Mıntaka Nedir, Ne Demek, Astolojide Anlamı, Hakkkında Bilgi

Mıntaka. Burçlar kuşağı ve ekliptik dairesini ifade eden eski astronomi terimi.

Sözlükte “kemer” veya “kuşak” anlamı­na gelen mıntaka kelimesi nintak ve nitâk kelimeleriyle eş anlamlıdır  Tercüme faaliyetlerin­den sonra gelişen İslâm astronomi ter­minolojisinde “daire” [Gr. kyklos]ve “böl­ge mânalarını kazanmıştır. Bîrûnî, merkezinden kutupları olan bir ek­senin geçtiği büyük daireye mıntaka den­diğini ve dairenin bu adı almasının tıpkı bir kemer yahut kuşak gibi ortada bulun­masıyla ilgili olduğunu belirtir. İslâm astronomi lite­ratüründe yaygın biçimde hem ekliptik denilen tutulum (husuf) dairesini hem de burçlar kuşağını (felekü’l-burûc, dâiretü’l-burûc; Gr. zodiakos kyklos] ifade eden te­rim bu sebeple “muntakatü’l-burûc, muntakatu feleki’l-burûc” veya bazan “nitâ-ku’l-burûc” tamlamalarıyla anılır. Bunun­la birlikte astronomi bilginleri, 6°’lik (ve­ya 7°) genişliğe sahip dairevî bir bölge ola­rak burçlar kuşağı ile ekliptik dairesini bir­birinden ayırmışlardır. Buna göre eklip­tik, burçlar kuşağını tam ortasından kateden çemberi yahut bu çemberin oluş­turduğu dairevî düzlemi belirtmektedir. Burçlar kuşağını ortalayan bu çember ay­nı zamanda güneşin yıllık görünür hare­ketine ve dolayısıyla yörüngesine karşılık gelir.

Ekliptik dairesi anlamıyla mıntaKa ma­tematiksel astronomi açısından büyük önem taşır. Çünkü herhangi bir gökcis­minin konumunu hesaplamak için baş­vurulan koordinat sisteminin temelini oluşturmakta olup enlem (arz) ve boylam (tûl) denilen koordinatlar matematik de­ğerlerini ekliptiğe olan nisbetieriyle ka­zanır. Ekliptik dairesi, enlem ve boylam, gökkürenin ekvatoru ve ekliptik dairesi­nin merkezinden geçen eksenin kuzey-güney kutuplan birlikte sabit bir referans çerçevesi oluşturur. Ekliptik, ekvatoru bugünkü bilgilerimizle 23° 27 dakikalık bir eğim oluşturacak şekilde kesmekte, kesişim noktaları gün-gece eşitliğini ifa­de eden itidal (equinox), kuzey ve güney­deki uçlar ise dönenceleri ifade eden inkılâp (solstice) noktalarını teşkil etmek­tedir. Buna göre gökküredeki sabit bir yıldız ya da gezegenin konumu, onun ekliptik enlem ve boylamını gösteren açıların hesaplanmasıyla belirlenmektedir.

Bütün astronomi hesaplamalarının te­melini oluşturan ve 360 derecelik bir dai­revî kuşak olarak kabul edilen mıntaka 30’ar derecelik on iki eşit kısma bölün­müş ve bu kısımlardan her birine “burç” adı verilmiştir. Bunların güneşin burca giriş tarihlerine göre sırasıyla adları şun­lardır: Koç [Ar. Hamel, Lat. Aries: 21 Mart] Boğa [Sevr, Taurus: 20 Nisan] İkizler [Cev­za, Gemini: 21 Mayıs] Yengeç,[Seretân, Cancen 22 Haziran] Aslan,[Esed, Leo: 23 Temmuz] Başak,[Sünbüle, VirgO: 23 Ağus­tos] Terazi, [Mîzan, Libra: 23 Eylül]Akrep, [Akreb, Scorpius: 22 Ekim] Yay [ Kavs, Sagittarius: 22 Kasım] Oğlak[Cedy, Capricornus: 22 Aralık] Kova [Delv, Aquarius; 20 Ocak] Balık.[Hût, Pisces: 19 Şubat]

1. Koç. On üç aslî, beş talî yıldızdan olu­şur. Seretân denilen iki parlak yıldızı ayın ilk menzilidir.

2. Boğa. Otuz üç aslî, on bir talî yıldızdan meydana gelir. En parlak yıldızı olan Deberân, yakınındaki beş yıl­dızlı kümeyle (kilâs, hyades] birlikte ayın dördüncü menzilini (eldeberan – Hyades) oluşturur. Yedi yıldızlı diğer küme ise ayın üçüncü menzili olan Süreyya’dır (yedi kan­dilli Süreyya).

3. İkizler. On sekiz aslî, yedi talî yıldızdan oluşur. Parlak iki yıldızına Ziâ ve Mebsûte (Castorve Polİux) denir; bunlar aynı zamanda ayın yedinci menzi­lidir. Hen’a adı verilen üç yıldızı ise İkizler burcunun üç yıldızı ile birlikte ayın altıncı menzilini teşkil eder.

4. Yengeç. Dokuz as­lî, dört talî yıldızdan meydana gelir. Ma’-lef adını taşıyan üç yıldızı ayın sekizinci, bir yıldızı da Aslan’ın bir yıldızıyla birlikte dokuzuncu konağıdır (tarf).

5. Aslan. Yir­mi yedi asiî. beş talî yıldızdan oluşur. Dört yıldızı ayın onuncu (cebhe), iki yıldızı on bi­rinci (zübre) ve bir yıldızı da on ikinci (sar-fe) menzilidir.

6. Başak. Yirmi altı aslî, altı talî yıldızdan meydana gelir. Beş yıldızı ayın on üçüncü (avvâ), bir yıldızı on dördüncü (simâk) ve dört yıldızı on beşinci (gafr) menzilidir.

7. Terazi. Sekiz aslî, do­kuz talî yıldızdan oluşur. İki yıldızı ayın on altıncı menzilidir (zübânâ).

8. Akrep. Yir­mi bir aslî, üç tâiî yıldızdan meydana ge­lir. Üç yıldızı ayın on yedinci (iklîl), bir yıldı­zı on sekizinci (kalbü’l-Akreb) ve iki yıldızı da on dokuzuncumenzilidir (şevle).

9. Yay. Otuz bir yıldızdan oluşur. Sekiz yıldızı ayın yirminci (naâim), seyrek yıldızlı böl­gesi ise yirmi birinci menzilidir (belde).

10. Oğlak. Yirmi sekiz yıldızdan meydana geiir. İki yıldızı ayın yirmi ikinci menzilidir (sa’dü’z-zâbih).

11. Kova. Kırk iki aslî, üç talî yıldızdan oluşur. İki veya üç yıldızı ayı yirmi üçüncü (sa’dü’I-bula1). iki yıldızı Ak-rep’in iki yıldızı ile birlikte yirmi dördüncü (sa’dü’s-suûd) ve dört yıldız da yirmi beşinci (sa’dü’l-ahbiyye) menzilidir.

12. Balık. Otuz dört aslî, dört talî yıldızdan meydana gelir. Pegasus(el-feresü’l-a’zam) veAndro-meda (zâtü’l-kürsî) kümelerinin güneyindedir.

Bazı yıldız kümelerini çeşitli şekillere benzeterek burç adı altında güneşin ve gezegenlerin yörüngeleri etrafında top­lama düşüncesi Mezopotamya’da Sumer-ler’e, milâttan önce 3000’lere kadar git­mektedir. Burçların isimlerine ilk defa çivi yazılı Sümer ve Akkad tabletlerinde ve burç anlamında olmasa da ilk burç sem­bollerine Eski Bâbil dönemi sınır taşla­rında rastlanmaktadır. İlk burçlar kuşağı tasviri Ptolemaik dönem Mısır sanatına aittir ve Denderân’daki bir tapınakta bu­lunmuştur; günümüz tasvirlerinin pro­totipidir. Halen bütün dünyada benim­senmiş olan ve aslında stilize edilmiş burç şekillerinden ibaret bulunan sembollerin tarihçesi bilinmemekte, bunların ilk defa Ortaçağ sonlarına ait Grek el yazmala­rında kullanıldığı görülmektedir. İsiâm sanatında bilinen ilk burçlar kuşağı tas­viri ise Emevîler’e ait Kusayru Amre kas­rının hamamında, sıcaklık kubbesinin içi­ne resmedilmiş gök haritasının çevresin­de yer almaktadır.

Astrolojide büyük Önemi olan mınta-kada her burcun müsellesât, vücûh, bü­yüt, şeref, hubût ve hudûd denilen nite­likleri vardır. Müsellesât On iki burç birbirini kesen eşke­nar üçgenler oluşturacak şeki!d.e birleşti­rilmiş ve meydana gelen dört üçgenden her biri anâsır-ı erbaadan birine bağlan­mıştır; yani o unsuru bu üçgenin etkiledi­ği kabul edilmektedir. Ayrıca her üçgene biri gündüz, biri gece olmak üzere yedi gezegenden ikisi hâkim yıldız olarak tah­sis edilmiş, bir diğeri de refakatçi sıfatı ile bu ikisine bağlanmıştır, Gruplandırma şöyledir:

Vücûh veya Suver 30’ar derece olan on iki burcun her biri üçe bölünmüş, böylece 10’ar derecelik otuz altı kısım elde edil­miştir; bunlara vücûh veya suver denir. Bu isimler doğuşları aynı zamana rastla­yan burçları ifade eder. Aslında bunlar Babilonyalı Teukros’un “paranatellonta”-lanndan başka bir şey değildir; Ebû Ma’-şer el-Belhî ve diğer müslüman âlimler de bunu aynen almışlardır. Otuz altı kısmın her birine bir gezegen karşılık gelir. Me­selâ Koç burcu üçe bölünür ve ilk kısmı Mars’a, ikinci kısmı güneşe, üçüncü kısmı Venüs’e verilir. Nasîrüddîn-i Tûsî Muh­tasar iî Hlmi’t-tencîm adlı astroloji kita­bında bazılarının bir burcu dokuza böldüğünü söyler. Bu bölümleme Batlamyus’ta yoktur, astrolojiye sonradan gir­miştir. Yine Tûsî aynı eserinde burçların on ikiye bölündüğünü de söy­ler.

Büyüt ([domicilia veyadomusj “evler”). Ay ve güneş birer burcun, diğer gezegen­ler ikişer burcun hâkim yıldızıdır.

sındaki hubûttur (derectia). Gezegenle­rin şeref ve hubûtlan şöyledir:

Batlamyus’un Tetrabiblos’undan alı­nan bu listede Aslan’dan Akrep’e kadar olan burçlar gündüz, diğerleri gece büyûtudur. Astrolojide gündüz saatlerinde gündüz büyutlannda, gece saatlerinde gece büyutlannda bulunan gezegenlere büyük bir güç atfedilir.

Şeref-Hubût. Astrolojik açıdan geze­genler en etkili zamanlarına belli bir burç derecesinde ulaşır; bu noktaya “şeref” (ism-i tafdiii “eşref, altitudo) denir (halk arasında “eşref saat”). Etkinin en az oldu­ğu nokta ise şeref noktasının tam karşı Ebû Ma’şer’den itibaren birçok müs-iüman astrologu Grek astrologlarından farklı olarak ayın düğüm noktalan için de şeref ve hubût dereceleri hesaplamıştır.

Hudûd (|fines, terminusj “sınırlar”). Güneş ve ay dışındaki beş gezegenden her biri on iki burç üzerinde belli bir ala­na sahiptir. Bu alanlara “hudûd” adı veri­lir. Nasîrüddîn-i Tûsî bu alanların sınırları hakkında çeşitli anlaşmazlıkların bulun­duğunu ve en geçerli sistemin Mısır’da ka­bul edilen olduğunu söyler.

Ric’î Hareket. Bettânî’de “hareketü’l-kevâkibi’s-sâbite” ve daha sonraki yazar­larda “mubâderatü nuktati’l-i’tidâl” ola­rak geçen ekinoksların presesyonuna (ge­ceyle gündüzün eşitlendiği ekinoks nokta­larının gerilemesi) “takaddüm-i i’tidâleyn” de denilir. Presesyon yerin ekseninin ku­tup çevresinde ağır ağır salınım yapması, yani yerin dönerken hafifçe yalpalaması-dır. Bu hareket sonucunda itidal nokta­ları doğuya doğru yavaş bir şekilde geri­ler ve ilkbaharın başlangıcı yılda yaklaşık 50″ 27′” batıya kayar. Hareketin periyodu yaklaşık 2S.868 yıldır. Bu hareket ayrıca belirli aralıklarla kutup yıldızının da de­ğişmesine sebep olur. Zamanımızda ku­tup yıldızı küçük ayı (ursa minör) takım yıldızının Polaris yıldızıdır. Milâttan önce 13.000’lerde kutup yıldızı Vega ve 3000′-lerde Draconis idi; milâttan sonra 7600 yılına doğru Alderamin, 13.600’e doğru yine Vega olacaktır. Ekinoksların preses-yonu yani ric’î hareket, yıldızlara ilişkin tesbitlerini kendisinden İSO yıl önce ya­şamış olan Timocharis’in tesbitleriyle kar­şılaştıran Hİpparchos (ö. m.ö. 190-120) tarafından keşfedilmiştir. Hİpparchos bu hareketin yılda 36″ olduğunu var sayar. Batlamyus da (m.s. 11. yüzyıl) Hiparchos’un bu hareket için verdiği değeri benimse­miş ve bunun 100 yılda 1 ° veya bir yılda 36″ olduğunu tesbit etmiştir. Bu da gö­ğün tutulum dairesinin (ekliptik) kutbu etrafında 36.000 yıllık bir devrede sürekli dönmesi anlamına gelir. Batlamyus’un bu kabulüne karşılık İskenderiyeli Theon (m.s. IV. yüzyıl), bu hareketin güneş küre­sinin düğüm noktalan etrafında bir salı-nımı olduğunu var sayıyordu. Buna göre presesyon hareketinin en yüksek değeri düğümün 8° doğu veya batısındadır ve her seksen yılda 1 derecelik yer değişimi olur. Geriye doğru olan bu yer değişimi 2560 yıl sonunda başladığı noktaya geri döner. Theon’un bu görüşü Hindistan’da kabul edilmiş ve bu yolla İslâm dünyasına geçmiştir. Sabit b. Kurre’ye göre bu dev­renin uzunluğu 4171 1/2 yıldır. Ancak Bettânî. Theon’un bu var sayımını red­detmiş ve kaymanın altmış altı yılda 1° olduğunu bularak geri dönüşün 23.760 yılda gerçekleştiğini hesaplamıştır.

Meyil. Ekliptik ve ekvator düzlemi ara­sında oluşan açıdır; buna “el-meylü’1-kül-lî” de denir. Ekliptiğin ekvator düzlemini kestiği iki noktadan yaz dönencesi deni­len kuzeydeki Yengeç burcunun, kış dö­nencesi denilen güneydeki Oğlak burcu­nun başlangıcında yer alır. İslâm dünya­sında ekliptiğin meyline ilişkin çok sayıda gözlem yapılmıştır. İbn Yûnus 778-786 yılları arasında gerçekleştirilen ilk gözlem­den söz eder ve bulunan meylin 23° 31′ olduğunu söyler. Bettânî de Rakka’da yap­tığı gözlemierde güneşin zenitteki (sem-tu’r-re’s) en yüksek mesafesini 39° 36′, en düşük mesafesini 12° 26′ ve ekliptiğin meylini de 47°10  23° 35′ olarak tesbit etmiştir.        

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski