Mûsâ Cârullah (1875-1949) Tatar âlimi ve düşünürü.
Aslen Güney Rusya’da Penza ilinin Cembar ilçesine bağlı Kikino köyünden olup sonradan Don nehri kıyısındaki Rostov şehrine yerleşen bir aileye mensuptur. Mûsâ Cârullah bu göç sırasında Rostov yakınındaki Novoçerkassk şehrinde doğdu. Babası, zengin bir köylü iken dinî bilgisi ve Rusça bilmesi sebebiyle Don Oblastı’nda ahund tayin edilen Molla Cârullah, annesi Damolla Habîbullah Hazret’in kızı Fâtıma Hanım’dır.
Mûsâ Cârullah Bigi, az sayıda müslümanın yaşadığı, canlı bir iş ve ticaret merkezi olan Rostov’da bir Rus okulunda ve bir süre medresede okuduktan sonra 1888 yılında Kazan’a giderek Kül Buyı (Göl Boyu) Medresesi’ne girdi. 189S’te Mâverâünnehir’e geçip Buhara medreselerinde eğitim gördü. Damolla İvaz Efendi ve Damolla İkram Efendi’den fıkıh ve felsefe, Damolla Mîr Şerif Efendi’den riyaziye dersleri aldıktan sonra lise tahsilini tamamlamak için Rostov’a döndü. Üniversiteye başvurusu kabul edilmeyince yaklaşık on beş yıl sürecek olan dinî tahsil amaçlı seyahatlerine başladı. İlk olarak gittiği İstanbul’da Mühendis Mektebi’ne yazıldıysa da ardından vazgeçip İslâmî ilimlere yöneldi. Ancak İstanbul’da umduğunu bulamayınca Kahire’ye geçti, Kahire’de üç yıl kalarak fıkıh ve hadis okudu. Mushaflar ve Kur’an tarihi üzerine çalışmalarının yanında Muhammed Abduh ve Muhammed Bahît ile tanıştığı, hatta kendilerinden ders aldığı kaydedilir. Daha sonra gittiği Mekke ve Medine’de hadis ve fıkıh araştırmalarına devam etti. Hicaz’dan Hindistan’ın Diyû-bend şehrine, oradan Şam ve Beyrut’a geçti. Seyahatleri esnasında Arapça ve Farsça’sını geliştirdi. Gezip gördüğü medreselerde hayal kırıklıkları yaşadı, ezber ve taklide dayalı eğitim sistemine karşı İslâmî ilimlerde ıslah ve yenilik fikirlerinden etkilendi.
1904 yılında Rusya’ya dönerek Petersburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne misafir öğrenci olarak devam etti. Arkadaşı Abdürreşid İbrahim’in çıkardığı Ülfet [Petersburg, Aralık 1905 – Haziran 1907] ve et-Tilmîz adlı gazeteler yanında el-Islâh [Kazan, Ekim 1907-Temmuz 1909] ve el-Asrü’l-cedîd [Uralsk, Ocak 1906 – Ocak 1907] gibi yenilikçi gazete ve dergilerde Rusya müslümanlarının siyasî faaliyetleri, insan hakları, mektep ve medreselerin ıslahı gibi konularda yazılar yayımladı. 1905′-ten itibaren Rusya’nın Türk asıllı aydınlarının başlattığı siyâsî faaliyetlere aktif olarak katıldı. Ocak 1906’daki II. kongrede başkâtip oldu. Ağustos 1906’da yapılan III. kongrede Rusya Müslümanları İttifakı teşkilâtının merkez komitesine seçildi.
1909 yılı sonunda Orenburg’a taşındı ve oradaki Hüseyniye Medresesi’nde ders vermeye başladı. “Rahmet-i İlâhiyye” adlı makalesinin Şûra dergisinde yayımlanması üzerine “kadimci” âlimlerin sert eleştirilerine mâruz kaldı ve 1910’da medreseden ayrılarak Petersburg’a döndü. Hazırlamakta olduğu Tatarca Kur’an tercümesini 1912’de bitirdiyse de bastıramadı. 1913 yılında Petersburg’da Emanet Mat-baası’nı kurup Muhammed Ayaz İshakî İdilli ile birlikte İl adında bir gazete çıkarmaya başladı. Bu dönemdeki yazılarında, arkadaşı Ziyâeddin Kemâlî ve Osmanlı aydını Celâl Nuri gibi İslâmiyet’te reform yapılmasını isteyen kişilerin görüşünü doğru bulmadığını belirtti. 1914’te Mülâhaza adlı eserini telif ederek Rızâeddin b. Fah-reddin’in din-dünya ayırımını esas alan fikirlerini eleştirdi. Ona göre Batı dünyasında kiliseyi devletten, dini hayattan koparmayı hedefleyen dinî-dünyevî şeklindeki ayırım İslâm’ın özüne uymamaktadır.
191Tde yapılan V. Umumi Rusya Müslümanları Kongresi’nde erkek-kadın eşitliğini savunan bir rapor sundu; ayrıca Rusya’da yaşayan müslümanların dinî ve millî hürriyetlerinin sağlanmasıyla ilgili bir öneride bulundu. Ancak komünist idareye yakın olan Alimcan İbrahimov’un müs-lümanlar için kültür, edebiyat ve idarî bakımdan ayrı birimlerin oluşturulması ve buna göre belirli sınırlar içerisinde cumhuriyetlerin kurulması teklifi kabul gördü, 1919-1920’de yurtlarından sürüldüğü için Moskova’ya gelen Hint müslümanlarına destek olmaya çalıştı. 1920 sonunda Bolşevik işgalinin ardından Buhara’ya gitti ve orada yapılan kültürel yıkıma şahit oldu, 1921’de Sovyetler aleyhine çalıştığı iddiasıyla Taşkent’te tutuklandı ve on bir ay hapis yattıktan sonra Leningrad’a dönüp oradaki büyük camide imamlık yapmaya başladı. İslâm Milletlerine adlı eserinin Berlin’de yayımlanması üzerine 1923’te tekrar üç ay süreyle tutuklandı, ardından üç yıl süreyle Moskova’ya sürgüne gönderildi.
Mûsâ Cârullah, 1926’da Mekke’de yapılan Umumi Dünya Müslümanları Kongresi ile Kahire Hilâfet Kongresi’ne katıldı. 1927-de hacca ve oradan II. Hilâfet Kongresi’nde bulunmak üzere Kudüs’e gitti. Müslüman din âlimlerine karşı yapılan baskıların artması yüzünden 1930 yılı sonunda ailesini bırakıp Rusya’dan kaçtı, önce Afganistan ve Hindistan’a, ardından Mısır’a gitti. 1932’de düzenlenen I. Türk Tarihi Kongresi’ne katıldı. 1933’te Berlin’e giderek Arap harfli bir matbaa kurdu ve bazı eserlerini yayımladı. 1934 yılında İran ve Irak’ta Şîa üzerine araştırmalarda bulundu, Muhsin el-Emîn gibi Şîa müctehidleriyle görüştü. Mısır’dan Hindistan’a ve oradan Japonya’ya gitti. 1938 sonuna kadar Tokyo’da kaldı. II. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Japonya’dan ayrılıp tekrar Hindistan’a geçti, ingilizler tarafından Japon yanlısı olduğu gerekçesiyle Hindistan’da tutuklandı, Bir buçuk yıl hapis yattıktan sonra Bopal şehrinde gözetim altında bulundurulmak şartıyla serbest bırakıldı. Bu arada ilmî faaliyetlerini sürdürdü; 1944-1946 yılları arasında on eser yayımladı. Hastalığı sebebiyle 1947’de Kahire’ye ve oradan İstanbul’a geçerek tedavi gördü. Türk vatandaşlığına kabul edildiyse de İstanbul’un havası kendisine iyi gelmediğinden tekrar Kahire’ye döndü. Mûsâ Cârullah, on dokuz yıldan beri uzak kaldığı ailesini göremeden 25 Ekim 1949’da Kahire’de vefat etti ve AfîfTdeki Hidîviyye Mezarlığıı’na defnedildi.
Rusya müslümanları arasında ıslah hareketinin öncülüğünü yapan Kursavî, Mercânî ve Rızâeddin b. Fahreddin gibi âlimlerden etkilenen Mûsâ Cârullah’ın görüşlerinde yer yer Selefî ve tasavvuf! unsurlara rastlanmaktadır. Yenileşmeyi savunmasına, içtihadın lüzumuna inanmasına ve taklide karşı olmasına rağmen İslâmiyet’in reforma ihtiyacı bulunmadığını vurgulamıştır. Mektep ve medreselerin ıslahı. İçtimaî, siyasî ve iktisadî yapıdaki aksaklıkların düzeltilmesi Mûsâ Cârullah’a göre Rusya müslümanlarının en önemli meseleleridir. Medreselerde okutulan derslerin gerçekte dinî ilimlerden uzak olduğunu, kelâm ve mantık gibi konuların öne çıkartılıp Kur’an’ın sosyal yönünün ihmal edildiğini ileri sürmüş ve hadis, tefsir, tarih, tabii ilimler, matematik gibi derslerin medreselerde okutulmasının gerekli olduğunu söylemiştir. Sosyal hayattan ve modern ilimlerden kopuk eğitimin yanlışlığına işaret eden Mûsâ Cârullah, medreselerin ıslahını kabul etmeyen Kadîmciler ve sadece modern ilimlerin okutulmasına taraftar olan bir kısım Cedîdciler’e karşı çıkmıştır.
İslâm hukuku çalışmalarına da önem veren Mûsâ Cârullah, İslâm dünyasındaki gerilemenin temelinde ictihad serbestliğinin ortadan kalkıp fikrî tembellik ve taklidin yaygınlaşmasının yattığını söyler. Taklitten fıkıhçılan, İslâm akîdesine felsefenin ve yabancı fikirlerin girmesinden ke-lâmciları sorumlu tutar. İslâmiyet’in akla büyük önem verdiğini, farklı mezheplerin de bu sebeple zuhur ettiğini, ancak sonraki âlimlerin tutumu yüzünden bu fikrî serbestliğin yok olduğunu belirterek mezhep taassubuna tepki gösterir. Ona göre kelâm ilmi İslâmiyet’in ilk yıllarındaki dinamizminin kaybolmasına sebep olmuş, müslümanların zihinlerini gereksiz tartışmalarla işgal etmiş, İslâmiyet’in sade ve saf olan akidesini karmaşık hale getirmiştir. Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm’i ve Hz. Peygamber’İn uygulamalarını en iyi bilen Selefin tutumunu örnek almak en doğru yoldur. Fıkıh ve kelâm eleştirisine karşılık tasavvufa değer veren Mûsâ Cârullah aklın yanında keşfin de önemine inanır ve onun bir tür aklî bakış açısı olduğunu söyler. Tasavvufun hoşgörüsünü ve fikir hürriyeti gibi konularda müsbet yaklaşımını takdir eder. Bununla birlikte imâm-ı mun-tazar, gavs, kutub, evtâd, nücebâ, abdal gibi tasavvuf! kavramların İslâmiyet’e sonradan girdiğini belirterek ruhbaniyete dönüşen tasavvuf anlayışını eleştirir.
Kadınların sosyal hayatın dışına itilmesini ve eğitimden mahrum bırakılmasını şiddetle eleştiren Mûsâ Cârullah, kadının İslâm’ın ilk dönemindeki saygınlığını tekrar kazanabilmesi için eğitime önem verilmesi ve hukukî güvencelerin sağlanması gerektiğini söyler. Mûsâ Cârullah dinler tarihi araştırmalarının önemine temas etmiş, dinlerden söz ederken birine hak, diğerine bâtıl demekten sakınmanın ve her dine saygı göstermenin gereğine inanmıştır. Rahmet-i İlâhiyye Burhanları adlı eserinde âhirette daimî azabın ilâhî rahmete uygun olmayacağını ve Allah’ın mağfiretinin herkesi kapsadığını söyler. Mustafa Sabri Efendi bu görüşünden dolayı onu eleştirir. Bununla birlikte yenilikçi olarak tanımladığı Mûsâ Cârullah’ın Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber hakkında çok saygılı bir dil kullandığını ve her şeyi Ba-tılılar’dan alan reformcularla bir tutulamayacağını belirtir. İdil-Ural bölgesinin yetiştirdiği Önemli şahsiyetlerden biri olan Mûsâ Cârullah Rus kültürünü iyi bilen, bunun yanında İslâm dünyasının içinde bulunduğu problemlerle yakından ilgilenen, İslâmîyenileşme hareketlerinden haberdar ve Kur’an ilimlerine, İslâm hukukuna, hadis ilmine vâkıf çok yönlü bir âlim ve düşünürdür.
Sovyet yönetiminin Tatar müslüman âlimlerine uyguladığı baskı ve sansür neticesinde Mûsâ Cârullah’ın ismi de unutturulmaya çalışılmıştır. Buna rağmen fikirleri sadece Rusya ile sınırlı kalmamış, başta Hindistan, Mısır ve Türkiye olmak üzere çeşitli bölgelere yayılmıştır. XX. yüzyılın sonuna doğru özellikle Tataristan’da ve Türkiye’de hakkındaki araştırmalar hız kazanmış, eserleri yayımlanmaya başlanmış ve sempozyumlarda fikirleri tartışılmıştır. Ahmet Kanlıdere ve Mehmet Görmez tarafından yapılan biyografi çalışmaları dışında Ölümünün 50. yılı münasebetiyle Türkiye Diyanet Vakfı ve Ahmed Yesevî Üniversitesi,
1. Uluslararası Mûsâ Cârullah Bigiyef Sempozyumu dü-zelemiş ve tebliğleri basılmıştır. Bunun yanında Kazan’da tertiplenen I ve II. Uluslararası Volga-Ural İslâm Medeniyeti sempozyumlarında Mûsâ Cârullah hakkında çeşitli bildiriler sunulmuştur.
Eserleri
Mûsâ Cârullah’ın tesbit edilebilen basılmış eserlerinin sayısı kırk dört, tercüme, şerh ve neşirlerinin sayısı on beştir. Dil konusunda Gaspıralı İsmail’in yolunu takip etmiş ve İstanbul Türkçesi’ne yakın bir dil kullanmıştır. Birkaç Arapça risalesi dışında 1905-1935 yıllarında kaleme aldığı önemli çalışmalarının hepsi Tatar Türkçesi’yledir. 1935’ten sonra yazdıkları ise Arapça’dır. Hâtûn adlı kitabının iç kapağında ve Kahire’de 193S yılında basılan Eyydraü hayâli’a-nebi, Nizdm.ü’t-takvîm li’l-İslâm ve Nizâmü’n-nesf cinde7-cArab adlı eserlerinde annesine nisbetle İbn Fâtıma imzasını kullanmıştır. Başlıca eserleri şunlardır:
1. Târihu’l-Kur’ân ve’l-mesâhif.
2. Umum Rusya Müslümanlarının IH. Resmî Nedveleri.
3. Rusya Müslümanları İttifakının Programı.
4. Edebiyyât-ı Ara-biyye ile Uîûm-i İslâmiyye Medreselerin ıslahı hakkında olup buralarda okutulan dersler ve usûl-i kadîmin niteliği konusunda bilgi içerir.
5. Tashîh-i Resm-i Hatt-ı Kur’an. Kazan baskısı Kur’an’lardaki hataların düzeltilmesiyle ilgilidir.
6. Şeriat Niçin Rü’yeti İtibar Etmiş?.
7. Kavâ-id-i Fıkhiyye. Hazırlamayı düşündüğü “Mecelle-i Ahkâm-ı Şer’iyye”-ye giriş niteliğinde 201 maddelik fıkhî kurallar listesidir.
8. Rahmet-i İlâhiyye Burhanları. Mûsâ Cârullah’ın önemli eserlerinden biri olup büyük yankılar uyandırmış, lehinde ve aleyhinde pek çok yazı yazılmıştır.
9. İnsanların Akide-i İlâhiyyelerine Bir Nazar. Önceki esere yapılan eleştiriler üzerine kaleme almıştır. Hikmet Ak-pur, son iki eserle “Rahmet-i İlâhiyye Meselesi” başlıklı makaleyi Evrensel Kurtuluş adıyla Ömer H. Özalp, adı geçen iki eserle Yeni İslâm Mücte-hidlerinin Kıymet-i İlmiyyesfrû İlâhî Adalet ismiyle Türkiye Türkçesi’ne çevirip yayımlamışlardır.
10. Uzun Günlerde Rûze. Eserde kuzey bölgelerinde namaz ve oruç, ayrıca ictihad, Hz. Âdem’in yaratılışı, Zülkar-neyn, taklidin zararları, akıl hürriyeti, kıyas ve nesih meseleleri ele alınmıştır.
11. Halk Nazarına Bir Nice Mesele. İslâm dünyasının gerileme sebepleri, İman ve amel ilişkisi, Kur’an tercümesi vb. konularla ilgilidir.
12. Büyük Mevzularda Ufak Fikirler. Ziyâeddin KemâlTnin Dînî Tedbirler adlı eserini ve tasavvuf karşıtı görüşlerini eleştiren bir çalışmadır.
13. Mülâhaza Müellif bu eserinde Rızâeddin b. Fahreddin’in Dinî, İçtimaî Meseleler adlı kitabını eleştirmekte ve ayrıca borç ve ribâ konusuna temas etmektedir.
