Muğnî. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) bîri. Sözlükte “zengin olmak, ihtiyacı bulunmayıp müstağni kalmak” anlamındaki gına (ganâ’) kökünden türemiş bir sıfat olan muğnî “zenginlik verip tatmin eden” demektir. İbnü’l-Esîr, Allah’a nisbet edilen muğnî ismine “dilediği kulu her türlü ihtiyaçtan kurtaran” mânasını vermiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de on sekiz âyette Allah’a izafe edilen ganî isminden başka yedi âyette “İğnâ” masdarından türemiş kelimeler, bir yerde de “isteğnâ” fiili [hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi] zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiştir. Bu âyetlerde geçen muğnî sıfatının tecellisinin daha çok maddî alanda zengin kılma şeklinde olduğu görülür. Hz. Peygamber’e hitap eden, “Allah seni ihtiyaç içinde bulup zengin etmedi mi?” mealindeki âyette [Duhâ 93/8] yer alan iğnâ kavramı Taberî tarafından maddî mânaya alınırken Mâtürîdî mânevî-uhrevî zenginliğe ve gönül zenginliğine dayanan görüşe öncelik vermiş, Resûlullah’ın. ilk eşi Hatice’ye ait servetle ulaştığı tasavvur edilen zenginliği ise bazılarına ait bir görüş olarak zikretmiştir. Hz. Peygamber’in sonraları fetihlerle elde edilen ganimetlere iltifat etmeyip vefatında çok az bir mal bırakması Mâtüridî’nİn tercihinin isabetli olduğunu ortaya koymaktadır.
Muğnî ismi sadece Tırmizî’nin doksan dokuz esmâ-i hüsnâ rivayetinde yer almıştır. Bundan başka iğnâ kavramı çeşitli fiil kalıplarıyla Allah’a nisbet edilmiştir. “Ey insanlar! Hepiniz Allah’a muhtaçsınız, Allah ise ganî ve övülmeye lâyık olan yegâne varlıktır” mealindeki âyetin [Fâtır 35/15] tefsiri niteliğinde olan kutsî bir hadisin sonu şöyledir: “Ey kullarım! Hepiniz yolunuzu şaşıracak bir konumdasınız, ancak benim yol gösterdiğim hariç. Şu halde benden hidayet isteyin ki bana varan yolu göstereyim. Hepiniz fakirsiniz, sadece benim zenginlik verdiğim müstesna. Benden isteyin ki sizi rızıklandırayım.
Anlam bakımından muğnî ismine çok yakın olan, “lütfedip veren” mânasındaki “mu’tî” ismi İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listesinde yer almıştır Ayrıca “i’t┑ ile aynı mânada kullanılan “îtâ” kavramları çeşitli âyet ve hadis metinlerinde zât-ı ilâhiyyeye izafe edilmiştir. Yine muğnî ile yakın anlamlı olup “lütuf ve ihsanda bulunma” mânasına gelen “in’âm”, ayrıca “insanın bedenî ihtiyaçlarını karşılama” anlamındaki rızık kavramı da muhtelif âyet ve hadislerde Allah’a nisbet edilmiştir.
Esmâ-i hüsnâ sarihleri, muğnî isminin tecellisi olarak Allah’ın insanların maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşıladığına vurgu yaparlar. Maddî açıdan tatmin, yoksulluğunu giderecek kadar servet sahibi yaparak onu başkasına yardım edebilir hale getirmek suretiyle olabileceği gibi kanaat duygusu lütfetmesi sayesinde gönül zenginliğiyle de gerçekleşebilir. Manevî tatmin ise kişiyi güzel davranışlara sevkedip onu rızâ-i Hakk’a yöneltmekle olur; Kuşeyrî de asıl zenginliğin bundan ibaret olduğunu söyler. Zira insanların hal sahibinin himmetine olan ihtiyacı mal sahibinin lokmasına olan ihtiyacından fazladır. Râgıb el-İsfahânî’nin Hz. Peygamber’e nisbet ettiği, fakat Ca’fer es-Sâdık’a veya daha kuvvetli bir ihtimalle Mu’tezilî zahidi Amr b. Ubeyd’e ait olduğu anlaşılan şu dua da aynı düşüncenin bir ürünü olmalıdır: “Allahım! Sadece sana muhtaç olmak suretiyle beni zengin et, senden müstağni kalma vehmine düşürerek beni fakir bırakma!.
Muğnî Allah’ın fiilî sıfatları ve isimleri grubu içinde mütalaa edilir. Bu isim yukarıda geçenlerden başka “rızkı genişleten” mânasındaki bâsıt, “yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar karşılayan” anlamındaki latîf ve “bedenlerle ruhların gıdasını veren” mânasındaki mukit ismiyle anlam yakınlığı içinde bulunur.
TDV İslâm Ansiklopedisi