Moldova Tarihi, Tarihçesi, Hakkında Bilgi

Ülkenin Türk kaynaklarındaki ismi Boğ-dan”dir (Karaboğdan). Bu ad devlete ba­ğımsızlığını kazandıran I. Boğdan’at dayanır. Taş devrinde bura­da Avrupa’nın en parlak kültürlerinden biri olan Cucuteni gibi Neolitik ve Eneoli-tik kültürler vardı. Eskiçağ’da bu toprak­lar, merkezi Transilvanya’da (Erdel) olan ve 106 yılında Romalılar tarafından ele geçirilen Daçya Krallığı’na aitti. Bölge kıs­men Roma İmparatorluğu sınırları içine girince güneyde Barboşi ve kuzeyde Bat­ça Doamnei gibi yerler imparatorluğun askerî kontrolü altında kaldı. Zamanla bü­tün bu kesim Roma kültürünün etkisine girdi. Roma yönetimi ve askerlerinin 271 -273 yıllarında Tuna’nın güneyine çekilme­sinin ardından Moidova toprakları 1000 yıl içerisinde Latinler, Gotlar, Hunlar. Avarlar ve Peçenekler gibi birçok göçmen kavme ev sahipliği yaptı. 602 yılından sonra ge­len Slavlar, Romenler’in dili ve sosyoeko­nomik hayatı üzerinde etkili oldu. Diğer kavimler gibi onlar da yavaş yavaş yerli nüfus içinde eridi.

Türk kavimlerinden Hunlar ve Avarlar yerleşik gruplar üzerinde çok az etkili ol­du. XI. yüzyılda gelen Peçenekler, Uzlar (Oğuzlar) ve Kumanlar’dan oluşan yeni Türk dalgası ise oldukça derin ve kalıcı iz­ler bıraktı. Romen tarihçisi Nicolae lorga bu devirde bir Romen -Türk sentezi ve iş birliğinin olduğunu ifade eder. Böylece Macar Krallığı’nın Karpatlar’ın doğusunda bulunan topraklara karşı olan istilâcı politikası durdurulmuştur. Peçenek Uz Kumanlar’dan Romen dilinde oda, çoban, çardak gibi kelimeler, “ui” ve “uz” ek­leriyle sona eren Vaslui, Covurlui, Bahlui, Oituz vb. toponimler, bu kavimlerin ismi­ni taşıyan Peceneaga, Comana, Uzul gibi yer adları ve Coman vb. şahıs isimleri kal­mıştır.

Osmaniılar’dan önce son Türk dalgası 1241-1242 yıllarındaki Moğol istilâsı sıra­sında bu topraklara ulaştı. Bunun ardın­dan Altın Orda Hanlığı XIV. yüzyıl ortala­rına kadar hem Boğdan topraklarına hem Deştikıpçak’a sahip oldu. Büyük İpek ve Baharat yollarının kontrolü için İlhanlı­larla rekabet eden Altın Orda hanları ül­keye nizam ve asayiş getirdiler. CenevizIİ-ler’le iş birliği yaparak Orta Asya-Karade­niz-Boğazlar yolunu yeniden canlandır­dılar. Böylece Karadeniz havzası Boğdan ve Eflak topraklan dahil olmak üzere mil­letlerarası ticaret yollarına bağlandı ve ülkede refah sağlandı. Boğdan’da bu si­yasî oluşumun şekillenmesi Baltık deni­zinden İstanbul’a uzanan [Varegler’den Rumlar’a] büyük ticaret yolunun açılması sayesinde olmuştur. Hem Eflak hem Boğ-dan’ın devlet yapısı Kuman ve Tatar dev­let teşkilâtına dayanır. XIV. yüzyılda bun­lar topraklarından çekilince onlardan ka­lan idarî yapılar yerli aristokratlarda sür­dürülmüştür.

Tatar yönetimi, Macar Katolik Krallığı’­nın siyasî-dinîyayılımcı politikasına karşı koruyucu bir kalkandı. Son Macar ordu­ları, 1364-1365 yılı kışında I. Boğdan ida­resindeki Ortodoks Boğdanlılar tarafın­dan yenilgiye uğratıldı. Böylece Macar Kralı I. Louis (d’Anjou) yeni devletin bağım­sızlığını kabul etmeye mecbur kaldı. Ma­caristan’ın baskılarına karşı 1. Petru Muşat’tan (1387) itibaren Moidova voyvoda­ları Polonya ile ittifak yaptılar. Bu denge politikası sayesinde Boğdan’ın bağımsız­lığı sağlanabildi.

1455 yılından itibaren Boğdan Prensli­ği ilk defa olarak Osmanlı Devleti’ne yılda 2000 altın tutarında haraç ödemişti. Boğ­dan Voyvodalığı1 nın en parlak devri Stefan cel Mare zamanına (1457-1504) rastlar. Bu voyvodanın idaresi altında Boğdanlı-lar, Macar Kralı Matya Korvinus’un 1467′-de, Osmanlı Padişahı II. Mehmed’in 1473 ve 1476’da, Polonya Kralı Jan Olbrachfın 1497’deki saldırılarını püskürttüler. An­cak Moldova’nın kaderini değiştiren olay II. Bayezid’in 889’daki (1484) Boğdan se­feri oldu. Bu sefer neticesinde Boğdan’ın

büyük ticaret merkezleri ve kuvvetli stra­tejik istihkâmları olan Chilia (Kili) ve Ce-tatea Alba (Akkirman) fethedildi. Bundar sonra artık Boğdan’ın dış siyaseti kesin w uzun vadeli olarak Osmanlı yanlısı oldu Söz konusu fetihlerden önce Stefan ce Mare’ye 1479-1481 yıllan arasında Fâtrt Sultan Mehmed tarafından ahidnâme ve rilmiş ve onun ülkesine dokunulmaması buna karşılık Boğdan’ın haraçgüzâr sta tüsü belirlenmişti. Kili ve Akkirman’ın alı nişinin ardından bu hukukî statü iyio yerleşmiş oldu.

XVI. yüzyılda Osmanlılar, Habsburglar la mücadele edebilmek ve İstanbul’a iâş akışını sürdürmek için Aşağı Tuna’yı koni rol altına almaya çalıştılar. Kanunî Sulta Süleyman 1538’de Boğdan seferine çık ve hem Eflak Prensliği’nin en önemli I manı, ticaret merkezi olan Braila’yı (İl râil), hem de güçlü Bender (Tigina) Kale dahil olmak üzere Bucak denilen Güne; doğu Boğdan’ı Osmanlı topraklarına ka­tı. Böylece Tatar süvarisine Bahçesaray i Budin arasında sağlam bir koridor oluştı rulduğu gibi Tuna yalıları Budin’den it baren Karadeniz’e kadar kontrol altır alındı.

1531 ‘den itibaren Kanunî Sultan Süle man, Boğdan-Eflak voyvodalarının doı rudan dış ilişkilere girmesini yasaklamış’ XVI. yüzyılın ortalarına doğru Boğdan Eflak voyvodalıkları bağımsızlıklarını ka betti. Yalnızca hukuken iç muhtariyeti rini sürdürdüler. 1538’de ilk defa Stef; Lâcusttâ adlı voyvoı doğrudan İstanbul’dan getirtildi. Bu u gulamaya bundan sonra artık sık sık ra: landi. Büyük boyarlar tarafından deste lenen kimse voyvoda seçilir, ardından p dişah tarafından tasdik edilirdi.

Boğdan Moidova Prensliği’nin Osme lılar’a ödediği haraç 1456 yılında 20′ altın iken 1527’de 10.000 altına çıkarıl 1 Mayıs 1541-1 Mayıs 1542 malî yılın 15.000, 1564-1565te 30.000, 1568-15 yılında 40.000 altın olan bu vergi 15E 1593 malî yılında yaklaşık 60.000 altı yükseldi. 1600’de Eflak, Erdel ve Boğc prensliklerini bir süre birleştiren Ef Voyvodası Mihai Viteazul’un [Cesur Mili isyanından sonra Boğdan haracı anıl rakamlara bir daha ulaşamadı. Boğd haracı Osmanlı devlet bütçesinin bir dört veya beşini oluştururdu. Bunun şında Boğdan Prensliği, Osmanlı padi hına resmî hediye olarak XVI. asırda I yıl yetmiş şahin (doğan), yirmi at, sam tilki, sincap, vaşak kürkü, balık dişleri,maş ve elbiselerle nakit para gönderirdi. Ayrıca yüksek rütbeli paşalara da hediye­ler (pîşkeş) verilirdi.

Osmanlı Devleti için Buğdan’ın önemi her şeyden önce iaşe bakımındandi. Boğdan’dan Lehistan’a ve diğer ülkelere ko­yun ve sığır ihracatı ilk defa Alexandru Lapuşneanu’nun (1552-1561, 1564-1568) ve oğlu Boğdan’ın (1568-1572] voyvoda­lıkları zamanında yasaklandı. 992 (1584) tarihli bir belge, Boğdan’dan her yıl 300.000 adet koyun satın alınıp İstanbul’a yollandığını göste­rir. Aynı zamanda İstanbul’a ve Osmanlı ordularına arpa, tuz, buğday, darı, yulaf, bal, içyağı, ken­dir, peynir vb. sevkedilirdi. Bunların be­delleri haraç miktarından düşülürdü. Bazı tahminlere göre XVI. yüzyılda (1594 yı­lından önce) Moldova’nın Osmanlı Devle-ti’ne yaptığı ihracat 200.000, ithalât ise 40.000 altın civarındaydı. Fakat bu aktif ticaret bilançosu voyvodalık tayini, muha­fazası veya tekrar alınması için yapılan si­yasî girişim harcamalarına giderdi. Buna rağmen prensler ve boyarlar ticaret yo­luyla kendileri için büyük kazançlar elde edebilirlerdi. XVII ve bilhassa XVIII. yüz­yıllarda Boğdan’ın İstanbul’un yiyecek am­barı olma özelliği daha da kuvvetlendi.

1711-1822 yılları arasında Boğdan eski özerk statüsünü genel çizgileriyle koru­makla beraber bu süre içinde voyvodala­rın tamamı İstanbul’dan Dîvân-ı Hümâ­yun eski baştercümanları olan Fenerli Rumlar’dan gönderilmiştir. 1821 ihtilâ­linden sonra voyvodalık kademe kademe eski özerk statüsüne dönmüştür.

1775’te Moldova’nın eski başşehri Su-ceava dahil kuzey kısmı ile Bukovina, 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşında ta­rafsız kalan Avusturya’ya mükâfat olarak verildi. 1812’deki Bükreş Antlaşması’yla Prut ile Nistru (Dinyestr) arasında bulunan ve Moidova topraklarının yarısını kapsa­yan Besarabya Rusya tarafından alındı. Yeni Rus vilâyetine Balkanlar’dan göç eden Bulgarlar ve 1263-1264 yıllarında Dobruca’ya yerleştirilip ardından hiristi-yanlaşmış olan Gagauzlar büyük muafi­yet ve imtiyazlarla getirildiler. 1856-1878 yılları arasında Besarabya’nın güneyinde bulunan üç idarî birim [Cahul [Kahul], Bolgrad ve İsmail] Paris Antlaşması ile Moldo-va’ya iade edildi. 1859-1862 arasında Boğ­dan ve Eflak prenslikleri birleşip modern (küçük) Romanya’yı oluşturdu. Bu yeni devlet 1877-1878 yıllarında tam bağım­sızlığını kazandı.

1917 Bolşevik İhtilâli’nin ardından 2-15 Aralık 1917’de ülkenin meclisi olan Sfatul Tarii, Rusya Federasyonu çerçevesinde Özerk Boğdan Demokratik Cumhuriye-ti’ni ilân etti. Bu cumhuriyet 24 Ocak-6 Şubat 1918’de bağımsızlığını, 27 Mart -9 Nisan 1918’de de Romanya Krallığı ile birleştiğini duyurdu. I. Dünya Savaşı so­nunda Avusturya-Macaristan İmparator­luğu dağılınca 14-27 Ekim 1918’de Buko-vina’nın Millî Meclisi de Romanya ile bir­leşmeyi onayladı. Bu birleşme 10 Aralık 1919 Saint – Germain en Laye Muahede-si’yle Avusturya tarafından kabul edildi.

Sovyet Rusya, Besarabya’nın Romanya ile birleşmesini tanımadı. 23 Ağustos 1939’da Alman-Soyvet saldırmazlık pak­tının akdedilmesi ve Fransa’nın yenilme­sinden sonra Stalin, Hitler’in rızasıyla Be-sarabya’yı 26 Haziran 1940’ta Romen hü­kümetine verdiği ültimatomla idaresi al­tına aldı. Hiçbir zaman Rusya’ya ait olma­yan Kuzey Bukovina’yı ve Herta kazasını da zaptetti. Sovyetler tarafından alınan idarî tedbirlerle Besarabya’nın toprak bü­tünlüğü parçalandı; kuzey kısmı [Kuzey Bukovina ve Herta kazası] ve güney toprak­ları eski Bucak Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’neverildi. Geri kalan Besa­rabya topraklan ise 2 Ağustos 1940’ta Nistru nehrinin sol tarafında bulunan Moi­dova Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriye-ti’yle birleştirilip Moidova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti teşkil edildi. 1950’den iti­baren Moldova’ya Rusya tarafından çok miktarda Rus asıllı öğretmen, doktor ve mühendis kadroları getirildi ve hemen ardından Moldova’nın Latin alfabesi Kiril alfabesine dönüştürüldü.

31 Ağustos 1989’da Moidova Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu, Romence’yi resmî dil ilân etti ve Latin harflerine ge­çilmesini kararlaştırdı. 1990 ilkbaharın­da yapılan seçimlerde Moidova Halk Cep­hesi çoğunluğu sağlayarak anayasada bir dizi değişiklik yaptı, 23 Haziran 1990’da bağımsızlığını ilân etti. Daha sonra Ruslar’la ve Gagauzlar’la çıkan anlaşmazlık nisbeten bir uzlaşmaya dönüştü. Sovyet­ler Birliği’nin dağılması neticesinde de 27 Ağustos 1991’de Moidova Sovyet Sosya­list Cumhuriyeti tam hükümranlık ve ba­ğımsızlığını ilân ederek Moidova Cumhu­riyeti adını aldı. 8 Aralık 1991’de yapılan seçimlerde Mircea Snegur halkın % 85′-lik oyu ile yeniden cumhurbaşkanı seçil­di, cumhuriyet 21 Aralık’ta Almatı’da ya­pılan toplantıda eş ve kurucu üye olarak Bağımsız Devletler Topluluğu’na katıldı. Moldova’nın bağımsızlığının ardından ülkede en büyük sorun Dinyestr nehrinin doğusunda ve çoğu Tiraspol etrafında ya­şayan Rus asıllıların bu bağımsızlığa karşı çıkması ve 1992’de ülkede bir iç çatışma­nın meydana gelmesidir. Bugün nüfusu 760.000’i aşkın olan bu bölgede başşeh­ri Tiraspol olmak üzere Trans- Dinyestr Cumhuriyeti adı altında bir özerk devlet ilân edildi. Ancak bu devlet hiçbir dünya ülkesi tarafından resmen tanınmadı. 2 Mart 1992’de Birleşmiş Milletler’e üye olan Moidova Cumhuriyeti, Rusya ile Trans- Dinyestr bölgesine Öze! statü ve­rilmesini öngören, Moldova’nın Roman­ya ile birleşmesi durumunda ise kendi ka­derini tayin etme hakkı veren bir anlaşma İmzaladı.[Temmuz 1992] Ayrıca 5 Mart 1995’te yapılan bir referandumla Özerk Gagauz Cumhuriyeti’nin sınırları belirlen­di. 25 Şubat 2001’de yapılan seçimleri Komünist Partisi kazandı; parti başkanı Vladimir Voronin cumhurbaşkanı. Vasile Tarlev de başbakan oldu. Ülkedeki başlı­ca tarihî eserler arasında Soroka Kalesi ve Bender Kalesi’nden Osmanlı yapısı baş­ka harabe halindeki Orheyul Veki (XV. yüz­yıl), Şehrü’l-cedîd [Altın Orda dönemi, XIII. yüzyıl] ve Palanka Türk Kalesi (XVII. yüzyıl) sayılabilir.

  • Moldova Başkenti, Nüfusu, Etnik, Dini Yapı, Hakkında Bilgi

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski