Musul’un Osmanlı idaresine girişi, Yavuz Sultan Selim’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesini ele geçirdiği yıllara rastlar. Özellikle 923’te (1517) Mardin’in alınmasından sonra Musul’un da içinde bulunduğu pek çok yerde hâkimiyet kurulmuştur. Musul bu sırada Safevî beylerinden Ahmed Bey Afşar’ın elindeydi. Diyarbekir beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa, Cizre hâkimi Bedir Bey’in de desteğiyle 923 Rebîülevvelinde (Nisan 1517) Musul’u Ahmed Bey Afşar’ın elinden alarak Osmanlı topraklarına kattı. Kanunî Sultan Süleyman’ın Irakeyn seferi sırasında stratejik açıdan önemi artan Musul’da bu dönemde kuvvetli bir askerî istihkâm bulunuyordu. Şehir bundan sonra bilhassa XVII. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı-İran mücadelesine sahne oldu.
Bağdat ümerâsından Bekir Subaşfnın 1033’te (1623-24) isyan ederek Bağdat’ı ele geçirmesiyle başlayan olaylardan Musul da etkilendi. Safevî Hükümdarı Şah Abbas, bu vesileyle Bağdat’a gelip burayı zaptettikten sonra kumandanlarından Karçakay Han’ı kuvvetleriyle Musul ve Kerkük üzerine gönderdi. Musul Valisi Çerkez Ahmed Paşa birkaç gün şehri savunduysa da başarılı olamadı. Kerkük gibi Musul da İran hâkimiyetine geçti, valiliğine de Kasım Han tayin edildi. Ancak bu hâkimiyet uzun sürmedi. Diyarbekir’den Bağdat üzerine yürüyen Hafız Ahmed Paşa’nın ordusundaki 500 kişilik öncü kuvvete kumanda eden Sipahi Küçük Ahmed, Musul önünde görününce Kasım Han şehri terkedip Bağdat’a çekildi. Fakat Şah Abbas’in karşı harekâtıyla şehir tekrar Safevîler’in eline geçti (1033/1624). Safevîler bu defa da Musul’u uzun süre hâkimiyetleri altında tutamadı. IV. Murad, 1035’te (1625) Vezîri-âzam ve Serdârıekrem Hafız Ahmed Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetlerini Bağdat’a şevketti. Ordu Diyarbekir civarında iken 10.000 İran taraftarının Altın-köprü mevkiinde toplandığı haberi gelince Karaman Beylerbeyi Çerkez Hasan kumandasında 4000 kişilik öncü kuvvet bunları Kerkük’e kadar kovalayarak Kerkük de dahil bölgeyi kontrol altına aldı.
1039’da (1629) Bağdat üzerine gönderilen Sadrazam Boşnak Hüsrev Paşa, Musul’a gelerek şiddetli yağışlar yüzünden uzun süre burada kaldı ve bu sırada Musul Kalesİ’ni takviye etti. Bağdat kuşatması için getirilen toplan ve diğer malzemeyi buraya yerleştirdi. Başarısız Bağdat kuşatmasının ardından Hüsrev Paşa, emrindeki kuvvetlerle 7 Cemâziyelevvel 1040’ta (12 Aralık 1630) Musul’a döndü, 18 Cemâ-ziyelâhir’e kadar (22 Ocak 1631) şehirde kaldı. IV. Murad, bizzat ordunun başında çıktığı Bağdat seferi sırasında 28 Cemâ-ziyelâhir 1048’de (6 Kasım 1638) Musul’a ulaştı. Burada bir hafta kadar kaldı, topların bir kısmını ve cephaneyi nehir yoluyla Bağdat’a sevkettirdi. Bağdat’ı zaptettikten sonra dönüşte yine Musul’a uğradı.[Ramazan 1048/Ocak 1639]
Musul XVIII. yüzyılın ilk yansına kadar nisbeten sakin bir dönem geçirdi. Ancak bu dönemde başlayan Osmanlı-Safevî mücadelesi Musul’u da etkiledi. Şah II. Tahmasb veziri Nergis Han’ı Musul üzerine gönderdi. Fakat şiddetli direniş karşısında Safevîler geri çekildi (1145/1733). Şaban 11S6’da (Ekim 1743) Nâdir Şah ansızın Irak topraklarına saldırdı. Kerkük ve Erbil’i işgal edip Musul müftüsüne mektup göndererek şehrin kan dökülmeden teslimini istedi. İsteği yerine getirilmeyince şehrin etrafında on iki tabya ile birtakım metrisler yaptırdı. Karargâhını şehrin önüne nakledip 390 toptan oluşan on dört batarya ile şehri ve kaleyi top ateşine tuttu. Nâdir Şah’ın on iki hücumundan en şiddetlisi 15 Şâban’da (4 Ekim 1743) oldu. Buna rağmen çetin bir direnişle karşılaşınca ertesi gün kuşatmayı kaldırdı. Musul’a yönelik son İran saldırısı 1191’de (1777) gerçekleşti. Kerim Han Zend’in kumandanlarından Sine hâkimi Hüsrev Han Musul civarına geldiyse de Musul Valisi Hasan Paşa tarafından bozguna uğratıldı. Bu olayın ardından Musul bölgesinde başka bir çarpışmaya rastlanmaz. Öte yandan Musul’da halk ile idareciler arasında bazı ciddi problemler ortaya çıkmış ve 1771, 1785, 1809, 1828 yıllarındaki isyan hareketleri şehri sarsmıştır.
I. Dünya Savaşı öncesi Musul bölgesi özellikle petrolleri dolayısıyla İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri arasında rekabet konusu oldu. Savaşın sonlarına doğru 11 Mart 1917’de Bağdat İngilizler tarafından işgal edildi. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul Türklerin elindeydi. İngilizler, ateşkes antlaşmasına ve devletler hukuku kurallarına aykırı olarak 8 (veya 10) Kasım 1918’de Musul’a girdi. 15 Kasım’da buradaki Türk kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı. Lozan barış görüşmelerinde Musul konusu üzerinde anlaşma sağlanamadı. Türkiye ile İngiltere arasında yapılan ikili görüşmelerde de bir sonuç alınamayınca konu Milletler Cemiyeti’ne intikal etti. 5 Haziran 1926’da Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan antlaşma ile bugünkü Türkiye-Irak sınırı çizildi ve Musul Irak sınırları içinde kaldı.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi