Musahhaf. Birbirine benzeyen harfleri yanlış okunarak nakledilen hadîs.
"Musahhaf hadis" terimi, İslam bilimlerinde, özellikle Hadis alanında kullanılan bir terimdir. "Musahhaf" kelimesi, yazım hatası veya kopyalama hatası nedeniyle metnin değiştirildiği anlamına gelir. Dolayısıyla, "musahhaf hadis" de böyle bir hataya maruz kalmış bir hadisi ifade eder.
Hadislerin aktarımında genellikle iki tür metinsel hata bulunmaktadır:
Tahrif (Bozma): Bu, hadisin kelimelerinde değişiklik yapmayı içerir; kelimelerin eklenmesi, çıkarılması veya değiştirilmesiyle anlamın değişmesine yol açabilir. Bu tür hatalar genellikle yazıcıların veya kopyacıların hataları sonucu ortaya çıkar.
Tas-hif (Yazım Hatası): Bu, hadisin metninin yazımında veya okunmasında meydana gelen hataları kapsar. Arap harflerinin veya kelimelerinin şekil benzerliklerinden dolayı oluşan hatalar, anlamda önemli değişikliklere yol açabilir. Ancak, bu hatalar genellikle tahrif kadar kasıtlı değildir.
Hadis âlimleri, bu tür hataları tespit etmek ve düzeltmek için yöntemler geliştirmişlerdir ve hadis literatürünün otantikliğini ve bütünlüğünü korumaya çalışmışlardır. Bu süreçte, diğer rivayetlerle karşılaştırma, rivayet zincirlerini (isnadları) inceleme ve erken dönem el yazmalarına başvurma gibi çeşitli araçlar kullanırlar. Bu çabalar, İslam hukukunda ve teolojisinde kullanılan hadislerin güvenilirliğini sağlamak amacıyla "İlm-i Hadis" (Hadis İlmi) olarak bilinen daha geniş bir disiplinin parçasıdır.
Sözlükte “sayfayı yanlış yazmak veya okumak, benzer harfleri hatalı okuyup rivayet etmek” mânasına gelen tashîf masdarından sıfat olan musahhaf kelimesi, terim olarak sened veya metninde yazılışı birbirine benzeyen harfleri yanlış okunarak nakledilen hadisi ifade eder. Hadisi bu şekilde nakletmeye tashîf, hatalı nakleden râviye de sahafı denir.
İlk asırlardan itibaren İbn Hacer el-Askalânî’ye kadar (ö. 852/1448) bütün muhaddisler musahhaf ve muharref terimlerine aynı anlamı vermekle birlikte musahhaf daha yaygın biçimde kullanılmıştır. Bu iki terime farklı mânalar yükleyen İbn Hacer el-Askalânî musahhafı yazılışları birbirine benzeyen harflerde nokta değişikliği, muharrefı de kelimelerde hareke, harf ve hat değişikliği yapılarak nakledilen hadis şeklinde tanımlamıştır. Ancak İbn Hacer’in de bu ayırıma bağlı kalmadığı ve iki terimi birbirinin yerine kullandığı görülmekte bu da onun eserlerinin birçoğunu kaleme aldıktan sonra böyle bir ayırım yapma gereğini duyduğunu göstermektedir. Bu ayırım daha sonraki hadis usulcüleri tarafından benimsenmiş ve bu iki terim ayrı ayrı ele alınmıştır.
Muhaddisler, hadisi semâ ve kıraat yoluyla değil elde ettikleri sahîfelerden rivayet edenlere sahafı demişler ve onların rivayetinin makbul olmadığını söylemişlerdir. Nitekim Eyyûb es-Sahtiyânî, Şu’be b. Haccâc’a, “Hilâs b. Amr el-Hecerîden rivayette bulunma, çünkü o sahafîdir” tavsiyesinde bulunmuş Sevr b. Yezîd, “Sahafı, kimseye fetva veremez” demiş Saîd b. Abdülazîz de, “Sahafîden hadis almayınız” diye râvileri uyarmıştır.
Sahafi’nin yaptığı ile, muteber hadis nakil metotlarından vicâde tarikiyle nakilde bulunan kimsenin yaptığı iş birbirine yakın olmakla birlikte aralarında fark vardır. Vicâde yoluyla nakilde bulunan kimse hadislerinin sadece bir kısmını sahîfeden nakleder; onun bu türden rivayetleri belli olup hatası ya hiç yoktur veya son derece azdır. Sahafî ise rivayetlerinin büyük bir kısmını sahîfeden aldığı ve sahîfeden rivayet etmeyi âdet haline getirdiği için rivayette bulunurken pek çok hata yapar. Bu sebeple vicâde yoluyla hadis alıp nakletmede bir sakınca görülmezken sahafînin rivayeti bir “âfet” sayılır, bu yüzden sahafî tabiri de cerh lafızlarından biri kabul edilir. Musahhaf hadis esasen sahih olsa da makbul değildir.
Tashîf genellikle yanlış duyma veya yanlış okumadan kaynaklanır ve yazılışları birbirine benzeyen, noktaları sayesinde ayrılabilen harflerde daha çok görülür. okumak se-nedde tasnifin, şeklinde okumak ise metinde tashîfın örnekleridir.
Meşhur ve güvenilir muhaddisler de zaman zaman tashîf hatasına düşmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel’e göre tashîften kurtulan olmamış Ali b. Medînî’ye göre ise bundan sadece dört kişi kurtulabilmiştir.
Hamza el-İsfahânînin Kitâhü’t-Tenbîh caid hudûşi’t-taşhîfi, Hasan b. Abdullah el-Askerînin Taşhîfatü’l-muhaddism’ı ve Şerhu mâ yelta’u fîhi’t-taşhîf ve’t-tahrif, Dârekutnînin Taşhîfü’l-muhaddişîn’ı, Hatîb el-Bağdâdî nin Telhîşü’l-müteşâbih fi’r-resm ve himâyetü mâ eşkele minhü can bevâdi-ri’t-taşhîf ve’I-vehm’i, Belatî’nin et-Taşhîf ve’t-tahrif, Safedî’nin Taşhîhu’î-taşhîf ve tahrir ü’t-tahrîf ve Süyûtî’nin et-Tasrtf, fi’t-taşhîf musahhaf ve muharref rivayetlerin birlikte ele alındığı başlıca eserlerdir. Cemâl Üstîrî et-Taşhîf ve eşeruhû fi’î-hadîs ve’l-fıkh ve cühûdü’l-muhaddişîn ti mükâfehatih adlı yüksek lisans çalışmasında konuyu ayrıntılı biçimde incelemiştir.