14. Islâhat Esasları Mûsâ Cârullah’ın en önemli eseri olup Rusya müslümanlarının 1904 yılından sonra başlayan siyasî hareketleri konusundadır.
15. Zekât Şûra dergisinde tefrika edilen makalelerinden oluşan kitap faiz, ribâ ve banka meselelerini ele almaktadır.
16. Şeriat Esasları. Fıkıh usulü, ictihad meselesi, mezheplerin ortaya çıkışı, kadın haklan ve tesettüre dairdir. Hatice Görmez tarafından Türkiye Türkçesi’-ne çevrilerek İslâm Şeriatının Esasları: Değişkenler ve Sabiteler adıyla yayımlanmıştır.
17. İslâm Milletlerine Komünizm ideolojisine cevap vermek maksadıyla İslâm esaslarına dayanılarak yazılmış bu eser önce Sebîlürreşâd dergisinde daha sonra İbrahim Maraş ve Seyfettin Erşahin tarafından İslâm’ın Ehfbâ’sı adıyla neşredilmiştir.
18. Müskirat Meseleleri Ferhat Koca tarafından Latin harfleriyle yayımlanmıştır.
19. Kur’ân-ı Kerîm Âyet-i Kerîmelerinin Mûciz İfadelerine Göre Ye’cûc.
20. Hatun. Tesettür, kadın-erkek eşitliği, çok evlilik, talâk, kadınların şahitliği ve mirastaki durumlarıyla ilgili bir çalışma olup geleneksel yaklaşımları eleştirmektedir. Mehmet Görmez eseri Türkiye Türkçesi’ne çevirerek aynı adla neşretmiştir.
21. el-Veşfa fî nakzi cakü7idi’ş-Şfa. Abdülhüseyin Şerefeddin el-Mûsevî bu esere Ecvibet-i Mesâil-i Cârullâh adıyla bir reddiye yazmıştır.
22. Şahîîetü’l-ierâ’iz.
23. Şarîü’-Kur’âni’l-Ke-rîm.
24. Hurûfü evâ’ili’s-süver.
25. Tertîbü’s-sü-veri’l-kerîme ve tenâsübühâ fi’n-nüzûli ve fi’1-meşâhii.
26. Kitâbü’s-Sünne. Hint alt kıtasında Ehl-i Kur’ân Kur’âniyyûn diye bilinen, hadisleri aslî kaynak olarak kabul etmeyen âlimlerin görüşlerini eleştiren bir eserdir. Mehmet Görmez tarafından Türkiye Türkçesi’ne çevrilip aynı adla yayımlanmıştır. Mûsâ Cârullah’ın Tatarca bir Kur’an tercümesi olduğu bilinmekteyse de eserin akıbeti hakkında bilgi yoktur.
Mûsâ Cârullah’ın tercümeleri, şerh ve neşirleri de şunlardır: Tercümeleri. Ruj-kov, İlimde Kuvvet Ebü’l-Alâ el-Maarrî, el-Lüzûmiyyât eserin başında Maarrî’nin hayatıyla ilgili geniş bir giriş vardır; Dîvân-ı Hafız. Şerhleri ve Neşirleri.
Kasım b. Fîrruh eş-Şâtıbî’nin eş-Şâtıbiy-ye. ‘Akile ve Nâzimetü’z-zehr adlı eserlerinin şerhleriyle birlikte neşri; İbrahim b. Mûsâ eş-Şâtıbî’nin el-Muvâfakât, İbn Hacer el-Askalânî’nin İfâdâtü’l-kirâm ve Nüz-hetü’n-nazar fî tavzihi Nuhbeti’l-üker adlı eserlerinin şerhi; İbnü’l-Cezerînin Tayyibetü’n-neşr fî kıraâti’l-‘aşr adlı eserinin şerhi, Muhammed Zahir Bigiyef in Mâverâün-nehr’de Seyahat, İmam Mâlik’in el-Muvatta Ahmed b. Emîn eş-Şinkîtî’nin ed-Delîlü’ş-şarîh fî nüzûii’l-Mesîh, Abdürreşid İbrahim’in Tarihin Unudulmuş Sahifeleri ve Ubeydullah Sindî’nin İlhâmü’r-Rahman fî tefsîri’l-Kur’ân adlı eserleri.
TDV İslâm Ansiklopedisi