedir. Bilhassa “Allah ile İnsanlar arasındaki sözleşme” mâna­sında kullanıldığında ahidle mîsâk arasın­da ince bir anlam farkı göze çarpmaktadır. Buna göre ahid aralarındaki anlaş­maya dayanarak Allah’ın insanlar üzerin­deki hakkına, onlara yönelik vaad. emir ve bilgilendirmesine [Bakara 2/40; Ra’d 13/20; Nahl 16/91; Yâsîn 36/60] mîsâk ise insanların Allah’a verdikleri sağ­lam söze [Bakara 2/93; Nisâ 4/155; Mâide 5/7] işaret etmektedir. Kur’an’­da Allah’a karşı gelmekten sakınan mü­minlerin vasıfları sayılırken ahde vefa gösterme özellikleri de belirtilmektedir.[Bakara 2/177; Âl-i İmrân 3/76; Ra’d 13/20; krş. Meâric 70/32] Ayrıca inanan­ların, antlaşmaların hükümlerine riayet ettikleri müddetçe müslüman olmayan taraflara da verilen söze göre uygulama­da bulunmaları emrediimektedir [Tevbe 9/4, 7] Kur’an’da bunlardan başka Al­lah adına verilen ahdin bozulmaması is­tenmekte [Nahl 16/91] muahedele­rine sadık kalanlara büyük mükâfat vaad edilmekte [Feth 48/10] ve Allah’a karşı ahidlerini hiçe sayanların âhirette hiçbir pay alamayacakları haber verilmektedir. [Âl-i İrnrân 3/77]

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski