Muharremât. Evlenilmesi haram olan kadınlar anlamında fıkıh terimi.
Hürmet kökünden türetilmiş olup sözlükte “yasaklananlar” anlamına gelen muharremât fıkıhta biri geniş, diğeri dar olmak üzere iki mânada kullanılır. Geniş anlamıyla muharremât dinen haram kılman, yasaklanan şeyleri (bk. haram], dar anlamıyla da evlenilmesi haram olan kadınları ifade eder. “Evlenilmesi yasak erkek ve kadın hısım” mânasındaki mahrem terimi kapsamında bulunan kadınlar daimî evlenme engeli söz konusu olduğu için “el-muharremâtü’l-müebbede”, geçici bir engel sebebiyle evlenilmesi haram olanlar ise “el-muharremâtü’l-muvakkate” diye anılır. Her iki durumda yasaktık hükmü hem erkek hem kadın için söz konusudur.
Kur’ân-ı Kerîm’de evliliğe ilişkin hükümlere ayrıntılı biçimde yer verilirken evlenilmesi haram olan kadınlar da sayılmıştır. Muharremâtın açıklanmasına Câhiliye dönemi nikâh türlerinden olan üvey anneyle evlenme yasağının tebliğiyle başlanmış, babaların evlendiği kadınlarla evlenmek “edepsizlik, iğrenç bir Fiil ve kötü bir yol” olarak nitelenmiştir.[Nisâ 4/22] Müteakip âyette kan (nesep) ve süt (radâ) hısım-lığıyla sihri hısımlıktan dolayı evlenilmesi haram olan kadınlar şöyle sıralanmıştır: “Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütbacılarınız, eşlerinizin anneleri, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılınmıştır. Eğer -nikahladığınız eşlerinizle- birleşmemiş olursanız -evliliğiniz son bulduğunda- kızlarıyla evlenmenizde sizin için sakınca yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleriyle evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikâhınız altında tutmanız da size haram kılınmıştır; ancak geçen geçmiştir, Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.[Nisâ 4/23] Daha sonra evli kadınlarla evlenmenin de haram, sayılanların dışında kalan kadınlarla evlenmenin ise helâl olduğu belirtilmiştir [Nisâ 4/24] Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de iddet bekleyen kadınla evlenmenin yasaklandığı [Bakara 2/235] bir kimsenin üç defa (üç talâkla) boşadığı eşi bir başkasıyla evlenip bu evlilik sona ermeden onunla tekrar evlenmesinin helâl olmadığı [Bakara 2/230] tek kadınla evlilik esas olmakla birlikte şartlarına uyarak birden fazla kadınla evlenmek isteyen erkek için bu sayının dörtle sınırlı olduğu, yani dörtten fazla kadını nikâhı altında tutmasının yasaklandığı [Nisâ 4/3] bildirilmiştir. Önceleri müslümanların din ayırımı yapmaksızın İstedikleri kimselerle evlenmeleri serbestken [35] Medine’ye hicretin ardından kadın olsun erkek olsun kâfir ve müşriklerle evlenmeleri yasaklanmış [Mümtehine 60/10] Medine döneminin sonlarına doğru müs-lüman erkeklerin Ehl-i kitap’tan olan iffetli kadınlarla evlenmelerine izin verilmiş, müslüman kadınların gayri müslimlerle evlenme yasağı devam etmiştir.[Bakara 2/221; Mâide 5/5] Öte yandan evlenmenin cinsî arzulan tatminin ötesinde nefsi kötülükten koruma ve neslin insan onuruna uygun biçimde devamını sağlama gibi bir amaçla meşru kılındığını ifade eden, iffetin önemini vurgulayan, gayri meşru ilişkileri yasaklayan âyetlerden ve özellikle zina fiilini işleyenlerin iffetli kişilerle evlenmeye lâyık görülmediği izlenimini veren üslûptan [Nûr 24/3] hareketle bazı âlimler, zina edenlerin iffetli kimselerle evlenemeyeceği veya belli şartlar altında evlenebileceği sonucuna ulaşmışlardır. Yine, İslâmiyet’te kölelik kurumunun tedricî şekilde sona ermesini sağlayacak tedbirler alınması yanında kölelerin daha insanî bir muameleye tâbi tutulması İçin iyileştirmeler yapılmış olmakla birlikte Kur’ân-ı Kerim’de cariyelerin bu statülerinden kaynaklanan bazı güçlükler sebebiyle hür erkeklerin onlarla evlenmeleri bazı şartlara bağlandığından [Nisâ 4/ 25] fıkıh literatüründe mülkiyet ilişkisi de bir tür evlenme engeli olarak yer almıştır.
Hz. Peygamber’in evlenme yasakları hakkında açıklama ve uygulamaları vardır. Nitekim, “Kadın halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine (onlarla birlikte) nikâhlanamaz; eğer bunu yaparsanız akrabalık bağlarını koparmış olursunuz” hadisiyle Nisa sûresinin 24. âyetinde geçen, “İki kız kardeşi birlikte nikâhınız altında tutmanız size haram kılındı” ifadesine; “Nesep sebebiyle haram olanlar süt emme sebebiyle de haram olur” hadisiyle de “Sizi emziren sütanneleriniz, sütbacılarınız haram kılındı” ifadesine hükmün kapsamı genişletilerek açıklık getirilmiştir. Resûl-i Ekrem ayrıca muhtemelen Mecûsîler’de yakın akraba evliliğinin yaygın olmasından dolayı müslümanların onlarla evlenmesini yasaklamış yeni müslüman olup İslâmiyet’teki evlenme yasaklarına uymayanlara müdahalede bulunmuştur. Diğer taraftan Kur’ân-ı Kerîm’de haram olduğu belirtilenler dışındaki akraba ile evlenmeyi yasaklamamakla birlikte neslin sağlıklı ve güçlü olması için akraba olmayanlarla evlenmeyi tavsiye etmiştir.
İslâm’da hayatın çeşitli alanlarına dair pek çok düzenleme Kur’an ve Sünnet’in genel ilkeleri çerçevesinde içtihada ve İslâm toplumunun takdirine bırakılırken evlenme ve aile hakkındaki belli başlı hükümlerin bizzat Kur’an veya Hz. Peygamber tarafından belirlenmiş olması İslâm dininin evlilik ve aile kurumuna verdiği önemin açık bir ifadesidir. Evlilikle ilgili birtakım kayıt ve şartlara yer verilmesinin ve bazı kişiler arasında evlenme yasağı konmasının temel amacı ise insan neslinin insan onuruna yaraşır bir mükemmellikte sürdürülmesine, kadın ve erkeklerin evlilikten doğan haklarının gözetilmesine ve çocukların sağlıklı bir aile eğitimi almasına imkân veren bir ortamın hazırlanması, mahremiyet telakkisinin dinî ve hukukî güvence altına alınmasıdır.
İlk devirlerden itibaren müslüman toplumlarda evlenme engellerine hassasiyetle uyulmuş, klasik fıkıh literatüründe nikâh akdinin unsur ve şartlan ele alınırken evlenecek çiftler arasında şer’î bir evlenme engelinin bulunmaması üzerinde önemle durulmuş ve bazı eserlerde konu müstakil başlıklar altında incelenmiştir. Esasen Kur’an ve Sünnet’le sabit olan evlenme engellerinin pek çoğu hakkında icmâ oluştuğu, fıkıh âlimlerinin bu konudaki görüş farklılığının ise ayrıntılarda bulunduğu görülür.
TDV İslâm Ansiklopedisi