Murâdîler. XVII. yüzyılda Tunus’ta beylerbeyilik ve emîrü’l-evtânlık görevlerinde bulunan aile.
Tunus’un Koca Sinan Paşa tarafını 982’de (1574) fethinden sonra burada eyalet kurulmuş ve yönetim beylerbeyi! bırakılmıştı. Ancak çok geçmeden çıkan isyanlar üzerine Tunus’ta dayılar söz sahibi olmaya başlamış ve üçlü bir yönetim meydana gelmiştir. Dayılar Anadolu’dan gelen askerlerin eğitildiği, ocak adı ver kışlaların kumandanı idi. Eyalet merkezi de ve iç bölgelerde güvenliği sağlam vergi toplamakla görevli olanlara ise I deniliyordu. Bunlardan eyalet merkezi Tunus’ta vazife yapanlara Tunus mirlivası ya emîrü’İ-evtân adı veriliyordu.
Tunus mirlivası Ramazan Bey’in 10; de (1613) vefatıyla yerine önce kardeşi ceb, ardından küçükken müslüman oln kölesi Korsikalı Murad Bey tayin edildi. Murad Bey, Tunus Dayısı Yûsuf ile iş birliği parak eyaletin kalkınması için çalıştı. 10! de (1629) Cezayir-Tunus sınırında kat ler arasında çıkan çatışmaları önledi ve isyanları bastırdı. Bu dönemde Tunus’a iltica eden Endülüs müslümanlarının iskânı ile ilgilendi.
Murad Bey, emrindeki askerlerle birli her yıl ilkbaharda Cezayir sınırına, sonbaharda ise güneydoğudaki Kayrevan’t Bilâdülcerîd’e kadar uzanan bölgeye giderek vergi topluyordu. Askerî sınıf yanısıra yerlilerden meydana gelen birlikleri sayesinde gücünü arttırdı ve mahallî idarelerle iyi ilişkiler kurdu. Eyaletin yönetil Tunus şehrinin dışında Bardo’da yeni saray yaptırarak oraya yerleşti, askeri sivil memurları, taşrada kendisini dest leyenleri etrafına topladı. Murad Bey, Tunus’taki Osmanlı askerlerinin kumandanı durumundaki dayı üzerinde kesin bir üstünlük sağladı. Ayrıca Kayrevan’ı elinde tutan ve çevresine zarar veren Şuâbiye Arabları’nı yurtlarından çıkardı. Bu başarı sebebiyle İstanbul’a hediyeler gönderdi. Murad Bey paşa rütbesiyle Tunus bey beyi oldu (1041/1631); yerine oğlu Hammûde Bey Tunus mirlivalığına getiri Böylece Tunus yönetiminde Murâdîler dönemi başlamış oldu. İkisinin ortak hareketiyle eyalette tam bir güvenlik sağlandı, vergiler toplandı ve kabilelerin itaati temin edileli. Murad Paşa ile Tunus dayısının 1047’de (1637) peş peşe ölmesi üzerine Cenevizli Usta Murad dayılık makamına getirildi. Onun zamanında Tunus Limanı yeniden düzenlendi, kaleler tamir edildi ve deniz ganimetleri hakkında bir kanun hazırlandı. Hammûde Bey, üç oğlundan Murad’ı merkezde kendi yerine hazırlarken Mehmed’i sahildeki Süse, Münestîr (Manastır), Sefâkus (Sfaks) ve Cerbe beyliğine, Hasan’ı da kuzey ve kuzeybatı bölgesinin beyliğine getirdi. Tunus’ta elde ettiği nüfuz sayesinde dayıların tayininde etkili oldu. Hammûde Bey, 1069’da (1659) Tunus’un kalkınmasına ve imarına katkısı dolayısıyla beylerbeyiliğe tayin edildi. Yirmi sekiz yıllık emîrü’l-evtân lık ve iki yıllık beylerbeyilik döneminden sonra 1071’de (1661) uzlete çekilerek yönetimi oğullarına bıraktı. Onun devrinde beyler dayılardan daha üst bir konuma geçti.
Tunus Mirlivası Murad Bey 1076’da (1665) Fransa, Hollanda ve İngiltere İle ticaret sözleşmeleri imzaladı. Sözleşmelerin maddeleri arasında esir değişimi, Akdeniz’deki gemilerin güvenliği ve limanlarda karşılıklı ticaret yapılması gibi hususlar yer alıyordu. 1666’da Hammûde Pa-şa’nın ölümü üzerine beylerle Tunus dayısı arasında çıkan anlaşmazlık çatışmaya dönüştü. Murad Bey, Dayı Şaban Hoca’yı halkın desteğiyle görevinden uzaklaştırdığı gibi [Zilhicce 1082 / Nisan 1672] yeni Tunus dayısı Hacı Laz Ali ile giriştiği mücadeleyi kazanarak bütün muhaliflerini ortadan kaldırdı ve eyaletin tek hâkimi oldu (1084/1673). Daha sonra Bardo Sarayı’na yerleşip oğullarını sancak beyliklerine tayin etti. Murad Bey 1086’da (1675) vefat edince oğullan Mehmed ve Ali ile kardeşi Mehmed el-Hafsî, Tunus beylerbeyiliğini ele geçirmek için mücadeleye giriştiler. Meydana gelen olaylar ve üç yıl süren veba yüzünden çok sayıda insan hayatini kaybetti.
Sultan IV. Mehmed, devletin Tunus’taki hâkimiyetini kuvvetlendirmek için Mehmed el-Hafsfyi bey tayin edip bir donanma ile Tunus’a gönderdiyse de bunlar halkın ve eyalet ileri gelenlerinin uyarısıyla geri döndüler.[Zilkade 1087/Ocak 1677] İki kardeş arasında Tunus beylerbeyiliği el değiştirerek on yıl daha bu şekilde devam etti. Ali Bey resmî Tunus beyi sıfatıyla görevini sürdürdü ve Tabak Mehmed’i Tunus dayılığına getirdi. Nihayet Mehmed el-Hafsî sadrazamdan Tunus beylerbeyiliğini alarak uzun süredir âtıl kalan bu makama eski itibarını kazandırmak istedi (1091/1680). Tunus Beyi Ali Bey, bir taraftan kardeşi Mehmed Bey ile uğraşırken diğer taraftan amcası ve Tunus’taki karışıklığı fırsat bilen Cezayir dayısı ile mücadele etti. Sonunda İki kardeş arasındaki anlaşmazlık giderildiyse de yeni beylerbeyinin Tunus’taki gelişmeleri İstanbul’a bildirmesi üzerine padişah adına gelen bir kapıcıba-şı yaptığı incelemeler sonunda Mehmed el-Hafsî’yi alıp İstanbul’a götürdü. Tunus’ta kısa bir süre asayiş sağlanmakla birlikte Ali Bey’in Tunus dayısı ile arası açıldı ve onu idam ettirdi (1093/1682). Yerine geçen Ahmed Çelebi kendi mevkiini güçlendirmek için iki kardeşin arasını açmaya uğraştı. Ali Bey’in vergi toplamak amacıyla eyaletin iç bölgelerine gitmesinden yararlanarak onun Tunus’a geri dönmesini engellemeye çalıştıysa da Mehmed Bey’in kendini bey ilân etmesi üzerine aralarında çatışma çıktı. Ahmed Çelebi ile baş edemeyeceğini anlayan iki kardeş Cezayir Beylerbeyi Mezemorta Hüseyin Paşa’dan yardım istedi. İbrahim Hoca kumandasında Tunus’a gelen Cezayir ordusu şehri kuşattı (1095/1684). İki yıl süren kuşatmanın ardından Tunus dayısı yakalanarak Ali ve Mehmed beylere teslim edildi. Mezemorta Hüseyin Paşa, iki kardeşin yaptıklarından pişman olduğunu ve affedilmesini isteyen bir mektubu İstanbul’a gönderdi. Nihayet Mehmed Bey emîrü’l-evtân, Ali Bey Tunus dayısı olduysa da kardeşler arasındaki anlaşmazlık sona ermedi. Bundan büyük zarar gören Tunus halkı ayaklandı. Askerler Ali Bey’i öldürdüler (1097/1686), böylece Mehmed Bey tek başına Tunus beyi oldu. Tunus Dayısı Bektaş Hoca’nın aynı zamanda Tunus beylerbeyiliğine tayiniyle eyalette sükûnet sağlandı. 1102’de (1691) bir Cezayir ordusu Trablusgarp ile iş birliği halinde Tunus’a girdi ve Mehmed Bey’i Kâf’ta yenilgiye uğrattı. Bunu fırsat bilen Tunus dayısı, Murad Bey’in küçük oğlu Ramazan Bey’i emîrü’l-evtân yaptıysa da Mehmed Bey’in Tunus’a dönmesi üzerine kardeşi kaçmak zorunda kaldı. Tunus-Cezayir mücadelesi bir süre daha devam etti. Mehmed Bey bir ara yenilip Sahra tarafına çekildi, ancak daha sonra yeniden duruma hâkim oldu.
Garp ocakları arasında baş gösteren anlaşmazlıklar Dîvân-ı Hümâyun’da tartışıldı ve eyalet sorumlularından bölgeye gönderilen mübaşirin kararına uymaları istendi. Tunus’a Destarî Mehmed Paşa beylerbeyi tayin edildi. Mehmed Bey 17 Rebîülevvel 1108’de (14Ekim 1696) vefat edince yerine kardeşi Ramazan Bey Tunus mirlivası oldu. Üç yıl sonra yeğeni Murad halkın desteğini alarak ayaklandı ve Ramazan Bey’i öldürüp yerine geçti.[Ramazan 1110/Mart 1699]
Murâdîler ailesinin başına geçen ve III. Murad olarak bilinen bey halka zulmetti. Daha önce Tunus’a yönelik saldırıları sebebiyle Cezayirliler’den intikam almak için Fas Sultanı Mevlây İsmail ve Trablusgarp Beyi Halil Bey’le anlaştı. 1700’de Kostantîne (Kosantine) beyinin birliklerini iki defa yendi ve şehri beş ay kuşatma altında tuttu. Sonunda Cezayir Dayısı Hacı Mustafa karşısında çok sayıda askerini kaybederek geri çekildi. Bu sırada ayaklanan Kayrevan üzerine asker gönderip şehri tahrip ettirdi. Cezayir ile yeniden savaşa hazırlandığı sırada 13 Muharrem 1114’te (9 Haziran 1702) bir iç isyan sırasında öldürüldü. Bu olayın ardından Murâdî ailesine karşı meydana gelen tepkiler sebebiyle ailenin diğer erkek çocukları da katledildi. Böylece Tunus eyaletinde seksen üç yıl emîrü’l-evtânlik makamını elinde tutan Murâdîler devri sona ermiş oldu.
Tunus’ta Murâdîler zamanında çeşitli şehirlerde cami, mescid, medrese, türbe, saray ve çarşı gibi pek çok bina inşa edildi. Hammûde Paşa kendi adıyla bilinen cami ile Tunus Burcu ve Fransız Hanı’nı yaptırdı. II. Murad Bey Hammûde Camii avlusunda bir türbe, Kâbis’te Murad Bey Camii, Tunus ve Cerbe’de Muradiye medreseleri, Mecezülbâb’da ve Kayrevan’da birer köprü, Becâ’da Hanefi camii ve medresesi inşa ettirdi. Ayrıca Bardo Sarayı’na taşındıktan sonra buraya çeşitli ilâveler yaptırdı. Mehmed el-Hafsî, Zağvân’da bir zaviye, Tunus’ta Hafsî Çarşısı; Mehmed Bey, Tunus’ta kendi adıyla bir cami, Kayre-van Bey Camii ve pek çok yerde medrese inşa ettirdi.
TDV İslâm Ansiklopedisi