Muradâbâdi (1883-1948) Hintli müfessir ve eğitimci.
21 Safer 1300 (t Ocak 1883) tarihinde Muradâbâd’da (Uttar Pradeş) doğdu. Adı Muhammed Naîmüddin’dir. Ataları, Bâbürlü Hükümdarı Evrengzîb zamanında İran’ın Meşhed şehrinden Hindistan’a gelip yerleşmiş ve kendilerine Muradâbâd’da arazi verilmişti. Babası Mevlânâ Muhammed Muînüddin Nüzhet şair ve âlim bir kişiydi. İlk eğitimini babasından aldı, ondan Urduca ve Farsça öğrendi. Sekiz yaşında hafız oldu Muradâbâd’daki Diyû-bendî ekolüne ait Medrese-i İmdâdiyye’-de medrese eğitimi alarak 1902 yılında mezun oldu. Başta gelen hocası Seyyid Şah Gûl Muhammed olup ondan felsefe, mantık, matematik ve dinî ilimler okudu. Şah FazI Ahmed Amruhavî’den geleneksel tıp öğrendi. Babası gibi o da genç yaşta Dârülulûm-i Diyûbend’in kurucularından Muhammed Kasım Nânevtevrnin müridi oldu. Daha sonra bu ekolden ayrılıp Birelvî cemaatinin kurucusu Ahmed Rızâ Han Birelvfnin hareketine katıldı ve ona büyük destek verdi. Birelvî cemaati içinde aktif rol alan Muradâbâdî, kurumlarda hep üst düzey görevlerde bulundu. Cemaatin düşüncelerini yaymak için çeşitli şehirlerde konuşmalar yaptı. Ebü’l-Kelâm Âzâd’ın 1912 yılında çıkarmaya başladığı el-Hilûl gazetesinde yazılar yayımladı.
Hz. Peygamber’e bağlılıktaki aşırılığıyla bilinen Birelvî hareketine katıldıktan sonra şahsî yazılarında genellikle Gulâm-ı Mustafa lakabını kullanan Muradâbâdî 1920′-de Medrese-i Encümen-i Ehl-i Sünnet adıyla bir medrese kurdu; medresenin ismi 1932’de Câmİa Naîmiyye olarak değiştirildi. Daha sonra burası. Birelvî medreseleri içerisinde en çok rağbet gören bir kurum haline geldi. Birelvî ekolünün önde gelen âlimlerinin büyük kısmı bu medresede Muradâbâdf nin eğitiminden geçmiştir. Bu sebeple Muradâbâdî “şeyhü’l-efâ-zıl” lakabıyla da anılır. Cemaatin liderlerinden Ahmed Yâr Han Naîmî, Muhammed Ahmed Kadiri ve Pir Kerem Şah Ezherî de onun talebelerindendir. Muradâbâdî, Ahmed Rızâ Han’ın 1921’de vefatından sonra Birelvî ekolüne bağlı kurumların başına geçti ve Ahmed Rızâ Han’ın büyük oğlu Hâmid Rızâ Han ile birlikte hareket etti.
1925 ve 1928 yıllarında Muradâbâd’da yapılan AH India Sünni Conference adlı toplantılarda aktif rol aldı. Bu toplantılarda hem cemaatin geleceği hem de Hindistan’ın siyasî durumuyla ilgili kararlar alınmasını sağladı. 26 Nisan 1946’da Benâres’teki toplantıda Hindistan’ın ikiye bölünerek İstan adıyia yeni bir devletin kurulmasını isteyenlerin arasında yer aldı. Kendisi Pakistan’a hicret etmediyse de ölümünden bir süre önce cemaatin faaliyetlerini organize etmek için Pakistan’ın birçok şehrini ziyaret etti. Muradâbâdî 8 (10) Ekim 1948 tarihinde vefat etti ve Muradâbâd’da Camia Naîmiyye’ye defnedildi.
Birelvî ekolü âlimlerinin genel tavrı olan aşırılıklar Muradâbâdi’de de görülür. Özellikle Diyûbendîler’e, ayrıca bid’at ve hurafeleri reddeden âlimlere karşı çok sert davranmıştır. Ahmed Rızâ Han’a olan aşırı bağlılığı sebebiyle onun başlattığı “tekfir” anlayışına o da katılmış ve başta Eşref Ali et-Tehânevî olmak üzere Diyûbendî ulemâsının küfrüne fetva vermiştir. Birelvî cemaatini “cemaat-i Ehl-i sünnet” diye adlandırıp Kur’an ve hadislerde geçen “orta yol” ifadesini kendi cemaatinin yolu olarak takdim etmiş, bunun dışındakileri sapıklıkla suçlamıştır. Kur’an âyetlerinin tefsirinde peygamberler, velîler ve şeyhlerle ilgili bâtını yorumlar yapmıştır. Meselâ Nisa süresindeki, “Her bir ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni onlara şahit olarak gösterdiğimiz zaman halleri ne olacak” mealindeki âyetiyle (4/41) Bakara sûresinin 143. âyetini yorumlarken, “Hz. Peygamber ümmetin bütün hal ve hareketlerine şahittir, çünkü enbiya, ümmetinin bütün yaptıklarını bilir” diyerek peygambere sınırsız ilim nisbet etmiştir.
Eserleri
1. Hazâiinü’l-tirfan ü tefsîri’l-Kur-ân. Ahmed Rızâ Han’ın Kenzü’l-îmân fî tercemeü’l-Kurbân adlı Urduca Kur’an tercümesine yazdığı kısa notlardan meydana gelen bir çalışma olup Kenzü’l-îmân ile birlikte neşredilmiş daha sonra müstakil olarak ve Kenzü’l-îmân’ın yanında çeşitli baskıları yapılmıştır.
2. Etyabü’l-be-yân îî reddi Takviyeü’l-îmân, Muradâ-bâdTnin, Şah Veliyyullah ed-Dihlevînin torunlarından Şah İsmail Şehîd’in Takviye-tü’l-îmâri’ına reddiye olarak kaleme aldığı bu esere Azîzüddin Muradâbâdî Ekme-lü’J-beyân fî te’yîdi Takviyeti’l-îmân adıyla bir cevap yazmıştır.
3. el-Kelimetü’l-ulyâ lâ callâ-me Ciîme’l-Muştafâ. Müellifin gençlik yıllarında yaptığı bir çalışma olup eserde Hz. Peygamber’in gayb bilgisine sahip olduğu ileri sürülmüştür.
4. Fetâvâ-yı Şadrü’l-efâzıl. Muradâbâdi’nin fetvalarını ihtiva eden eser Lahor’da basılmıştır. Müellifin, sohbetlerinden derlenen Mevâ’iz-i Na’îmiyye adlı bir kitabı daha vardır.
TDV İslâm Ansiklopedisi