Muhammed Taki (el-Cevad) Hayatı, Kimdir, Hakkında Bilgi

Ebû Ca’fer Muhammed b. Alî er-Rızâ b. Mûsâ el-Kâzım b. Ca’fer es-Sâdık (ö. 220/835) İsnâaşeriyye’nin dokuzuncu imamı.

Genellikle kabul edildiğine göre 19 Ra­mazan 195 [15 Haziran 811] tarihinde Me­dine’de doğdu. Annesi, Hz. Peygamber’in zevcesi Mâriye’nin kavminden olduğu ri­vayet edilen Sudan asıllı bir hanımdır. Ebû Ca’fer Muhammed “cömert” anlamındaki Cevâd’dan başka Takı”, Münteceb, Necîb, Murtazâ, Kani’ lakaplarıyla da anılır ve Muhammed el-Bâkır’dan ayırt edilmesi için Ebû Ca’fer es-Sânî künyesiyle kay­dedilir. Babası Ali er-Rizâ vefat ettiğin­de (203/818) tek oğlu Muhammed el-Cevâd’ın henüz yedi yaşında olması o günü­nün Şîa toplumunda büyük tartışmalara yol açmıştır. Bazıları, dinen mükellef bile olmayan bir çocuğa imam olarak itaat edilemeyeceğini söyleyip Sünnî veya Zeydî çevrelere katılmış, bazıları Ali er-Rızâ’-nın kardeşi Ahmed b. Musa’yı imam ka­bul etmiş, bazıları da Mûsâ el-Kâzım’ı son imam telakki eden ve onun bir gün dün­yaya yeniden döneceğine inanan vâkıfeye iştirak etmiştir. Bu gruplar, imamete ge­çecek kimsenin önceki imamdan zahirî ve bâtmî ilimleri alması gerektiğini, Muham­med el-Cevâd’ın ise dört yaşında iken ba­bası Horasan’a gittiği için ondan gerekli ilimleri almasının mümkün olmadığını be­lirtmişlerdir. Buna karşılık onu imam ola­rak tanıyanlar kendisinin sâdık rüya, il­ham yahut melek vasıtasıyla bilgilendiri-lebileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüşü benimseyen İsnâaşeriyye müellifleri, Mu­hammed el-Cevâd’ın imametini temellendirmeye yönelik yaklaşımlara yer ver­mişlerdir. Buna göre kendisiyle ilgili münakaşalardan haberdar olan Muhammed el-Cevâd. “De ki, işte benim yolum, ben basiret üzere Allah’a çağırıyorum …” me­alindeki âyeti [Yûsuf 12/108] okuyarak Hz. Ali’nin Müslümanlığı kabul ettiği sırada kendisi gibi dokuz yaşında bulunduğunu söylemiştir. Rivayete göre toplanan ce­maat denemek amacıyla kendisine bazı sorular sormuş, o da babasına benzer şe­kilde cevaplar vermiş, bu durum onun bil­gilerini babasından aldığı yolundaki görü­şü güçlendirmiştir. Bu arada imamet pey­gamberliğe benzetilerek Hz. Yahya ile îsâ’ya küçük yaşta nübüvvet görevinin ve­rilmiş olduğu hatırlatılmış, böylece Mu­hammed el-Cevâd’ın imametinin benim­senmesi sağlanmıştır.

Şîa âlimleri, Muhammed el-Cevâd’ın masumiyeti ve onun zamanının en bilgili kişisi olduğu hususunda çok sayıda haber rivayetetmiş hak­kında babası Ali er-Rızâ’dan nakledilen söz ve işaretleri imametinin delilleri say­mıştır. Muhammed el-Cevâd babasın­dan doğrudan rivayette bulunmuştur. Os­man b. Saîd es-Semmân, Ca’fer b. Mu­hammed b. Yûnus el-Ahvel, Eyyûb b. Nûh b. Derrâc, Hüseyin b. Müslim b. Hasan, Muhtar b. Ziyâd el-Abdî ve Muhammed b. Hüseyin b. Ebü’l-Hattâb el-Kûfî de ken­disinden haber rivayet eden güvenilir râviler olarak nitelendirilmiştir. Ali er-Rızâ’nın ölümünden son­ra Muhammed el-Cevâd’ın ilim ve kema­lini takdir eden Abbasî Halifesi Me’mûn onu Medine’den Bağdat’a getirtti. Muhammed’e saygı gösteren halife yakınla­rının muhalefetine rağmen kendisini kızı Ümmü’I-Fazl ile evlendirdi. Bu evlilikten Ali el-Hâdî, Mûsâ, Fâtıma ve Ümâme doğ­du. Bağdat’ta kaldığı sekiz yıl boyunca başta kadı Yahya b. Eksem olmak üzere çok sayıda kişinin kendisine yöneltiği so­rulara verdiği ikna edici cevaplar Şiî kay­naklarında nakledilmektedir. Daha sonra Me’mûn’dan hac için izin isteyerek hanımı ve küçük yaştaki oğlu Ali ile birlikte Medine’ye gi­den Muhammed, Me’mûn’un 218’de (833) Bizanslılar’la yaptığı savaşta öldü­ğünü öğrendi. Yeni halife Mu’tasım-Bil-lâh’ın daveti üzerine 220 (835) yılının ba­şında Bağdat’a döndü ve aynı yılın zilka­de ayının sonunda [25 Kasım] vefat etti, Kureyş mezarlığında dedesi Mûsâ el-Kâzim’ın kabrinin yanına defnedildi. Her iki mezar Kâzımeyn’de günümüze kadar zi­yaret mahalli olarak varlığını sürdürmüştür. Şîa imamlarının zehirlenmek sure­tiyle öldürüldüğü yolundaki iddia çerçe­vesinde Muhammed el-Cevâd’ın da karısı Ümmü’l-Fazl, Mu’tasım-Billâh veya bir başkası vasıtasıyla zehirlendiği nakledilirse de bu rivayetlerin doğru olmadığı be­lirtilmektedir. Şiî kaynak­lan Muhammed el-Cevâd’ın akıl, fazilet, âdâb ve kemal itibariyle çağındaki bütün insanlardan üstün sayıldığını, seyyidlerden ve diğer şahıslardan hiçbirinin onun seviyesine ulaşamadığını belirterek ken­disine atfedilen birçok olağan üstü durumdan bahsetmektedir. Muhammed el-Cevâd’ın günümüze ulaşmış dağınık haldeki rivayetleri Azî-zullah Utâridî tarafından bir araya getiri­lerek Müsnedü’l-İmâm el-Cevâd adıy­la yayımlanmıştır.

Muhammed el-Cevâd hakkında yazılan eserlerin bir kısmı şunlardır: Halil Reşîd, Muhammed el-Cevâd, Ali Muhammed Ali Dahîl, el-İmâm Muham­med b. cAlî el-Cevâd Ba­kır Şerîf el-Kureşî. Hayâtü’î-İmâm Mu­hammed el-Cevâd Mu­hammed Kâzım Kazvînî, el-İmâm el-Cevâd mine’l-mehd ile’l-lahd Süleyman Kâmil,Muhammedel-Cevad Muhammed Rızâ el-Hakîmî. Hayâtü üîi’n-nühâ el-İmâmü’t-tâsi Muhammed el-Cevâd. Ayrıca Abdürrezzâk el-Mû-sevTnin Vefâtü’î-İmâm el-Cevâd adlı bir eseri mevcuttur.

TDV İslâm Ansiklopedisi

Daha yeni Daha eski