Muhsî. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ)
Sözlükte “saymak, miktarını bilmek; ezberleyip kavramak” anlamındaki ihsâ masdarından sıfat olan muhsi kelimesi “sayıp ayrıntılarıyla tesbit eden” demektir. Allah’a nisbet edildiğinde “gizli aşikâr her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen” mânasına gelir. İbnü’l-Cevzî, ihsâ kavramının yer aldığı metinlerin bağlamından hareketle kelimenin Kur’an’da şu beş anlamda kullanıldığını söyler: “Zaptedip belirlemek, yazıp kaydetmek, güç yetirmek, saymak, bilmek.
İhsâ kavramı on bir âyette yer almakta, bunların beşinde mazi sîgasıyla zât-ı ilâhiyyeye izafe edilmektedir. Bu âyetlerde geçen İhsâ kavramının ilgi alanının var olan her yaratık (kâinat), insanlar ve onların İyi yahut kötü davranışlarından İbaret olduğu anlaşılmaktadır. Mâtürîdî, İnsanların ortaya koyduğu bütün amelleri Allah’ın tek tek tesbit ettiğini bildiren âyette [Mücâdile 58/6] ihsanın bir tehdit ve uyarı içerdiğini söyler. İhsâ kavramı “bilmek” (ilim) mânasına alındığı takdirde Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde geçen ilim sıfatıyla birleşmiş olur. “Saymak” anlamındaki ad (add) kavramı bir âyette tek başına, bir âyette de ihsâ ile birlikte Allah’a izafe edilmiştir.[Meryem 19/84, 94]
Muhsî sadece Tirmizînin esmâ-i hüsnâ listesinde yer almaktadır. Hz. Peygamber’in baldızı Esmâ’dan rivayet edildiğine göre kendisi malî imkânlara sahip bulunduğunu söyleyerek Allah yolunda harcama yapıp yapmayacağını Resûlullah’a sormuş, Resûlullah da şu cevabı vermiştir: “Allah rızâsı için başkalarına yardımda bulun, hem de verirken inceden inceye hesapçı olma (ihsâ), aksi takdirde Allah da sana hesaplı bir şekilde lutufta bulunur.
Âlimler, “nicelik ve niteliği bilinmeyen bir şeyin bu özelliklerinin anlaşılması için sayılıp incelenmesi” gibi bir anlam taşıyan ihsâ kavramının Allah’a nisbeti açısından nasıl yorumlanacağı hususunda çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Allah’ın her şeyi bir bir saydığını ifade eden âyetin tefsirinde [Cin 72/28] ilâhî ilmin sayı altına girmiş olan her şeyi kuşattığı, hiçbir konunun bu ilme kapalı kalmadığı şeklinde bir yorum getirmiş, Kâdî Abdülcebbâr ile Gazzâlî de buna yakın bir yaklaşımı benimsemişlerdir. Halımı, Allah’ın her şeyi tek tek saymasını, “miktarı fazla olan, peşpeşe olup biten ve sürekli biçimde konumları değişen nesne ve olayların yaratıklar tarafından bilinememesi gibi bir aczin O’ndan nefyedilmesi” mânasına almıştı. Abdülkâhir el-Bağdâdî ihsanın içerdiği “sayma” anlamının zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilemeyeceğini, kavramın “hasy” ve “ihsâ” köklerinde bulunan “bilme” ve “güç yetirme” mânalarının daha uygun olduğunu kaydetmiştir.
Abdülkerîm el-Kuşeyrî muhsî ismini beşerî çerçevede olmasa da “sayma” mânasında kabul etmiş ve mistik bir yaklaşımla bunun insan üzerindeki etkisini şöyle anlatmıştır: Kişi, nefeslerinin Allah tarafından sayıldığını ve duyularının kontrol altında tutulduğunu bilirse Cenâb-ı Hakk’ın kendisine yakın olup onu gözetlediğini hisseder. Böylece mazhar kılındığı ilâhî lutufların sayılamayacak kadar çok olduğunu anlar ve zamanını bunların şükrünü eda etmekle geçirir; onun bu hali lutufla-rın daha da artmasına vesile olur. Muhsî Allah’ın zatî isimleri içinde yer alır ve alîm, latîf, muhît, şehîd, kadir ve muktedir isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.
TDV İslâm Ansiklopedisi