Muhît. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a nisbet edilen isimlerden biri.
Sözlükte “görüp gözetmek, savunup korumak” anlamındaki havt (hîta, hıyâta) kökünün if âl kalıbından (ihata) türeyen muhît kelimesi “bir şeyin etrafını çeviren, bir şeyi ve bir hususu bütün yönleriyle bilen” demektir. Râgıb el-İsfahânî ihata kavramının iki mânaya geldiğini söyler. Birinci anlam cisimlere yönelik olup, “Filân yeri ihata ettim” örneğinde ve, “Allah her şeyi ihata edendir, her yönüyle koruyandır” âyetinde [Nisâ 4/126; Fussılet 41/54] görülür. İkinci anlamı “bilmek”tir. Bir şeyi ilmiyle ihata etmek onun varlığına, cinsine, miktarına, keyfiyetine, meydana getirilmesiyle ne amaçlandığına, kendisinden ne elde edilebileceğine vâkıf olmak demektir. Böyle bir vukuf sadece Allah’a mahsustur.
İhata kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de beş âyette mazi kalıbında, sekiz âyette muhît şeklinde Allah’a izafe edilmiştir Ril kalıbıyla İzafe edilenler “ilâhî kudret ve ilim” mânasına gelmektedir. Muhît ismiyle Allah’a nisbet edilen ihata kavramlarının çoğunda “ilmiyle kuşatma” anlamına yönelik bir üslûp hâkim olup bir kısmında da “kudret” mânası mevcuttur. Bakara sûresinin, “Allah kâfirleri ihata edendir” mealindeki âyetinde (2/19) muhît, kâfirlerin ilâhî kudretin dışına çıkamayacakları ve eninde sonunda yenilgiye uğrayacakları şeklinde yorumlanmıştır.
Muhît kelimesi İbn Hacer’in Kur’an’dan derlediği esmâ-i hüsnâ arasında mevcuttur.Tirmizîve İbn Mâce’nin listesinde geçmemekle birlikte yine Ebû Hüreyre’den rivayet edilip Hâkim en-Nişâbûrî’nin el-Müstedrek’inde yer aldığı bildirilen listede bulunmaktadır.
Muhît, Halîmî tarafından Cenâb-ı Hakk’ı acz ve gafletten tenzih açısından zâtî-selbî, ilim ve kudretle ilgisi bakımından zâtî-sübûtî sıfatlar içinde mütalaa edilmiş, Ebû Bekir İbnü’İ-Arabî ise muhîti kudret sıfatı çerçevesinde ele almıştır. Muhît doksan dokuz esmâ-i hüsnâdan alîm, habîr, latîf, muhsî ve vâsi” isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.
TDV İslâm Ansiklopedisi