Muhammed Suresi Nedir, Kaç Ayet, Kaçıncı Sure, Hakkında Bilgi

Muhammed Sûresi. Kur’ân-ı Kerîm’in kırk yedinci sûresi.

Adını 2. âyette geçen Hz. Peygamber’in isminden alır. Medine döneminde nazil olmuştur. “Seni yurdundan çıkaran bu şehirden daha güçlü nice şehirleri yok ettik” mealindeki 13. âyetin Resûl-i Ek­rem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin ilk gecesinde nazil olduğu nakledilmek­tedir. Bazı âyetlerinde Allah yolunda savaşmaya temas edilmesi sebebiyle Kıtal sûresi olarak da adlandırı­lır. Otuz sekiz âyet olup fasılası harf­leridir.

Sûrenin muhtevasını üç bölüm halinde ele almak mümkündür: Müslümanların gerektiğinde müşriklerle savaşmasının kaçınılmaz olduğu, münafıkların iç dünya­sına ait tahliller, müminlerin müslüman toplumunu koruyup yüceltmek için can­ları ve mallarıyla gayret sarfetmelerine yönelik davet. Sûrenin birinci bölümü [âyet 1-15] kâfirlerle müminlerin duru­mundan bahseden âyetlerle başlar. İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanların amellerinin boşa çıkacağı, müminlerin ise mad­dî ve manevî durumlarının düzeltileceği belirtilir.[âyet 1 -3] Bu âyetlerde yer alan “Allah yolundan saptıranlar” ifadesiyle Bedir Gazvesi’ne katılan müşriklerin ve­ya İslâm’a girmek isteyenlere engel olan Ehl-i kitaba mensup kişilerin kastedildi­ği söylenmekle birlikte bu ifade, inkâr et­mekle kalmayıp hak dine girmek isteyen­leri engellemeye çalışan herkesi kapsa­maktadır. Daha sonra kâfirlerle savaşın kaçınılmaz olduğu durumlarda gevşeklik gösterilmemesi istenir ve esirlere yapı­lacak muamelelere temas edilir. Savaş­tan bahseden 4. âyette, “Allah dileseydi kendisi onlardan öç alırdı, fakat sizi birbirinizle sınamak için savaşı emretmek­tedir” denilmek suretiyle Müslümanlara imanlarını sınama ve fedakârlığa hazır olduklarını fiilî olarak ispatlama fırsatı­nın verilmesi hedeflenmektedir. Ardın­dan hak dinîn yaşatılması uğrunda ha­yatlarını feda edenlerin çabalarının boşa gitmeyip Allah tarafından ebedî mutlu­luk mekânı olan cennetle ödüllendirilece­ği belirtilir. Müminlerle kâfirlerin dünyevî durumlarıyla uhrevî konumlarının tasvi­rine devam edilir. 13. âyette Resûl-i Ek­rem’in Mekke’den hicret etmeye zorlan­ması anlatılır ve bunun önceki peygam­berler döneminde daha güçlü inkarcılar tarafından da uygulandığı, fakat hepsi­nin helak edildiği bildirilir. Sûrenin ikinci bölümünde [âyet 16-30] önce münafıkla­rın tavırları, Peygamber’in tebliğ mecli­sinde savaşın da söz konusu edildiği âyet­lerin gelişi sırasında ve sosyal hayatın kri­tik dönemlerinde iki yüzlü tutumları göz­ler önüne serilir. Kur’an gerçeğiyle karşı karşıya bulundukları halde akıllarını kul­lanmadıkları belirtilir ve hem dünyada hem âhirette hüsrana uğrayacakları ha­ber verilir. Muhacirlerden ve ensardan oluşan samimi müminlerin yanı sıra mü­nafık gruplarının da yer aldığı Medine dö­neminde yahudilerin ve Mekke’deki Kureyş ileri gelenlerinin teşkil ettiği düşman cephesi söz konusuydu. Bu sebeple sûre­nin üçüncü bölümünde [âyet 31-38] içe yönelik problemlere temas edilerek hakbâtil mücadelesinin ve toplumsal zorluk­ları aşmanın gereği açıklanır. Burada sa­mimi müslümanlardan ileri derecede gayret, güçlüklere tahammül, Allah’a ve resulüne itaat ve Allah yolunda malî des­tek istenmektedir. İnkârda direnen, ger­çeği anladıktan sonra hak yolun önünde engel oluşturan ve resule muhalefet eden kimseleri dünyada başarısızlığın, âhiret­te de ilâhî rahmet ve mağfiretten mah­rumiyetin beklediği vurgulanır.

Muhammed sûresinin asırlardan beri putperestlik İnancına sahip bulunan, eşit­lik, hürriyet ve sosyal adalet ilkelerinden uzak bir şekilde hayatını sürdüren kabi­lelerin ortak bir ideal ve merkezî bir yö­netim altında yeni bir toplum oluşturma­ları sırasında duyulan sancıların teşhis ve tedavisini ortaya koyduğunu söylemek mümkündür. Medine toplumunun büyük çoğunluğu samimi mümin olmakla bir­likte içlerinde münafıklar da vardı; çevre­lerinde ise düşmanları bulunuyordu. Bu­nun çaresi olarak Medine halkına Hz. Peygamber’e itaat etmeleri, Allah’a ve resu­lüne karşı samimi olmaları emredilmekte, resulden de kadın ve erkek müminle­rin bağışlanması için Allah’a niyazda bu­lunması istenmektedir. Sûrenin son âye­tinde son ilâhî dinin yeryüzüne yerleşmesi ve insanlığın mutluluğuna hizmet edebil­mesi için malî fedakârlığın lüzumu bildi­rilmekte, fakat bazılarının cimri davran­dığı hatırlatılmaktadır. Ayrıca kendilerini İslâm’a adaması gerekenlerin sırt çevir­mesi halinde Allah’ın başka toplumlara görev vermek suretiyle dinini payidar et­meye muktedir olduğu belirtilmektedir.

Bazı tefsir kaynaklarında sûrenin fazi­letine dair yer alan, “Muhammed sûresini okuyan kimseye cennet nehirlerinden içir­mesi Allah’ın yerine getireceği bir vaadi­dir” mealindeki hadisin sahih olmadığı anlaşıl­maktadır. Muhammed sûresi hakkında yapılan ça­lışmalardan bazıları şunlardır: Muham­med Saîd îd, Sûretü Muhammed ve’l-kazâyâ eiîetî tü’âlicühâ, Muhammed Hasan Muhammed Yûsuf, Sûretü Mu­hammed: Dirâseluğaviyyeşâmile.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski