Mustafa Sabri Efendi (1869-1954) Osmanlı şeyhülislâmı.
12 Rebîülevvel 1286’da Tokat’ta doğdu. Öğrenimine memleketir de başladı. On yaşında hafızlığı bitirdi, lâmî ilimlerde Zûniyezâde Ahmed Efendi den icazet aldı. Ardından Kayseri’de Diı rikli Mehmed Emin Efendi’nin derslerin devam etti. Bir süre sonra İstanbul’a gidip meşîhat-ı İslâmiyye’de ders vekili Gümülcineli Ahmed Âsim Efendi ile Mehme Atıf Efendi’nin öğrencisi oldu. Ahmed Asır Efendi’nin kızı Ulviye Hanım’la evlenip İstanbul’a yerleşti. Genç yaşta ruûs imtihanını kazanarak Fâtih Camii müderrisliğine tayin edildi (1890]. 1896 yılında Beşiktaş Âsâriye Camii imamlığına getirildi. Bir yıl sonra II. Abdülhamid’in katıldığı huzur derslerine en genç üye sıfatıyla iştirak etti. 1899-1904 yılları arasında Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nde “hâfız-ı kütüb” olarak çalıştı, bu sırada Köse Niyazi Efendi’den kıraat ilmi okudu. Medresetü’l-vâizîn’de tefsir, Medresetü’l-mütehassisin ile Süleymaniye Medresesi’nde hadis müderrisli yaptı ve Tedkîk-i Müellefât-ı Şer’iyye’nin kurucuları arasında yer aldı. Cem’iyyet-i ilmiyye-i İslâmiyye’nin reisliğine seçildi bu cemiyetin çıkardığı Beyânülhak adlı dergide başyazar sıfatıyla makaleler yazt Bir dönem Silistre müftülüğü yaptı. Pyâm-ı Sabah, İkdam, Yarın ve Alemdar gibi mevkutelerde yazılar kaleme aldı.
II. Meşrutiyetin ilânının ardından Tokat mebusu olarak Meclis-i Meb’ûsan’a girdi. Siyasî hayatının başlangıcında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne ilgi duymakla birlikte kısa bir müddet sonra bu harekete karşı mücadeleye girişti. 1910’da Ahâli Fırkasının, 1919’da üçüncü defa teşekkül eden Hürriyet ve İtilâf Fırkası nın kurucuları arasında yer alıp yöneticilik yaptı. İttihat ve Terakkî hükümetinin teşkilinin ardından Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na bağlı olanlar Babıâli Baskını’nda tutuklanınca Mustafa Sabri Efendi Mısır’a gitti (1913), oradan Romanya’ya geçti, fakat tutuklanıp İstanbul’a getirildi ve Bilecik’te ikamete mecbur edildi. Bu kararın kaldırılması üzerine İstanbul’a döndü. Ocak 1919’da Tokat mebusu seçildi ve 4 Mart 1919’da kurulan Damad Ferid Paşa hükümetinde şeyhülislâmlık yaptı. 6 Haziran 1919’da Paris Konferansı’na giden Damad Ferid Paşa’nın yerine sadrazamlığa vekâlet etti. Bu sırada Mustafa Kemal’in Sultan Vahdeddin tarafından geniş yetkilerle Anadolu’ya gönderilmesine karşı çıktı. Aynı yıl kabinenin düşmesi üzerine padişah tarafından Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. 19 Şubat 1919′-da kurulan ve Teâlî-i İslâm Cemiyeti’ne dönüşen Cem’iyyet-i Müderrisîn’in reisliğini yaptı, burada ikinci başkan olan İskilipli Mehmed Atıf ve Saİd Nursi ile birlikte çalıştı. Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyye’de üye olarak görev aldı. Yeniden teşkil edilen Damad Ferid Paşa kabinesinde tekrar şeyhülislâmlığa getirildi ve Şûrâ-yı Devlet reisliğine vekâlet etti (1920). Sevr Antlaşma-sı’nın şartlarını görüşmek üzere padişah tarafından toplanan Şûrâ-yı Saltanata katıldı ve antlaşmanın imzalanmasını savunanlar arasında yer aldı. Ayrıca Anadolu’daki Millî Mücadele hareketine karşı tedbirler alınmasını önerdi ve teklifi kabul edilmeyince görevinden istifa etti (Eylül 1920).
Cumhuriyet’in ilânından sonra oğlu İbrahim’le birlikte 150’likler listesine alındı, tutuklanacağı sırada ailesiyle beraber İskenderiye’ye gitti, oradan Kahire’ye geçti (1922). 6 Şubat 1924’tedersiâmlık maaşı kesildi, 1 Haziran 1924’te vatandaşlıktan çıkarıldı. Mustafa Kemal Paşa’ya ve hükümetine muhalefet edip yurdunu terkettiği için Mısır’da tepkiyle karşılandı, İskenderiye ve Kahire sokaklarında sözlü sataşmalara uğradı ve Mısırlı gazetecilerce alaya alındı. Mısır’ın çeşitli bölgelerinden gönderilen telgraflarda Mısır’dan hemen sınır dışı edilmesi istendi. Bunun üzerine yayımladığı bir makalede Mısır’a göç etmesinin arka planında dinî endişelerinin bulunduğunu söyledi. Hicaz Emîri Şerif Hüseyin’in daveti üzerine Mekke’ye gidip beş ay kaldıktan sonra ailesi iklim şartlarına intibak edemediğinden Mısır’a döndü. Ancak Mustafa Kemal Paşa ve Cumhuriyet hükümeti aleyhinde yazılar yazdığı için Mısır halkı ve aydınlarının tepkisini çekmeye devam etti. Lübnan’a giderek burada Mı-sırlılar’ın tenkitlerine cevap veren en-Nekîr ‘alâ münkiri’n-nime mine’d-dîn ve’l-hüâfe ve’l-ümme adlı kitabını neşretti. Ardından Romanya’ya geçti, burada da rahat edemeyince 1927 Nisanında kayınpederinin memleketi olan Gümülcine’ye gidip beş yıl ikamet etti. Bu sırada oğlu İbrahim Sabri ile birlikte çıkardığı Yarın adlı dergideki yazılarında İslâm dünyasının yöneldiği Batılılaşma hareketini şiddetle eleştirdi. Yunanistan Başbakanı Ve-nizelos’un Ankara’ya gidip hükümetle yaptığı görüşmelerin ardından derginin yayımı durduruldu ve Gümülcine’den Batras’a gönderildi. Burada birkaç ay kaldıktan sonra, bir İslâm ülkesine iltica edebilmek için hükümetleri nezdinde aracılık yapmalarını sağlamak üzere şeyhülislâmlık ve mebusluk döneminden tanıdığı Arap dostlarına mektuplar yazdıysa da olumlu bir cevap alamadı. Atina’ya giderek Mısır büyükelçisinin yardımıyla Kahire’ye geçti (1932). Birkaç yıl sonra ailesiyle birlikte İskenderiye’ye gitti. Burada eşi ölünce Kahire’ye döndü ve uzun müddet kızıyla birlikte kaldı. Bu dönemde yazdığı eserler ve ilmî faaliyetleri ona Mısır’da yeniden itibar sağladı; âlimlerden pek çok dost edindi, evini bir okul haline getirdi. Mısır Evkaf Vezirliği bünyesinde kurulan Lecnetü’n-nühûz üyeliğine seçildi. el-Kavlü’l-îaşl adlı eserini yayımlayınca onun Kahire’de yaşadığını öğrenen Mısır veliahdı kendisini sarayına davet edip iltifatta bulundu. el-Ehram, el-Ahbâr, Minberü’ş-şark, el-Feth, el-Hidâyetü’l’İsIâmiyye, el-Câmfatü’z-Zeytûniyye gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Batıiılaşma’nın etkisinde kalıp İslâm dinini Batı düşüncesi ve değerlerine göre yorumlayan Kasım Emîn, Muham-med Ferîd Vecdî, Muhammed Mustafa el-Merâgi, Muhammed Hüseyin Heykel, Ali Abdürrâzık gibi Mısırlı aydınların görüşlerini şiddetle eleştirdi. Devrin Arap tarihçilerinden Muhammed Abdullah Annân’ın Osmanlı Türkleri aleyhindeki asılsız iddialarına cevap vererek İleri sürdüğü tezleri çürüttü. Hıristiyanlık’ta olduğunun aksine İslâm’ın bilimle çatışmadığı fikrini ve kadınların belli şartlara göre Örtünmesinin dinî yükümlülük olduğunu ısrarla savundu. 12 Mart 1954 tarihinde Kahire’de vefat etti; ölümüne basında geniş yer verildi. Cenazesine ilim ve siyaset adamlarının yanı sıra büyük bir kalabalık iştirak etti ve Abbâsiye’ye defnedildi.
Osmanlı Devleti’nin sona erişini üst düzeyde görevli bir kişi olarak idrak eden ve Batı medeniyeti karşısında İslâm medeniyetinin yıkılışını engellemek için gayret gösteren Mustafa Sabri Efendi hayatını bu düşüncesini gerçekleştirmeye yönelik ilmî, fikrî ve siyasî mücadelelerle geçirmiştir. Bu amacı doğrultusunda müslümanlar arasında tartışma konusu olan problemlerin çözümüne katkı sağlamak için eserler yazmış, siyasî faaliyetlere girişmiş, İslâm dünyasında hâkim olan siyasî düzenleri tahlil ve tenkit etmiş, yahudilerle mason localarının tehlikeli sonuçlar doğuran faaliyetlerine dikkat çekmiştir. Siyasî görüş ve tavırları itibariyle Millî Mücadele hareketinin karşısında yer almakla isabetsiz bir yol izlemiştir.
Eserleri
1. Yeni İslâm Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyyesi. Mûsâ Cârullah Bigi’nin cehennem azabının ebedî olmadığını savunan Rahmet-i İlâhiyye Burhanları adlı eserine reddiyedir. Ömer H. Özalp her iki eseri ve Mûsâ Cârullah’ın İnsanların Akîde-i nahiyelerine Bir Nazar adlı küçük çalışmasını sadeleştirerek birlikte yayımlamıştır.
2. Dinî Müceddidler yahut Türkiye İçin Necat ve î’tiîâ Yollarında Bir Rehber. “Yeni müslümanlar” adını alan Haşim Nahit ve arkadaşlarının İslâm’da reform yapılması gerektiğine dair görüşlerine karşı yazılmıştır.
3. en-Nekîr calâ münkiri’n-nicme mine’d-dîn ve’l-hilâfe ve’l-ümme. Çağdaş İslâm siyaset düşüncesi ve hilâfet-si-yaset ilişkisiyle ilgili konuları ihtiva eder. Mustafa Hilmi’nin Mustafa Sabri Efendi’nin siyasî görüşlerini inceleyen el-Esrarü’l-haüyye verâ’e ilğâH’l-hilâfeti’l-‘Oşmâniyye adlı kitabın içinde de yayımlanan eser Oktay Yılmaz tarafından Hilâfetin İlgasının Arka Planı adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
4. Mes’eletü tercemeti’l-Kur’ûn. Namazda Kur’an’ın Türkçe mealinin okunması teşebbüslerini savunanlara karşı bir reddiye olan eseri Süleyman Çelik Kur’an Tercümesi Meselesi adıyla Türkçe’ye çevirmiştir.
5. Mevkıfü’l-beşer tahte sultâni’l-kader. Kader ve irade hürriyetine ilişkin görüşlerin tartışıldığı eserde insanın irade açısından icbar altında bulunduğu ileri sürülür. Eseri İsa Doğan İnsan ve Kader adıyla tercüme etmiştir.
6. el-Kavlü’l-fasl beyne’llezîne ytfmmûne bi’l-ğayb ve’lîezîne lâ yü’minûn. Mevkıfü’l-‘akl adlı hacimli eserinin özeti mahiyetinde olup pozitivizmin yayılmasından sonra İslâm dünyasında nübüvvet, hissî mucizeler, kıyamet alâmetleri ve âhiret konularında yapılan yanlış yorumların eleştirisini kapsar.
7. Mevkıfü’l-‘akl ve’l-Hlm ve’l-câlem. Usû-lü’d-dîne dairdir. Allah’ın varlığına ilişkin deliller, vahdet-i vücûd, bilim-din ve bi-lim-akıl münasebeti, nübüvvet ve âhiret inancının delilleri, İslâm’a göre din-siya-set ilişkisi gibi konuları içerir. Eserin, müellifin oğlu İbrahim Sabri tarafından yapılan Türkçe tercümesi henüz yayımlanmamıştır.
Mustafa Sabri’nin çeşitli dergi ve gazetelerde neşredilen çok sayıdaki makalesinden bir kısmı derlenerek kitap haline getirilmiştir.
1. İslâm’da İmâmet-i Kübrâ. Hilâfet ve siyaset konularında Yarın gazetesinde çıkan bir dizi yazıdan oluşmuştur. Eserde Ali Abdürrâzık’ın yazdığı, Ömer Rıza Doğrul’un İslâmiyet ve Hükümet adıyla Türkçe’ye çevirdiği el-İslâm ve usûlü’l-hükm adlı kitaptaki görüşler eleştirilmektedir.
2. Savm-ı Ramazân. Yarın gazetesinde tefrika edilmiş olup oruç tutmak yerine fidye verilmesini Öneren Süleyman Nazif’e reddiyedir.
3. Dîn-i İslâm’da Hedei-i Münâkaşa Olan Mesâil. Müellifin Beyânülhak dergisinde yayımlanan sosyal ve ekonomik içerikli dinî makalelerinin bir araya getirilmesinden ibarettir. Osman Nuri Gürsoy tarafından sadeleştirilerek İslâm’da Münakaşaya Hedef Olan Meseleler adıyla neşredilmiştir.
4. Kavli ü’l-mer’e ve mukârenetüh biakvâli mukallideti’l-ğarb. el-Feth dergisinde çıkan müellifin bir dizi makalesinin derlenmesinden oluşmuştur. Eserde, İslâm dininin kadınların örtünmesi ve evlilikleriyle ilgili hükümleriyle Batı kültürünün kadınlara dair anlayışının birbirine uymadığı tezi savunulur. Mustafa Yılmaz kitabı Kadınla İlgili Görüşüm ve Bu Görüşün Batı Taklitçisi Sözlerle Karşılaştırılması adıyla Türkçe’ye çevirmiştir.
Mustafa Sabri Efendi’nin hayatı, siyasî faaliyetleri ve dinî görüşleri Müfrih Süleyman el-Kavsî tarafından araştırma konusu yapılmış ve eş-Şeyh Mustafâ Şabrî ve mevkıfüh mine’l-fikri’l-vâfid adlı hacimli bir eser hazırlanmıştır. Ayrıca Mehmet Melih Yılmaz’ın Mustafa Sabri’nin Kadına Bakışının Kur’an Bağlamında Değerlendirilmesi adlı çalışması Ali Sarıkoyuncu’nun, “Şeyhülislâm Mustafa Sabri’nin Millî Mücadele ve Atatürk İnkılâpları Karşıtı Tutum ve Davranışları” adlı makalesi ve Mehmet Aksoy’un Beyânü’l-Hak ve Mustafa Sabri isimli araştırması mevcuttur. Bu yazılarda Millî Mücadele hareketine karşı takındığı tavır ve tutumlarından Ötürü şiddetle eleştirilmiştir.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi