Moonculuk Nedir, Moon Tarikatı, Akımı, Kurucusu, Tarihi, Hakkında Bilgi

Moonculuk. Hıristiyanlığın Doğu din ve felsefelerine uyarlanması sonucunda ortaya çıkan mesîhî dinî akım.

Sun Myung Moon’un 1 Mayıs 1954 ta­rihinde Güney Kore’de Sege Kidok-Kyo Tong -II Sin Ryong Hyop-Whe [Dünya Hı­ristiyanlığının Birliği için Kutsal Ruh Cemiyeti] adıyla resmen kurduğu bağımsız kilise günümüzde Birleştirme Kilisesi Unifica-tion Church ve Moonculuk olarak bilin­mektedir. Sun Myung Moon 1920’de Ku­zey Kore’de doğdu. 0 dönemde Japon iş­galindeki Kore tam bir dinler mozayiği görünümündeydi. En yaygın din olan Bu­dizm’in yanında Konfüçyüsçülük ve Taoizm ülkenin belli başlı dinleriydi; ayrıca Katoliklik ve Protestanlık, özelliklede Presbiteryen kilise oldukça yaygındı. Moon on yaşında iken ailesi ilk dinleri olan Konfüçyüsçülüğü, işgal altındaki Koreliler’in bir kurtuluş ümidi ve millî meşinlerinin gelmesini bekledikleri, bunun yanında Protestan misyonerlerinin mesîhin ikinci gelişinden ısrarla söz ettikleri bir ortam­da terkederek Presbiteryen inanç siste­mini benimsedi. 1936 yılının Paskalya bayramı sabahında Moon bir vizyonla îsâ’nin kendisine göründüğünü ve çarmıha gerilmesi sebebiyle yarım kalan kurtuluş gö­revini tamamlaması için seçilip görev­lendirildiğini ona bildirdiğini ileri sürdü. Bu vizyona göre îsâ ancak evlenip bir aile kurmakla insanlığı kurtarmış olacaktı; fa­kat evliliğe fırsat bulamadan Öldürülünce her ne kadar çarmıhta kanını akıtmak su­retiyle insanlığa (hıristiyaniar) mânevi kur­tuluşu sunduysa da aslî günahı ortadan kaldıracak fiziksel kurtuluşu gerçekleşti­rememişti, îsâ’nın başaramadığı bu kur­tuluşu gerçekleştirerek tanrısal krallığı­nı yeryüzünde kurmak ve bütün insanlığı Tann’ya itaat eden, tek din, tek dil ve kültüre sahip bir millet haline getirmekle görevlendirilen Moon, Kitâb-ı Mukaddes’i incelemeye başladı ve ilahiyatını sistem­leştirme sürecinde başta îsâ olmak üzere Mûsâ, İbrahim, Buda ve diğer din liderle­riyle, hatta bizzat Tanrı ile görüştüğünü iddia etti. Öte yandan fizik ilimlerine de yönelen Moon bu amaçla önce Seul Tek­nik Yüksek Okulu’na, ardından Japonya’-daki Waseda Üniversitesi Elektrik Mü­hendisliği Bölümü’ne girdi (1941), ancak 1944’te Japonlar tarafından tutuklandı. 194S’te Pyongyang’a gidip görüşlerini yaymaya başladı. 1948’de Komünist Parti tarafından beş yıla mahkûm edilerek bir çalışma kampına gönderildi. 1950″de öz­gürlüğüne kavuşunca Pusan’da faaliyetle­rine devam etti. Seul’de 1954 yılında kur­duğu Birleştirme Kilisesi’nin sayısı 1957′-de otuza çıktı ve Hıristiyanlık dahil olmak üzere çeşitli dinlerin heterodoks diye yar­gılamalarına rağmen yayılışını sürdürdü. 1958’de ilk misyonerini Japonya’ya gön­dererek dünyaya açılan Moonculuk 1970′-lerde 120, 1988’de 130, 1994’te 160 ül­kede faaliyet gösterir hale geldi. Bu hare­ket, Moon’un 1971’de Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmesiyle New York’u mer­kez edindi.

Moon’un aldığı vahiylerden oluştuğu söylenen ve daha sonra bu hareketin kut­sal kitabı sayılan Divine Principle Monculuğun resmî doktrinini belirlemesi açısından önemlidir. Moon’un vahiy kâtibi Hyo Won Eu’nun kaleminden çıkan ve asıl adı Wolli Kangron prensip üzerine söy­lev olan eser 1957’de Divine Principle ismiyle basılmıştır. Moon’un bir diğer ese­ri de çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalar­dan meydana gelen God’s Wiü and The World’dur.[New York 1988] Ayrıca halka karşı konuşmaları ile sempozyum ve kon­feranslarda sunduğu bildiriler de yayın­ları arasında yer almaktadır. Moon’un en büyük yardımcısı olan eşi Hakja Han’ın da bu türden bazı yazıları vardır.

Moon’un sistemleştirdiği ilahiyatın te­melinde Presbiteryen ağırlıklı Protestan­lık görülür. Moon, Protestanlığı Kore’deki diğer dinler, mitolojiler ve Uzakdoğu kül­tür ve felsefeleriyle birleştirip yorumla­maya çalışır. Özellikle Çin felsefesine ait Yin ve Yang geleneği akımın ilahiyat sis­teminde büyük rol oynar. Öğretilerinde Kitâb-ı Mukaddes’e olan atıfların çokluğu, akımın Hıristiyanlığın Doğu’ya uyarlanmış bir şekli gibi görülmesine yol açmıştır. Moon’un, Kitâb-ı Mukaddes’i vahiy ürünü fakat mensuh addetmesi ve vahiyler al­dığını söylemesi, kendilerini diğer bütün hıristiyan ekollerinden ayrı görmesi, “Yeni Ahid çağf’nı kapatıp “tamamlanmış Ahid çağf nı başlatması ve bu çağ için geçerli dinî metinler olarak Divine Principle’yi sunması, belli bir cemaatinin, ayrıca inanç ve ibadet sisteminin bulunması öğretile­rini Hıristiyanlığın türevi olarak görmedi­ği anlamına gelir. Araştırmacılar da onun hareketinden yeni bir din diye bahset­mektedir.

Bu dinin ilahiyatı insanlığın yaratılışı, düşüşü ve yeniden kurtuluş faaliyetleri üçgeninde odaklaşır. Tanrı dahil her şeyi kendisine vahyedilen, adına “prensip” de­diği ilke içinde düşünen Moon, başta in­san olmak üzere canlı ve cansız bütün var­lıkların Tann’nın yapısındaki özellikleri yansıttığını söyler. Moon’a göre Tanrı “iç karakter” (sung sang) ve “dış form” (hyung sang) denilen iki temel sıfata sahiptir ve bu sıfatlar yaratma fiiliyle canlı cansız bü­tün varlıklara da geçmektedir. Sıfatlar­dan ilki Tann’nın manevî yönünü oluştur­maktadır ve bütün varlıkların görülme­yen iç özelliklerinin kaynağı durumunda­dır; o varlığın aktif ve özne olan yönüdür. İkincisi Tann’nın dış özelliklerini (sıfatlar) teşkil eder; bunlar varlıkların maddî, cis-manî yönünün kaynağıdır. Tann’nın bu iki sıfatı da kendi içinde pozitif ve nega­tif iki özellikten (yin yang) meydana gel­mektedir; bütün varlıklar birbirini ta­mamlayan bu iki zıt prensibin uyumlu bir birlikteliğiyle ortaya çıkar. Tann’nın bunların dışında kalp, logos ve yaratıcılık başta olmak üzere ilim, kudret, hikmet, babalık, gerçeklik, iyilik gibi başka sıfatla­rı da vardır. Yaratma eylemi bizzat Tanrı tarafından değil logos aracılığıyla Tann’­nın kalbinin [sevgiyle sevinci tatma arzu­su) itici gücü sonucu gerçekleşir. Tann’­nın kalbinin yaratma sırasında verdiği güç kutsal ruh olarak kabul edilir; dolayısıyla Tanrı, logos ve kutsal ruh Hıristiyanlık’taki baba, oğul, kutsal ruh üçlüsünü çağrıştı­rır; ancak burada Uzakdoğu’nun dinî ve kültürel motifleri de devreye girmekte­dir.

Moonculuğa göre Tanrı önce diğer var­lıkları, ardından Âdem ile Havva’yı yarat­mıştır. Tanrı’nın insanı yaratmadaki ama­cı, Âdem ile Havva’nın prensip gereği Tan-n’yı en iyi şekilde yansıtacakları düşünü­len mükemmelleşme konumuna varma­ları, böylece Tanrı’nın gerçek oğlu ve kızı olmalarıydı. Mükemmelleşmelerini ta­mamlayınca Tanrı onları kutsayıp evlen­direcek ve Âdem ile Havva’dan teşekkül eden Tanrı merkezli mükemmel bir tes-lîs oluşturacaktı. Bu durum, insan ve di­ğer varlıklara göre özne (etkin) konumun­da olan Tanrı ile varlıklara göre özne fakat Tann’ya göre nesne konumunda olan in­sana büyük zevk verecek, semavî yahut tanrısal krallık da böylece daha o zaman yeryüzünde kurulmuş olacaktı. Ancak mükemmelleşme sürecinde Âdern ile Havva’ya hizmetçi olarak verilen başme-lek Lüsifer, Tanrı’nın kendisini yine eskisi kadar sevmesine rağmen Havva’ya olan büyük sevgisini kıskanmış ve on altı ya­şındaki Havva’yı kandırarak onunla cinsel ilişkiye girmiştir. Bu ilişkiyle Lüsifer’den kötü unsurları alan Havva, Âdem’i kandı­rıp onunla da ilişkiye girerek bütün in­sanlığa aslî günah şeklinde geçtiği kabul edilen kötü unsurları ona taşımıştır. Bir­leştirme Kilisesi’ne göre Havva’nın ilk iliş­kisi yanlış kişiyle olduğundan manevî dü­şüşe, ikincisi de vaktinden evvel olduğun­dan fiziksel düşüşe yol açmıştır. Moon böylece Hıristiyan mezheplerinin ve yeni akımların aksine insanlığın düşüşünü ve aslî günahın kaynağını yasak meyvenin yenmesi yerine yasak İlişkide görür.

Düşen insanlığın kurtuluşu ancak ge­rekli ortamın oluşmasından sonra gele­cek olan, Tanrı’nın başlangıçta tasarladı­ğı mükemmel Âdem konumundaki ideal insan kabul edilen mesîh ile mümkündür. Kişi, mesîhi kabul edip ona uymak ve onun yolundan gitmekle aslî günahtan kurtu­larak mükemmelleşir ve bu şekilde hü­kümranlık tekrar Tann’ya döner. İdeal mesîh konumundaki bu kişi ideal Havva konumundaki biriyle kutsal bir evlilik gerçekleştirecek; böylece Tanrı’nın Âdem ve Havva için tasarladığı sağlam iman esasını onlar oluşturup insanlığın gerçek ebeveynleri, Tanrı’nın da gerçek oğlu ve kızı olacaklardır.

Moonculuğun tarih tasavvuruna göre seçkin liderler ve takipçileri, mesîhin geli­şi için oluşturulması gereken esasları ger­çekleştirmek amacıyla ellerinden geleni yapmışlar, fakat bazan kendilerinin, ba-zan da halkın işlediği hatalar yüzünden mesîhin gelişi gecikmişse de her geçen gün hedefe biraz daha yaklaştıracak esas­lar oluşturulmuştur. îsâ da mesîhin geli­şine ortam hazırlayan bîr öncü olarak de­ğil gelmesi beklenen, aslî günahı olmayan bir insan, fakat Tanrı’nın iradesini bildi­ğinden onun iradesine göre hayat yaşa­yan, böylece ulaştığı mükemmellikte Tan­rı ile özdeşleşen gerçek bir mesîh şeklin­de görülür. Buna rağmen îsâ evlenip ideal aileyi, ideal teslîsi oluşturamadığından as­lî günahın ve dolayısıyla fiziksel kurtulu­şun tahakkuk etmediği belirtilir. Moon, Kitâb-ı Mukaddes’in değişik pasajlarına dayanarak onun fiziksel kurtuluşu ger­çekleştirip tanrısal krallığı yeryüzünde kurmak için farklı bir isim ve farklı bir be­denle -gökten geleceği iddiasının aksine-sıradan bir insanın doğuşu gibi tekrar ge­leceğine dair söz verdiğini zikreder. Ayrı­ca İsa’dan sonra zuhur eden din, ideoloji ve dünya savaşlarını mesîhin ikinci gelişi­ne hazırlık diye kabul eder; tarihteki ben­zerliklerden ve bazı rakamların ifade etti­ği anlamlardan yola çıkmak suretiyle me­sîhin ikinci gelişi için tarih olarak 1920’li yılları verir. Diğer taraftan Kitâb-ı Mukaddes’teki bazı ifadelerden hareketle [Va­hiy, 7/2-4] mesîhin doğuda bir ülkede do­ğacağını, en uygun ülkenin de Kore oldu­ğunu söyler ve 1992’de kendisini bekle­nen ikinci mesîh, îsâ’dan sonra üçüncü mükemmel Âdem olarak takdim eder. 1993’te tamamlanmış Ahid çağını başla­tarak vahiy ürünü olmasına rağmen Ki­tâb-ı Mukaddes’in günümüzde hükümle­rinin geçersiz sayıldığını, modern bilimin verilerine uygun yeni kutsal sözlere ge­rek duyulduğunu ve bu sözlerin Divine Principle olduğunu ileri sürer. Moon ile eşi Hakja Han, Âdem ve Havva’nın başa­ramadığı aslî konuma kendilerinin ulaş­tığını, evlenip ideal aileyi ve ideal teslîsi oluşturduklarını, böylece gerçek ebeveynlik konumuna eriştiklerini belirtirler. Üye­leri de Moon ve eşini kendi gerçek ebe­veynleri olarak kabul ederler.

Tanrı’nın muradının tanrısal krallığı yeryüzünde kurmak olduğunu ileri süren Moonculuğun kendine has bir âhiret inan­cı vardır. Ölen herkesin ruhunun gökte bulunduğu tasavvur edilen ve görülme­yen ruh dünyasına gittiğini, orada sonsu­za kadar yaşadığını belirten hareket ölen insanların ruhlarının karşılaşacağı dört yerden bahseder ki bunların başında tan­rısal krallık gelmektedir. Yeryüzündekinin âhiretteki karşılığı olup her iki dünyadaki en yüksek, en mükemmel yer olarak dü­şünülen bu krallığa yeryüzünde tanrısal krallıkta yaşayan, yani Moon’a ve onun getirdiği tamamlanmış Ahid’e Diuine Principle inanan insanların ruhları gider ve orada ebediyen yaşar. Tanrısal krallık­tan sonra öbür dünyanın en iyi yeri cen­nettir. Buraya mesîhin ikinci gelişine ka-darki dönemde yaşayan ve yeni Ahid’e inanan hıristiyanlar girecektir. Cennetten daha karanlık ve ıstırap yeri olarak düşü­nülen ve kabir denilen kısma eski Ahid çağına ait olup bu Ahid’e inananlar gide­cektir. Kötü ruhlu insanların gireceği yer ise cehennemdir, ancak buradaki azabın ebedî olmadığı ileri sürülmektedir. Mo­on’a göre ruhlar gidecekleri yerde ebedi­yen kalacak değildir; onlar azizlerin yardı­mıyla yeryüzüne ikinci bir gelişle daha iyi bir hayat sürebilir, böylece bir üst düzeye çıkabilirler. Hıristiyanlık’tan başka bir dine inanan veya hiçbir dine inanmayan insan­ların ruhları da aynı şekilde ikinci bir ge­lişle daha üst seviyelere ulaşabilir.

Uzakdoğu’ya ait ruh göçünü benimse­yen Moon, ikinci mesîhin (kendisi) aynı zamanda Budistler’in beklediği mehdî Buddha Maytreya, Konfüçyanistler’in bek­lediği Jin İn, Koreliler’in beklediği Chung Do Ryung, Şintoistler’in beklediği Choi Su Un, müslümanların beklediği imam ya da mehdî ve diğer dinlerin beklediği merkezî figür rolünü oynayacağını, ikinci gelişle birlikte bütün din mensuplarının sonun­da mesîhe İnanacağını, böylece bütün dinlerin mesîhî doğrultuda nihaî hedef­lerinin tamamlanacağını ve dünya dinle­rinin, hepsinin merkezi ve en mükemmeli olarak düşündüğü Hıristiyanlık etrafında birleşip tek dil, tek din ve kültüre sahip bir dünyanın kurulacağını savunur. Bu­nun için Moonculuk önce hıristiyanlann. ardından diğer dinlerin birleşmesini he­defler ki bunu hareketin isminde ve ken­dine bağlı teşkilâtların adında bulmak mümkündür.

Moonculuk’ta başta gelen ibadetlerden sayılan pazar âyininin yanında günde bir veya iki defa yapılan âyin de önemlidir. İbadethanelerinin belirli bir mimarisinin olmayışı İbadetin her yerde rahatlıkla ic­rasını mümkün kılar. Hareketin kiliselerle bağlantısı ve ilgisi yoktur. Âyin esnasında kadın ve erkekler ayrı ayrı, evli çiftler ise yan yana oturur. Tann’ya tazim ve bağlı­lığın bir ifadesi olarak Moon’un resminin önünde yapılan iki secde ile başlayan iba­deti genellikle o yörenin seçilmiş lideri veya akıma en önce bağlanan üye yönetir. Bu ibadette liderin verdiği, birleştirici özelliği olduğuna inanılan ve “and” vaadler, adak adını alan, akıma bağlılığın ama­cını ve üyenin akımdaki karar ve inançlılı­ğını anlatan sekiz maddelik dua okunur; ardından kapanış şarkılarıyla veya üyele­rin birbirini selâmlaması ile tören sona erer. Günlük ibadet sabah akşam veya sa­dece sabahları ifa edilir. İbadetin içeriği­ni ilâhi, dua, kutsal metinlerin okunması ve açıklaması oluşturur. Toplu İbadetlerde olduğu gibi and ayrıca her ayın ilk günü ve bayramlarda da okunur. Moonculuk’-ta evlilik öncesi üç veya yedi gün, diğer günlerde ise arzu edildiğinde oruç tutu­lur. Bir günlük orucun süresi yirmi dört saat olup su ve şekersiz kahvenin orucu bozmadığına inanılır.

Kore’yi seçkin ülke olarak gören akım bu ülkenin toprağını da kutsal sayar. Bazı önemli yerler [mâbed vb] Kore’den getirilen toprakla kutsanır. Kore’de ve dünya­nın değişik yerlerinde bir kısım yerler hac niyetiyle ziyaret edilir. Ayrıca en önemli­leri gerçek Tanrı günü, gerçek ebeveynler günü, gerçek çocuklar günü ve gerçek ya­ratıklar günü olan birçok bayram mev­cuttur.

Kurtuluşu cemaatine intisapta bulan ve cemaat dışındaki insanları şeytanın hükümranlığı altında gören Moon tek ve tartışılmaz liderdir. Akımın üyeleri iki kıs­ma ayrılır. Vakitlerinin tamamını bu hare­kete ayıranlar sayıca daha az olmakla be­raber akımın özünü oluştururlar ve ge­nellikle başşehirlerde ve diğer merkezî yerlerde yaşarlar. Bunlar akıma maddî gelir ve yeni üyeler kazandırmaya çalışır­lar. Ev kilisesi üyeleri denilen kimseler ise akımın öğretilerini benimseyen, fakat cemaate girdikten sonra da dünyevî işle­rini devam ettirenlerdir; bunların sayısı bir hayli kabarıktır. Cemaate giren üye­ler her ay en az bir kişiyi akıma bağlamak zorundadır. Kendileriyle iletişim kurulan kişiler akşam sohbetine veya bölgedeki merkeze davet edilir. Büyük şehirlerde bu işe yönelik toplantı evlerinde misafirlerle iyi bir diyalog kurulmaya çalışılır. Burada­ki insanlara sempatisi devam eden üye adayları çok lüks olan hafta sonu yerleri­ne götürülür ve bu davetler üyenin akıma katılmasına kadar sürer. Bunun yanında bölgesel faaliyetlerin yürütüldüğü mer­kezlerde ilahiyat konularıyla ilgili, on iki aya kadar varan eğitim programlan uy­gulanır.

Amerika Birleşik Devletleri merkezli milletlerarası dinî ve siyasî mahiyette güçlü bir teşkilât ağına sahip olan Moon-culuğa bağlı, dünyanın değişik yerlerinde faaliyet gösteren birçok vakıf, dernek vb. kurum bulunmaktadır; bunların bazıları şunlardır: Collegiate Association fo. Research of Principles (1955). 198 itibariyle yetmiş ülkede faaliyet göst cemiyet akımın öğrenci teşkilâtıdır. International Federation for World P and Unification (1961). Akımın siye iktisadî hayatını düzenleyen üst düz bir teşkilâttır. The International Fec tion for Victory över Communism  Hareket alanı Asya kıtası olup komün tamamen ortadan kaldırmayı hede Professors World Peace Academy  Dünyanın birçok yerine yayılma im. bulan vakıf, amacının dünya barışını çekleştirmek için yeni bir ideoloji orl koymak olduğunu İddia eder ve b gerçekleştirmek için çeşitli konferan, seminerler düzenler, International ı tural Foundation (1968). Bilimsel, kü rel ve dinî ilerlemeyi sağlamak amaç kurulmuştur. Unification Theological minary (1975). İlk defa Amerika’da ol turulan ve daha sonra birkaç yerde aç iki yılİıK ilahiyat okullarıdır. Internatic Friendship Foundation (1976). İhtiyaç hiplerine yiyecek, giyecek ve İlâç yardı yapar. International Religious Foundat (1983). Dinler arası diyalog konularıyla gilenir, akımı milletlerarası alanda tar maya yönelik konferanslar düzenler, ı yınlar yapar, akıma ilgi duyanlara iş bi ği önerir. The Worid Research Institıi for Science and Technology (1984], Bu iarın dışında Moonculuğun birçok kur luşu mevcuttur. Dinî ağırlıklı olmak üz re milletlerarası pek çok konferans ve s miner düzenleyen akım birkaç alanda sürekli kült rel faaliyetlerde bulunmaktadır. Bir m ietlerarasi haber ajansı ve yayınevine sahip olan hareket ayrıç The Washington Times, The Middl East Times, The International Jourru on World Peace ve New York City Tr bune gibi yirmi civarında gazete çıkaı maktadır.

Moonculuğun zaman zaman düny gündemine damgasını vuran en önem uygulamalarından biri gerçekleştirdiç ırklar arası toplu evlilik törenleridir. Kut sama adı verilen bu törenlerin, kişileri asi günahtan ve şeytanî taraftan uzaklaştı rıp Tanrı safına geçirdiğine inanılır. Farkl din, dil ve kültürden gelen on binlerce üye bekâr kalıp akıma en az üç yıl hizmet et­tikten ve diğer bazı şartlan yerine getir­dikten sonra Moon tarafından eşleştirilir ve evlendirilir. Kutsamayı Tanrı adına Mo­on yapar. Kutsama törenine kadar eşle­rin birbirini bilme ve tanıma şanslarıyoktur. Eşler evlilik öncesi üç veya yedi gün oruç tutmak, evlilik sonrası da kırk gün cinsel perhiz uygulamak mecburiyetinde­dir. Üyelerin cemaat dışından evlenmesi yasak olup tek eşlilik zorunludur. Zina Havva’nın düşüşüne yol açtığı, ferde ve topluma zarar verdiği için yasaktır. Akım-da boşanma oranının son derece düşük olduğu görülür.

Musa’yı mesîhe ortam hazırlayıcı büyük bir dinî lider ve peygamber şeklinde gö­ren Moon, İsrâiloğulları’ni da mesîhin ge­lişine yardımcı seçkin millet ve birinci İs­rail olarak kabul eder. Fakat onlar görev­lerini başaramayınca bu seçkinliğin Me-sîh îsâ takipçilerine, hıristiyanlara geçti­ğini, dolayısıyla hıristiyanların ikinci İsrail ve seçkin ikinci millet olduklarını, fakat onların da görevlerini yerine getiremedi­ğini ileri sürer. Günümüzde Amerika Bir­leşik Devletleri’ne büyük rol veren Moon Güney Kore’yi üçüncü İsrail, komünizmle yönetilen Kuzey Kore, Rusya ve Çin gibi ülkeleri şeytanî ülke kabul eder. Moon’a göre birinci ve ikinci İsrail’in tarihte bir görevi vardı, ancak bu görevi yapmada başarısız kalındı. Dinlerin hedefini gerçek ebeveynleri karşılamak için gerekli or­tamı hazırlamak olarak gören Moon din­leri amaç değil insanları aslî konumuna yükselten araç diye düşünür. Genel an­lamda dinleri bu hedefleriyle iyi kabul eden Moon Özel anlamda İslâm hakkında fazla bir şey söylemez. Hatta müslümanlarla ilgili kaleme alınan eserlerde İslâm’­la Moonculuk arasında bazı paralellikler kurulmaya çalışılsa da iddialar yüzeysel kalır. Divine Principle dahil olmak üze­re ilk el kaynaklarda İslâm, Hıristiyanlığın önünü kesen bir din şeklinde gösterilir. Bununla beraber Moon’un hıristiyanlara, hatta seçkinlik sebebiyle yahudilere ge­nelde bir üstünlük verdiği söylense de sâliklerinin görevlerini yerine getirmeme­leri sebebiyle onları bırakır ve sunduğu öğretileriyle bütün hıristiyan kiliselerin­den bağımsız bir tablo çizer. Kitâb-ı Mukaddes’i Doğu kültür ve felsefelerinin et­kisiyle sâliklerinden farklı bir bakışla oku­yan Moon yorumlarıyla bütün hıristiyan­ların nazarında heretik zındık, sapık ko­numuna düşer.

Moon’un VVatergate krizi sırasında Nixon’u desteklemesi eleştirilere yol açmış­tır. Ayrıca onun Güney Kore’deki Park Chung Hee rejimini desteklediği. Güney Kore Haber Alma Teşkilâtı ile (KCIA) iliş­kileri olduğu ve ajanlığını yaptığı, adının seks skandallarına. vergi kaçakçılığına karıştığı [vergi kaçakçılığından 1983’te on sekiz ay hapis ve 25.000 dolar para ceza­sına çarptırılması ve 1984’te hapse atıl­ması gibi] hareketine üye kazandırma sırasında psikolojik baskılar ve zihin kont­rol yöntemleri uyguladığı, elde edilen ge­lirlerle liderlerin lüks içinde yaşamasına karşılık sıradan üyelerin istismar edildi­ği, teşkilâtın emlâk, endüstri ve yatırım­larıyla bir kiliseden çok finansman kuru­munu andırdığı şeklindeki suçlamalar sık sık gündeme gelmektedir.

Dünyanın her tarafına yayılan ve 6 mil­yona ulaştıkları tahmin edilen Mooncular yoğun bir şekilde Amerika Birleşik Dev­letleri, Kore ve Japonya ile Orta ve Güney Amerika ülkelerinde yaşamaktadır. 1998 yılı itibariyle Moon liderliğinde faaliyetle­rine devam eden akımın Türkiye’deki tem­silcilerinin ifadesine göre bu ülkede 2000 civarında üyesi vardır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski