Muhassıl. Osmanlılar’da XV ve XVI. Yüzyıllarda medrese öğrencileri için kullanılan bir tabir.
Arapça tahsîl masdanndan türeyen ve “meydana getiren, hâsıl eden” anlamını taşıyan muhassıl kelimesi, devlete ait gelirleri toplayan görevliler ya da merkezden taşraya gönderilen idarecilerin (XIX. yüzyil) unvanıdır. Ancak Osmanlı tahrir defterlerinde terimin ilmiye teşkilâtı içinde bir başka kesimi ifade etmek üzere de kullanıldığı görülür. Bu ikincisinde tahsil edilenin ilim olduğu anlaşılmaktadır. Muhassılın bu mânayı ne zaman kazandığı kesin olarak tesbit edilememekle birlikte XVI. yüzyılın başlarına ait defterlerde terime rastlanması en azından XV. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bu anlama geldiğine işaret eder. Tahrir defterlerine dayalı olarak XV-XVI. yüzyıl Osmanlı şehir ve bölge tarihiyle ilgili yapılan bazı çalışmalarda bu tabir kelimenin “vergi tahsildarı” mânasından hareketle ele alınmakta ve buna göre yorumlanmaktadır. Halbuki tahrir defterlerinde bu statüdeki şahıslar için düşülen şerhler tabirin farklı bir anlama geldiğini ortaya koymaktadır. İçel sancağına ait 1555 tarihli mufassal bir tahrir defterinde muhassıl olarak kaydedilen şahısların isimleri yanında, “Tahsilden feragat ederlerse raiyyet resmi alına”, “Şüglden feragat ederse resm-i raiyyet talep oluna”, “Tahsilden feragat ederse raiyyet ola”, “Şüglden feragat ederse resm vere” gibi açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır. Bunun yanında 936’da Gelibolu şehrinde oturan yirmi bir muhassıldan birinin isminin yanına düşülen “muhassıl-ı ilm” ibaresi de durumu açıklığa kavuşturmaktadır.
Defterlerde oldukça fazla sayıda muhassıla rastlanması, bir şehirde veya bölgede bu kadar çok vergi tahsildarının bulunamayacağını düşündürmektedir. Nitekim 1530’lu yılların başlarına ait Anadolu Vilâyeti Muhasebe İcmal Defteri’ndeki kayıtlara göre Kütahya sancağında 433, Menteşe’de 284, Kocaeli’de 183, Bolu’da 363 ve Karesi sancağında 101 muhassıl mevcuttur. Yine XVI. yüzyıl boyunca birbirine yakın tarihlerde bazı şehir merkezlerinde tesbit edilen muhassıl sayısı, bunların vergi tahsildarı olarak kabul edilmesine ihtimal verilemeyecek kadar yüksektir. Söz konusu dönemde nüfusu yaklaşık 29S0 olan Muğla’da on üç, 2000 civarında nüfusa sahip Milas’ta sekiz, nüfusu 750-800 olan Peçin şehrinde iki, nüfusu ancak 2200’ü bulan Eskişehir’de yirmi bir ve 7700 nüfuslu Gelibolu’da yirmi bir adet vergi tahsildarının bulunması mümkün görünmemektedir. 1S72’de Eskişehir’in sekiz mahallesinde kayıtlı yirmi bir muhassılın dokuzu medresenin bulunduğu (Çoban) Mustafa Paşa mahallesinde oturmaktaydı. Göçebe cemaatleri arasında ve köy sakinleri içinde de bu statüde şahıslar mevcuttu.
Osmanlı yaya-müsellem tahririne alt defterlerde de muhassıl tabirine rastlanır. 972 (1565) tarihli bir yaya defterinde yamaklar arasında kırk iki adet muhassıl kaydedilmiş, 986 (1578) tarihli bir başkasında da yirmi üç yaya piyade yamağının muhassıl olduğuna dair şerh düşülmüştür. Bunların diğer piyade yamakları gibi sefere katılmadıkları, ancak feragat ederlerse sefere gitmekle yükümlü tutulacakları belirtilmiştir. Burada kastedilen feragat muhtemelen tahsilden vazgeçmedir. Bir piyade yamağının isminin altına “muhassıl ve duacı” ibaresinin kaydedilmesi de muhassılın ilmiye mesleğiyle ilişkisini ortaya koymaktadır. Ayrıca muhassıl olarak kaydedilen iki piyade yamağının on iki-on üç yaşında olduğuna dair kayıtlar muhassılların yaşlarının tahmininde önemli bir ipucudur. Muhassıllara ait kayıtların çoğunun mücerret (genç bekâr erkek) statüsündeki şahıslar arasın bulunması bunların ortalama on beşyirmi yaşlaı da, yani öğrenim çağında olduğunu göstermektedir.
Defterlerde muhassılların İlim tahsil uğraşan kişiler olduğuna dair başka işaretlere de rastlanır. Bazı muhassılların yakın akrabaları içinde kadı, nâib, müde dânişmend, mülâzim, muallim, kâtip kıf nâzın, vaiz ve nâsih, imam, hatip, ezzin, hafız, şeyh, derviş vb. kimselerin bulunması dikkat çekicidir defterlerden takip edilebilen kay da bir tarihte muhassıl olarak yazıla hıslardan bir kısmının daha sonra nâib, müderris ve mütevelli diye zikredildiği görülmektedir.
Eskişehir’de bir cami hakkında bi ren bir vakıf defterinde muhassıllara Kur’an kın meleri karşılığında bir değirmene arin bağışlandığının kaydedilmesi, yin na’daki bir medrese ile ilgili kayıttî resenin yanındaki imarethaneden resede kalan muhassıllara yemek sinin şart koşulması ve iki kanunnâme metninde ı se eğitimini bitirip görev almak U lâzemete gelenlerden “muhassıli bahsedilmesi XV yüzyıllarda tahrir defterlerinde rı diye kaydedilen kişilerin çoğunun medrese öğrencisi olduğunu ortaya koymaktadır. XVII. yüzyılda klasik tahrir s den vazgeçilmesiyle birlikte bu t lar da ortadan kalkmış olmalıdır.
TDV İslâm Ansiklopedisi