Misyonerlik Nedir, Tarihi, Çalışmaları, Hakkında Bilgi

Misyonerlik. Evrensel dînler ve özellikle Hıristiyanlık bağlamında dinin yayılması amacıyla yapılan sistematik faaliyetler.

Latince missiodan gelen misyon söz­lükte “görev ve yetki”, misyoner ise “gö­revli olan kişi” anlamına gelmektedir. Hı­ristiyanlığın ilk dönemlerinde Baba tara­fından Oğul’un, Baba ve Oğul tarafından Rûhulkudüs’ün gönderilişine yönelik tan­rısal iradeyi belirttiğinden teslîs öğretisiyle ilgili olarak taşıdığı teolojik anlamın yanı sıra kilise tarafından resmen vaaz için görevlendirilmeyi ifade eden misyon terimi XVI. yüzyıldan itibaren Cizvitler”ce daha Özel bir anlamda kullanılmaya baş­landı. XVI. yüzyılda Ignatius Loyola tarafından, hıristiyan milletle­rin kolonilere kilise görevlileri gönder­mesini ifade eden misyon ve misyonerlik (missionary) sömürge bölgelerinin hıristiyanlaştırılması bağlamında kullanılmış­tır. Katolik kilisesinin Hıristiyanlığın yer­liler arasında yayılmasını sağlamak ama­cıyla görevlendirdiği kilise temsilcilerine misyoner, bunların gittikleri ülkelere ise misyon ülkeleri denilmiştir. Hıristiyan misyonerliğinin teolojik dayanakları ve değerlendirilmesi bağla­mındaki çalışmaları ele alan bilimsel di­siplin “misyon teolojisi”, genelde misyo­nerlikle ilgili bütün faaliyetleri inceleyen bilim dalı da “misyoloji” (missiology) ola­rak adlandırılmaktadır. Günümüz hıristi­yan misyonerleri, emperyalizmle ilişkisi­nin çağrıştırdığı olumsuz anlamdan do­layı misyonerlik yerine başka kelimeler kullanma eğilimindedir. Bunlar arasında en sık rastlananlardan biri evangelizm ve evangelizasyondur, zaman zaman şahit­lik (witnessing) ve beyan (proclamation) gibi kelimeler de kullanılmaktadır.

İslâm geleneğinde dinin insanlara du­yurulması ve tanıtılmasına “tebliğ” ve “davet”, bu faaliyeti üstlenen kişiye tebliğci” denilmektedir. Ancak Hıristiyanlık’­taki misyon ve misyonerlikle İslâm’daki tebliğ ve davet anlayışı arasında derin farklılıklar bulunmaktadır. İslâmî tebliğ ve davette yalnızca doğruların ilân edilip insanlara duyurulması hedeflenirken [Mâide5/67; Nahl 16/125] misyonerlik­te amaç insanların vaftiz edilip hıristiyanlaştırılmasıdır.[Matta, 28/19-20] Dolayısıyla misyonerlik, sadece hıristiyan inan­cının ifade edilip duyurulmasını amaçla­yan sıradan bir tebliğ olayı değil, Pavlus’un da vurguladığı gibi “ne yapıp edip insanların Hıristiyanlığa kazandırılması” faaliyetidir.[Korintoslular’a Birinci Mek­tup, 9/20]

Misyonerlik özelde hıristiyan yayılmacı­lığını ifade etmektedir; ancak farklı me­tot ve yöntemler kullanmakla birlikte di­nin yayılmasını hedefleyen birçok inanç sistemi vardır. Kurtuluşun yalnızca ken­disiyle sınırlı olduğunu iddia eden evren­sel eğilimli bütün dinler [Budizm, Hindu­izm, Sihizm gibi] misyonerlik eğilimi içeri­sindedir. Diğer taraftan Yahudilik gibi bir yanıyla millî karakter taşıyan dinlerde de zaman zaman misyonerliğe yer verildiği görülmektedir. Eski Ahid’deki bazı ifade­lerden İsrâiloğulları dışındaki halklara yö­nelik ihtida faaliyetlerinin yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Nitekim I. Krallar’da (19/ 15) Peygamber İlyâs’ın Tanrı tarafından Şam Kralı Hazael’i takdis etmek üzere görevlendirildiğinden ve İşaya kitabında (56/ 3) Rabb’e bağlı olan yabancılardan söz edilmektedir. Yahudilik’te Hz. îsâ döne­minde ve sonrasında da dinin diğer halk­lar arasında yayılması örnekleri görül­mektedir. Meselâ Resullerin İşleri kitabı her milletten yahudilerden bah­setmekte, mühtedi olan Romalılar’dan. Giritliler’den ve Araplar’dan söz etmekte­dir. Ortaçağ’ın başlangıcında Yahudiliğin Karaim mezhebi, dinsel öğretilerin ev­rensel planda yayılması gerektiği düşün­cesiyle Yahudiliği çeşitli uluslar arasında yaymış ve bu faaliyetler sonucu Karâî Türkleri Yahudiliği kabul etmiştir. Günü­müzde başta reformist Yahudilik olmak üzere çeşitli cemaatlerin misyon kavra­mına sıcak baktığı bilinmektedir.

Misyonerlik faaliyetlerinde özellikle ba­zı tarikatlarla manastırların ve dinin ya­yılması amacıyla kurulmuş cemiyetlerin önemli rolü vardır. Ortaçağ’da önceleri Fransiskenler ve Dominikenler. XVI. yüz­yıldan itibaren Cizvitler gibi tarikatlar hı­ristiyan misyonerliğinde önemli rol oyna­mışlar, misyon bölgelerinde bu tarikatlara bağlı manastırlar misyonerlik faaliyet­lerinde birer üs görevi üstlenmişlerdir. Benzer şekilde Budist Sangha teşkilâtı da manastırları ve keşişleri vasıtasıyla Bu­dizm’in yayılmasında aktif rol oynamıştır. Bu arada İslâm’ın tebliği ve neşrinde de İslâm tarikatlarının ve bunlarla ilişkili tek­ke ve zaviyelerin önemli rolü olduğu hatırlanmalıdır.

Daha yeni Daha eski