Adana. Akdeniz bölgesinde şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.
Akdeniz bölgesinin birinci. Türkiye’nin dördüncü büyük şehridir. Seyhan nehrinin Toroslar’dan Çukurova’ya indiği yerde deniz seviyesinden 23 m. yükseklikte kurulmuştur. Büyük ve canlı kesimi Seyhan’ın sağ (batı) kıyısında bulunursa da sonraki gelişmelerle nehrin sol kıyısına da taşarak sahasını genişletmiştir.
İslâm Öncesi Adana. Coğrafî şartlar bakımından yerleşmeye uygun bir bölgede ve özellikle Anadolu’nun güney kapısı sayılan Gülek Boğazı’na yakın mesafede kurulmuş olması, şehrin tarihinin çok eskilere gitmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Nitekim çivi yazılı Hitit tabletlerinden, milâttan önce II. binyılda Kizzuvvatna’daki (Kilikya) büyük Samri (Saros, Seyhan) nehrinin kıyısında, içinde bulunduğu bölgeye adını verecek kadar önemli bir Adaniya veya Ataniya şehrinin mevcut olduğu öğrenilmektedir. Bu şehrin Adana olduğu kabul edilmekte, ancak elde yeterli delil bulunmadığı için bugünkü Adana ile aynı yerde mi, yoksa onun yakınlarında mı kurulduğu kesinlikle bilinmemektedir. Adana şehir adı hakkında bilgi veren diğer eski bir kaynak, milâttan önce IX-VIII. yüzyıllara tarihlenen Karatepe iki dilli kitabeleridir. Kadirli ilçesinin 25 km. güneydoğusunda Karatepe mevkiindeki müstahkem Geç Hitit harabelerinde bulunan, Fenike alfabesi ve Hitit hiyeroglifleri ile yazılmış kitabeler, Karatepe’nin “Adana Kralı Avvarikus’a tâbi olduğunu” bildirmektedir. Aynı devir Assur vesikalarında adı Que (Kilikya) Kralı Urikki şeklinde geçen bu kral. Karatepe kitabelerine göre Danunalar’ın kralıdır. Adlarına ilk defa. milâttan önce X!V. yüzyılda Mısır’a gönderilmiş olan çivi yazılı mektuplarda (el-Amarna arşivi) rastlanan Danunalar’ın Amanos dağlan dolaylarında, doğu Kilikya’da güçlü bir krallığa sahip oldukları ve başşehirlerinin de muhtemelen Pakhri adını taşıdığı bilinmektedir. Buna göre, Karatepe kitabelerinde adı geçen Danunalar Kralı Avvarikus’un oturduğu Adana şehrinin de Kilikya Danuna Krallığı’nın I. bin-yıl başlarındaki merkezi olması kuvvetle muhtemeldir. Danuna kavmi, eski Grek efsanelerinde yer alan Anadolu menşeli Danaos’un ailesiyle ve Danaolar kavmiyle alâkalı görülmektedir Ibk Barnett 365, 4421. Öte yandan. Adana’nın kuruluş efsanesine göre, şehrin kurucusu kabul edilen gök tanrısı Uranüs’ün oğlu Adanos’un da bu eski aile veya kavimden geldiği düşünülebilir. Hint-Avrupa kökenli Adana ismi üzerine yapılan etimoloji çalışmaları ise kelimenin a(n)-“Üzerinde, yanında”, -dânu “Nehir” şeklinde tahlil edilebileceğini ve “Nehir üzerinde” kelime mânasını taşıyabileceğini göstermektedir. Bu teklifi, Adana’nın Selevkid dönemindeki adı olduğu sanılan Antiokhia ad Sarum “Sarus üzerindeki Antakya”; aş. bk.l ibaresi de, anlam itibariyle gösterdiği paralellik açısından kuvvetle desteklemektedir.
Que Krallığı, III. Salmanasar (m.ö. 858-824) zamanında Assur İmparatorluğu’na bağlanmış, II. Sargon (721-705) zamanında tamamen Assur hâkimiyetine alınmış ve kısa bir süre sonra da halkı.
696 yılında başlattıkları ayaklanma sebebiyle Sennaherib tarafından katliama uğratılarak sağ kalanlar başka bölgelere sürülmüştür. Kilikya, Assur İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Anadolu’ya hâkim olan Ahamenid-Pers İmparatorluğu’na bağlı bir satraplık haline getirilmiş, 333 yılında da Issos zaferiyle Büyük İskender’in eline geçmiştir. İskender’in ölümünden sonra, önce Diadoklar’dan Antigonos Monopthalmos’un payında kalmış, sonra Suriye’de krallığını ilân eden Seleukos Nikator’un eline geçmiş, daha sonra ise Seleukos ve Mısır’daki Ptolemaios krallıkları arasında birkaç kere el değiştirmiştir. Bu dönemde Adana’nın. Seleukos kralı IV. Antiochos Epiphanes tarafından Antiokhia ad Sarum adıyla yeniden imar edilen şehir olduğu sanılmaktadır. Helenistik krallıkların Romalılar tarafından birer birer yıkılması sırasında meydana gelen devlet otoritesi boşluğundan faydalanan Akdeniz korsanları. Kilikya sahillerindeki yerleşme merkezlerini tahkim ederek yüz elli yıl kadar bölgeye hâkim olmuşlardır. Nihayet Kilikya milâttan önce 12 yılında Pompelus tarafından Roma İmparatorluğu’na katılmış ve ancak bu tarihten sonra bölgede siyasî istikrar sağlanabilmiştir. Romalılar ve 395’ten sonra da Bizanslılar zamanında, başta Misis olmak üzere Adana bölgesinin büyük imar faaliyetlerine sahne olduğu. Adana surlarının, su kemerlerinin ve ilki Hadrianus tarafından yaptırılan (II yüzyıl) Seyhan üzerindeki Taş Köprü’nün. Justinianus tarafından muhtemelen aynı yerde yirmi bir gözlü olarak yeniden yaptırıldığı (VI. yüzyıl) bilinmektedir. Adana bölgesi, I. Heraklus (610-641) zamanında, Kur’ân-ı Kerîm’de temas edilen [bk er-Rûm: 30/1-5] , Bizanslılarla Sâsânîler arasında, önce Sâsânîler’in galip gelerek Antakya dolaylarını ve Tarsus’u ele geçirmelerine, daha sonra ise Bizanslılar’ın galip gelerek İranlılar’ı geri atmalarına sahne olmuş ve Emevîler tarafından fethedilmeşine kadar yine Bizanslılar’ın elinde kalmıştır.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi