Muallel Hadis Nedir, Ne Demek, Hakkında Bilgi

Muallel. Sened veya metninde herkesin göremeyeceği bir kusuru bulunan hadîs.

Sözlükte “illeti açığa çıkarılmış” anla­mındadır. Terim olarak ilk bakışta Kusur­suz göründüğü halde araştırıldığında sıh­hatini yok edebilecek gizli bir sebebe da­yalı kusuru bulunan hadis için kullanılır. Bu tür hadisler ma’lûl ve muall diye de anılmakta olup Buhârî, Tirmizî, Dârekut-nî ve Hâkim en-Nîsâbûrî gibi muhaddis-ler ma’lûl terimine yer vermişlerdir. Hem ma’lûl hem mualleli dil kuralları açısın­dan doğru bulmayan, mual kelimesinin bu anlamı daha iyi karşıladığını söyleyen­ler varsa da İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’-den önceki dönemde birçok muhaddis ta­rafından kullanılan, terimlerin yerleşme­sinden sonra da bu şekilde kabul gören muallel tercih edilmiştir.[Tecrid Tercemesi, I, 176] Bir rivayeti muallel yapan gizli kusura İllet, bu illeti ortaya çıkaran kim­seye muallH, bu tür rivayetleri konu edi­nen ilim dalına da ilelü’l-hadîs denir. İlk devirlerden itibaren muhaddisler hadisle­rin doğru bir şekilde rivayet edilmesi için birtakım esaslar belirlernişse de zaman zaman hatalar yapılmış ve bazı hadisler­de bir kısmı ilk bakışta farkedilen, bir kıs­mı da ancak araştırmalar sonucu ortaya çıkan kusurlar (illetler) meydana gelmiş­tin.

Hadis kitaplarında muallel hadisin çe­şitli örnekleri bulunmaktadır. Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Mûsâ b. Ukbe – Ebû İshak es-Sebîî- Ebû Bürde el-Eş’arî- Ebû Mû­sâ e!-Eş’arî senediyle naklettiği, Hz. Pey-gamber’in, “Ben günde yüz defa Allah’­tan af diliyor ve ona tövbe ediyorum” de­diğine dair hadis  bunlardan biridir. Bu hadis ilk bakışta gerek sened gerekse metin açı­sından kusursuz ve sahih görünmektey-se de derinlemesine araştırıldığında ba­bası Ebû Mûsâ el-Eş’arî’den çeşitli riva­yetleri bulunan Ebû Bürde’nin bu hadîsi ondan nakletmediği, Müslim’in es-Şahîh’inöe olduğu gibi Ebû Bürde – Egar el-Müzenî senediyle rivayet ettiği farkedîlmiştir [Müslim, “Zikir”, 41, 42] Senedde Egar el-Müzenîyerine yanlışlıkla Ebû Mû­sâ el-Eş’arTnin zikreclildiği ancak rivayet­lerin derlenip araştırılmasıyla açığa çık­mış ve hadisin muallel olduğu anlaşılmış­tır.[Tecrid Tercemesi, I, 184-185] Bir riva­yetteki illeti ortaya çıkarma işi, hadis ilim­lerinin en karışık ve en ince konularından biri olup bunu ancak geniş bir anlayış, güçlü bir hafıza, râvilerin dereceleri hak­kında tam bir bilgi, isnad ve metinlere dair kuvvetli bir meleke sahibi âlimlerin yapması mümkündür.

Bir hadiste illet bulunduğu muhaddis-lerin tesbit ettiği usul çerçevesinde belli olmaktadır. Bunun için muhaddis ele al­dığı hadîsin bütün tariklerini bir araya ge­tirir. Her bir râvisini adalet ve zabt açısın­dan inceler. İsnadlardaki hoca ve talebe­lerin birbirinden olan rivayetlerini araştı­rır. Tedlîs ve irsal yapan ravilerle ihtilata konu olanları bulup ortaya çıkarır. Semâ ve arz yoluyla alman rivayetlerle icâze ve münâvele yoluyla alınanları ve bunların edâ sığalarını gözden geçirir. Râvinin ha­disi teK başına rivayet edip etmediğini, kendisinden daha güvenilir râvilere mu­halefetinin bulunup bulunmadığını araş­tırır. Aynı şekilde râvinin vehm, mürsel veya münkatr rivayetleri muttasıl gös­terme yahut hadisleri birbirine karıştırma gibi bir kusuru varsa bunu gösterir. An­cak bu çalışmalardan sonra sened veya metninde illet tesbit edilen hadisin mu­allel olduğu söylenebilir.

Hadisi muallel kılan gizli illetler pek çok olup Hâkim en-Nîsâbûrî bunlardan on ta­nesini zikretmiştir. Bu tür hadislerde illet genel­likle İsnadda bulunmakla beraber bazan metinde, bazan hem senedde hem me­tinde görülebilir. İsnaddaki illet hem isna­dın hem metnin sıhhatini zedeleyebilir. Senedde illet daha çok râvinin mürsel hadisi mevsûl, mevsûlü mürsel, mevkufu merfû, merfûu mev­kuf olarak rivayet etmesi, iki hadisin se­nedini birbirine katması, isim, künye ve nisbeleri benzeyen râvileri birbiriyle karıştırması, sahâbîyi tabiî, tabiîyi sahâbî zannetmesi, kendisinden hadis duyduğu sanılan kimseden aslında duymamış ol­ması ile meydana gelir. Metinde illet ise noktalama, yanlış okuma ve harf hatası yapma (tashîf, tahrîf) neticesinde hadis metninin anlamının değişmesi, metinde bulunmayan bir sözün açıklama için met­ne sokulması, bir hadis metninin başka bir metnin içine yerleştirilmesi vb. konu­larda hata yapılmasıyla meydana gelir.

Birçok güvenilir râvinin hadisinde rast-lanabilen illetin tesbiti kişiden kişiye de­ğişmektedir. Hadis ilimleri konusunda de­rin bilgiye sahip olmama ve hadislerin bü­tün tariklerini elde edememe gibi sebep­lerden dolayı birinin illet saydığı bir husu­su bir başka âlim illet kabul etmeyebilir. Ayrıca illetin tesbitinde daha çok ipuçla­rına dayanan zann-ı gâlible hareket edil­diği ve kesin delillerle ispat edilemediği için verilen hükümlerde ihtilâf olabilmek­tedir. Bu sebeple, “Bu hadis falan kimse ile ma’lûldür” veya, “Bu hadiste şu illet vardır” şeklinde bir ifade görüldüğü za­man kesin hüküm vermekte acele etme­mek gerekir.

Bazı muhaddisler illet ve muallel keli­melerini bilinen anlamları dışında kullan­mış, Tirmizî neshe illet demiş bazıları râvilerde görülen ya­lancılık ve dalgınlık gibi cerh sebeplerini illet diye nitelemiş bir kısmı da irsal gibi kesin cerh sebebi olmayan kusurları illet olarak isimlendir­miş, sahihin kısımları içinde ma’lûl ve şâz sahihlerden söz edenler bile olmuştur. Ni­tekim Ebû Ya’lâ el-Halîlî, güvenilir kim­selerin muttasıl olarak rivayet ettiği bir hadisin bir râvî tarafından mürsel olarak rivayeti hakkında “sahîhun ma’lûlün” ifa­desini kullanmıştır. Endülüslü ve Mağribli muhaddislerin çoğu kusuru gizli olsun açık olsun ka­bul şartlarına muhalif olup irsal, inkıta, i’dâl, tedlîs ve ıztırâb içeren bütün riva­yetleri muallel diye adlandırmıştı. Ancak İbn Hacer el-Askalânî bu görüşlere katılma­mış ve bir hadise muallel denilebilmesi için onda mutlaka gizli bir illetin bulun­ması gerektiğini söylemiştir.

Râvinin yanılmasından kaynaklanan bir illetin cerh ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Zira cerh, hadisin isnad veya metninde herkes tarafından kolayca görülebilen bir kusur yüzünden onun zayıf olduğuna hükmetmekten ibarettir. İllet bilinmeden cerh yapılamaz. Bir hadisin sened veya metninde illetin bulunduğu bilinmediği sürece hadis kusursuz yani sahih kabul edilir. Fakat hatanın ortaya çıkmasından sonra hadis muallel adını alır ve zayıf sa­yılır.

II. (V11I.) yüzyılın ortalarından itibaren Şu’be b. Haccâc, Yahya b. Saîd el-Kattân, Yahya b. Maîn, Ali b. Medînî, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Müslim, Tirmizî, îbn Ebû Hatim ve Dârekutnî gibi âlimler muallel hadise dair eserler kaleme almışlardır. Hüseyin b. Muhsin el-En-sârî el-Beyânü’l-mükemmel fi beyâ-ni’ş-şâz ve’l-mtfalle!, Halîl İbrahim Molla Hatır el-Hadîsü’I-mu’allel adlı çalışmalarında muallel hadisi usul il­mi açısından incelemişlerdir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski