Geniş Roma İmparatorluğu toprakları Bizans’ın kurucusu sayılan Büyük Konstantinos (306-337) tarafından dört ana bölgeye (praefectura) ayrılırken Ön Asya ve Trakya ile birlikte doğu bölgesini oluşturan büyük eyaletlerden biri haline getirilen Mısır, Bizans döneminde de siyasî ve kültürel açıdan önemini korudu. Praefectus Augustalis unvanlı bir genel valinin yönettiği Mısır kendi içinde altı İdarî birime bölünmüştü. Resmî dil Grekçe olmakla birlikte halk arasında yaygın biçimde Kıptîce konuşuluyordu. Bizans İmparatorluğu’nun en zengin eyaleti olan Mısır ülkenin tahıl ambarıydı; valinin görevlerinden biri de ürünün gemilerle başşehir İstanbul’a (Konstantinopolis) taşınmasını sağlamaktı. Eyalet merkezi İskenderiye, Roma döneminde Doğu’nun en büyük ve imparatorluğun Roma’dan sonra ikinci Önemli şehri iken Bizans devrinde de İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehir olmuştu. Limanının işlekliğiyle tanınan İskenderiye’nin İpek yolu güzergâhı üzerinde bulunması hem şehrin hem de Mısır’ın Bizans için önemini arttınyordu. Bizanslı tacirler önce İskenderiye’ye gider, daha sonra Eyle’den (Akabe] Kızıldeniz’e açılarak veya karayolunu takip ederek İpek yolu ticaretine katılırlardı. Aden – Kızıldeniz yoluyla İskenderiye Limanı’na gelen ticaret mallan da buradan Batı’ya taşınırdı.
İdarî ve ticarî olduğu kadar dinî ve kültürel açıdan da Mısır’ın merkezi olan İskenderiye’de Özellikle tıp, felsefe ve matematik alanlarında çeşitli ekoller ortaya çıkmıştır. Yeni Eflâtuncu İskenderiye felsefe ekolü mensuplarından IV-VII. yüzyıllar arasında yaşayan Theon, Proklus, Am-monius. Simplikius, Damaskius, Olympi-odoros, loannes Philoponus, Stephanus, Apameialı loannes, Amidalı Aetius, Aegi-nalı Paulus ve Ahron, eserleriyle eski Grek bilim ve felsefesinin müsiümanlara geçişinde önemli rol oynamışlardır. İslâm tıp tarihinde CevâmFu ‘1-İskenderâniyyîn adıyla şöhret kazanan külliyat İskenderiye’de okutulan Câlînûs’a (Galen) ait on altı eserden oluşmaktaydı.
II. yüzyıldan itibaren Mısır’a girmiş olan Hıristiyanlık burada önemli sayıda taraftar bulmuş, III. yüzyıl başında İskenderiye’de özellikle Klemens ve Origenes’in temsil ettiği teoloji ekolü kurulmuştu. Aziz Pakhomios’un 320’den sonra Yukarı Mısır’daki Tabennisi’de bir manastır açmasıyla Mısır ilk hıristiyan manastır hayatının da merkezi oldu. Öte yandan İmparator Büyük Konstantinos’un tanıdığı serbestlik neticesinde Hıristiyanlık Mısır’da hızla yayılmaya başlamıştı; dinî çevrelerde Grekçe’nin yanı sıra Kıptîce de kullanılmaktaydı. Ancak İskenderiye ile imparatorluğun diğer patriklik merkezleri arasında çeşitli anlaşmazlıklar mücadelelere yol açıyordu. IV. yüzyılda Yeni Eflâtuncu felsefenin de etkisiyle Hıristiyanlık’taki teslîs anlayışına karşı görüşler ileri süren ve İskenderiye’de verdiği vaazlarla tanınan rahip Arius’un fikirleri din adamları ve halk arasında geniş ilgi uyandırdı. İskenderiye Piskoposu Alexander, Arius ve taraftarlarını görüşlerinden vazgeçirmek amacıyla 320 yılında bir sinod topladı; onları inançlarından çeviremeyince de aforoz etti. Ariusçular’la İskenderiye Piskoposu Alexander arasındaki teolojik görüş farklılıklarının bütün kiliseleri etkisi altına aldığını, tartışmaların dinî yönden olduğu kadar siyasî birlik açısından da devlete zarar verdiğini gören İmparator Konstantinos ihtilâfı bertaraf etmesi için Cordoba (Kurtuba) Piskoposu Hosius’u Ossius görevlendirdi. Hosius’un 324’te Antakya’da topladığı sinoddan da olumlu sonuç çıkmayınca ertesi yıl Konstantinos’un bizzat düzenlediği 1. İznik Konsi-li’nde Arius ve taraftarları aforoz edilip sürgünle cezalandırıldıysa da bir süre sonra affedildiler. Ariusçuluk VI. yüzyıla kadar etkinliğini sürdürdü. 381’de İstanbul’da toplanan ve Hıristiyanlığı devletin resmî dini İlân eden ikinci ekümenik kon-silde İskenderiye patriği papanın arkasından ikinci sırada yer alıyordu ve onun yetki alanına Mısır, Libya, Pentapolis giriyordu. İmparator I. Theodosios’un ölümünden (395) sonra imparatorluk Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılınca Mısır Doğu Ro-ma’ya (Bizans) bağlı kaldı. İskenderiye zengin kütüphaneleri, felsefe ve teoloji okullarıyla önemli bir şehir olduğu gibi İskenderiye patrikliğinin dinî tartışma-lardaki ağırlığı V. yüzyılda da devam etti. Özellikle Hz. İsa’da yalnızca ilâhlık unsurunun bulunduğunu ileri sürerek monofi-zitizm doktrininin doğmasına sebep olan İskenderiye Patriği Kyrillos, Hz. îsâ’da tanrılık ve insanlık unsurlarının birbirine karışmadan bulunduğunu ve yeryüzünde yaşarken insanlık unsurunun baskın olduğunu iddia eden İstanbul Patriği Nesto-rius’a cephe aldı. Tartışmaların yayılması üzerine II. Theodosius’un emriyle 431 yılında Efes’te toplanan üçüncü ekümenik konsilde Kyrillos, Nestorius ve taraftarlarını aforoz etti, Nestorius Mısır’a sürgüne gönderildi. Münakaşaların bitmesi için yine II. Theodosius’un emriyle449’da İkinci defa Efes’te toplanan İskenderiye Patriği Dioskoros başkanlığındaki konsil İstanbul ve Antakya patriklerini aforoz edince tartışmalar daha da alevlendi. Tanımadığı II. Efes Konsili’ne “haydutlar konsili” diyen Papa I. Leon’un da ısrarıyla İmparator Markianos 451’de Khalkedon’da (Kadıköy) bizzat yönettiği ekümenik bir konsil topladı. Bu konsil, îsâ’nın hem insanî hem ilâhî tabiata sahip olduğuna karar verip monofizitliği ve Nestûrîliği din dışı sayarken Dioskoros’u aforoz etti. İskenderiye’ye tayin edilen yeni patrik, bir askerî birlik eşliğinde şehre girip görevine başladıysa da kısa bir süre sonra halkın gösterdiği tepki kanlı çatışmalara dönüştü. Mısır’da çoğunluğu Kıptîler’den oluşan monofizit inancı benimseyenlerle Kadıköy Konsili kararlarına uyanlar arasındaki mücadele uzun yıllar sürmüştür.
I. Anastasios ve I. Justinianos dönemlerinde devletin Mısır’da idarî, dinî ve ekonomik açılardan daha etkili olmasını sağlayıcı düzenlemeler yapıldı. Bu durum, halkın mâruz kaldığı baskılar ve ödediği ağır vergiler yüzünden merkezî yönetime karşı duyduğu memnuniyetsizliği daha da arttırdı ve Mısır’ın, İmparator Phokas’ın istibdat rejimine karşı ayaklanan Kartaca Valisi Herakleios’a destek vermesine yol açtı. Herakleios’un bir filo eşliğinde İstanbul’a gönderdiği oğlu Herakleios, Patrik Sergios ve Yeşiller Partisi’nin desteğiyle tahtı ele geçirdi (610). Onun Bizans imparatoru olmasından sonra Sâsâ-nîler Mısır’ı zaptettilerse de (619) şehir 628’de geri alındı. Sâsânî hâkimiyetinde İskenderiye patrikliği yapan Benjamin’in yerine Bizans’ın aynı zamanda son Mısır genel valisi olan Kyros tayin edildi. Hz. Peygamberin Hâtıb b. Ebû Beltea aracılığıyla İslâm’a davet mektubu gönderdiği Mukavkıs’ın kimliği konusunda farklı görüşler ileri sürülmekte, bunlar arasında onun Kyros olduğu rivayeti de bulunmaktadır.[bk. mukavkıs] Patrik Kyros, kilise içinde sürüp giden doktrin tartışmalarından kaynaklanan anarşiyi bastırıp sükûneti sağladıysa da bu durum kalıcı olmadı. Öte yandan Mısır’da yaşayan ya-hudiler devletin dinî siyasetinden memnun değillerdi. Neticede Bizans’ın Mısır’da izlediği baskıcı siyasetin bölgenin müslümanların eline geçmesine zemin hazırladığı söylenebilir. 640 ve 641 yıllarında Amr b. Âs kumandasındaki İslâm orduları Mısır topraklarını fethederken başşehir İskenderiye’yi kuşatma altına alınca Kyros direnmeyerek şehri müsiümanlara teslim etti. Buna karşı çıkan Herakleios’un ölümünün (641) ardından Kyros, yönetimi elinde bulunduran Herakleios’un hanırnı Martina’mn emri doğrultusunda Amr b. Âs ile Bizans birliklerinin belirli bir süre içinde Mısır’dan çekilmesini öngören antlaşmayı imzaladı. Bizans birlikleri gemilerle Rodos’a doğru yola çıktıktan sonra Amr b. Âs İskenderiye’ye girdi (642).
- Mısır Mimarisi, Mısır’da Mimari
- Mısır, Mısır’da İlim, Kültür, Medeniyet
- Mısır Tarihi -Abdünnasır, Sedat, Mübarek Dönemi-
- Mısır Tarihi -Krallık Dönemi- Hakkında Bilgi
- Mısır Tarihi -İngiliz İşgali Dönemi-
- Mısır Tarihi -Başlangıçtan Bizans Dönemine Kadar-
- Mısır Tarihi -Fransız İşgali Dönemi-
- Mısır Tarihi -Osmanlı Dönemi İdari Teşkilat, Sosyal ve Ekonomik Durum-
- Mısır Tarihi -Osmanlı Dönemi, Devri-
- Mısır Tarihi -İslam Fethinden, Osmanlı Dönemine Kadar-
- Mısır Başkenti, Yüzölçümü, Hangi Kıtada, Nüfusu, Önemli Şehirleri
- Mısır Fiziki, Beşeri, Ekonomisi, Coğrafyası
TDV İslâm Ansiklopedisi