Muhammed b. Abdilvehhâb b. Süleyman et-Temîmî en-Necdî (ö. 1206/1792) Vehhâbîligin kurucusu.
1115’te( 1703) Arap yarımadasının Necid bölgesinde küçük bir yerleşim birimi olan Uyeyne’de doğdu. Hanbelî mezhebinde önemli âlimler yetiştiren ailesi BenîTemîm kabilesine mensuptur. Babası Abdülvehhâb b. Süleyman, Necid bölgesinin tanınmış âlimlerindendi. Muhammed, temel dinî bilgileri Uyeyne kadısı olan babasından öğrendikten sonra Mekke’ye giderek kısa bir süre orada kaldı, ardından Medine’ye geçti. Medine’de Hanbelî âlimi Abdullah b. İbrahim b. Seyf en-Necdî ve Muhammed Hayât es-Sindî başta olmak üzere dönemin ileri gelen âlimlerinden dinî ilimleri tahsil etti. Ardından çeşitli dinî grupların bulunduğu Basra’ya gitti. Ancak hocası Muhammed el-Mecmûl İle birlikte halkın dinî yaşantı-sındaki bazı uygulamalara karşı çıktığı için şehirden uzaklaştırıldı. Onun karşı çıktığı uygulama, daha sonraki yazılarında hasmâne atıflarda bulunduğu Basralı Şâzelî şeyhi Muhammed Emîn el-Kavvâz’ın (ö. 953/1546) türbesine yapılan ziyaretler ve burada gösterilen ibadet derecesindeki hürmetle alâkalı olabilir. Maddî imkânlarının yetersizliği yüzünden dolayı o dönemde Hanbelîliğin önemli merkezlerinden olan Dımaşk’a gidemeyip Lahsâ (Ahsa) yoluyla Necid’e dönen Muhammed b. Abdülvehhâb, Uyeyne emîriy-le ihtilâfa düşmesinin ardından Hureymilâ kasabasına taşınan babasının yanına yerleşti. Onun Necid’e dönmeden Önce Bağdat, Halep, Hemedan, İsfahan, Kum, Rey, Dımaşk, Kudüs ve Kahire’yi ziyaret ettiği kaydedilmekteyse de bu bilgiler Vehhâbî kaynaklarınca doğrulanmamaktadır.
Muhammed b. Abdülvehhâb. Necid’e vardıktan sonra bir âlim olarak görev alması beklenirken babasının 1153’te (1740) ölümünün ardından şirk olarak gördüğü bazı dinî uygulamalara karşı ıslahat hareketi başlattı. Ancak ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Muhaliflerinin şiddete başvurmaları ve suikast teşebbüslerinden sonra Hureymilâ’dan ayrılarak Uyeyne’ye döndü. Burada daha Önceden tanıdığı Emîr Osman b. Muammer tarafından iyi karşılandı ve fikirlerinin yayılması için siyasî destek gördü. Bu dönemde fikirlerini yaymakla kalmayıp Cübey-le’de Müseyiimetülkezzâb taraftarlarına karşı yapılan savaşta şehid düşen bazı sa-hâbîlerin kabirlerini yıktırması sert tepkilere yol açtı. Lahsâ’nın güçlü kabilelerinden Benî Hâlid şeyhi Uyeyne emîrine Muhammed’i öldürmesi veya sürgüne göndermesi konusunda baskı yapmaya başladı. Bunun üzerine Muhammed 1158’de (1745) Suûd ailesinin yönetimindeki Dirye’ye gitmek zorunda kaldı.
Dir’iye’ye yerleşmesi Muhammed b. Ab-dülvehhâb’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Suûd ailesi kendisine sahip çıktı ve fikirlerinin yayılmasına destek verdi. Bu destek, Muhammed b. Suûd ile oğlu ve halefi Abdülazîz dönemlerinde de devam etti. Bu dönem, Vehhâbî hareketinin geleceği ve etkinliği bakımından en önemli devre olarak görülmektedir. Muhammed dinî muhaliflerini müşrik diye adlandırdığından taraftarları bunlara karşı cihad başlattı. Vehhâbîlik hareketi, yaklaşık otuz yıl süren yavaş ve düzensiz bir yayılma döneminin ardından Suûd ailesinin Necid’in tamamına hâkim olmasıyla büyük bir ivme kazandı. Bu müddet zarfında İbrahim b. Süleyman, 1187’de (1773) Riyad’ı terketmek zorunda kalan Emîr İbn Devvâs ve Zeyd b. Zâmil gibi önemli muhalifler bertaraf edildi.
Vehhâbî prensipleriyle donanmış Suudî yayılmasına Necid dışından da sert tepkiler geldi. En önemli ve uzun süreli tepkiyi Lahsâ emirlerinin mensup olduğu Benî Hâlid kabilesi gösterdi. Vehhâbîler’e karşı dört büyük saldın gerçekleştiren Benî Hâlid 1 Z04’te (1789-90) ağır bir yenilgiye uğradı. Necran’daki İsmâilî Mekâ-rime ailesi, Irak’ın büyük kabilelerinden Müntefik Arapları ve Mekke Emîri Şerîf Gâlib, Necid’de giderek artan Vehhâbî-Suûdî gücüne karşı mücadele ettiler. Bunların arasında en ciddi tehdidi, 1178’de (1764) Suudî hâkimiyetine son vermeye çalışan ve Vehhâbîler’i bozguna uğratan Mekârime oluşturdu. Suudî-Vehhâbî İttifakı, bütün bu saldırılara karşı koymakla kalmayıp gücünü daha da arttırdı. Mu-hammed b. Abdülvehhâb’ın 1792’de Ölümünün ardından Suriye, Irak ve Hicaz yönlerinde yayılma çabaları sürdürüldü.
Muhammed b. Abdülvehhâb, tevhid konusundaki düşüncesi doğrultusunda dönemindeki müslümanlann birçoğunun fiilleri yüzünden müşrik sayılması gerektiğini ileri sürerek onlara karşı cihadı müs-lümanların en temel vazifelerinden biri kabul etmiştir. Muhammed’in savunduğu temel prensipler aslında İslâmî olmakla birlikte bunların uygulanmasında ortaya koyduğu uzlaşmaz tutumu yüzünden kendisine saygı duyan çağdaşları dahi rahatsız olmaktaydı. Görüşleri önemli ölçüde, Hanbelî mezhebinin büyük âlimlerinden İbn Tfeymiy-ye ve onun talebesi İbn Kayyım el-Cevziyye’nin etkisi altında şekillenmekle birlikte bunların hiçbiri benimsemediği dinî hayat tarzına karşı cihad ilân etmemişti. Çağdaşı olan ulemâ arasında önemli bir yere sahip bulunan Yemenli Emîr es-San’ânî, İbn Abdülvehhâb’ın görüşlerini başlangıçta kısmen desteklemiş olmasına rağmen öldürme ve yağmalama olayları sonrasında onu İbn Teymiyye ve İbn Kayyim’in fikirlerini eksik ve yanlış anlamakla suçlamış, hatta 1170’te (1756-57) kendisini zemmeden bir şiir yazmıştır.
İbn Abdülvehhâb’ın gelecek nesiller üzerinde etkisi çok büyük olmuştur. Ka-valalı Mehmed Ali Paşa’nın Necid bölgesinde Vehhâbîliğin siyasî dayanağı olan Suûdîler’e vurduğu darbeden kısa bir süre sonra Suudiler bölgede tekrar etkilerini arttırdılar. Ancak Vehhâbî prensiplerinin uygulanması konusunda eski katı ve uzlaşmaz tutumlarından vazgeçtiler. Arabistan’daki etkinliğinde Suûdîler’in siyasî ve askerî desteğine dayanan Vehhâbîlik, Arap olmayan müslümanlara da tesir etti. Bunun iki temel sebebe dayandığı söylenebilir. Bunlardan birincisi, İslâm’da tevhid inancına verilen önemle toplumların günlük dinî hayatları ve uygulamaları arasında birtakım farklılıkların bulunmasıdır. Bu farklılığın fazla görüldüğü toplumlarda Vehhâbîlik daha kolay yayılabilmiştir. İkinci sebep, görüşlerini Batı kültür ve nüfuzuna çok uzak bir bölgede geliştiren Muhammed b. Abdülvehhâb’ın ortaya koyduğu ilkelerin Avrupa’nın kültürel nüfuzunun ciddi şekilde etkili olmaya başladığı dönemde birçok müslümanın alâkasını çekmesidir. Muhammed b. Abdülvehhâb’ın özellikle İslâm’ın tevhid esasına vurgu yapması ve dinin bid’atlardan arındırılması gerektiğine dikkat çekmesi çok önemlidir. Bu yönüyle Vehhâbîlik, Selefiyye hareketi üzerinde de tesirini göstermiş ve günümüz İslâmî hareketlerini kısmen yönlendirmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi