Muksıt. Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ} biri.
Sözlükte “âdil olmak” anlamındaki kist kökünün “if âl” kalıbından türemiş bir sıfat olan muksıt “adaletle hükmeden, âdil” demektir. Muksıt ismi Kur’an’da Allah’a nisbet edilmemekle birlikte “kist” ve “ik-sât” kavramları zât-ı ilâhiyyeyi niteleme çerçevesinde kullanılmaktadır. Kâinatı yaratan ve yöneten mutlak kudret ve hikmet sahibi varlığın birliğine bizzat Allah’ın, meleklerin ve ilim erbabının şehadet ettiğini ifade eden âyette yer alan “adaleti ayakta tutan” kaimen bi’l-kıst nitelemesinin [Âl-i İmrân 3/18] Allah’a râci olduğu müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmektedir. Kist kelimesi bir âyette, iman edip faydalı işler yapanların adaletle mükâfatlandıracağının bildirilmesi bağlamında zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiş [Yûnus 10/4] iki âyette de âhiret-te İnsanlar arasında hakkaniyetle hükme-dileceği beyan edilirken kist kavramı dolaylı olarak Allah’a izafe edilmiştir.[Yûnus 10/47, 54] Aynı muhteva diğer bir âyette, “Biz kıyamet gününde doğru ve hassas teraziler kurarız, artık kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz” şeklinde ifade edilmiştir.[Enbiyâ 21/47] Bunlardan başka borçlanmalarda küçük büyük her şeyin kayıt altına alınmasının gerektiğini [Bakara 2/282] ve Allah’ın adaleti emrettiğini bildiren âyetlerde de [A’râf 7/ 29] O’na yönelik bir muhteva taşımaktadır.
Muksıt ismi, doksan dokuz esmâ-i hüsnâya yer veren İbn Mâce ve Tirmizî rivayetlerinde yer almıştır. Bir hadiste Cenâb-ı Hakkın uyumadığı, esasen böyle bir şeyin O’nun şanına lâyık olmadığı ifade edildikten sonra O’nun adaletin simgesi olan teraziyi (kist) yükseltip aşağıya indirmek suretiyle insanların amellerini kontrol ettiği ve rızıklarını ayarladığı belirtilmiştir.
Ebü’l-Hasan el-Eş’arî, muksıt ismine “âdil” mânası verdikten sonra adlin “yerli yerinde ve dengeli iş görme; hakkaniyetle hüküm verme” anlamlarını göz önünde bulundurmuş olmalıdır ki ilâhî adaletin iki şekilde gerçekleştiğini kaydeder. Bunlardan biri tabiatı dengeli ve ahenkli bir şekilde yaratıp yönetmek, diğeri de hakkaniyetle hükmetmektir. Aynı yorum Fahreddin er-Râzi’de de görülür. Ebû Mansûr el-Mâtüridî, âhiret hayatının mevcudiyetinin hikmetlerinden birinin Allah’ın iman ve sâlih amel sahiplerine adi ile karşılık vermesinden ibaret olduğunu beyan eden âyetin tefsirinde [Yûnus 10/4] kist kavramını şöyle açıklar: Allah dünyada ayırım yapmadan dostunu da düşmanını da rızıklandırmış, buna karşılık hiç kimsenin fizik yapısında dost veya düşman olduğunu gösteren bir alâmet yaratmamıştır. Âhirette ise dost ile düşman ayrı muamelelere tâbi tutulacak, muksıt isminin tecellisi olarak dostlar hak ettiklerinin fazlasıyla mükâfatlandırılırken düşmanlar sadece yaptıklarının karşılığında cezaya çarptırılacaktır; ayrıca Allah’ın dostları ve düşmanları bu durumlarını gösteren alâmetler taşıyacaklardır. Ebû Abdullah el-Halîmî, muksıt ismine “kullarına kendi zâtından adalet duygusu lütfeden” veya “kullarından her birine kendi fazlından pay ayıran” anlamını vermiştir. Esmâ-i hüsnâyı mistik yaklaşımlarla da yorumlayan Gazzâlî muksıta “mazlumun hakkını zalimden alan” mânasını vermiş, bunun en mükemmel şeklinin ise mazlumun yanında zalimin rızasını elde etmek suretiyle gerçekleştiğini söylemiş, ancak böyle bir şeye sadece Allah’ın muktedir olduğunu belirtmiştir. Gazzâlî kulun muksıt isminden edinebileceği nasibi de şöyle açıklamıştır: “Önce mazlumun kendisinde bulunan hakkını vermek, ardından başkasında olan hakkını alıp ona teslim etmek ve nefsi için başkasından intikam almamak”. Allah’ın kevnî-fıilî isim ve sıfatlan arasında yer alan muksıt adi, hakem, latîf ve müntakım isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.
TDV İslâm Ansiklopedisi