Muhadram Nedir, Kime Denir, Hakkında Bilgi

Muhadram. Câhiliye zamanında ve İslâm döneminde yaşadığı halde Hz. Peygamberi müsliiman olarak göremeyen kimselere verilen ad.

Sözlükte “sünnet olmamak; nesebi ka­rışık olmak” gibi anlamlara gelen hadra-me kökünden türeyen muhadram keli­mesi çoğulu muhadramûn hem Câhiliye devrinde hem İslâmî dönemde yaşamış, Hz. Peygamber hayatta iken veya vefatın­dan sonra müslüman olmuş, ancak onu mümin olarak görememiş kimseyi ifade eder. Buna göre muhadram, sahâbî veya tabiî olduğu kesin şekilde bilinmeyen kişi olup Resûl-i Ekrem döneminde yaşadığı için ashap arasında yer alması gerekirken onu mümin sıfatıyla göremediği için sa­habeden sayılmamıştır. Sahabe ile görüştüğü için tabiî sayılması mümkünse de Resûlullah devrinde yaşadığından onun vefatının ardından dünyaya gelen tabiî­lerden farklı görülmüş, bu sebeple hadisçiler tarafından sahabe ile tabiînden ayrı bir nesil kabul edilmiştir. Ebû Mûsâ el-Medînî’nin muhadramûnun sahabe ara­sında yer alması gerektiği yolundaki gö­rüşü ise itibar görmemiştir.

İlk dönemlerden itibaren yapılan bu te­rimle İigili tariflerin ortak özelliği, muhad­ramûnun hem Câhiliye zamanında hem İslâm döneminde yaşamış ve İslâm’a gir­miş sayılmasıdır. İhtilâf edilen önemli hu­suslardan biri Câhiliye devrinin bitiş ve İs­lâm döneminin başlangıç sınırıdır. Bir gö­rüşe göre Câhiliye ilk vahyin geldiği 610 yılında sona ermiş, o tarihten itibaren İs­lâmî dönem başlamıştır. Diğer bir görüşe göre ise Câhiliye dönjjjpi Mekke’nin fethe­dilmesi ve bütün Arap yarımadasının İs­lâm’a boyun eğmesiyle bitmiştir. Muhaddisler ikinci görüşü tercih etmiş ve Mekke’nin fethinden ön­ce kendi kavmini yahut diğer kabileleri henüz İslâmiyet’i kabul etmemiş halde görenleri muhadram saymıştır. Nitekim Müslim b. Haccâc, hicretten sonra dünya­ya gelen Yüseyr b. Amr el-Kindî’yi Mek­ke’nin fethinden önce yaşadığı için mu­hadram kabul etmiştir.

İhtilâf edilen ikinci konu ise hem Câhiliye’de hem İslâm döneminde yaşayan ki­şinin muhadram sayılabilmesi için Hz. Peygamber hayatta iken iman etmesinin gerekli olup olmadığıdır. İbn Kuteybe bu gibilerin Resûlullah’ın vefatının ardından, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr ise Hz. Peygamber yaşarken İslâm’a girmiş olmalarının ge­reğinden bahsettikleri halde müelliflerin büyük bir kısmı herhangi bir şarttan söz etmemiştir. Hz. Peygamber’i görüp onun vefatından sonra İslâmiyet’i kabul eden kimse Resûl-i Ekrem’in sohbetinde mü­min olarak bulunmadığı için sahabeden sayılmamış, hem Câhiliye hem İslâm dö­neminde yaşaması sebebiyle muhadram olarak değerlendirilmiştir.

Muhadram kelimesine dil ve edebiyat âlimleriyle tarihçiler farklı anlamlar yük­lemiş, dilciler Hz. Peygamber’le görüşüp görüşmeme, ona inanıp inanmama ko­nusunu dikkate almadan ömrünün yarısı Câhiliye döneminde, yarısı İslâm devrinde geçen veya İki dönemde de eser veren şa­irlere muhadram demişlerdir. Nitekim her iki dönemde yaşadıkları ve sahâbî oldukları ittifakia kabul edilen Lebîd b. Re-bîa, Kâ’b b. Züheyr ve Hassan b. Sabit gibi şahsiyetleri muhadram kabul etmişlerdir. Ta­rihçiler ise hem Emevî hem Abbasî dev­letlerini görenleri muhadram muhadra-mü’d-devleteyn saymıştır. Emevî Devleti’­nin son dönemiyle Abbasî Devleti’nin ilk yıllarına yetişen Ru’be b. Accâc ile Hammâd Acred gibi şairler bunlardandır.

Hadis râvisi olarak muhadramûn tabiîn neslinin büyükleri arasında sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel tabiînin en faziletlilerin­den söz ederken Alkame b. Kays, Mes-rûk b. Ecda”. Ebû Osman en-Nehdî ve Kays b. Ebû Hâzim gibi muhadramların adını saymıştır. Kütüb-i Sitte ile İmam Mâlik’in el-Muvatta’ı, Dârimî’nin es-Sünen’l ve Ah­med b. Hanbel’in el-Müsned’i üzerinde yapılan bir araştırmada bu eserlerde kırk üç muhadram râvinin toplam 4541 riva­yetinin bulunduğu tesbit edilmiş, bunla­rın içinde en çok hadis nakledenlerin Ebû Vâil Şakik b. Seleme, Esved b. Yezîd en-Nehaî, Mesrûk b. Ecda’, Alkame b. Kays ve Ebû Osman en-Nehdî olduğu belirtil­miştir.

Hâkim en-Nîsâbûrî, İbnü’s-Salâh, Ne-vevî, Zeynüddin el-Irâki, İbn Hacer el-As-kalânî, Süyûtî ve Şemseddin es-Sehâvî başta olmak üzere hadis usulüne dair eser yazanlar muhadramûnu ayrı bir baş­lık altında ele almış, ayrıca bu konuda ba­zı müstakil eserler de yazılmıştır. Müslim b. Haccâc’ın günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen ve yirmi muhadram râvinin adına yer verilen Kitâbü’l-Muhadramîn bu konuda ilk eser ol­malıdır. Sıbt İbnü’l-Acemî’nin Tezkiretü’t-tâlibi’l-mu’allem bi-men yükölü in-nehû muhadram adlı kitabı günümüze ulaşan en kapsamlı çalışma olup burada 155 muhadram hakkında bilgi verilmektedir. Abdullah b. Abdurrahman b. Ali ed-Denevşerî’nin (ö. 1025/1616) el-Be-yân ve’t-tebyîn fî zikri’l-muhadr amîn adlı eserinde ise daha önce kaleme alınmış usul kitaplarında geçen isim­ler tekrarlanmaktadır.

Muhadramûn konusunda en geniş bil­giyi İbn Hacer el-Askalânî el-/şâöe’sinde vermektedir. Sahabeyi tesbit etmek maksadıyla kaleme alınan kitabın üçüncü bölümünde kadın ve er­kek 1400 kadar muhadramın biyografisi yer almaktadır. Osman Bilgen, Muhadramların Hadis îîmindeki Yeri adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski